İSA İLE İMTİHAN

İSA İLE İMTİHAN
İsa peygamber sebebiyle kimisi ifrat hareket edip onu ilahın oğlu kabul ederek sapıtırken,diğer bir kesimde tefritte bulunup onun mucizelerini reddetmektedir.
Bunlar Yahudiler olduğu gibi,bir kısım Müslümanlardır.
Adeta İsa peygamber dünyanın önemli bir kesiminin ayrıştırılmasında önemli bir faktör oluşturmaktadır.
*İmam, ehli kitap ile münazara için patrik ve papazların olduğu tartışma ortamında ilk cümlesi şöyle olmuş:
– “Papaz efendi, çoluk-çocuk nasıl?”
Papaz , kibirle yüzünü ekşitmiş;
– “Hıristiyan din adamlarına münâzaraya geliyorsun da, daha papazların, papanın çoluk-çocuk edinmek gibi süflî (aşağılık)işlerle meşgul olmadığını bilmiyorsun öyle mi! Bu ne cehâlet!” …
İmam gülmüş;
– “Bilmediğimden değil… Fakat;
Kendinize bile yakıştıramadığınız, süflî iğrenç bulduğunuz, eş ve evlât edinme vasfını, Allâh’a isnad edişinizdeki tutarsızlığı size söyleteyim dedim.”
*İsa daha çocukken konuştuğunda ilk ifadesi;“Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekâtı emretti.”
*” Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler.”
-“ Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”
Mustafa İslamoğlu,Meryem 29. âyette Hz.İsanın beşikte iken konuşmasını kabul etmez.Onun –beşik bebesi-değil,yetişkin olduğunu söyler.
Bütün meallerde burada konuşanın çocuk olduğu özellikle belirtilir.
Âl-i İmran.46,Maide.110-da açıkça çocuk olduğu ifade edilmektedir.
Maide.110-da:” O gün Allah, şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Senin üzerindeki ve annen üzerindeki nimetimi düşün. Hani, seni Ruhu’l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara konuşuyordun. Hani, sana kitabı, hikmeti, Tevrat’ı, İncil’i de öğretmiştim. Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin zaman, ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkâr edenler, “Bu, ancak açık bir büyüdür” demişlerdi.”
Burada gayet açıkça – Beşikte iken de, yetişkin iken de insanlara konuşuyordun.-ifade edildiğinden olsa gerek ki,herhangi bir izah getirmemiştir.
-“O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.” İfadeler gayet açık ve net iken,yoruma bile gerek bırakmamışken,açıkça inkâr edilmekte,tekellüflü bir tevile gidilmektedir.
-Az bir Arapça bilen,sözlüğe bakan bile anlar ki;Mehd ifadesi beşik anlamına gelmektedir.
Mecaz ve kinaye olmayıp,olayın akış seyri içerisinde anlatılmaktadır.
Zira Âl-i İmran 45-de;” Hani melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.”buyrulurken,bu müjde Hz.Meryeme verilip,akabinde doğan çocuğun evlenmemiş bir kimseden nasıl olacağı konusunda Hz.Meryemin iffeti konusunda (Enbiyâ, 21/91; Tahrîm, 66/12.)şüpheye düşenlere (Meryem, 19/27-28, Nisa, 4/156-158.) cevab niteliğinde bir sonraki âyette ve Maide 110-da:” “O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.”diye beyan edilmektedir.
Her halde buradaki kabul etmeyişin sebebi,mucizeyi reddetmek olsa gerek?
Hayrettir ki kendisi Maide.115.ayetin izahında şu dip notu düşmektedir:”Mucizeden sonra inkârda ısrar edenlerin helaki ilahi bir sünnettir..”
*Zaten âyetlerde mucize ile ilgili olarak açıkça beyanda bulunulmaktadır.
-“Kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescidi Haram’dan (Mekke’den), kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya (Kudüs’e) götüren Allah’ın şanı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür.”
-“ (Savaşta) onları siz öldürmediniz, fakat Allah öldürdü onları; attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı (onu). Ve bunu, müminleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.”
-“ Kıyamet yaklaştı, kamer (ay ikiye) bölündü. (Kâfirlerin, Hz. Peygamberden bir mucize istemeleri üzerine ayın ikiye bölünme hadisesi olmuştur.)”
-Meryem.30-daki;- Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.-ifadesi ise;” Al¬lah’ın ezelde kendisi için peygamberliği ve kitap verilmesini takdir ettiğini açıkla-masının istendiği anlaşılmaktadır.
)

*İSA ÖLMEDİ
Yasin Suresi 36/79
Al-i İmran Suresi 3/55
Nisa Suresi 4/156-157
Bak. http://tesbitler.com/index.php?option=com_content&view=category&id=99:hristiyanlk&Itemid=27&layout=default
* “Hazret i Üstâd Bediüzzaman’ın 1953 yaz aylarında, hususi şekilde gidip İstanbul Fener Patriği ALT HENAGORAS ile görüşmesini burada kaydetmek lâzım geldi. Üstâd’ın bu görüşmesi manidardı. İslâm ve hakikî Hıristiyanlık dinlerinin barışmasının veya hiç olmazsa esas mes’elelerde ittifakın tebliği gibi idi.
O günlerde Üstâd’la beraber bulunmuş halen hayatta Nur talebelerinden bir çoğu rivayet ederler ki: Bir gün Hazret i Üstâd, yanında Üniversiteli Ziya Arun olduğu halde, Fener’deki Patriğe gitmiş, görüşmüş ve ona:
“Hıristiyanlığın din i hakikisi olan tevhid ve nübüvveti kabul ettiğiniz gibi, Hazret i Muhammedi de (A.S.M) peygamber ve Kur’ân ı Kerimi de Kitabullah olarak kabul ederseniz, ehl i necat olacaksınız.” dedi.
Patrik Althenagoras cevabında: “Ben kabul ediyorum…” deyince Bediüzzaman:
“O halde siz bunu dünyanın diğer ruhanî reislerine de söylüyor musunuz?”
Patrik: “Söylüyorum, amma onlar kabul etmiyorlar.” diye cevab vermiş. Bu hadiseyi nakleden, Üstâd’ın o sıra beraberinde bulunmuş bir çok talebesi hâlâ hayattadır. Ezcümle Ahmet Aytimur, şimdi Almanya’da bulunan Abdulmuhsin, Mehmet Fırıncı vesaire…
Nitekim aynı ma’nada olarak 22 şubat 1951’de, Üstâd’ın izni ve müsaadesiyle Vatikan’daki Hıristiyan Âleminin bir nevi ruhani reisi olan Papa’ya bir Zülfikâr kitabı gönderilmiş.. Papa da buna karşı teşekkür cevabını yazmıştı.(78) Bu eserin Hıristiyan Âleminin bir nevi dini ve ruhani reisi olan Papaya gönderilmesiyle, vahdaniyet i ilâhiyye, Risalet i Muhammediye Aleyhisselâtü Vesselâm ve Kur’ânın kelamullah olduğunu ispat eden bu eser, mezkûr tebliği de yapmış oluyordu.” Mufassal tarihçe-I hayat.Abdulkadir Badıllı.c.3,sh.350.

Loading

No ResponsesOcak 2nd, 2015