RUHUN HAKİKATİ
RUHUN HAKİKATİ
Rabbimizin Emir dairesinden olan ruh hakkında bize az bilgi verilmiştir.[1]
Hazreti Ali (kerramallahu vecheh): “ELESTÜ Bİ RABBİKÜM( َأBen sizin Rabbiniz değil miyim?) hitabında verilen BELAَ (Elbette!) cevabını, dünkü gibi, bugünkü gibi hatırlıyorum.” diyor.
– Sehl İbni Abdullah (kuddise sirruh): “BELAَ’yı çok iyi hatırlıyorum;
önümdekini, arkamdakini, sağımdakini solumdakini ismen sayarım.” diyor.
İnşallah ahirette gerçek mahiyetini göreceğiz ve gösterilecektir.
Tıpkı komutanın askere arş emriyle askerin harekete geçmesi gibi, sebepsiz olarak tabiri caizse birinci elden ve dilden yaratılan ruh da, insan bedeni gibi mürekkep, terkip edilmiş ve bir çok şeyden bir araya gelmiş değildir.
Bir bütünlük arz eder.
Teşbihte hata olmasın; maddi manevi farklı özelliklere sahip olan vücudu bir arada tutan ruh ne ise, bütün masivayı, Allah’ın dışındaki varlıkları bir bütün olarak, Kayyumiyet sırrıyla bir arada tutan İlahi Ruh da öyledir.
Hz. İsa’nın çamurdan yapıp üflediği kuş canlanıp uçmuştur.[2]
Ruh; hem Allah, hem Cebrail, hem İsa içinde kullanılır.
İnsan zıtlıkları içinde barındırmaktadır, ruh ve beden gibi.
Başta Peygamberlerin ve büyük zatların bir ömür feryadı, ruhu bedenin süfliyetinden kurtarmaktır.
İmanda Allah’tan bir ruh var.[3]
Ruh katiyen bakidir.[4]
İnsan; ulvi ve yüce alemleri temsil eden ruh ile, düşük, kıymetsiz, deni, kıymetsiz, süfli alemleri temsil eden nefis ile bedendeki izdivacından ve evliliğinden oluşmuştur.
Ölüm ile tekrar hürriyetine kavuşmakta, ulvi alemlere seyrini sürdürmektedir.[5]
“Ruh-u insanî gayr-ı mütenahi ihtiyaçlara giriftar, gayr-ı mütenahi elemlere mahaldir. Gayr-ı mahsur lezzetlere iştihalıdır. Gayr-ı mahdud âmâli beslemektedir. Hatta kalbin dalâletiyle beraber ruhtan fışkıran şefkat, gayr-ı mütenahi elemleri tazammun ediyor.”[6]
-Burada bırakacağımız bedenimiz için harcadıklarımızı eğer ruhumuz için harcasaydık, beden ruhun peşinden uçarak giderdi.
Ruh ulvi alemleri tayaran ederdi.
“İnâyet-i Rabbâniye ile, marifet-i İlâhiyede bir hareket-i fikriye ve bir seyahat-i kalbiye ve bir inkişâfât-ı ruhiyede tezahür eden bazı lemeât-ı tevhidiye..”[7]
-Allah’ın yardımı, İlahi marifet yani Allah’ı derinlemesine bilmede üç şey gerekir;
Biri, Fikrin harekete geçmesi ve tetiklemesi.
İkincisi, Kalbin adeta on sekiz bin alemi seyahat edip, Halikını soran seyyahın bir müşahedesidir.
Üçüncü olarak, bu ikisinin neticesinde ruhun sonsuza dek gelişimiyle ortaya çıkan Allah’ı tanımanın oluşturduğu marifet kıvılcımlarıdır.
MEHMET ÖZÇELİK
3-2-2023
[1] İsrâ, 85.
https://www.youtube.com/watch?v=0nbMEbCozBI
https://www.youtube.com/watch?v=hnYVpizp8Nw
https://www.youtube.com/watch?v=kukNOMmns3U
https://www.youtube.com/watch?v=82o8wXqCpME
https://www.youtube.com/watch?v=KA2K2BTRS_E
[2] Al-i İmran.49,maide.110.
[3] Mücadele.22.
[4] Bediüzzaman. Sözler.476-479. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sozler/yirmi-dokuzuncu-soz/476
[5] Bak. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/barla-lahikasi/yirmi-yedinci-mektubun-ucuncu-kismi-ve-ucuncu-zeylinin-nihayetidir/141
[6] Bediüzzaman. Mesnevi. 211.
[7] Bediüzzaman.Mesnevi-i Nuriye. Zühre. Mukaddimede.216.