HZ İBRAHİM PEYGAMBER VE ÇOCUKLARI
HZ İBRAHİM PEYGAMBER VE ÇOCUKLARI
Hz.İbrahim Peygamber hem bir baba ve hem de bir baba olarak insanlığın dönüm noktası,peygamber silsilesinin önemli başını ve bağlantı noktasını oluşturmuştur.
Hz.İbrahim Babası putperest olan Âzer’in oğludur.
Hz.İsmail,Hz.İshak,Hz.Yakub,Hz.Yusuf ve Hz.muhammed peygamberlerin babasıdır.
Peygamberimiz Hz.Yusuf için:”O,asil oğlu asil oğlu asil oğlu olan İbrahim oğlu İshak oğlu Yakub oğlu Yusuftur.”[1]
Hz.Âdem Oğlu Kbille imtihan edilmiş,Hz.Nuh oğlu Kenanla ve İbrahim Peygamberde putperest olan babası Âzerle imtihan olmuştur.Putperestliğin karşısında şiddetle durmuş ve mücadele etmiştir.Allahın varlığını mantıki delillerle isbat etmiştir.
Üç büyük din olan Yahudilik,Hristiyanlık ve İslamiyetin kendisinde buluştuğu bir peygamber.
Birçok peygamber belirli bir noktada imtihan edilirken İbrahim Peygamber değişik ve tarihi oluşturacak imtihanlara ilk adımı atan kişidir.Adeta İslamiyetin temelinde ilk harcı olan kişidir.
-Putperestlikle sıkı mücadele etmiş..
-Oğlu İsmailin Kurban edilme imtihanıyla kurban ibadetinin temelini atmış..
-Oğlu İsmaille beraber Kâbeyi inşa etmiş ve Zemzem suyunun bulunmasında öncü olmuştur.
-Hac ibadeti onun davetiyle oluşmuş..
-Soyundan gelen peygamberler ve peygamberimiz dinin tekmilinde ilk adımı atmış ve başlangıcını oluşturmuştur.
İbrahim peygamberin yıllarca Sare’den oğlu ve çocuğu olmaz.Sare İbrahim Peygambere izin vererek hizmetçisi Hacer’le evlendirir.Ve o asil kadından İsmail peygamber gibi soylu peygamberler ve nesiller devam eder.
Ve Allah daha sonra kendilerine yani Sareye İshakı müjdeler.
Nasıl bir babadır ki;sırf Allah’ın emrini yerine getirmek verdiği sözü tutmak amacıyla oğlu İsmaili kurban eder,Nasıl bir evlattır ki babasının Allaha olan teslimiyetinden dolayı oda babasına bir kurbanlık koyun gibi tam teslim olur.
-“Bakara. 124/125-Ya Muhammed! Hatırla ki, bir zamanlar Rabbi, İbrahim’i bazı emir ve nehiylerle sınamış, İbrahim (as) o emir ve nehiyleri güzelce yerine getirip Allah’a itaat konusunda O Asîl insandan hiçbir kusur ve noksan sadır olmayınca (Allah:) Ben seni bütün insanlara imam ve başbuğ yapacağım, demişti. [Hz. İbrahim’den sonra gelen peygamberlerin hepsi Hz. İbrahim’in evladı olup O’na tabî oldular.] (İbrahim:) Cümle aleme imam yaptığın gibi soyumdan da önderler yap ya Rab!, dedi. Allah: Benim sözüm (İmametim) senin evladından ancak adil olanlaradır, zalimlere değildir.
Tefsir:
Hz. İbrahim (as)’ın faziletini bütün mezhep ve milletler kabul etmişlerdir. O Üstün insanın asıl adı “Abram”dır. Doksan dokuz yaşında Allah ona bir erkek çocuğu vereceğini müjdelemiş ve şöyle demişti: Ya Abram! Senin neslini artırıp bütün insanların atası yaptım, bundan sonra senin adın “Abraham” olsun, çünkü seni bütün insanların atası yaptım, buyurmuştur. Araplar bu kelimeyi kendi fonetiklerine uydurarak “İbrahim” demişlerdir. İsrail oğullarının hepsi, Arapların çoğu ve Avrupa’nın bütünü Hz. İbrahim’in evladıdır. Kur’an-ı Kerim’de Hz. İbrahim’in fazileti bir çok yerde anlatılmıştır. Bu ayette de bütün insanlara imam ve başbuğ olduğu anlatılmaktadır.
Yahudileri anlatan bu ayetlerin bölümünde Hz. İbrahim’den bahsedilişinin hikmeti, yani konunun birbiri ile münasebeti şudur: Allah (cc) bu ayetleri burada anlatmakla Yahudilere diyor ki, “Ey Yahudiler! Hz. İbrahim sizin babanız olduğu gibi aynı zamanda Hz. Muhammed (as)’ın da babasıdır. Böylece Hz. Muhammed (as)’ın şeriatı, Hz. İbrahim (as)’ın şeriatidir. Evlada düşen şey ise ecdadının yaptığı iyi işlerde onlara tabi olmaktır. Öyle ise siz de Hz. Muhammed (as)’a tabi olun. Çünkü ona tabi olmak aynen Hz. İbrahim’e tabi olmak demektir.
Diğer yandan bu ayet, sultan ve reis olacak kimselerin adil olmaları gerektiğini vurgulamaktadır. Adaletsiz ve zalim olan reislere idareyi vermek uygun değildir. Onlar bu işe layık değildirler, Allah (cc) da böyle kimselere emir ve idarenin verilmesine razı değildir.
125/126-Ya Muhammed! Hatırla ki, biz Kâbe’yi Hz. İbrahim zamanında hacılar için bir toplanma yeri, bir ziyaretgâh ve emniyet evi yaptık. Oraya giren her kez emniyette olur. Kâbe ziyaretine gidenlere emrettik ki: İbrahim’in makamında kendiniz için namazgâh edinin. (Kâbe’yi tavaf ettikten sonra tavaf namazını Makam-ı İbrahim’de[2][47] kılın) İbrahim ve İsmail’e: Kâbe’yi tavaf edenler, orada mücavir (yurdunu ve diyarını terk ederek zamanını Haremeyn-i Şerifeyn de geçiren) olup sürekli ibadet edenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’mi) her türlü pislikten temizlenmesini; müşriklerin oraya put sokmasından, (cünüp, hayız gibi) arızî pis olan kimselerin oraya girmesine kadar her türlüsünün orada bulunmasına mâni olun, diye emrettik.
126/127- İbrahim de münacat makamında dua ederek demişti ki: Ey Rabbim! Bu Mekke şehrini emin bir belde yap, buranın Allah’a ve ahret gününe iman eden halkını, her çeşit meyve ve rızklarla rızıklandır. Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse ona dünyada az bir süre rızkı veririm, dünyadan göçtükten sonra onu cebren ve kahren cehennem azabına çekerim. Onun dönecek yeri cehennemdir.. ne kötüdür.
Tefsir:
Bu ayette Hz. İbrahim (as), Allah’tan rızkı isterken bunu özellikle iman eden kimselere istemesinin sebebi, 126 ıncı ayette Allah’tan evladı için imamet istemişti, Allah (cc) da bu imametin, zalimlere ulaşmayacağını açıkça belirtmişlerdi, burada da Hz. İbrahim (as), imamet gibi rızkın da zalimlere verilmeyeceğini yani “zalimlere de rızk verilsin” diye dua edilmeyeceğini düşünerek, rızkı sadece iman edenlere istedi. Allah (cc) da: Rızkın imamet gibi olmadığını, dünyada inanan-inanmayan herkese Allah rızk vereceğini ve Hz. İbrahim’in düşündüğü gibi olmadığı beyan buyurdular.
127/128-Ya Muhammed! Bir zamanlar İbrahim (as), oğlu İsmail’in yardımı ile Kâbe’nin binasını yükseltiyor ve o vakit şu duayı ediyorlardı: Ey Rabbimiz! Bizden bu hizmeti kabul eyle! Şüphesiz sen, dualarımızı işitip, kimseden bir ücret ve temennâ beklemeden sırf senin için bu binayı tamamlamayı düşünen kalbimizi ve niyetimizi bilensin, işitensin.
Tefsir:
Kâbe’in temelini Hz. İbrahim (as) atmıştı. Hz. İsmail’in yardımı ile de binasını tamamladılar. Yeryüzündeki binalardan içinde ilkönce ibadet edilen yer Kâbe’dir. İbrahim (as), İsmail’in annesi Hacer’i, Mekke’de ikamet ettirmiştir. Hz. İsmail Araplardan Beni Cürhüm kabilesinden evlenmişti. Kendisi ve ondan sonra gelen nesli, bir süre Kâbe’de Allah Teâla’ya ibadet ettiler. Daha sonra aradan zamanın geçmesi ile Hz. İsmail’in neslinden gelen Kureyş kabilesi arasında putperestlik neşet etti. Yemen tarafına giden ticaret kervanları oradan put getirip Kâbe’yi puthane haline getirdiler. Daha sonra Kureyş arasından Hz. Muhammed (as)’a peygamberlik gelince Kâbe puthane olmaktan çıkarılıp ibadethane oldu. (Allah (cc) o mukaddes yeri bid’atlardan korusun!”[3]
AYETLER:
ENBİYA :
63] Belki de bu işi şu büyükleri yapmıştır. Hadi onlara sorun; eğer konuşuyorlarsa! dedi.
[64] Bunun üzerine, kendi vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) “Zalimler sizlersiniz, sizler!” dediler.
[65] Sonra tekrar eski inanç ve tartışmalarına döndüler: Sen bunların konuşmadığını pek âlâ biliyorsun, dediler.
[66] İbrahim: Öyleyse, dedi, Allah’ı bırakıp da, size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir şeye hâla tapacak mısınız?
[67] Size de, Allah’ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız?
SAFFAT:
[89] Ben hastayım, dedi.
[90] Ona arkalarını dönüp gittiler.
[91-92] Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? dedi.
[93] Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.)
[94] (Putperestler) koşarak İbrahim’e geldiler.
[95-96] İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.
[97] Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın, dediler.
[98] Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.
BAKARA
-124-Şunu da hatırlayın ki, bir vakit Rabbi, İbrahim’i bir takım kelimelerle imtihan etti. O, onları tamamlayınca Rabbi: «Ben seni bütün insanlara önder yapacağım.» buyurdu. İbrahim: «Rabbim zürriyetimden de yap» dedi. Rabbi ise: «Zalimler Benim ahdime nail olamaz.» buyurdu.
125-Ve o vakit Kabe’yi insanlar için dönüp varılacak sevap kazanma ve güvenilir bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından kendinize bir namazgah edinin! Ve İbrahim ile İsmail’e şöyle emir verdik: «Beytimi, hem tavaf edenler için, hem ibadete kapananlar için, hem de rüku ve secdeye varanlar için tertemiz bulundurun.»
126-Ve o vakit İbrahim: «Ya Rab, burasını güvenilir bir yer kıl ve halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle rızıklandır!» dedi. Allah da: «İnkar edenleri de rızıklandırır, kısa bir zaman için hayattan nasip aldırırım. Sonra onları cehennem azabına girmek zorunda bırakırım ki, o ne yaman bir inkılaptır!» buyurdu.
127-Ve o zaman ki, İbrahim Beyt’in temellerini yükseltiyordu. İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: «Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur. Çünkü daima işiten, daima bilen Sensin ancak Sen!
128-Ey Rabbimiz, bizi yalnız senin için boyun eğen müslüman kıl! Soyumuzdan yalnız senin için boyun eğen müslüman bir ümmet vücuda getir! Bizlere yapacağımız ibadetleri göster ve tevbe ettikçe üzerimize rahmetinle bak! Tevbeleri çok kabul eden, çok merhamet eden Sensin ancak Sen!
130-İbrahim’in milletinden, kendine kıyandan başka kim yüz çevirir? Gerçek şu ki, Biz onu dünyad onu dünyada seçkin birisi yaptık, ahirette de hiç şüphe yok ki o iyiler arasındadır.
131-Rabbi ona: «Bana teslim ol!» emrini verince, o da: «Alemlerin Rabbine teslim oldum.» dedi.
132-Bu dini İbrahim kendi oğullarına vasiyet ettiği gibi Yakup da vasiyet etti ve: «Oğullarım, Allah sizin için o dini seçti, başka dinlerden sakının yalnız müslüman olarak can verin! dedi.
133-Yoksa ölüm Yakub’a geldiği vakit siz de orada mıydınız. O oğullarına: «Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?» dediği vakit onlar: «Senin Allah’ına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın Allah’ına, tek olan İlah’a ibadet ederiz, biz ancak O’na boyun eğen müslümanlarız.» dediler.
135-Bir de: «yahudi veya hıristiyan olunuz ki, hidayet bulasınız» dediler. De ki: «Hayır, biz bir tek Allah’a inanan İbrahim’in dinindeyiz ki, o hiç bir zaman Allah’a ortak koşanlardan olmadı.»
136-Ve deyin ki: «Biz Allah’a iman ettiğimiz gibi, bize ne indirildiyse; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına ne indirildiyse; Musa’ya, İsa’ya ne verildiyse ve bütün peygamberlere Rableri tarafından ne verildiyse hepsine iman ettik. O’nun elçilerinden hiçbirini ayırt etmeyiz. Ve biz, ancak O’nun için boyun eğen müslümanlarız.
140-Yoksa siz: «İbrahim de İsmail de İshak da Yakup da torunları da hep yahudi veya hıristiyan idiler.» mi diyorsunuz? De ki: «sizler mi daha iyi bileceksiniz, yoksa Allah mı? Allah’ın şahitlik ettiği bir gerçeği bilerek gizleyenlerden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
258Baksana, Allah kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim ile tartışmaya kalkana! İbrahim ona: «Benim Rabbim, hem dirilten hem öldürendir.» dediği zaman, O: «Ben, diriltir ve öldürürüm.» demişti. İbrahim: «Allah, güneşi doğudan doğduruyor, haydi, sen de batıdan getir!» deyince, o inkarcı herif donakaldı. Öyle ya, Allah zulmedenleri muvaffak etmez.
ÂL-İ İMRAN:
-33- Gerçekten Allah, Adem’i, Nuh’u ve İbrahim ailesiyle İmran hanedanını süzüp alemler üzerine seçti.
34-Birbirinden gelen bir zürriyet olarak; Allah işitendir, bilendir.
65- Ey kendilerine kitap verilenler, niçin İbrahim hakkında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat ve İncil ancak ondan sonra indirildi. Bunuda mı kavraya mıyorsunuz?
67- İbrahim, ne yahudi ne de hıristiyandı; ancak o, lekesiz bir müslümandı ve Allah’a ortak koşanlardan da olmamıştı.
68- Doğrusu, insanların İbrahim’e en yakını, elbette onun izinden güdenler, şu peygamber ve inananlardır. Allah, inananların velisidir.
84- De ki: «Biz, Allah’a, bize indirilene; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene; Musa’ya İsa’ya peygamberlere Rablerinden verilene inandık iman getirdik. Onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz, ancak O’na boyun eğen müslümanlarız!»
95- De ki: «Allah doğru söylemiştir. O halde Hakka tapan bir hanif olarak İbrahim’in dinine uyun; o hiçbir zaman Allah’a ortak koşanlardan olmadı.
97- Onda açık alametler ve İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren güvenlik içinde olur. Oraya gitmeye gücü yeten herkesin o İbadet Evi’ni ziyaret etmesi de Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim bu hakkı tanımazsa, Allah’ın kesinlikle ihtiyacı yoktur. O, bütün alemlerden müstağnidir.
NİSA :
-54- Yoksa o insanlara Allah’ın kendi lütfundan verdiği nimeti çekemiyorlar da haset mi ediyorlar. Oysa Biz İbrahim ailesine kitap ve hikmet verdik, ayrıca büyük bir mülk de verdik.
163- Gerçekten biz sana, Nuh’a ve ondan sonra gelen bütün peygamberlere vahyettiğimiz gibi vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettiğimiz ve Davud’a Zebur’u verdiğimiz gibi.
EN’AM :
-74- Vaktiyle İbrahim babası Azer’e: «Sen putları bir sürü tanrılar ediniyorsun öyle mi? Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir sapıklık içinde görüyorum.» demişti.
75- Böylece İbrahim’e göklerin ve yerin melekutunu gösteriyorduk ki, kesin inananlardan olsun.
76- Üzerini gece kaplayınca bir yıldız gördü: «Bu imiş Rabbim!» dedi. Batıverince de: «Ben böyle batanları sevmem.» dedi.
77- Ay’ı doğarken görünce: «Bu imiş Rabbim!» dedi. Batınca da: «Yemin ederim ki, Rabbim bana doğru yolu göstermemiş olsaydı, muhakkak ki, şu şaşkın topluluktan biri olacakmışım.» dedi.
78- Güneşi doğmak üzere görünce: «Bu imiş Rabbim, bu hepsinden büyük!» dedi. O da batınca: «Ey kavmim, haberiniz olsun, ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım!
79- Ben, her dinden geçip yalnız hakka eğilerek yüzümü o gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.» dedi.
80- Kavmi de onunla tartışmaya kalkıştı. O da dedi ki: «Bana hakikatı doğrudan doğruya gösterdiği halde Allah hakkında benimle mücadeleye mi kalkışıyorsunuz? Sizin O’na ortak koştuğunuz şeylerden ise, ben hiçbir zaman korkmam. Rabbim dilemedikçe onlar bana hiçbir şey yapamaz. Rabbimin ilmi, herşeyi kuşatmıştır. Artık iyice bir düşünmez misiniz?
81- Hem nasıl olur da ben Allah’a koştuğunuz ortaklardan korkarım; baksanıza siz, Allah’ın, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmazken! Şu halde korkudan emin olmaya iki taraftan hangisi daha layık? Eğer biliyorsanız söyleyin.
83- Bu, kavmine karşı Bizim İbrahim’e vermiş olduğumuz hüccetimizdir. Biz dilediğimizi dercelere yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, herşeyi bilendir.
84- Bundan başka ona İshak ve Ya’kub’u ihsan ettik ve herbirini hidayete erdirdik. Nuh’u da daha önce hidayete erdirmiştik, onun soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı, Harun’u da… İşte iyi işler yapanları böyle mükafatlandırırız.
161- De ki: «Beni Rabbim, şüphesiz dosdoğru bir yola, gerçek ve daima ayakta olan bir dine, başka dinlerden sıyrılıp yalnız hakka yönelen İbrahim’in tertemiz dinine iletti. O, hiçbir zaman Allah’a ortak koşanlardan olmadı.
TEVBE :
-70- Onlara kendilerinden öncekilerin: Nuh, Ad ve Semud kavminin, İbrahim kavminin, Medyen halkının ve alt üst olmuş şehirlerin haberi gelmedi mi? Bunların hepsine peygamberleri apaçık delillerle gelmişti. Demek ki Allah, onlara zulmetmiş değildi. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.
114- İbrahim’in babası hakkındaki af dilemesi de sadece ona vermiş olduğu bir sözden dolayı idi. Böyle iken onun bir Allah düşmanı olduğu ona belli olunca, ondan ilgisini kesti. Gerçekten İbrahim, çok bağrı yanık, çok halim idi.
HUD :
69- Andolsun şanıma ki, İbrahim’e de elçilerimiz müjde ile geldi ve « Selam!» dediler. O da: « Selam!» dedi ve durmadan gidip kızartılmış bir buzağı getirdi.
70- Ona ellerini uzatmadıklarını görünce kendilerini yadırgadı ve içinde onlara karşı bir korku duydu. Onlar: «Korkma, zira biz Lut kavmine gönderildik!» dediler.
71- İbrahim’in zevcesi de ayakta dinliyordu ve bunu düyunca güldü. Bunun üzerine ona İshak’ı müjdeledik, İshak’ın arkasından da Yakub’u.
72- Vay dedi zevcesi, «Ben bir kocakarı, kocam da bir ihtiyar iken doğurabilir miyim? Gerçekten bu çok şaşılacak bir şey !
73- Elçiler: «Sen Allah’ın işine mi şaşıyorsun ? Allah’ın rahmeti ve bereketi var üzerinizde ey ev halkı, şüphe yok ki, O, övülmeye layık ve lütfü çok olandır.» dediler.
74- İbrahim’in korkusu gidip kendisine müjde gelince, Lut kavmi hakkında bizimle mücadeleye girişti.
75 Çünkü İbrahim, gerçekten çok yumuşak huylu, yanık kalpli ve sığınandı.
76 Ekçiler: «Ey İbrahim, vazgeç bundan, çünkü Rabbinin buyruğu geldi ve kesinlikle onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir.
YUSUF :
-6- İşte böyle. Rabbin seni seçecek, sana olayların yorumuna ait bilgiler öğretecek ve hem sana ve hem de Ya’kub soyuna, bundan önce ataların İbrahim ve İshak’ a tamamladığı gibi nimetini tamamlayacaktır. Şüphe yok ki, Rabbin herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.» dedi.
38- Ve atalarım İbrahim, İshak ve Ya’kub’un dinine uydum. Bizim Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamız olamaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.
İBRAHİM :
-35- Bir de İbrahim’in şöyle dediği vakti hatırla: «Rabbim, bu şehri güvenli kıl! Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut!
36 Rabbim, çünkü onlar, insanlardan bir çoğunu şaşırttılar. Bundan böyle kim benim izimce gelirse, işte o bendendir; kim bana karşı gelirse artık Sen bağışlayan, merhamet edensin!
37 Ey Rabbimiz, ben çocuklarımdan bir kısmım senin Beyti Haram’ının yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz, namaz kılsınlar diye; bundan böyle insanlardan bir kısminin gönüllerim onlara doğru akit ve ortan bazı ürünlerden rızıklarıdır; umulur ki şükrederler.
38- Ey Rabbimiz, sen gizlediğimiz ve açığa vurduğumuz herşeyi muhakkak bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah.a karşı gizli kalmaz.
39- Bana ihtiyarlık halimde İsmail ile İshak’ı lütfeden Allah’a hamdolsun; şüphesiz ki Rabbim duayı işitiyor.
40- Rabbim, beni namazı devamlı kılanlardan eyle; soyumdan da; ey Rabbimiz duamı da kabul buyur!
41- Ey Rabbimiz, hesabın başa dikileceği (görüleceği) gün, beni, anamı, babamı ve bütün müminleri bağışla!»
HİCR :
-51- Bir de onlara, İbrahim’in mİsafirlerinden sözet!
52- Onlar, onun yanma girdiklerinde «Selam!» dediler. İbrahim: «Biz gerçekten sizden korkuyoruz!» dedi.
53- Onlar: «Korkma, sana ilim sahibi bir oğul müjdeliyoruz.» dediler.
54- İbrahim: «Beni mi müjdelediniz, bana ihtiyarlık gelip çatmışken artık beni neye dayanarak müjdeliyorsunuz?» dedi.
55- Onlar: «Biz seni gerçek şeyle müjdeledik; onun için ümidini kesenlerden olma!» dedi.
56- İbrahim: «Rabbimin rahmetinden sapıklığa düşenlerden başka kim ümidini keser?» dedi.
57- Ey elçiler, bunun ardından göreviniz nedir? diye sordu.
58- Onlar: «Haberin olsun, biz suçlu bir topluluğa gönderildik.
59- Ancak, Lut ailesi başka; biz onların hepsini kesinlikle kurtaracağız.
60- Yalnız karışı hakkında karar verdik; O, muhakkak kalacaklardandır.
NAHL :
-120- Muhakkak ki, İbrahim başlı basma bir ümmet idi, tevhid inancına sahip olarak Allah’a itaat için kıyam etmişti ve asla Allah’a ortak koşanlardan olmadı.
-121- O’nun nimetlerine şükredendi. Allah, onu seçmiş ve doğru bir yola iletmiş.
122- Ve Biz ona dünyada bir iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de mutlaka iyiler arasında olacaktır.
123- Sonra da sana: «Hakperest (hanif) olarak İbrahim’in dinine tabi ol! O, hiçbir zaman Allah’a ortak koşanlardan olmadı.» diye vahyettik.
MERYEM:
-41-Kitapta İbrahim’i de an, çünkü o, dosdoğru biri, bir peygamberdi.
42- Bir zaman babasına şöyle demişti: «Babacığım, o işitmeyen, görmeyen ve sana hiç faydası olmayan şeytana niçin tapıyorsun?
43- Babacığım, emin ol sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Gel bana uy da seni düz yola çıkarayım.
44- Babacığım, şeytana tapma; çünkü şeytan esirgeyen Allah’a isyan etti.
45- Babacığım doğrusu ben, sana o Rahman’dan bir azabın dokunup da şeytana dost olmandan korkuyorum.»
46- Babası: «Sen benim ilahlarımdan geçmek mi istiyorsun ey İbrahim? Yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım; beni sen uzun bir süre bırak git!» dedi.
47- İbrahim: «Selam sana, senin için Rabbimden af dileyeceğim; çünkü O, bana karşı çok lütufkardır.
48-Sizi Allah’tan başka taptıklarınızla başbaşa bırakıp çekilirim ve Rabbime dua ederim; umarım, Rabbime yaptığım dua sayesinde mutsuz olmam.» dedi.
49-İbrahim, onları ve Allah’tan başka taptıklarını bırakıp çekildiğinde, Biz de ona İshak’ı ve Ya’kub’u ihsan ettik ve her birini bir peygamber yaptık.
50-Biz, bunlara rahmetimizden lütuflar, ihsanlar ettik ve hepsine dillerde yüksek bir doğruluk şanı verdik.
58- İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden Adem, soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan İbrahim ile İsmail’in soyundan hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendirler. Kendilerine Rahmanın ayetleri okunduğu zaman, ağlayarak secdeye kapanırlardı.
ENBİYA:
-51- Andolsun ki, bundan önce de İbrahim’e olgunluğunu vermiştik ve onun buna layık olduğunu da biliyorduk.
O vakit babasına ve kavmine dedi ki: «Başına toplanıp durduğunuz şu putlar nedir?»
53- Atalarımızı bunlara tapar bulduk. dediler.
54- İbrahim: «Andolsun ki, siz de, atalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz !» dedi.
55- Ciddi mi söylüyorsun, yoksa sen şakacılardan mısın? dediler.
56-İbrahim: «Doğrusu, Rabbiniz o göklerin ve yerin Rabbidir ki, onları O yaratmıştır ve ben buna şehadet edenlerdenim.
57-Vallahi siz dönüp gittikten sonra putlarınıza mutlaka bir tuzak kuracağım!» dedi.
58- Derken, onları parça parça etti. Ancak büyüklerinden birini bıraktı ki belki ona müracaat ederler.
59- Bunu bizim tanrılarımıza kim yapmış? Muhakkak o zalimlerden biridir. dediler.
60- (Aralarında): «İbrahim adında bir delikanlının, bunlara dil uzattığını duymuştuk;
61- hadi onu halkın gözleri önüne getirin, belki (onlar da aleyhinde) şehadet ederler.» dediler.
62- Dediler ki: «Sen mi yaptın bunu tanrılarımıza ey İbrahim?»
63- (İbrahim): «Belki onu şu büyükleri yapmıştır; sorun bakalım onlara, eğer söyleyebilirlerse» dedi.
64- Bunun üzerine vicdanlarına müracaat ettiler de: «Doğrusu siz haksızsınız!» dediler.
65- Sonra tepeleri üstü ters döndüler: «Sen gerçekten bunların konuşmadığını bilirsin.» dediler.
66- (İbrahim) dedi: «O halde Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar vermeyecek nesnelere mi tapıyorsunuz?
67 -Yuh size ve Allah’ tan başka taptıklarınıza! Hala akıllanmayacak mısınız!» dedi.
68- (Onlar): «Siz bunu yakın da tanrılarınızın öcünü alın, eğer birşey yapacaksanız!» dediler.
69- Biz: «Ey ateş, İbrahim’e serin ve zararsız ol!» dedik.
70- O’na bir dolap kurmak istediler, fakat Biz kendilerini daha fazla hüsrana uğrattık.
71- Onu Lut ile beraber kurtarıp içinde alemlere bereketler verdiğimiz yere çıkardık.
72- Ona İshak’ı lütfettik, üstelik Yakub’u da; ve onların herbirini iyi kimseler yaptık.
73- Ve hepsini, emrimizle yol gösteren rehberler yaptık ve kendilerine hayırlı işler işlemeyi, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik. Hepsi Bize kulluk eden kimselerdi.
HAC:
26- Bir zamanlar Kabe’nin yerini İbrahim’e şu şekilde hazırlamıştık: «Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, (kıyama) duranlar, rüku ve secdeye varanlar için Evim’i tertemiz et!
27- Bütün insanlar içinde haccı ilan et ki, gerek yaya olarak ve gerek uzak yoldan gelen incelmiş develer üzerinde sana gelsinler.
42- Eğer seni yalanlıyorlarsa bil ki, onlardan önce Nuh’un kavmi de yalanladı; Ad ve Semud (kavimleri) de;
43- İbrahim’in kavmi de Lüt’un kavmi de;
78- Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin! Sizi O seçti, üzerinize dinde hiçbir zorluk da yükletmedi. Haydi babanız İbrahim’in milletine! Bundan önce ve bunda(Kur’an’da) size müslüman adını o Allah verdi ki peygamber size şahid olsun, siz de bütün insanlara şahidler olasınız. Şu halde namazı kılın, zekatı verin ve Allah’a sıkı tutunun ki, sahibiniz O’dur. Artık O ne güzel bir sahip, ne güzel bir yardımcıdır.
ŞUARA:
-69] Onlara İbrahim’in kıssasını da oku!
70] Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti.
71] «Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz» diye cevap verdiler.
72] İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?
73] Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?
74] Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.
75-6] İbrahim dedi ki: İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?
77] İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur);
78] Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur.
79] Beni yediren, içiren O’dur.
80] Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur.
81] Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur.
82] Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur.
83] Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.
84] Bana, sonra gelecekler içinde, iyilikle anılmak nasip eyle!
85] Beni, Naîm cennetinin vârislerinden kıl.
86] Babamı da bağışla (ona tevbe ve iman nasip et). Çünkü o sapıklardandır.
87] (İnsanların) dirilecekleri gün, beni mahcup etme.
88] O gün, ne mal fayda verir ne de evlât.
89] Ancak Allah’a kalb-i selîm (temiz bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur).
ANKEBUT:
-16] İbrahim’i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: Allah’a kulluk edin. O’na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.
18] Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygamber’e düşen, yalnız açık bir tebliğdir.
24] Kavminin (İbrahim’e) cevabı ise: «Onu öldürün yahut yakın!» demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.
25] (İbrahim onlara) dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız. Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur.
26] Bunun üzerine Lût ona iman etti ve (İbrahim): Doğrusu ben Rabbim’e(emrettiği yere) hicret ediyorum. Şüphesiz O, mutlak güç ve hikmet sahibidir, dedi.
27] Ona İshak ve Ya’kub’u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Ona dünyada mükâfatını verdik. Şüphesiz o, ahirette de sâlihler (zümresin) dendir.
31] Elçilerimiz İbrahim’e (iki oğul ihsan edeceğimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helâk edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir.
32] (İbrahim) dedi ki: Ama orada Lût var! Şöyle cevap verdiler: Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o, (azapta) kalacaklar arasındadır.[
AHZAB:
-7] [E1] Unutma o peygamberlerden keski sözlerini aldığımız vakti! Hele senden, Nuh, İbrahim, Musa, Meryem oğlu İsa’dan ki, onlardan ağır bir söz aldık.
SAFFAT:
-83] Şüphesiz İbrahim de onun (Nuh’un) milletinden idi.
84] Çünkü Rabbine kalb-i selîm ile geldi.
85] Hani o, babasına ve kavmine: Siz kime kulluk ediyorsunuz? demişti.
86] «Allah’tan başka bir takım uydurma ilâhlar mı istiyorsunuz?»
87] «O halde âlemlerin Rabbi hakkındaki görüşünüz nedir?»
88] Bunun üzerine İbrahim yıldızlara şöyle bir baktı.
89] Ben hastayım, dedi.
90] Ona arkalarını dönüp gittiler.
91-2] Yavaşça putlarının yanına vardı. (Oraya konmuş yemekleri görünce:) Yemiyor musunuz? Neden konuşmuyorsunuz? dedi.
93] Bunun üzerine, yanlarına gelip sağ eliyle vurdu (kırıp geçirdi.)
94] (Putperestler) koşarak İbrahim’e geldiler.
95-6] İbrahim: Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz! Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.
97] Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! dediler.
98] Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.
99-100] (Oradan kurtulan İbrahim:) Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek. Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver, dedi.
101] İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.
102] Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.
103-6] Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca: Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik.
107-11] Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim’e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.
112-3] Sâlihlerden bir peygamber olarak O’na (İbrahim’e) İshak’ı müjdeledik. Kendisini ve İshak’ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Lâkin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.
SAD:
-45] (Ey Muhammed!), Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim, İshak ve Ya’kub’u da an.
46] Biz onları özellikle ahiret yurdunu düşünen ihlâslı kimseler kıldık.
47] Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin iyi kimselerdendir.
ŞURA:
-13- O,size dinde Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi ve İbrahim, Musa ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi de kanun kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tütün ve onda ayrılığa düşmeyin. Bu davet ettiğin iş müşriklere ağır geldi. Allah, ona dilediklerini seçecek ve kendine yüz tutanları (yönelenleri) de ona hidayetle eriştirecektir.
ZUHRUF:
-26- Bir vakit İbrahim, babasına ve kavmine: «Haberiniz olsun, ben o sizin taptıklarınızdan beriyim.
27- O beni yaratan başka. O beni doğru yola iletecektir.» dedi.
ZARİYAT:
-24] İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? (Bunlar meleklerdi.)
25] Onlar İbrahim’in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, «Bunlar, yabancılar» demişti.
26] Hemen ailesinin yanına giderek semiz bir dana (kebabını) getirmiş,
27] Onların önüne koyup «Yemez misiniz?» demişti.
28] Derken onlardan korkmaya başladı. «Korkma» dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.
29] Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: «Ben kısır bir kocakarıyım!» dedi.
30] Onlar: «Bu böyledir. Rabbin söylemiştir. O, hikmet sahibidir, bilendir» dediler.
31] (İbrahim:) O halde işiniz nedir, ey elçiler? dedi.
32] «Biz, dediler, suçlu bir kavme gönderildik.»
33] «Üzerlerine çamurdan taş yağdırmaya (geldik).»
34] (Bu taşlar,) aşırı gidenler için Rabbinin katında işaretlenmiş (taşlardır).
35] Bunun üzerine orada bulunan müminleri çıkardık.
36] Zaten orada müslümanlardan, bir ev halkından başka kimse bulmadık.
NECM:
-37- Ve çok vefakâr olan İbrahim’in sahifelerindekiler?
HADİD:
-26- Andolsun ki. Nuh’u ve İbrahim’i gönderdik. soylarına peygamberlik ve kitap verdik; öyle iken içlerinden bazısı doğru yolu kabul etmiş, çokları ise yoldan çıkmış fasklardır.
MÜMTAHİNE:
-4- Sizin için güzel bir örnek İbrahim ile beraberindekilerde oldu. Onlar vaktiyle kavimlerine: «Biz,sizlerden ve Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız ve siz Allah’ın birliğine iman edinceye kadar sizi tanımıyoruz. Sizinle aramızda ebedi bir düşmanlık başladı.» demişlerdi. Yalnız İbrahim’in babasına: «Kesinlikle senin için bağışlanma dileyeceğim, fakat senin için Allah’tan (gelecek) hiçbir şeyi önlemeye gücüm yetmez.» demesi başka. «Ey Rabbimiz, biz ancak Sana güvendik, Sana gönül verdik ve bütün gidiş Sanadır!» dediler.
A’LA:
-19- İbrahim’in ve Musa’ nın sahifelerinde.
HADİSDE:
HZ. İBRAHİM VE HZ. İSMAİL ALEYHİMASSELAM’IN KISSALARI
4957 – İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Hz. İbrahim beraberinde Hz. İsmail aleyhimasselam ve onu henüz emzirmekte olan annesi olduğu halde ilerledi. Kadının yanında bir de su tulumu vardı. Hz. İbrahim, kadını Beyt’in yanında, Devha denen büyük bir ağacın dibine bıraktı. Burası Mescid’in yukarı tarafında ve Zemzem’in tam üstünde bir nokta idi. O gün Mekke’de kimse yaşamıyordu, orada hiç su da yoktu. İşte Hz. İbrahim anne ve çocuğunu buraya koydu, yanlarına, içerisinde hurma bulunan eski bir azık dağarcığı ile su bulunan bir tuluk bıraktı.
Hz. İbrahim aleyhisselam bundan sonra(emr-i ilahi ile) arkasını dönüp (Şam’a gitmek üzere) oradan uzaklaştı. İsmâil’in annesi, İbrahim’in peşine düştu (ve ona Kedâ’da yetişti).
“Ey İbrahim, bizi burada, hiçbir insanın hiçbir yoldaşın bulunmadığı bir yerde bırakıp nereye gidiyorsun?” diye seslendi. bu sözünü birkaç kere tekrarladı. Hz. İbrahim, (emir gereği) ona dönüp bakmadı bile. Anne, tekrar (üçüncü kere) seslendi:
“Böyle yapmanı sana Allah mı emretti?” dedi. Hz. İbrahim bunun üzerine: “Evet!” buyurdu. Kadın:
“Öyleyse (Rabbimiz hafizimizdir), bizi burada perişan etmez!” dedi, sonra geri döndü. Hz. İbrahim de yoluna devam etti. Kendisini göremeyecekleri Seniyye (tepesine) gelince Beyt’e yöneldi, ellerrini kaldırdı ve şu duaları yaptı: “Ey Rabbimiz! Ailemden bir kısmınnı, senin hürmetli Beyti’inin yanında, ekinsiz bir vâdide yerleştirdim -namazlarını Beyt’inin huzurunda dosdoğru kılsınlar diye-. Ey Rabbimiz! Sen de insanlardan mü’min olanlarrın gönüllerini onlara meylettir ve onları meyvelerle rızıklandır ki, onlar da nimetlerinin kadrini bilip şükretsinler” (İbrahim 37).
İsmail’in annesi, çocuğu emziriyor, yanlarındaki sudan içiyordu. Kaptaki su bitince susadı, (sütü de kesildi), çocuğu da susadı (İsmail bu esnada iki yaşında idi). Kadıncağız (susuzluktan) kıvranıp ızdırap çeken çocuğa bakıyordu. onu bu halde seyretmenin acısına dayanamayarak oradan kalktı, kendisine en yakın bulduğu Safa tepesine gitti. Üzerine çıktı, birilerini görebilirmiyim diye (o gün derin olan) vadiye yönelip etrafa baktı, ama kimseyi göremedi. safa’dan indi, vadiye ulaştı, entarisinin eteğini topladı. Ciddi bir işi olan bin insanın koşusuyla koşmaya başladı. Vadiyi geçti. Merve tepesine geldi, üzerine çıktı, oradan etrafa baktı, bir kimse görmeye çalıştı. Ama kimseyi göremedi. bu gidip-gelişi yedi kere yaptı. İşte (hacc esnasında) iki tepe arasında hacıların koşması buradan gelir.
Anne, (bu sefer) Merve’ye yaklaşınca bir ses işitti. Kendi kendine: “Sus” dedi ve sese kulağını verdi. O sesi yine işitti. Bunun üzerine:
“(Ey ses sahibi!) sen sesini işittirdin, bir yardımın varsa (gecikme)!” dedi. Derken Zemzem’in yanında bir melek (tecelli etti). Bu Cebrail’di. Cebrail kadına seslendi: “Sen kimsin?” Kadın: “Ben Hâcer’im, İbrahim’in oğlunun annesi…”
“İbrahim sizi kime tevkil etti?”
“Allah Teâla’ya.”
“her ihtiyacınızı görecek Zât’a tevkil etmiş.”
Ayağının ökçesi -veya kanadıyla- yeri eşeliyordu. Nihayet su çıkmaya başladı. Kadın (boşa akmaması için) suyu eliyle havuzluyordu. Bir taraftan da sudan kabına doldurdu. Su ise, kadın aldıkça dipten kaynıyordu.”
İbnu Abbas radıyallahu anhüma dedi ki: “Allah İsmail’in annesine rahmetini bol kılsın, keşke zemzemi olduğu gibi akar bıraksaydı da avuçlamasaydı. Bu takdirde (zemzem, kuyu değil) akar su olacaktı.”
Kadın sudan içti, çocuğunu da emzirdi.
Melek, kadına:
“Zayi ve helak oluruz diye korkmayın! Zira, Allah Teâla Hazretleri’nin burada bir Beyt’i olacak ve bunu da şu çocuk ve babası bina edecek. Allah Teâla Hazretleri o işin sahiplerini zayi etmez!” dedi. Beyt yerden yüksekti, tıpkı bir tepe gibi. Gelen seller sağını solunu aşındırmıştı.
Kadın bu şekilde yaşayıp giderken, oraya Cürhüm’den bir kâfile uğradı. Oraya Kedâ yolundan gelmişlerdi. Mekke’nin aşağısına konakladılar. Derken orada bir kuşun gelip gittiğini gördüler.
“Bu kuş su üzerine dönüyor olmalı, (burada su var). Halbuki biz bu vadide su olmadığını biliyoruz!” dediler. Durumu tahkik için, yine de bir veya iki atik adam gönderdiler. Onlar suyu görünce geri dönüp haber verdiler. Cürhümlüler oraya gelip, suyun başında İsmail’in annesini buldular.
“Senin yanında konaklamamıza izin verir misin?” dediler. Kadın:
“Evet! Ama suda hakkınız olmadığını bilin!” dedi. Onlar da:
“Pekala!” dediler. Aleyhissalâtu vesselam der ki:
“Ünsiyet istediği bir zamanda bu teklif İsmail’in annesine uygun geldi. Onlar da oraya indiler. Sonra geride kalan adamlarına haber saldılar. Onlar da gelip burada konakladılar. Zamanla orada çoğaldılar. Çocuk da büyüdü. Onlardan Arapça’yı öğrendi. Büyüdüğü zaman onlar tarafından en çok sevilen, hoşlanılan bir genç oldu. Büluğa erince, kendilerinden bir kadınla evlendirdiler. Bu sırada İsmail’in annesi vefat etti.
Derken Hz. İbrahim aleyhisselam, İsmail’in evlenmesinden sonra oraya gelip, bıraktığı (hanımını ve oğlunu) aradı. İsmail’i bulamadı. Hanımından İsmail’i sordu. Kadın:
“Rızkımızı tedarik etmek üzere (avlanmaya) gitti” dedi. Hz. İbrahim, bu sefer geçimlerini, hallerini sordu. Kadın:
“Halimiz fena, darlık ve sıkıntı içindeyiz!” diyerek şikayetvari konuştu. Hz. İbrahim:
“Kocan gelince, ona benden selam etve “kapısının eşiğini değiştirmesini” söyle!” dedi. İsmail geldiği zaman, sanki bir şey sezmiş gibiydi:
“Eve herhangi bir kimse geldi mi?” diye sordu. Kadın:
“Evet şu şu evsafta bir ihtiyar geldi. senden sordu, ben de haberini verdim, yaşayışımızdan sordu, ben de sıkıntı ve darlık içinde olduğumuzu söyledim” dedi. İsmail:
“sana bir tavsiyede bulundu mu?” dedi. Kadın:
“Evet! sana selam söylememi emretti ve kapının eşiğini değiştirmeni söyledi!” dedi. İsmail:
“Bu babamdı. seninle ayrılmamı bana emretmiş. Haydi artık ailene git!” dedi ve hanımını boşadı. Cürhümlülerden bir başka kadınla evlendi.
Hz. İbrahim onlardan yine uzun müddet ayrı kaldı. Bilahare bir kere daha görmeye geldi. Yine İsmail’i evde bulamadı. Hanımının yanına gelip, İsmail’i sordu. Kadın:
“Maişetimizi kazanmaya gitti!” dedi. Hz. İbrahim:
“Haliniz nasıldır?” dedi, geçimlerinden, durumlarından sordu. Kadın:
“İyiyiz, hayır üzereyiz, bolluk içindeyiz” diye Allah’a hamd ve senada bulundu.
“Ne yiyorsunuz?” diye sordu. Kadın:
“Et yiyoruz!” dedi.
“Ne içiyorsunuz?” diye sorunca da:
“Su!” dedi. Hz. İbrahim:
“Allahım, et ve suyu haklarında mübarek kıl!” diye dua ediverdi.” Aleyhissalatu vesselam der ki:
“O gün onların hububatı yoktu. Eğer olsaydı Hz. İbrahim, hububatları için de dua ediverirdi.”
İbnu Abbas der ki: “Bu iki şey (et ve su) Mekke’den başka hiçbir yerde Mekke’deki kadar sıhhata muvafık düşmez (karın sancısı yaparlar). (Bu, Hz. İbrahim’in duasının bir bereketi ve neticesidir).
(Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hz. İbrahim’den anlatmaya devam etti:)
“İbrahim (İsmail’in hanımına) dedi ki:
“Kocan geldiği zaman, benden ona selam söyle ve kapısının eşiğini sabit tutmasını emret!” (Çünkü eşik, evin dirliğidir).
“Hz. İsmail gelince (evde babasının kokusunu buldu ve) “yanınıza bir uğrayan oldu mu?” diye sordu. Kadın:
“Evet, bize yaşlı bir adam geldi, kılık kıyafeti düzgündü!” dedi ve (ihtiyar hakkında) bir kısım övgülerden sonra:
“Benden seni sordu. Ben de haber verdim. Yaşayışımızın nasıl olduğunu sordu, ben de hayır üzere olduğumuzu söyledim!” dedi. İsmail:
“Sana bir tavsiyede bulundu mu?” diye sordu. Kadın:
“Evet sana selam ediyor, kapının eşiğini sabit tutmanı emrediyor” dedi. Hz. İsmail:
“Bu babamdı. Eşik de sensin, seni tutmamı, evliliğimizin devamını emrediyor! (Sen yanımda değerli idin, kıymetin şimdi daha da arttı” der ve kadın İsmail’e on erkek evlad doğurur.)
Sonra, Hz. İbrahim Allah’ın dilediği bir müddet onlardan ayrı kaldı. Derken bir müddet sonra yanlarına geldi. Bu sırada Hz. İsmail Zemzem’in yanındaki Devha ağacının altında kendisine ok yapıyordu. Babasını görünce ayağa kalkıp karşılamaya koştu. Baba-oğul karşılaşınca yaptıklarını yaptılar (kucaklaştılar, el, yüz, göz öpüldü).
Sonra Hz. İbrahim:
“Ey İsmail! Allah Teâla Hazretleri bana ciddi bir iş emretti” dedi. İsmail de:
“Rabbinin emrettiği şeyi yap!” dedi. Hz. İbrahim:
“Bu işte bana sen yardım edecek misin?” diye sordu. O da:
“Evet sana yardım edeceğim!” diye cevap verdi. Bunnun üzerine Hz. İbrahim:
“Allah-Teâla Hazretleri, bana burada bir Beyt yapmamı emretti!” diyerek etrafına nazaran yüksekçe bir tepeyi gösterdi.”
(İbnu Abbas) dedi ki: “İsmail’le İbrahim işte orada Ka’be’nin (daha önceki) temellerini yükselttiler. Hz. İsmail taş getiriyor, Hz. İbrahim de duvarları örüyordu. Bina yükselince, Hz. İsmail, babası için (bugün Makam olarak bilinen) şu taşı getirdi. Yükselen duvarı örerken, Hz. İbrahim (iskele olarak) onun üstüne çıkıyordu. İsmail de ona (aşağıdan) taş veriyordu. Bu esnada onlar:
“Ey Rabbimiz! (Bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen gören ve bilensin!” diyorlardı.”
İbnu Abbas der ki: “Hz. İsmail ve Hz. İbrahim binayı yaparken (zaman zaman) etrafında dolaşarak: “Ey Rabbimiz (bu hizmetimizi) bizden kabul buyur! Sen gören ve bilensin!” (Bakara 127) diye dua ediyorlardı.”(Buhari, Enbiya 8.)
-Akli delillerle Tevhid inancının savunuculuğunu İbrahim Peygamber yapmış ve sürdürmüştür.Putperestliğe karşı şiddetle mücadele içerisine girmiş gerçek purlarla beraber zihinlerdeki putları kırmış ve yıkmıştır.
Tevhidin esası olan Hanif dinini tesis etmiştir.Teslimiyet ve ihlas üzere olmuştur.
Örnek ve güzel bir insan.[4]
Allahın Halilim yani dostum dediği,dost edindiği bir peygamber…
Şahsı,dini,peygamber babalığı gibi konularda seçkin ve seçilmiş bir şahsiyetti.Tek başına bir ümmet idi.[5]
Yumuşak ve merhametli bir peygamberdi.
İlzam etme yönü kuvvetli idi.
Fıtri ve fıtratına göre hareket ederdi.
Faniden yüzleri bakiye çevirirdi.[6]
O hiçbir zaman şirk ortamında dünyaya gelip büyüdüğü halde müşriklerden olmamıştır.
Zorba kavme karşı zorlu bir peygamberdi o…
O Hüküm,Hikmet sahibi ve Salihlerden ve Sıdk-ı Lisanlılardandı.[7]
HZ. İSMAİL
BAKARA:
-125] Biz, Beyt’i (Kâbe’yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim’in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail’e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim’i temiz tutun, diye emretmiştik.
127] Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.
133] Yoksa Ya’kub’a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya’kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek Allah’a kulluk edeceğiz; biz ancak O’na teslim olmuşuzdur, dediler.
136] «Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbâta indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk» deyin.
140] Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
ÂL-İ İMRAN:
-84] [E1] De ki: «Biz, Allah’a, bize indirilene; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene; Musa’ya İsa’ya peygamberlere Rablerinden verilene inandık iman getirdik. Onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz, ancak O’na boyun eğen müslümanlarız!»
NİSA:
163] Gerçekten biz sana, Nuh’a ve ondan sonra gelen bütün peygamberlere vahyettiğimiz gibi vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettiğimiz ve Davud’a Zebur’u verdiğimiz gibi.
EN’AM:
-86] İsmail’i, Elyesa’ı, Yunus’u ve Lut’u da… Herbirini alemlerin üstüne geçirdik.
İBRAHİM:
39] Bana ihtiyarlık halimde İsmail ile İshak’ı lütfeden Allah’a hamdolsun; şüphesiz ki Rabbim duayı işitiyor.
MERYEM:
54] Kitapta İsmail’i de an; çünkü o cidden va’dinde sadık bir kimse idi, bir Resul, bir peygamber idi.
55] Ailesine namaz ve zekat emrederdi ve Rabbi katında hoşnutluğa ermişti.
ENBİYA:
85] İsmail, İdris ve Zülkifl’i de. Hepsi sabredenlerdendi.
SAD:
-48] İsmail’i, Elyesa’ı ve Zülkifl’i de an! Hepsi de en hayırlı kimselerdendir.
Allahım,bu nasıl bir imtihandır ki;Nemrud gibi bir zalimle imtihan olmak yetmezmiş gibi,ailesiyle,gönderildiği toplumla,hicrete mecbur kalmakla beraber en acılı ve belki de en son ve en ağır imtihan olan evlatla imtihana tabi tutulan ve bundan da başarıyla çıkan bir peygamber…
Tam bir teslimiyetle evladını kurban etmek.Beşeri havsalanın alamıyacağı,beklide sonradan dünyaya gelecek olan Hz.Muhammed gibi bir nebinin zor bir imtihanla dünyaya gelişinin safha ve çetin devreleri.
Nasıl bir evlattır ki,basit bir şeyden isyan etmeye karşı,hayatını sırf babanın Allaha bir sözü olarak yerine getirmesi için başta Allaha ve baba İbrahime olan teslimiyet.Eşsiz bir teslimiyet…Teslimiyetin önündeki çakıl taşı ve diken gibi engelleri aşıp şeytan ve şeytani vesveselere beş para ehemmiyet vermeyen bir bağlılık…
Tarihte emsaline rastlanmayan tam bir baba ve evlat örneği,emsali olmayan bir misali.
Onların bu örnek uygulamasıyla tesis edilen bir temsiliyet örneği olarak kurban…
Allah’ın İbrahime imtihan için verdiği sözünü yerine getirmesini emretmesi,Allahın emrine aykırı bir şey değildir.İslamiyette de emirlerin vücubiyeti ve esbabı nüzul bu şekilde gerçekleşmiştir.
Kanın akıtılması şefkate aykırı bir şey de değildir.Batıl inançlardaki –Tanrılar kurban istedi-sözü hak bir söz ve uygulama değildir ki,bir haklılığı olsun.
Kurban bir bedeldir.Canını veren İsmaile nice canlar verilmiş,o canı kurban eden İbrahime ne ihsanlar ve ikramlar sunulmuştur.O da namıyla,şanıyla ve nesliyle insanlık boyunca devam edegelmiştir.
Kurban için ağıt yakanlar;evvela harcadıkları paralara ve her gün yedikleri etlere ve harcadıkları insanlar üzerine ağıt yakmalıdırlar.Avrupanın köpek mamasına harcadığı para 2004 itibarıyla 19 milyar dolar.Afrikada açlıktan ölen insan ise 3 milyon.
BAKARA:-196] Haccı ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer kısıtlanırsanız o vakit kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olana veya başında bir rahatsızlığı bulunana tıraş için oruç, sadaka veya kurbandan ibaret bir fidye gerekir. Kısıtlılıktan kurtulduğunuzda her kim hacca kadar umre ile sevap kazanmak isterse ona da kurbanın kolay geleni gerekir. Bunu bulamayana ise üç gün hacda yedi gün de döndükten sonra, toplam on gün oruç tutmak gerekir. Bu hüküm Mescid-i Haram’da ikamet etmeyenler içindir. Allah’tan korkun ve bilin ki, Allah’ın cezası gerçekten çok çetindir.
ÂL-İ İMRAN:-183] Allah bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere iman etmememizi emretti. diyenlere de ki: «Size benden önce de bir takım peygamberler apaçık delilleri ve o dediğinizi getirmişti. O halde, eğer doğru söylüyorsanız, onları niçin öldürdünüz?»
MAİDE:-2] Ey iman edenler, ne Allah’ın şearine =dini merasimlerine, ne haram aya, ne kurbanlık hediyelere, ne gerdanlıklarına, ne de Rablerinin gerek nimetini, gerekse hoşnutluğunu arayarak Beyt-i Haram’a doğru gelenlere sakın saygısızlık etmeyin! İhramdan çıktığınızsa, isterseniz avlanın. Sizi Mescid-i Haram’dan alıkoydular diye bazılarına karşı beslediğiniz kin, sakın sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve takva sahibi olmada yardımlaşın, günah ve sınırı aşmada yardımlaşmayın! Allah’tan korkun; çünkü Allah’ın cezası çok çetindir.
-27] Bir de onlara Adem’in iki oğlunun başından geçen olayı hakkıyla oku! Hani ikisi, birer kurban sunmuşlardı da birininki kabul edildi, diğerininki edilmedi. Bu: «Ben seni kesinlikle öldüreceğim!» dedi. Diğeri: «Allah, ancak kendisinden korkanlarınkini kabul buyurur.
-95] Ey iman edenler, sizler ihramda iken av hayvanını öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse Kabe’ye varacak bir kurbanlık olmak üzere öldürdüğü hayvanın dengi bir ceza vardır ki, buna aranızdan adalet sahibi iki kişi hükmeder. Veya bir keffaret vardır ki, ya o nisbette fakirleri doyurmak, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki bu şekilde yaptığının vebalini tatsın. Allah geçmişi affetmiştir. Fakat kim bir daha yaparsa Allah onun intikamını alacak. Allah, azizdir, intikamı vardır.
-97] Allah Ka’be’yi, o Beyt-i Haram’ı insanlar için hayat kaynağı yaptı, o haram ayı, boyunları bağsı ve bağlı kurbanlıkları da. Bütün bunlar, Allah’ın göklerde ve yerde olanları bildiğini, sizin de bilmeniz içindir. Gerçekten Allah herşeyi bilendir.
SAFFAT:-103] Ne zaman ki ikisi de bu şekilde (Allah’a) teslim oldular, (İbrahim) onu tuttu şakağına yıktı (şakağı üzerine yatırdı).
107] Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.
KEVSER:-2] Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!
Başta Tevrata göre ve bazı zayıf görüşlere göre kurban Hz.İshak denilsede,kuvvetli ve sahih olan rivayete göre kurban edilen Hz.İsmail idi.
Peygamberimizin de:”Ben iki kurbanlığın çocuğuyum”demesi,Babası Abdullah ve dedesi İsmailin kurban edilmiş olduklarını ifade ediyordu.
İbrahim büyük bir imtihanla karşı karşıya kalmış ve oğluyla beraber başarıyla bitirmişlerdi.
Para verip kurban etmekten kaçınanlara karşı kurban olmak ve kurban etmek ne ile ifade edilebilir.
Bununla bize şu mesajı vermekteydi;Bir insan ya kurban olmalı,ya kurban etmeli veya her ikisi…
Zira kurban etmek ve kurban olmak bir fazilet,bir üstünlük ve bir yükseliştir.Sahib olduğunu ortaya koymak ve olmadığına sahib olmaktır.Hayvani nefisten insani nefse yükselmek,hayvani nefsi insani nefis uğruna feda etmektir.
Mesnedim yok azlim kaygı çekeyim.
Ustabaşı gibi ölçüp biçeyim.
Evvel-ahir bir kurbanlık tekeyim.
Vakti gelsin bıçağını çal bana…- Seyrani.
Kurbanda sevgiliyle bir buluşma vardır.
Bayramın imdi,bayramın imdi.
Bayram ederler yar ile şimdi.
Her şey bir bedel istemektedir.Kurbanda oluşun,yükselişin,dosta varışın bir bedelidir.Büyük kazançların bedeli de büyük olur.
İbrahim ve İsmail olmanın bedeli de büyüktür.Her kişinin değil,er kişinin işidir.Ne kadar bedel ödeyebiliriz?Sermayemiz ne kadardır?
Allaha yakın olmakla beraber,Allahın yakınlığını kazanmaktır kurban…
İsmailin diyeti Koç,Abdullahın diyeti ise yüz deveydi…
Ahirzaman nebisi için deymez mi bu diyetler,belki de az bile…
Herkes bu diyeti ödemeye mecbur değil,bir bedeli var,fıkhen zenginliğe sahib olması,manen sahiblenmesi gerek.Ergenlik çağına gelip olgunlaşması şart.Aklın kemali aranmakta,islami bir teslimiyet şart koşulmaktadır.
Vücubiyeti ve şer’i hikmeti tahakkuk etmesi gerekmektedir.
HZ . İSHAK
İshak Peygamber’in en belirgin özelliği Rıza idi.
Hz.İsmail Sareden çocuğu olmayan İbrahime Sare-nin verdiği hizmetçisi Hz.Hacerden,Hz.İshak ise 120 yaşındaki İbrahimden ve 90 yaşında bulunan Hz.Sareden dünyaya gelmiş ve müjdelenmişti.
Kur’an-ı Kerim’de “And olsun ki, elçilerimiz İbrahim’e müjde ile gelip; “Selam”, dediler. O da “Selam” dedi ve eğlenmeden gidip kızartılmış bir buzağı getirdi. Onların ellerinin buna uzanmadığını görünce hoşlanmadı ve kalbine bir korku geldi. Onlar “korkma biz lut kavmine gönderildik” dediler. İbrahim’in ayakta duran zevcesi güldü. Biz de ona İshak’ı ardından da torunu Yakub’u müjdeledik. Kadın “vay, kendim koca bir karı,şu zevcimde bir ihtiyar iken ben mi doğuracakmışım? Bu doğrusu pek şaşılacak bir iş” dedi. Melekler “ey evin hanımı, Allah’ın rahmeti ve bereketleri üzerinize olmuşken, nasıl Allah’ın işine şaşacaksın. O Hamid ve Meciddir” dediler”[8]
BAKARA:
-133] Yoksa ölüm Yakub’a geldiği vakit siz de orada mıydınız. O oğullarına: «Benden sonra neye ibadet edeceksiniz?» dediği vakit onlar: «Senin Allah’ına, ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın Allah’ına, tek olan İlah’a ibadet ederiz, biz ancak O’na boyun eğen müslümanlarız.» dediler.
136] Ve deyin ki: «Biz Allah’a iman ettiğimiz gibi, bize ne indirildiyse; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına ne indirildiyse; Musa’ya, İsa’ya ne verildiyse ve bütün peygamberlere Rableri tarafından ne verildiyse hepsine iman ettik. O’nun elçilerinden hiçbirini ayırt etmeyiz. Ve biz, ancak O’nun için boyun eğen müslümanlarız.
ÂL-İ İMRAN:
-84] De ki: «Biz, Allah’a, bize indirilene; İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilene; Musa’ya İsa’ya peygamberlere Rablerinden verilene inandık iman getirdik. Onlardan hiçbiri arasında ayırım yapmayız ve biz, ancak O’na boyun eğen müslümanlarız!»
NİSA:
-163] Gerçekten biz sana, Nuh’a ve ondan sonra gelen bütün peygamberlere vahyettiğimiz gibi vahyettik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a, Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a da vahyettiğimiz ve Davud’a Zebur’u verdiğimiz gibi.
HUD:
-71] İbrahim’in zevcesi de ayakta dinliyordu ve bunu düyunca güldü. Bunun üzerine ona İshak’ı müjdeledik, İshak’ın arkasından da Yakub’u.
YUSUF:
-6] İşte böyle. Rabbin seni seçecek, sana olayların yorumuna ait bilgiler öğretecek ve hem sana ve hem de Ya’kub soyuna, bundan önce ataların İbrahim ve İshak’ a tamamladığı gibi nimetini tamamlayacaktır. Şüphe yok ki, Rabbin herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.» dedi.
-38] Ve atalarım İbrahim, İshak ve Ya’kub’un dinine uydum. Bizim Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamız olamaz. Bu, Allah’ın bize ve insanlara bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.
İBRAHİM:
-39] Bana ihtiyarlık halimde İsmail ile İshak’ı lütfeden Allah’a hamdolsun; şüphesiz ki Rabbim duayı işitiyor.
ENBİYA:
-72] Ona İshak’ı lütfettik, üstelik Yakub’u da; ve onların herbirini iyi kimseler yaptık.
SAFFAT:
-112] Bir de onu salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak ile müjdeledik.
MEHMET ÖZÇELİK
26-02-2005
[1] Mukaddime.İ.H.185.
[3] Keşful Hakayık Tefsiri.
[4] Mümtahine.4.
[5] Nahl.120.
[6] En’am.76-79.
[7] Şuara.83-84.
[8] Hud.73,Saffat.112-113.