DEĞİŞEN NESİLLER
DEĞİŞEN NESİLLER
Hastalıklı bir vücudun iyileşmesi,ölü ve hastalıklı hücrelerin yerine canlı,sağlıklı hücrelerin gelmesiyle mümkündür.
Nesillerde böyledir.
İngilizler 1700’lerde ektikleri tohumları hemen dermek için ekmemişlerdir. Öncekilerin kendilerine ektiklerini kendileri dererken,kendileri de sonrakilerin dermeleri için ekmişlerdir. O ümidle…
Bir neslin değişip,yeni ve taze bir neslin gelmesi 40 yıl ister. Nitekim,Hz. Musa,fir’avnun zulmünden kurtarmış olduğu 600 bin israilliyi Kızıldenizi geçerek,uçsuz bucaksız Tih çölüne getirir. Fir’avundan kurtulmakla imtihan bitmemiş,belki yeni yeni başlamaktadır.
Allah,yahudi milletini bıldırcın eti ve kudret helvasıyla besler. Çölde başka bir şeyde yoktur.[1] 50 vakit namaz da farz kılınmış olduğundan fitne ve ortalığı karıştırmaya da pek vakitleri yoktur. Çünkü yahudi milleti fitneci bir millettir.
Hatta Peygamber Efendimiz:”Eğer yahudi milleti olmasaydı et kokmazdı.”buyurur. Kokmuş ve kokuşmuş olan bu millet dünyayı da,içindekileri de kokuşturmaktadır. Etin kokmasının sebebi ise;kendilerine tatil olan cumartesi gününü oruç ve ibadetle geçirip,o gün yiyecek gelmediğinden bir gün öncesinden yasaklandığı halde biriktirmiş olmalarındandır.
Devamlı aynı yiyecekleri yemekten usanan bu millet Hz. Musa’ya:”Ya Musa,artık biz usandık,yeşillikler ve meyvelerde isteriz.” Hz. Musa’da;”Kudüs,atalarımızın yurdudur. Gidelim orayı fethedip,ekip biçelim.”der.
Ancak fir’avnın zulmünü görmüş ve korkusuyla yaşamış bu millet,her an onun yumruğunu başları üzerinde hissettiklerinden çekinir ve kaçınırlar. Bunun üzerine Hz. Musa,onların neslinden fir’avnın zulmünü görmemiş ve tatmamış,ancak babalarından duymuş olan yeni yetişen nesli 40 yıl boyunca o Tih çölünde eğitir.. O yeni yetişen nesil ile Kudüs’ü fetheder ve oraya yerleşirler.
Bizde kabataslak,zamanımızda geriye doğru 40 yıllık nesillerin durumuna –derinlemesine olmaksızın- sathi olarak da olsa baktığımız da görürüz ki:
1991-1951 : Bu dönemler demokrasiye,ilerlemeye,manevi meselelere sahiblenmeye,çok partili döneme geçişe,manevi istiklalini ilan etmeye,dışın güdümünden kurtulma çabalarının gösterilmeye kısaca kendini bulma ve rayına girme çabası gösterildiği dönem olarak görürüz. Bu dönemin insanı ÇIRPINAN NESİL’dir.
1951-1911 : Bin yıllık mazinin değişime uğrama çabaları içinde olduğunu,tek partinin,tek kişinin,tek sözün hükümran olduğu dönem. Susmayan maneviyatın,susturulduğu dönem. batı ve batma sevdası içinde yetişip,dinin hakim olduğu doğuya ve meselelerine yüz çevirip,felsefe ve şüpheciliğin hakim olan batıya olan iltifatın sık,trafiğin yoğun olduğu dönem. Bu dönemin insanı KAYBEDİLEN NESİL’dir. Tıpkı savaşta ilk saftakilerin durumu gibi…
1911-1871 : Harbler,darbler,yıkmalar ve yıkılmalar,kaynayan ve kaynatılan kazanlar,son ve ilki belirleyen son oyunlar,kıtlıklar,bizden olmayanların bizden olanları devirip hakimiyet kurmaya çalıştığı dönem. Her yerinden yaralı arslana leş yiyen kartalların,kör yarasaların,yırtıcı kurt ve canavarların mirastan pay alma çabalarının yoğunlaştığı dönem. Bu dönemin insanı da MAZLUM VE MAĞDUR BİR NESİL’dir.
Bu üç nesil birbirinden farklı bir nesildir. çünkü yetiştikleri dönem farklıdır. Evet,üç nesil…Birbirinden kopuk,birbirini anlamıyan üç nesil. Dede,baba,torun… Bunların dilleri farklı,örf-adetleri ve yaşayışlarıyla farklı,inanç ve teslimiyetleriyle farklı…
Öyle inanıyorum ki;1991-2031 yılları arasındaki nesil,gerek her üç nesilden,gerekse onlardan önceki nesillerden de maddi ve manevi açıdan farklı olacaklardır. Bu bir hayal değil,hakikattır.
AKLAYALIM – AKLANALIM
Gelecek nesillerce aklanmamız için,kendimizi aklamamız ve paklamamız lazımdır.
Bizden sonraki nesillerce savunabilmemiz için,savunulacak tutar yanımızın olması gerekir. Bunlarda:
-Kendimizi geçmişle gelecek arasında tam bir köprü oluşturmakla…
-Geçmişten gelen sıkıntıları,engelleri geleceğe taşımamakla…
-Geleceklerin geçmişte kalan bizlere:”Hey sizi gidi miras yedi yaramazlar. Siz misiniz bizim geçmiş ve geleceğimiz,hayatımıza kaynaklık edecek olan?
-Maddi-manevi ilimlerle donatılmış bir nesil yetiştirmek.
-İhtilaf ve inşikaka,parçalanmaya mahal vermeden,ittifaki meselelerde,bütün İslam alemi çapında bir birliğe gitmek.
-Ve unutulmamalıdır ki;ağacı budama,ağacın gelişme ve büyümesine sebeb olduğu gibi,müslümanlara ve İslam alemine yapılan bunca hücum ve budamalar da onların gürleşme ve büyümelerine sebebtir.
9-11-1991.
MEHMET ÖZÇELİK