HAYIRLISINI İSTEMELİ
HAYIRLISINI İSTEMELİ
Epey sıkıntılıydı.Sıkıntısı kendisinden değil,başkasının kendisine verdiği sıkıntıdandı.
Kefil olanların düştükleri sıkıntıları duymuştu,fakat gene de kıramayacakları insanların kendisine teklif etmesini geri çevirememişti.
Nitekim babası bile muhtar bürosunun yanına açılan büyük halıcı dükkanının sahibini önceden tenbihlemiş,sana gelen müşteriler beni kefil gösterirlerse,o elli kişiye kefil oldu,de kabul etme.Öyle de olmuştu.
İyi de olmuştu fakat buna rağmen gene de kefilliğin sıkıntısından bir türlü kurtulamamıştı.
Kefil olduğu kişi ödemesini yapmamış,orayı bitirmeden bir başka bankadan daha para çekmiş,uyarısı üzerine haberi olmadan tüm resmi işleri ondan habersiz yaparak bir üçüncü bankadan ikisinin toplamı kadar daha para çekerek onu da kefil yapmıştı.
Bankanın imza atmak üzere kendisini çağırması üzerine bir yol denemişti.
Bankaya telefon ederek kendisini müstear bir isimle milli eğitimden üst bir yönetici olarak tanıtmış,bazı öğretmenlerin birkaç bankadan para çekerek ödeme yapmadıklarını ve bankaları da zor duruma düşürdüklerini hatırlattıktan sonra,size bu anlamda müracaatta bulunanların adlarını bize söyler misiniz,dediğinde adları teker teker sayan memure hanıma kendi ismi gelince,o kişiye vermemelerini,ödeyemeyip kendilerini zor durumda bırakacak kişi olduğunu söyleyerek,birde onlar tarafından teşekkürlerle kurtuluşunu sağlamıştı.
Ama yakası bir türlü kurtulamamıştı.Bu sefer son sefer olarak kefil olması istendiğinde,eğer ben kefil olursam,hanımım beni kesin boşar.İstersen olayım,dediğinde insaflı olan muhatabı onu bırakmıştı.
Belli ki çok dertliydi.Hep hala devam etmekte olan bu borçların hayaliyle yatıyor,ayları iple değil,adeta zincirle çekiyordu.
Uzunca anlattığı bu dertler bitmeden dedesinin babasına kadar uzandı.
Dedemin babası ağa ve gayet zengin biriydi.Tek eksiği çocuğu olmamasıydı.Pek hayırlı bir kimse de değil,içer,namazını kılmaz ancak orucunu tutan birisi idi.
Bir gün kız kardeşi kendisine gelerek;abi sen ölünce senin tüm malların benim oğullarıma kalacak,sözü yarasına sürülen biber olmuştu.
İyice dolmuştu.O beldenin en yüksek dağına çıkıp,elini Allah’a açarak şöyle yalvarmaya başlamıştı;
Allahım bana bir erkek evlat ver,ne olursa olsun,isterse hayırsız olsun.
İçten bir dua etmişti.Hayatında hiç bu kadar içten dua etiğini hatırlamamıştı.
Gerçekten de bir erkek evladı oldu ancak hayırsız biri oldu.Babasının malını kız kardeşinin çocukları değil,o yedi.
Dedesinin de bir müddet çocuğu olmadı,uzun zaman sonra kendi babası olacak kişi dünyaya geldi.
Dedesinin babası nasıl bir dua etmişti ki,babası da samimi bir insan olmasına rağmen o da genel havaya uydu,uzun bir süre kafası bir türlü uyanmadı.
Bazen sıkıntıya düşünce eskiye dönme genleri depreşiyor,kendisini zor tutuyordu.
Bu gidiş bizlerde son bulur mu diye düşünürken,bir gün kardeşinin hanımı arar.Abilerini dert küpü olarak bildiklerinden,her halde karnı da geniş olup her şeyi içerisine aldığından olsa gerek,o da derdini buna açar.
Abi,kardeşin iki haftadır namaz kılmıyor,namazı bıraktı.
Kardeşiyle görüşür ve sebebini sorar.
Kardeşi kendisine borçlarının olduğunu,bundan dolayı loto oynamak için namazını kıldığını,birinde üçü yakalayıp,altıyı bulacağını söyleyerek,namazla lotoyu bir arada yürütmenin doğru olmayacağını düşünmüş olsa gerek ki,ondan dolayı bıraktığı bahanesini öne sürer.
Canı sıkılan abi,o zaman bir de içki içmeye başla,belki zengin olursun,lotodan altıyı kazanırsın.
Birde olay anlatır;Agop tüm dindaşları zengin ve refah içerisinde yaşarken kendisi gayet fakir bir hayat yaşamaktadır.
Bunun sebebi kendisine sorulduğunda şu cevabı verir;
Benim arkadaşlarım Müslüman olduğundan dolayı der.
Hızını alamayan abi bu sefer,madem öyle kiliseye git,papaz hristiyan olanlara dört yüz dolar veriyormuş,onu alırsın.
Abinin bu sert çıkışları netice verir ve kardeş namaza yeniden başlar.
Hayatın içinden,ibretlik hayatlar…
MEHMET ÖZÇELİK
11-12-2010