SIRADAKİLER

SIRADAKİLER
Yaratılışa uygun olmayan hiçbir idare ve yönetim,sürekli iktidarda kalamaz.
Tarihte nice Dakyanuslar,Firavunlar,Nemrutlar,Buhtun-nasırlar gelip geçmiş, kendileri gibi rejimleri de çökmüştür.
Peygamberler sevgiyi,firavun gibiler ise korkuyu esas almışlardır.
Sevgi ve korku merkezli insanlar ise,başkalarına kendilerini sevgi ile bağlatıp geliştirirken,korku ile de sindirirler.
Yetmiş küsur yıl tam bir baskı,takip,tehdit ve ölümle ve öldürdüğü milyonlarla ayakta durmaya çalışan kominizm ve onun temsil ettiği ülke olan Rusya,bugün neredeyse inancın temsilciliğini yapmaya,İslam ülkeleriyle ortak hareket etme yoluna gitmektedir.
Rejimlerin ömürleri,en fazla rejim sahiplerinin ömürleri kadardır.
Kominizm ve sosyalizm düsturları menfaat yönünden kendilerine uygun geldiğini ifade edenlere verdiği cevapta Bediüzzaman şöyle diyor:
” Hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvafık hareket etmezse, hayırlı işlerde ve terakkîde muvaffak olamaz. Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer. Madem kanun-u fıtrata tatbik-i harekete mecburiyet var; elbette fıtrat-ı beşeriyeyi değiştirmek ve nev-i beşerin hilkatindeki hikmet-i esasiyeyi kaldırmakla, mutlak müsavat kanunu tatbik edilebilir.
Evet, ben neseben ve hayatça avam tabakasındanım. Ve meşreben ve fikren, müsavat-ı hukuk mesleğini kabul edenlerdenim. Ve şefkaten ve İslâmiyetten gelen sırr-ı adaletle, burjuva denilen tabaka-i havassın istibdat ve tahakkümlerine karşı eskiden beri muhalefetle çalışanlardanım. Onun için, bütün kuvvetimle adalet-i tâmme lehinde, zulüm ve tagallübün ve tahakküm ve istibdadın aleyhindeyim.
Fakat nev-i beşerin fıtratı ve sırr-ı hikmeti, müsavat-ı mutlaka kanununa zıttır. Çünkü Fâtır-ı Hakîm, kemâl-i kudret ve hikmetini göstermek için, az birşeyden çok mahsulât aldırır ve bir sayfada çok kitapları yazdırır ve birşeyle çok vazifeleri yaptırdığı gibi, beşer nevi ile de binler nevin vazifelerini gördürür. İşte o sırr-ı azîmdendir ki, Cenâb-ı Hak, insan nevini, binler nevileri sümbül verecek ve hayvânâtın sair binler nevileri kadar tabakat gösterecek bir fıtratta yaratmıştır. Sair hayvânat gibi kuvâlarına, lâtifelerine, duygularına had konulmamış; serbest bırakıp hadsiz makamatta gezecek istidat verdiğinden, bir nevi iken binler nevi hükmüne geçtiği içindir ki, arzın halifesi ve kâinatın neticesi ve zîhayatın sultanı hükmüne geçmiştir.”
*Ancak nifak perdesi altında hareket eden bazı devletler bu varlıklarını biraz daha fazla perdeler altında götürmektedirler.
Bu ise maskelerin düşmesi ve ortaya çıkan gerçek yüzlerin görünmesiyle yıkılmaya mahkum olacaktır.
Arap baharı bu münafık yüzün perdelerinin düşmesidir.
*İslam ülkelerinin başlarına getirilen insanlar,dikkat edilirse görülür ki;o toplumu temsil etmekten uzak kimselerdir.
Sürekli kavga ortamını oluşturacak bu kimselerin getirilmesiyle,o devletlerin güdülmesinin önü açılmış olmaktadır.Türkiye,Mısır,Libya,Suriye,Tunus,Yemen bunların en belirginlerindendir.
Toplum böylece sürekli kavga ortamında tutulmuş,atılacak tüm adımlar baştan kesilmiş olmaktadır.Oraları işgal edip de yüklenmeye gerek kalmadan,siyasi yollardan esir alınmışlardır.
Bu ülkelerde kominizm,sosyalizm denendi ve şu anda pamuk ipliğiyle bağlanmaya çalışılan milliyetçilik sürdürülmeye çalışılmaktadır,kopana kadar.
“Ey sarhoş hamiyetfuruşlar! Bir asır evvel milliyet asrı olabilirdi. Şu asır, unsuriyet asrı değil. Bolşevizm, sosyalizm meseleleri istilâ ediyor, unsuriyet fikrini kırıyor, unsuriyet asrı geçiyor. Ebedî ve daimî olan İslâmiyet milliyeti, muvakkat, dağdağalı unsuriyetle bağlanmaz ve aşılanmaz. Ve aşılamak olsa da, İslâm milletini ifsad ettiği gibi, unsuriyet milliyetini dahi ıslah edemez, ibka edemez.
Evet, muvakkat aşılamakta bir zevk ve bir muvakkat kuvvet görünüyor; fakat pek muvakkat ve âkıbeti hatarlıdır. “
Kanser hastalığı gibi yayılmacı olan milliyetçilik akımı,toplumları bölen, ayrıştırılmaya müsait bir alandır.
Sırada toplumun fıtratına uygun olmayan milliyetçilik ve materyalizm akımları bulunmaktadır.Avrupa-dan gelen çatırtı sesleri,hem materyalizmin ve hem de milliyetçilik akımının dökülüşüdür.
Bu asır fıtrata uygun olmayan ideolojilerin ve rejimlerinin çöküş asrı olacaktır.
Köleliği reddeden insanlık ücretlilik dönemine geçmiş,buradan da tam özgürlüğünü elde ederek,sadece firavunların değil aynı zamanda firavuncukların dönemine de son verecektir.
İnsanlık gerçek çarenin nerede olduğunu büyük bir bedel neticesinde öğrenecek ve onu hayata geçirecektir.Tıpkı şu misaldeki gibi;
“Tito’dan Müthiş İtiraflar:
Ömrünün elli yılını komünist ideoloji yolunda harcayarak bu batıl davasında şöhreti yurt dışına taşmış bir insan olan Salih Gökkaya’nın daha sonra İslam’la müşerref olduğunu, komünizm fırtınalarının bütün dünyayı kasıp kavurduğu o günlerde, Salih Gökkaya’nın da “Türkiye Komünist Talebe Teşkilat Başkanı” sıfatıyla Yugoslavya Devlet Başkanı Mareşal Tito’nun şeref misafiri olarak Belgrad’a gittiğini, Ömrünün son günlerini geçirmekte olanTito’yu ziyaretlerinde, bu ihtiyar liderin büyük bir pişmanlık içerisinde;
“Yoldaş ben ölüyorum artık… Ölümün ne derece korkunç olduğunu size anlatamam. anlatsam bile sihhatli ve genç olan sizler, bu yaşta bunu anlayamazsınız. Düşünün ölmek.. yok olmak.. Toprağa karışmak ve dönmemek üzere gidiş… İşte bu beni çıldırtıyor.
Yoldaşlarım sizlere açık bir kalple itirafta bulunmak istiyorum: Ben öldükten sonra toprak olacaksam, diriliş, ceza veya mükafaat yoksa, benim yaptığım mücadelenin değeri nedir? söyleyin bana? Ha yoldaşlarımın kalbine gömülecekmişim veya unutulmayacakmışımı neye yarar? Ben öldükten sonra sizin alkışlarınız, takdirleriniz yılanları çıyanları insafa getirir mi? Bunun izahını Lenin,Engels,Marks yapamıyor. Artık Allah’a ve Peygambere inanıyorum ben. Dinsizlik çare değil. Düşünün kainatın bir yaratıcısı, şu muhteşem sistemin bir kanun koyucusu olmalıdır. bence ölüm son olmamalıdır..mazlumca gidenlerle, zalimce ölenlerin hesaplaşma yeri olmalıdır. Mazlumların ve haksızlığa uğrayanların “ah”larına kulak verece bir mercii olmalıdır. Marks bu mevzuda halt etmiş, uyuşturmuş beynimizi. Neden ölüm kapımıza dayanmadan bunu idrak edemiyoruz? belki makam, mevki ve şöhret bize engel oluyor. siz ne derseniz deyin ben inançtayım yoldaşlar” demiştir.”
“Benim ümmetim yağmura benzer; onun ilki mi daha hayırlıdır,sonrası mı daha hayırlıdır, bilinmez.”
Bunun içinde dünyadaki kavgaların bitmesi şarttır.
İslâmın zuhuru,dünyanın sulhu ile olacaktır.

13-11-2011
MEHMET ÖZÇELİK

Loading

No ResponsesOcak 2nd, 2015