YILANA DÖNÜŞEN HARAM
YILANA DÖNÜŞEN HARAM
15 yaşlarında idi.Köyde sürüyü önüne katmış,bahçelerine doğru gitmişti.Öğlen yemeğini bu arada yemek amacıyla bahçeden bir kaç domates toplayarak,torbasına koydu.
Suya doğru hayvanlarıyla beraber giderken,komşusunun bahçesinin kenarında adeta kendisine bakıp tebessüm eden çok güzel görünümlü ve büyük olan domates de ilişmişti.Her yönüyle kendisini çağırıyor veya nefsi kendisini ona doğru sevkediyordu.
Bir anlık kendi torbasında bulunmasına rağmen domatesi izinsiz koparmış ve torbasına diğer helal domateslerle beraber koymuştu.
Bir yandan hayvanlarını sularken,bir yandan da torbasından çıkardığı domatesleri soğuması için çeşmeye bırakmıştı.
Bir hayvanın sürüden kaçması üzerine onun peşine düşmüş,onu yakalayarak diğerlerinin yanına getirmişti.
Artık karnı iyice acıkmış,yeme ihtiyacını hissetmişti.
Hala aklına takılı kalan o farklı başkasına aid domatesi düşünüyordu.
Bu düşüncelerle çeşmeye vardı.
Her şeyden habersizce domatesi almaya çalıştığı sırada bir de ne görsün;
Halkalanmış büyükçe bir yılan ayağa kalkmış,adeta domatesin çevresinde nöbet tutmaktaydı.
O domatesleri almaya ne gücü ne de cesareti vardı.Korkarak oradan uzaklaşmaktan başka çare bulamadı.
O başkasına aid olan domatesi yiyemediği gibi,kendi domatesinden de olmuştu.
Bahçe komşusu olan domatesi aldığı bahçe sahibini bularak ona durumu aynen anlatıp helal etmesini istedi.
Bundan kendisi de bir ders çıkaran bahçe sahibi hakkını helal etmişti.
*Yine bir gün üzüm bağına gitmek üzere yola çıkmıştı.Bağa yaklaştığında bağ komşusu ileride durmuş,kalabalık halde orada bulunan çocuklara kızarak bağa girmemelerini söylüyordu.
Çocuklarda korktuklarından ve göründüklerinden dolayı bir türlü bağa giremiyorlardı.
Kendisi ise bir yandan bağına girip kenardan üzüm koparırken,diğer yandan da aynı hizada olup,farkına varılmayan komşunun bağından da üzüm koparıyordu.Bir ondan bir kendisinden olmak üzere büyükçe bir mendile üzüm doldurmuş,geriye ise dereye gidip suya koyarak soğuk soğuk yemek kalıyordu.
Üzümleri mendille birlikte suya bırakıp kenara çekilmiş.Bir müddet beklemişti.
Artık yeme zamanı gelmişti.
Dereye gidip üzümlere yaklaşınca yine gördüğü onu korkutmuştu.
Bir yılan mendilin etrafında halkalanarak beklemekteydi.
Ne mümkün yaklaşmak..üzümü mendille birlikte bırakarak orayı terketmişti.
Durumu bağ sahibine anlatmış,ondan da helallik dilemişti.
Bağ sahibi ise;ne mutlu bak sen uyarılıyorsun..haramı yiyemiyorsun,deyip oda helal etmişti.
Burada yılan görünen o haram,ahirette ise yılanlaşacaktır.Haram eşittir yılan olacak,adeta insanı sokacaktır.
Haramın binası olmuyordu.
”30 yıl öncesinin Milli Piyango talihlisi Mehmet Sarıoğlu, köylülerin aralarında para toplayarak yaptığı bir barakada soğuktan donarak hayata gözlerini yumdu.”
MEHMET ÖZÇELİK
27-09-2009