MUHARREM AYI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

MUHARREM AYI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
İslâmda ramazan ayından sonra en ehemmiyetli bulunan ay muharrem ayıdır.
Bugüne “Âşura” denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir.
Bu konuda Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.
“Bu ne orucudur?” diye sordu.
Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı Firavun’u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur” dediler.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz” buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.
*Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:
“Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Rasulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine’ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûre gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı.” ‘Buhari, Savm: 69.
O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. “İsteyen tutar, isteyen terk edebilir” buyurdu.
Böylece Âşure orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.
Âşure orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir.
Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
“Ramazan’dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?”
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, “Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir” buyurdu.
Yine Tirmizi-de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Âşure Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.”
“Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.”hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.
Bu hadis hakkında İmam-ı Gazali, “Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir” demektedir.
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşure gününe denk getirmemek için, Muharrem’in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.

*Haram ayları olan Zilkade,Zilhicce,Muharrem,Receb ayları olup,islamdan öncede o aylar kutsal sayılmış,savaş yapılmamış,yapılmış ise bırakılmıştır.
************
*Hz.Osmanın şehid edilmesinden sonra failinin bulunup cezalandırılması, gerekirse failinin bilindiği kavmin teslim etmemesi halinde tümünün kılıçtan geçirilmesi teklifini kabul etmeyip,adalet-i hakikiyeyi adaleti izafiyeye tercih eden Hz.Ali,failinin bulunacağını söylemesine rağmen,siyasi entrikalar sonucu Hz.Aişe tarafı ile Hz.Ali tarafı savaşa girer.
Olay önceden de Efendimiz tarafından haber verilmiştir.
Efendimiz ezvâc-ı tâhirâtına demiş: “İçinizden birisi, mühim bir fitnenin başına geçecek ve etrafında çoklar katledilecek.” “Sana Hav’eb köpekleri havlayacak.”
Deve üzerinde iken bu yerin farkına varan Hz.Aişe, çakıl taşlarıyla belirginleşen bu yeri çevresine sormasına rağmen ok yaydan çıkmış olmasından Hz.Aişe yanıltılarak savaşa girmesine sebep olunur.
Peygamber eşi de siyasetin kurbanı olmuş,bir çoklarını da kurban etmiştir.
*”Hilâfet benden sonra otuz sene sürecek, ondan sonra da saltanat şeklini alacaktır.” Müsned, 5:220, 221.
30 yıllık hilafetten sonra Emevilerle başlayan Sıffin vak’ası ise,siyasetin açıkça entrikası sonucu gerçekleşmiştir.
Sonuç olarak bu savaşlarda her iki taraf için ölçü şu olmalıdır:”Sahabelerin muharebesinde kıyl ü kâl etme. Çünki hem katil ve hem maktul ikisi de ehl-i Cennet’tirler.”
*Siyasetin kurbanları yüzlercedir.Hz.Ali-den Hz.Hasan ve Hüseyine,Ahmed bin Hanbel’den İmam-ı Âzam Ebu Hanifeye,İbni Sinadan İmam-ı Gazaliye,Hallac-ı Mansurdan Bediüzzaman ve zamanımıza kadar süregelmiştir.
*Fitneler Hz.Ömer’in şehid edilmesiyle başlamış,Cemal vak’asıyla fitili ateşlenmiş,Sıffinle ayyuka çıkmıştır.

“Cemel vakası” Cevdet Paşa, “Kısas—ı Enbiyâ”sında Hazreti Ali’nin çatışmadan önce Talha ve Zübeyr’le görüşerek, “Mukateleye hazır olmuşsunuz amma huzur—ı Bâri’de bir özür ve sebep hazır ettiniz mi? Ben sizin din kardeşiniz değil miyim?” diye sorduktan sonra Talha’ya hitaben, “Kendi haremini hanesinde terk ile Resûllah’ın (s.a.v) haremini buraya getirip de onunla birlikte mukatele mi edeceksin?” demesi üzerine Talha’nın bu sözleri makul görerek nedâmet getirdiği kaydediliyor. Zübeyr’e de aynı şekilde hitab eden Hazreti Ali, neticede bu iki mühim şahsiyeti ikna etmişse de Cevdet Paşa’ya göre oğulları cenk üzerinde ısrar etmişlerdir.”[
*“[Kısas-ı Enbiyâda, hazret-i Alî “radıyallahü teâlâ anh” ile harb edenlerin sayısının, Cemel, ya’nî deve vak’asında otuzbin olduğu yazılıdır. Sıffîn vak’asında, Hazret-i Alî ile harb edenlerin yüzyirmibin kişi olduğu bildirildi. Her ikisinde ölenlerin toplamı kırkbeşbin idi. Yukarıda bildirdiğimiz gibi, Abdüllah bin Sebe’ ismindeki yehûdî ve arkadaşları, müslimân görünerek, Eshâb-ı kirâm arasına fitne sokdular ve binlerce müslimânın şehîd olmasına sebeb oldular. Yehûdîlerin birçok Peygamberi dahî şehîd etdikleri Kur’ân-ı kerîmde bildirilmekdedir.]”
*********************
*Masonların çoğu tarafından kurulmuş olan ittihat ve terakkiden bu yana bir buçuk asra yaklaşan süre içerisinde meydana gelen tüm problemlerin ve kaosların ana sebebi,insanların kendilerini meşru olarak ifade edebileceği bir ortamı bulamamaları ve meşru dairede hareket edememelerinden kaynaklanmaktadır.
Toplum bahçesine giden suyun arkı değiştirilmiş,toplum maddi manevi susuz bırakılmış,fıtrata aykırı uygulamalarda bulunulmuştur.
*Masonluğu ilk kuran Talat Paşa olup,ittihat ve terakki cemiyetinin bir çok üyesi masondur.Türkiyeye masonluğun gelişi Selanik kaynaklıdır.
*Askeriye düzelmedikçe veya siyasetten uzak tutulmadıkça toplum düzelmez. Askeriyeye demokrasi gelmeden toplum demokratikleşemez.Türkiyenin problemi, askeriyenin içindeki cunta problemidir.
*Şakir Paşa Atatürkün Vahdettin tarafından gönderilmesine iki kere karşı çıkmış,onun idareyi değiştireceğini hatırlatmasına rağmen,o hassas dönemde,mecbur kalınarak,şahsi hedefler düşünülmeden olmasına karar verilmiştir.Yıl 1919-dur.
* CHP`de yaşanan tüzük krizinin ardından Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu bir basın toplantısı düzenledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, `Statükodan en çok şikayet eden benim. Korku imparatorluğu vardı Türkiye`de.
Partideki korku imparatorluğunu da yıktık, ondan sonra da Türkiye`deki korku imparatorluğunu yıkacağız` dedi.” 2010-11-03
-AK Parti Genel Başkan Yardımcısı,Ankara Milletvekili, Salih Kapusuz; ‘’ Meğer asıl korku imparatorluğu CHP’nin içindeymiş. Bunu kendi genel başkanları söyledi, eski genel sekreterleri de cevapladı. Daha kendi iç problemlerini halledememiş bir siyasi parti olan CHP’nin, toplumun ve milletin beklentilerine karşılık çözüm üretemeyeceği ortada.’ ‘diye konuştu.
Bütün bu olayların altında yatan siyasi entrikaların toplum menfaatının önüne geçmesi sebebiyledir.
*Osmanlıda değil Müslümanların gayrı Müslimlerin ve herkesin kendisini rahatlıkla ifade etmeleri onu altı asırdan fazla ayakta tutmuştur.
Bin yıldır tekkelerde Allah diyenler susturulmuş,tekke ve zaviyeleri kapatılmış, dergahlar görevlerini yapmamış,yapamamış,yerine geçen ve ihtiyaca cevap vermeye çalışan,meselesi Kur’an öğretmek olan Süleyman Efendi takib edilmiş,susturulmaya çalışılmış,Kur’anın tefsirini asrın anlayışına uygun yorumlayan Bediüzzaman 28 sene hapis hayatı,19 defadan fazla zehirlenme ve takiplerde ortadan kaldırılmaya çalışılmış, kısaca hiçbir cemaat ve derneğin meşru olarak kendisini ifadeye müsaade edilmemesi kavgaların ana sebebini oluşturmaktadır.
Gizli komite içi sürekli istediği şekilde şekillendirme sevdasıyla kaos çıkarmış,korku devletini sürdürmüştür.
Zaman içerisinde baştaki baştakilerin başlarında aklın olmaması,kalbde de yeterli imanın bulunmaması,kötü niyetli entrikalar,gizli komitelerin faaliyetleri bizleri hep kaos içerisinde mahkum durumda yaşatmıştır.
N.Fazılın büyük doğu mecmuasının 29.sayısında,Bediüzzamanın Emirdağ lahikasının 227.sayfasında-lozanın iç yüzü-adlı ifşaat işin fecaatını göstermektedir.
Bunun müsebbibi ise,60-tan bu yana siyasete giren ve darbelere alet olan ordu ve ordunun içerisindeki cuntanın dışarıdakilerle el ele vererek kaos ortamını oluşturarak topluma korku salma siyasetidir.
Heronlar,kendi uçağımızı düşürme,fatih camiini bombalama,kaos ortamını oluşturmaya yönelik faaliyetler,darbe entrikaları ve faili meçhuller,sayılamıyacak binlerce belge,bilgi ve ses kayıtları bu vatanın evladının yapabileceği bir şey kesinlikle değildir.Bunlar bu vatanın evladı olamazlar.Bu toplumun kanına sahip insanların işi olamaz.
Bin yıldır islâmın şerefle bayrağını dalgalandıran bir ordunun efradından olamazlar ve böyle bir ruha sahip olan ordu bu ruhsuzluğa ve olumsuzluğa asla müsaade edemez.
Yönetim bilimi olması gereken siyaset;hep menfaat,taht kavgası,problemlerin kaynağını oluşturmuştur.
Bediüzzamanın; şeytanın ve siyasetin şerrinden Allaha sığınmasının hakikatı ve doğruluğu her seferinde de görülmektedir.
Siyasetin verdiği zarar faydasından her dönemde çok olmuştur.
MEHMET ÖZÇELİK
05-12-2010

Loading

No ResponsesOcak 3rd, 2015