İSLAM DÜNYASI ÖZGÜR MÜ?

İSLAM DÜNYASI ÖZGÜR MÜ?

İslâm dünyası hala esaret altında mı?

Esaretten kurtulamadı mı?

Maalesef İslâm dünyası hala esaretten kurtulmuş değil.

Bağlı olduğu tüm zincirlerini kırmış değil.

Başta Türkiye.

Bu kadar zincirleri çözmesine rağmen hala zincirlerin bağı ve tasallutu sürmektedir.

Kendi memleketindeki hakkı ve emaneti olan bir camiyi açmada saldırılara uğruyor.

Oda sadece dışarıdan değil, ondan daha çok içeriden…

O da hınçla ve fazlasıyla.

-“CHP Ayasofya’yı Bizans’a peşkeş çekti.

Türkiye 2 Temmuz’da Danıştay’ın Ayasofya hakkında vereceği kararı bekliyor. CHP’nin minarelerini de yıktırıp kiliseye çevirmek isterken bir rapor neticesinde müzeye dönüştürdüğü Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması yönünde kamuoyunda büyük bir beklenti var.”[1]

-Bu ilk değil. Camilerin kapanması belgeleriyle beraber çok yazıldı ve anlatıldı.

Aynı zihniyet zaten mevcut, yeniden türeyip üremektedir.

Sicili kabarıktır.

-“CHP, Sultanahmet Camii’ni kütüphane yapmak istemiş.

Ayasofya’nın müzeden tekrar camiye çevrilmesine dair tartışmalar sürerken Cumhuriyet Halk Partisi’nden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Sultanahmet Camii’nin müze olmasını talep etti. Bunun üzerine sosyal medyada 1930’lı yıllara dair gazete küpürlerinden örnekler yer aldı. Sabah’tan Damla Kaya’nın haberine göre; bu küpürlerden birinde CHP’nin Sultanahmet Camisi’ni kütüphane yapmaya karar verdiği görülüyor.”[2]

-Mesele gündeme gelmesinden rahatsızlık sebebi oluşturması.[3]

Bizde bu saldırı olurda, darbeyle gelip Sisi’nin esaretindeki Mısır durur mu?

-“Ayasofya’nın yeniden cami olarak açılmasının gündeme gelmesi üzerine Mısır Fetva Kurumu Facebook’ta, İstanbul’un fethini Osmanlı işgali olarak tanımladı.”[4]

Murat Bardakçı Mısır müftüsünün kıvırtmasını dile getirdi:

“Mısır Baş müftülüğü 1453 için önceki gün “işgal” dedi, dün Nil’in meşhur dansözleri gibi kıvırmaya çalıştı ama bir türlü beceremedi!”[5]

Ayasofya’nın açılması -İnşaallah- bu zincirin kırılan son ve en önemli halkası olacaktır.

MEHMET ÖZÇELİK

12-06-2020


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/chp-ayasofyayi-bizansa-peskes-cekti-3544481

[2] https://www.ahaber.com.tr/yasam/2020/06/12/chp-sultanahmet-camiini-kutuphane-yapmak-istemis

https://www.haber7.com/guncel/haber/2984501-sultanahmet-muze-olsun-diyen-kabogluyla-ilgili-dikkat-ceken-sozler-en-carpici-ornek

[3] https://www.haber7.com/guncel/haber/2984321-ekrem-imamoglundan-yeni-ayasofya-aciklamasi/?detay=1

[4] https://www.haber7.com/dunya/haber/2983246-dunya-musluman-alimler-birliginden-misira-istanbulun-fethi-tepkisi/?detay=2

[5] https://seslimakale.com.tr/videodetay/murat-bardakci–misir-basmuftulugu-1453-icin-onceki-gun-isgal-dedi-dun-nilin-meshur-dansozleri-gibi-kivirmaya-calisti-ama-bir-turlu-beceremedi-40873




GÜNAHLAR MUSİBETLERİ DAVETTİR

GÜNAHLAR MUSİBETLERİ DAVETTİR

Dünyaya ilk gelme musibeti günah işlemeyle gerçekleşmiştir.

Yasak olan ağaca yaklaşma veya günahı irtikap etme ve akabinde avret mahallinin açılması olayı.[1]

-Berber Bediri’nin Şam ile alakalı 1741-1762 yılları arasında geçen olayları kaydettiği günlüğünde de çok benzer bir şekilde, başlarına gelen çekirge felaketinden şehirde cereyan eden ahlaksızlıkları sorumlu tutma söz konusudur.15 Bunlara ilaveten Sadullah
Efendi Ankara’da meydana gelen zelzeleleri ve yangınları da kaydetmiştir.

-Berber Bediri 1160 (1747) senesinde şöyle yazmıştır: “Bugünlerde çekirgeler arttı. Halka büyük hasar verdiler… bütün bu olanlar zinanın, fasıklığın, kibirin, pahalılığın ve belalı insanların artmasından kaynaklanıyordu… Büyük bir toplantı ve şiddetli ağlaşmalar oldu. Erkeklerin yaktıkları kandiller topluluğu aydınlatıyordu. Onlar da belanın kalkması ve çekirgelerin yok olması için dua ediyorlardı…Şöyle dua ediyorlardı: ‘Ey her istediği şeyde dileği olan, habibin Mustafa’nın hakkı için memleketi feraha kavuştur.’ Bu da fayda vermedi, nasıl versin ki, çoğu insanlar yoldan çıktılar. Askerler fahişelerle, fasıklarla beraber sokaklarda ve caddelerde gece gündüz açıktan dolaşmaktadırlar. Bir tek kişi bunlar hakkında bir tek şey söylemiyor. Doğruyu tavsiye eden de kötülükleri yasaklayan da yok.”[2]

-“Yedinci Sual: Bu hâdise-i arziye, bu memleketin ahali-i İslâmiyesine bakması ve onları hedef etmesi ne ile anlaşılıyor ve neden Erzincan ve İzmir taraflarına daha ziyade ilişiyor?

Elcevap: Bu hâdise hem şiddetli kışta hem karanlıklı gecede hem dehşetli soğukta hem ramazanın hürmetini tutmayan bu memlekete mahsus olması hem tahribatından intibaha gelmediklerinden, hafifçe gafilleri uyandırmak için o zelzelenin devam etmesi gibi çok emarelerin delâletiyle bu hâdise ehl-i imanı hedef edip, onlara bakıp namaza ve niyaza uyandırmak için sarsıyor ve kendisi de titriyor. Bîçare Erzincan gibi yerlerde daha ziyade sarsmasının iki vechi var:

Biri: Hataları az olmak cihetiyle temizlemek için tacil edildi.

İkincisi: O gibi yerlerde kuvvetli ve hakikatli iman muhafızları ve İslâmiyet hâmileri az veya tam mağlup olmak fırsatıyla, ehl-i zındıkanın orada tesirli bir merkez-i faaliyet tesisleri cihetiyle en evvel oraları tokatladı ihtimali var.”Sözler.Bediüzzaman.247.

-Çekirgeler Asya’yı işgale başladı.[3]

-“Biz de açık seçik mûcizeler olmak üzere onların üzerine tûfan, çekirge, haşarat, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim olmakta direndiler.”[4]

-“Gözleri ‘zillet ve dehşetten düşmüş olarak’, sanki ‘yayılan’ çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.”[5]

Kur’an-ı Kerim-de Çekirge afet ve musibetinin zikrinde bir ders ve hatırlatma vardır.

Koronadan daha tehlikeli olarak gelmesi insanlığı toplu olarak destek, düşünme ve konuşmaya sevketmesi ve insanlığın kendisini test edip düzeltmesi gerekir.

MEHMET ÖZÇELİK

11-06-2020


[1] A’RÂF-22.

[2] Berber Bediri’nin günlüğü: 1741-1762 Osmanlı Taşra Hayatına İlişkin Olaylar, Şeyh Ahmed el- Bediri Hallak; nşr. Ahmet İzzet Abdülkerim; trc. Hasan Yüksel; münekkih Mehmet Said el-Kasımi. Akçağ Yayınları, Ankara 1995, s. 77-78. Bak. Sadullah Efendi’nin İlm- i Nücûm Kaynaklarından Tanzimat Ankarasına Bir Katkı. Gülçin Koç.Sh.5.

[3] https://www.youtube.com/watch?v=Y9SiNVSXGAs

[4] A’raf Suresi 133. Ayet.

[5] Kamer Suresi, 7. Ayet.




DEĞİŞMEYEN VİRÜSLÜ ZİHNİYET

DEĞİŞMEYEN VİRÜSLÜ ZİHNİYET

Bu millete gerçekten yazık.

Gerçekten de çok yazık.

Üç beş kirli insanın bedelini bir millet ödüyor.

83 milyon ödüyor.

Bir nesil ödemekle kalmıyor, gelecek nesillere de borçlar aktarılıyor.

Dedem öyleydi. Babam da. Ben toparlanayım dedim, işte gideceğim. Bari çocuğum iyi olsun, onlar darbe görmesin, toparlansın, dedim.

İhanetler bitmedi.

Bütün bütün ümitsiz değilim, gayret ediyor, yaratanıma güveniyorum.

Gübreli ortam beni durdurmuyor, bana hız oluyor.

Ortam karartılmaya çalışılsa da, gelecek aydınlık.

İmtihan devam ediyor.

Son nefese kadar.

Ebedi hayatı kazanmak veya kaybetmek her insanın başına açılmış en önemli ve büyük bir meseledir.

**************  

Zekeriya Öz’ün milyon dolarlık trafiği ortaya çıktı.[1]

Dünyada kendi millet ve devletinin zararına ve aleyhinde çalışan kimseleri biliyor musunuz?

Bilmiyorsanız işte size bildireyim.

Her konuda öncülük yaptığımız gibi işte bu konuda da örneğimiz;

-“Daha önce Meclis’te yaptığı bir konuşmada “Bu hükümet dünyanın en iyi işini de yapsa alkışlayacak değiliz” diyen Engin Altay bir skandal açıklamaya daha imza attı. 

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Dışişleri Komisyonu’nda Cumhuriyet Halk Partisi, İyi Parti ve Halkların Demokratik Partisi, Libya ile yapılan uluslararası anlaşmaya ret oyu verdik. Erdoğan Libya petrolünün peşinde buna izin vermeyeceğiz” sözleri ile hükümetin attığı ve Türkiye’nin milli menfaatlerini ilgilendiren kritik adımın karşısında mevzilendiklerini ilan etmiş oldu.”[2]

-Oysa Libyayı işgal etmeye çalışan ve -Peş peşe darbe yiyen Hafter İsrail’e sığındı: Yardım istediler.[3]

-Hafter İsrail’den yardım istiyor: Hiç bir zaman Tel Aviv’in düşmanı olmayacağız.[4]

-Kimin kiminle beraber olduğu belli oluyor değil mi?

-Evet bu zihniyet kesinlikle bu milleti temsil etmez.

-“CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, Sultanahmet Camii’nin de müze olması gerektiğini söyledi. Kaboğlu Meclis’te yaptığı konuşmada, “Benim görüşüme göre Topkapı Sarayı da müze olarak korunmalı, Ayasofya da müze olarak korunmalı hatta Sultanahmet de müze olmalı çünkü bunlar artık bizim kendimize özgü değil, insanlığın ortak mirasıdır bunlar” ifadelerini kullandı.”[5]

-İşte Ayasofyanın tapusu.[6]

-Ayasofya bir oyunla oyuna getirildi, zulmün simgesi oldu.

–“İlber Ortaylı’dan skandal Ayasofya açıklaması.

İspanyolların Kurtuba Camii’ni kiliseye çevirdiğini hatırlatan İlber Ortaylı, “Biz İspanyol değiliz” diyerek Ayasofya’nın tekrar cami statüsüne getirilmesine karşı çıktı.[7]

Tarihçi İlber Ortaylı bu konuda tarihçileri utandırdı.

Aslında o zaten budur.

Öncesindeki gibi.[8]

Biraz fazla şişirildi.

Ekranlarda ve vitrinlerde sergilendi.

Bir nesil değişmedikçe, bir dönem geçmedikçe değişmeyen bu zihniyetle değişim mümkün değildir.[9]

************   

Dünyada zulüm heykelleri yıkılıyor.

İngiltere’de binlerce kişi ABD’de George Floyd’un polis tarafından öldürülmesini protesto etmek amacıyla sokaklara indi. Protestocular, köle tüccarına ait olan heykeli yıktı.[10]

-İşte Avrupa bu, medeniyeti böyle, insanlığı bu kadar.[11]

-İngiltere’den korkutan koronavirüs açıklaması! Çürümüş cesetleri iki hafta sonra bulundu

İngiltere’de Kovid-19 salgını sırasında çok sayıda yaşlının evlerinde ölü bulunduğu ve cesetlerinin haftalar sonra bulunduğu ortaya çıktı. Pandemi sırasında bakımevlerinde kalan yaşlıların virüsten öldüğü iddiaları ülkeyi karıştırmıştı. Guardian gazetesinin haberine göre; İngiltere’de bir skandal yaşandı. Ülkede 700 yaşlının evlerinde ölü bulunduğu hatta bazı kişilerin cesetlerinin çürümeye başladığı ortaya çıktı.

-ABD’den çılgın plan! Laboratuvarda üretildi! Ülkeyi saracak

Koronavirüsün en çok görüldüğü ülkelerin başında gelen ABD çılgın planıyla gündeme geldi. Sıtma gibi ölümcül hastalıkların yayılmasını durdurmak için bir laboratuvarda üretilen milyonlarca mutant sivrisinek, bu yaz yeni tip corona virüs (Covid-19) pandemisinin merkezindeki ABD’de serbest bırakılacak.[12]


[1]https://www.haberturk.com/zekeriya-oz-un-milyon-dolarlik-trafigi-ortaya-cikti-haberler-2707861

[2] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/engin-altaydan-yok-artik-dedirten-libya-cikisi-20325

[3] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/pes-pese-darbe-yiyen-hafter-israile-sigindi-yardim-istediler-20324

[4] https://www.yenisafak.com/dunya/hafter-israilden-yardim-istiyor-hic-bir-zaman-tel-avivin-dusmani-olmayacagiz-3544205

[5] https://www.haber7.com/siyaset/haber/2984002-bu-kadar-da-olmaz-chpden-skandal-sultanahmet-camii-aciklamasi

[6] https://www.haber7.com/foto-galeri/63249-iste-ayasofyanin-tapusu/p4

http://www.tesbitler.com/index.php?s=Ayasofya

[7] https://m.yeniakit.com.tr/haber/ilber-ortaylidan-skandal-ayasofya-aciklamasi-1282594.html

[8] http://www.tesbitler.com/2020/05/27/millete-darbe/

[9] http://www.tesbitler.com/2015/01/02/degisen-dunyada-degismeyenler/

[10] https://video.haber7.com/video-galeri/165573-ingilterede-protestocular-kole-tuccarinin-heykelini-yikti

[11] https://www.haber7.com/dunya/haber/2983161-ingiltereden-korkutan-koronavirus-aciklamasi-curumus-cesetleri-iki-hafta-sonra-bulundu

[12] https://m.haber7.com/dunya/haber/2983162-abdden-cilgin-plan-laboratuvarda-uretildi-ulkeyi-saracak




BAŞKA DÜNYALAR

BAŞKA DÜNYALAR

https://www.youtube.com/watch?v=HAzCOSofhB0&feature=youtu.be

“Şimdi, sen dahi, ey Katre içine giren hakîm filozof! Senin katre-i fikrin dürbünüyle, felsefenin merdiveniyle, tâ kamere kadar terakki ettin, kamere girdin. Bak, kamer kendi zâtında kesafetli, zulümatlıdır. Ne ziyası var, ne hayatı. Senin sa’yin beyhude, ilmin faydasız gitti…

Sen ye’sin zulümâtından ve kimsesizliğin vahşetinden ve ervâh-ı habîsenin iz’âcâtından ve o vahşetin dehşetinden şu şartlar ile kurtulabilirsin ki, tabiat gecesini terk edip, hakikat güneşine teveccüh etsen; ve yakînen inansan ki, şu gece nurları gündüz güneşinin ışıklarının gölgeleridir. Bu şartı yaptıktan sonra, sen, kemâlini bulursun. Fakir ve karanlıklı kamer yerine haşmetli güneşi bulursun.”24.SÖZ.2.DAL

http://www.risaleinurenstitusu.org/kulliyat/isaratul-icaz/bakara-suresinin-yirmi-dokuzuncu-ayetinin-tefsiri/237

http://www.risaleinurenstitusu.org/kulliyat/isaratul-icaz/bakara-suresinin-yirmi-dokuzuncu-ayetinin-tefsiri/239

*Gerçeği yalanlayan nankörler; bitişik olan gökleri ve yeri ayırdığımızı, suyu hayat kaynağı kıldığımızı görmüyorlar mı? Buna rağmen hala inanmıyorlar mı?

*Enbiya suresi 30. ayet

أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ كَانَتَا رَتْقًا فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلَا يُؤْمِنُونَ

E ve lem yerellezine keferu ennes semavati vel arda kaneta retkan fe fetaknahuma, ve cealna minel mai kulle şey’in hayy, e fe la yu’minun.

*Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi. Ona ve yeryüzüne: “İsteyerek veya istemeyerek gelin!” dedi. İkisi de: “İsteyerek geldik.” dediler.

*Fussilet-11-

ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاء وَهِيَ دُخَانٌ فَقَالَ لَهَا وَلِلْأَرْضِ اِئْتِيَا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا قَالَتَا أَتَيْنَا طَائِعِينَ

Summesteva iles semai ve hiye duhanun fe kale leha ve lil ardı’tiya tav’an ev kerha, kaleta eteyna taiin.

*Ahzâb Suresi 4. Ayet.

Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır.

*Yûnus Suresi 61. Ayet.

(Ey Muhammed!) Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kur’an’dan ne okursan oku ve (ey insanlar, sizler de) hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona daldığınızda biz sizi mutlaka görürüz. Ne yerde, ne de gökte, zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun, hiçbir şey Rabbinden uzak (ve gizli) olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır.”




TERÖRÜ KUYRUKTAN DEĞİL BAŞTAN KESMELİ

TERÖRÜ KUYRUKTAN DEĞİL BAŞTAN KESMELİ

Terör baştan kesilmedikçe bin yılda olsa sürer.

Çünkü terör ve terörist sürekli beslenmekte ve desteklenmektedir.

Besini ve desteği bitirilmelidir.

Su kaynağından kurutulmadıkça, çevreden gelen kanalizasyonlarla yine beslenir.

Terörün kaynağı başta meclistedir.

Terörün gücü bazı belediyelerdedir.

Devlet bunu biliyor, bazen de yerine getiriyor.

Ancak ne kadar yeterlidir?

Terör ve terörist parti kuruyor.

Muhalefet partilerinden destek görüyor.

Terörü temsil eden ve de destek veren partiler kapanmalıdır.

Terör Abd ve yirmiden fazla devlet tarafından besleniyor.

Terör açık oynuyor, kendisini gizlemiyor.

O halde ona karşı oynanacak oyunun da açık ve açıkça olmalıdır.

Düşünceler özgür olmalı ancak terörü besleyen ve destekleyen düşünceler engellenmeli ve ceza-i müeyyideler uygulanmalıdır.

Terör en çok da uyuşturucudan besleniyor.

Terör besleniyor, terörist besleniyor.

Terör sol zihniyetten besleniyor.

Affedilmeyen ve dinin de tek müsamaha etmediği suç, terör suçudur.

Zira gerek bugün dünyada ve de geçmişe dönük olarak hiçbir devlette; dağda askerin, şehirde polisin çarpışıp birçok kayıplar verilirken, dağdaki çarpışılan eşkıyaların mecliste temsilcisi olsun ve de belediyelerde başkanları olsun!!!

Devlet kurumlarında da müdafileri bulunsun!

Ne garip değil mi?

Sapık düşüncelerini kabul ettirmek için dağdaki eşkıyalarla iş yapanların işi bu iş.

Sol ve sosyalist düşünceye sahip olanlar, Rusların bir asırda yüz milyondan fazla insanı öldürüp de yerleştiremedikleri komünist ve ateist düşünceyi yerleştirmek için teröristle iş birliği yapan ve terörle beslenen sol zihniyetin ürünü.

************   

Gerçi Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belliydi.

-“CHP’li Tunç Soyer terör destekçilerini belediye şirketinin başına geçirdi.

AK Parti İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya, sosyal medya hesabından CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in 2015 yılındaki Hendek ihaneti sırasında PKK’yı destekleyen bildiriye imza atan üç ismi belediye şirketi Grand Plaza’nın yönetim kuruluna atayarak sahip çıktığını deşifre etti. Sabah’tan Damla Kaya’nın haberini detayları….[1]

MEHMET ÖZÇELİK

09-06-2020


[1] https://www.ahaber.com.tr/video/gundem-videolari/chpli-tunc-soyer-teror- destekcilerini-belediye-sirketinin-basina-gecirdi




OKÇULAR TEPESİ

OKÇULAR TEPESİ

Hep arkadan vuruluyoruz.

Düşman mert değil.

Arkadan kıstırıyor.

Düşman dürüst değil.

İhaneti sürüyor.

En büyük ihaneti ise, içteki ihanet elini devreye koyması.

Okçular tepesinin boş bırakılmaması, ya Uhud dağı gibi olmalı veya sırtını Uhud dağına dayamalı, dayanmalı.

Düşmana koz verilmemeli.

İslâm dünyası bizi bekliyor.

Hatta insanlık bile.

Dünya malı ve menfaati bizi nöbetten alıkoymasın!

-İsrail’in gördüklerini bizdeki kısır bakışlılar göremiyor mu?

Yoksa görüyorlar da, perdeliyorlar mı?

Jerusalem post- İsrail gazetesindeki bir yazıda:

…Suriye savaşı İsrail’in hayatta kalma savaşıdır. Amerika Suriye’yi kaybederse Orta Doğuda cihad başlar, Türkler ve Ruslar mücahidlere silah verir, Amerika Irak’ı da kaybeder Mısır’ı da kaybeder, her yer Türk’lerin kontrolüne girer. Türk’leri ancak hava savaşında durdurabilirdik, geç kalındı. Hava milli savunmalarını kurmak üzereler. İlk temasları YPG ile oluyor ve YPG’yi İsrail silahlandırdı. Ama bir varlık gösteremiyorlar. Türk Sihalarıyla her gün 50 asker kaybediyorlar. Geriye bir tek Akdeniz sahillerindeki birleşik Avrupa donanması kalıyor. Onlar da tehlikeli eşiğe gelmek üzereler.

…Türkiye bunları tek başına yapabiliyorsa, İslam NATO’su ile neler olmaz. Zaman Türk’lere çalışıyor ve artık düşmanımız oldu. Türk’leri yenersek İslam’ı da yeneriz. Türk’leri yenemezsek İslam’ı kimse durduramaz ve İsrail namaz kılar. Filistin’lilere itaat edersiniz. Şeriat ile size hükmedilir. Tel Aviv ve Kudüs’te, her yerde ezan duyarsınız. Tek bir Musevi bile bu topraklarda bırakmazlar. Kadınlarınız pazarlarda cariye olarak satılır. Çocuklarınız elinizden alınır, Mücahid olarak yetişirler. Tüm dünyada Musevilik yok edilmiş olur.

…Erdoğan gider, Türk’ler biter diye basite alırsanız hatayı burada yaparsınız. Türk’lerin geçmişine bakın, olaylar hiçte öyle olmuyor, doktrinleri sahipleniyorlar. Türkiye’deki muhalefete de güvenmeyin, zamanla o da kalmayacak. Dediğim gibi, zaman bizim düşmanımız derim size ve işler hiçte planlandığı gibi gitmiyor sanki bizim planlarımız üzerinde Allahın bir başka planı var.[1]

-Sap döndü hesap da döndü.

-Dün bizi karıştıran ve karıştırılması için yığınak yapan Abd, bugün kendisi de karıştırılıyor.

Belli ki onu da karıştıran, bizi karıştırıyor.

Terörün yönü değişti. Ortadoğu’yu karıştıran terör, Ortadoğu’yu bitirmeye çalışan Terör ve onların abileri olan teröristler yönlerini değiştirerek; İngiltere, Fransa ve başta Amerika olmak üzere Avrupa ülkelerini yakıp yıkmaktadır.

Terör kendine uygun bir zemin buldu. Bir yuva buldu. Orada artık üremeye ve çoğalıp artmaya başlamaktadır.

Avrupa ektiğini biçiyor. Döktüğünü de içiyor.

MEHMET ÖZÇELİK

05-06-2020


[1] https://www.facebook.com/groups/459776491574162/permalink/509582766593534/




HESAPLAŞMA

HESAPLAŞMA

Ok yaydan çıktı.

Dev ve develerin, ayı, domuz ve fillerin savaşı başladı.

Allah çimlerin ve kuzuların yardımcısı olsun.

Büyüklerin ekonomik savaşları, para kavgaları, dünya hakimiyetleri, dijital kontrol mekanizmaları, virüs savaşları ve faili malumların düğmesine basıldı.

Operasyonlar ve su-i kastlarla dünyanın dengesi değiştirilmeye çalışılıyor.

Ok hedeflerde uçuşuyor ve de uçuşacak.

Doların hakimiyetinin sürdürülmesi ve ona rakip paralar devrede.

Kimler zengin olacak ve kimler fakirleşip, iflas edecek.

Yüz yıl sonra seçilecek yeni patronlar, yeni devlet başkanları ve yöneticilerin seçimi.

Dijital dünyanın, dijital para ile dijital patronlar.

Küçük mikrobun doğurduğu büyük mikroplar!

-Amerikalılar Corona virüsün sorumlusunu buldu!.[1]

Tamda borçlarını ödettirecek bir patron!

-Dijital virüs.

ABD çöküşünü hızlandırıyor.

ABD 15 Temmuzu yaşıyor.

Dünya değişirken bizler geri kalamayız.

Özellikle hukuk ve eğitim ve de aile bakanlığında büyük değişimlere gidilmesi gerekir.

-ABD’de faaliyet gösteren biyoteknoloji firması Novavax, Microsoft kurucusu Bill Gates’ten coronavirüs (Covid-19) aşısı için 388 milyon dolar yatırım aldı. Novavax, yatırımdan sonra aşı için insan testlerine başlayacaklarını açıkladı.

Bill Gates’ten aşı için dev yatırım.[2]

-Her yol Bill Gates’i gösteriyor; İspatlanırsa hiç şansı yok.

Korona virüs salgınında Microsoft’un kurucusu Bill Gates’ın virüs aşı programını kabul etmesi için 10 milyon dolar rüşvet teklif ettiğinin ortaya çıkmasının ardından İtalya Mileltvekili Sara Cunial, Gates’in zorunlu virüs aşısı getirerek dünyayı kontrolüne almaya çalıştığını belirtti.

-“Koronavirüste büyük skandal!

İngiltere’nin çok satan gazetelerinden The Guardian, Avrupa Birliği’nin dünyanın önde gelen ilaç şirketlerine üç yıl önce bir teklifte bulunarak korona virüsü gibi patojenlere karşı hızlı aşı geliştirilmesini istediğini fakat dünyaca ünlü şirketlerin bunu reddettiğini yazdı.[3]

***********

Amerika’daki bu kavga bir profesörün Çine götürmüş olduğu Corona virüsün etkisinin bir mukabelesi mi?

Böylece Çin Amerika’dan intikam mı alıyor ve kavga sürecek mi?

Kim yanacak? Kim, Kimi yakacak? Arada kalanlar yoksa zenciler mi olacak?

Oysa protesto eden sadece zenciler değil, beyazlar ve ajanlarda var.

Belli ki ABD dışarıdan değil, içeriden ve içten yıkılacak.

-NATO ve ABD kendisini hizmet edecek insanları kendisine devşirerek kullanıyor, darbesini de kolaylıkla yaptırıyordu.

-Terör bumerang gibi PKK’nın ortağı ABD’yi vuruyor.

ABD Başkanı Trump’ın şiddetten sorumlu tuttuğu ve “terör örgütü ilan edilecek” dediği ANTIFA’nın PKK İLE ilişkileri de bulunuyor. Örgütün ABD ve Avrupa’daki üyeleri Suriye’de PKK/PYD saflarında çatışmalara girdi. Batılı orduların himayesinde silah, bomba, keskin nişancı ve sabotaj eğitimi aldı. 2015’te bu marjinal sol örgüt üyelerinin sayısı 2 bini geçince “Anti-faşist Enternasyonal Taburu” adıyla grup kuruldu. ANTIFA, Batı’daki parlamentolarda PKK/PYD’ye siyasi destek sağlıyor.[4]

Abd’de uyuyan hücreler uyanmaya başladı.

Abd beslediği teröristler tarafından yıkılıyor, yakılıyor.

Keser döner sap döner, bir gün gelir Hesap döner.

***************

Abd büyük oynuyor.

Dünyayı bitirip karıştırdıktan sonra, şimdi de dünya dışındakileri de mi karıştırmaya başladı?

-ABD, tüm dünyadan ‘o yaratıkları’ gizliyor mu?

Bir yer düşünün ki yıllardır kimse esrarını çözemiyor ve hakkında inanılmaz söylentiler var…[5]

-NASA ile çalışmalar yürüten ‘Bigelow Aerospace’ şirketinin kurucusu olan Robert Bigelow bir televizyon programında, Dünya dışı uygarlıkları bulabilmek için milyonlarca dolar harcadığını ancak onların burnumuzun dibinde olduğunu söyledi.[6]

MEHMET ÖZÇELİK

04-06-2020


[1] https://www.ntv.com.tr/galeri/teknoloji/amerikalilar-corona-virusun-sorumlusunu-buldu,311NPjYZ6kmbaYb_SY4_Bg

[2] http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=2978644

[3] https://www.haber7.com/dunya/haber/2978231-koronaviruste-buyuk-skandal

https://www.haber7.com/dunya/haber/2978227-korona-virusun-uretildigi-iddia-edilen-laboratuvarin-direktorunden-sasirtan-aciklama

https://www.haber7.com/dunya/haber/2978164-cin-abdye-karsi-kendini-boyle-savundu-vicdana-aykiri/?detay=2

[4] https://www.yenisafak.com/dunya/teror-bumerang-gibi-pkknin-ortagi-abdyi-vuruyor-3542605

[5] https://www.hurriyet.com.tr/galeri-abd-tum-dunyadan-o-yaratiklari-gizliyor-mu-41522093/7

[6] https://seslimakale.com.tr/haberdetay/nasa-ile-calisan-sirket-acikladi-uzaylilar-geldi-20289




FİNAL

FİNAL

Final her zaman haşmetli olur.

Osmanlıdan daha haşmetli olarak…

Hadiste:”El İslamu bedâ gariben ve seyuudu gariben fe Tûbâ lilgurebâ: İslâm garib olarak başladı ve başladığı gibi (günün birinde) garib hâline dönüşecektir. Fe tubâ li’l-gurâbâ: Ne mutlu-Müjdeler Olsun Gariblere!”[1]

Buradaki Ğarib ifadesi; kimsesiz, sahipsiz manasına değil.

Belki eşsiz, harika, benzeri görülmemiş anlamınadır.

Başlangıçta bir kişinin zuhuruyla 120 bine ulaşan ve zamanla milyarlara ulaşıp dünyayı madden ve manen fetheden İslâmın dönüşü, finali, akibeti ve sonundaki zuhuru önceki gibi hatta birikiminden dolayı ondan daha haşmetli ve muhteşem olacak, inşallah.

Finale doğru bir gidiş var.

Hadiste;” Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır.”[2]

– “Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.”[3]

İslâm dünyası Hudeybiye dönemini yaşamaktadır. Elleri ve kolları zincirli olarak.

İslâm dünyası nadasta.

-“Ey Peygamber! Çetin mücâdeleler, meşakkatler sonucunda, Allah’ın yardımı gelip de, kâfirlere karşı kesin zafer gerçekleştiği…”[4]

Öncesinde Maddi ve manevi temizlik yapıldı. Böylece İslamiyet adeta hem altyapısı hazırlanmış temiz ve güzel bir ortamda, İnşallah şaşalı padişah çıkışı gibi büyük bir huzur içerisinde, huşu içerisinde, büyük bir şatafatla, hakimiyetle, azametle İnşallah çıkışı yakındır.

********* 

Türkiye’de yüz yıldır uygulanan tüm menfi uygulamalar ve darbeler, kısıtlamalar ve tecrit etmeler hep firavunlar tarafından Musaların doğumunu ve doğuşunu önlemeye yönelik çabalardır.

Bundan bir sonuç alınamayınca bu sefer doğan Musaları çalmak amacıyla kontrol edilmeye, nifak perdesi altında kontrol edilip harcanmaya yönelik faaliyetlere gidildi.

Onda da tam bir sonuç alınamayınca dindar görünümlü provokatörler, kafa ve mide bulundurucular devreye sürüldü.

Millet artık uyanmıştı. Ayrık otları temizlenerek toplumdan ayrıştırılmaya ve onlar eliyle temizlenmeye başlandı.

************   

Küfür devam eder ancak zulüm devam etmez.

Abd dünyaya zulmetti.

Menfaati için çokların menfaatini gasbetti.

Amerika’yı büyüten zihniyet bugün de Çin’in arkasında durarak Amerikayı yıkmaya çalışmaktadır. Yani Yahudi zihniyeti…

2013/17 – 25 Aralık Gezi olaylarını başlatıp Erdoğan ile fetö’yü karşı karşıya getiren zihniyet ve eller bugün Amerika’da Trump ile derin zihniyeti karşı karşıya getirmektedir. Bugün Amerika’da 17/25 Aralık oyunları oynanmaktadır.

Trump yıkılmaya çalışılıyor, bakalım Trump Erdoğan gibi akıllıca hareket ederek milleti arkasına alıp mukavemet edecek mi? Yoksa deli dolu hareket mi edecek.

Amerika’daki belli bir kesim bitirmeye mi yoksa bitmeye mi gidecek?

Trump derin devletle savaş halinde.

Bush ve Clinton devrede…

Gemi batacağı zaman gemiyi ilk terk edenler Fareler olurmuş. Bugün Amerika gemisi batıyor. Bunu gören Yahudiler gemiyi ilk terk eden insanlar oldu.

Nereye mi

Çine?

-Gösterilerin ABD geneline yayılmasının ve kontrolden çıkmasının ardından 16 eyaletteki 25 kentte sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Abd’de halk ayakta.

Abd yanıyor.

Merhum Tarihçi Kadir Mısıroğlu Abd’nin 2020 yılında yıkılmaya başlayıp ve 2024 yılında yıkılacağını söylemişti.[5]

Zira Abd ektiğini biçiyor.

Bir yandan yükselen ve yükseltilen Çin ve diğer taraftan düşürülen ve yıkılmaya çalışılan ABD

Kılıçlar çekildi.

Petrol bitti, para, enerji ve Dijital Hakimiyet savaşları başladı.

Dijital para ve dijital Hakimiyet devrede.

MEHMET ÖZÇELİK

02-06-2020


[1] Ebu Hureyre radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten- 3986 ve Müslim Enes bin Mâlik radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten-3987 Zevâid Abdullah İbni Mes’ud radiyallahu anhu dan; İbni Mâce, Sünen, Fiten 3988 ve Tirmizî.

[2] Buhari, 9:125, 162; Müslim,1:137. http://www.risaleinurenstitusu.org/kulliyat/kastamonu-lahikasi/ahirzamandan-haber-veren-muhim-bir-hadis/26

[3] Fetih Suresi 1. Ayet. (Âyetteki “fetih” ile daha sonra gerçekleşecek Mekke fethi kastedilmektedir. Ayrıca sûrenin inmesinden önce gerçekleşen ve Mekke fethine zemin hazırlamış olan Hudeybiye barışının kastedilmiş olması da mümkündür.)

[4] Nasr.( Mekke’nin fethi. Hz. Peygamber’e vefâtından birkaç ay önce gönderilen ve dünyadaki elçilik görevinin başarıyla tamamlandığını —dolayısıyla, Rabb’ine kavuşma vaktinin artık geldiğini— bildiren bu sûre, Allah yolunda canla başla mücâdele eden müminlere ilâhî yardımı müjdelemektedir. Buradaki (إِذَا) zaman zarfı olarak mazi fiilin başında şart ifâde ettiği için mazinin anlamını gelecek zamana çevirir, şartın gelecekte meydana geleceğini ifâde eder.)

[5] https://www.google.com/search?client=ms-android-asus&sxsrf=ALeKk035iSxJj65LSfXNEVb-DeAzSyTfuA:1591046904313&q=kadir+m%C4%B1s%C4%B1ro%C4%9Flu+nun+abd%27nin+2020%27de+y%C4%B1k%C4%B1laca%C4%9F%C4%B1n%C4%B1+s%C3%B6ylemesi&spell=1&sa=X&ved=2ahUKEwjfubXMx-HpAhUIQkEAHRokB-oQBSgAegQIBhAC&cshid=1591046966341&biw=360&bih=559&dpr=3




MİLLETE DARBE

MİLLETE DARBE

27 Mayıs 1960 darbesi millete karşı yapılmış köksüzlerin yaptığı ve hala sancısı devam eden bir darbedir.

Sancısı hala sürmektedir.

O dönemin şahitleri ve belgeleri gittikçe gün yüzüne çıkmaktadır.

Asırlar boyu silinmeyecek kirli bir lekeye sahiptir.

-Bundan 60 yıl önce bu milletin kanını taşımayanların ve temsil etmeyenlerin emri ve uygulamasıyla kanlı bir darbe gerçekleşti.

Aynı kanı taşıyanlar ve aynı heves içerisinde olanlar bugünde mevcuttur.

Darbeci ve heveslilerine binlerce nefrin.

Menderes’e bugün ve de 15 temmuzda yapıldığı ve yapılacağı gibi yalan isnatlar ve iftiralarla saldırıldı.[1]

-İnönü’den 27 Mayıs darbecilerine: Sizin emrinizdeyim.

Gürsel: Emirleriniz bizim için daima peygamber buyruğudur paşam.

İnönü: Büyük bir iş başardınız. Asıl başarınız için ben sizin emrinizdeyim. Zihniyet hala aynı, hiç değişmedi.[2]

İlber Ortaylı 27 Mayıs 2020 tarihi Habertürk televizyonunda saat 3’e çeyrek kala yapmış olduğu beyanatında bir tarihçiye yakışmayan şu ifadede bulunmuştur;

27 Mayıs 60 darbesinde İnönü’nün müdahil olmadığı, rolü olmadığını ifade ederek adeta onun basiretli davranıp daha büyük tehlikeyi engellediğini söyleyerek temize çıkarmaktadır. Kendi tarihçiliğinin taraflı olduğunu göstermekle kalmamış, isabetli bakış sergilememiştir.

Bununla da kalmayıp bunun üzerine gidilmemeli, çok büyütülmemeli demeyi de ihmal etmemiştir.

Oysa böyle ciddi bir meselede ve milletin 60 yılına mal olan kayıplı yılların müsebbibi olan İnönü’yü devre dışı bırakmak ve bu meselenin gerçek yönüyle üzerine gitmemeyi söylemek elbette ki tarihçi açısından noksanlık ve eksikliktir.

Net bakış sergilememiştir. İşi basit bir mahalle kavgasıyla geçiştirmiştir.[3]

-“İdamı İnönü istedi”

27 Mayıs’ı yapan cuntanın kurduğu Milli Birlik Komitesi Genel Sekreteri Albay Mehmet Şükran Özkaya’nın 15 Ağustos 1961’de yazdığı bir yazı Gerçek Hayat dergisinde yer aldı. Belgeye göre İnönü MBK’dan Menderes ve arkadaşlarının idamını istiyor.[4]

-27 Mayıs darbesinin tek bir ana sebebi ise: Menderes Temmuz’da Moskova’ya gidecekti.[5]

Menderes Rusya’ya gidecekti, darbe yapıldı.

Demirel bağlantı kurdu, darbeye maruz kaldı.

Erdoğan Rusya’ya yanaştı, hain darbe girişimi oldu.

Bugün de yarın da merhum Menderes gibiler rahmet ve hayırla yad edilirken, tüm darbeciler lanetle anılmaktadır.

-27 Mayıs’a Çankaya Köşkü’nde şahit olan koruma polisi[6] ve şahitleri yaşanan 27 Mayıs’ın kötü imajlarını ve karanlık süreci anlattılar.[7]

-Darbenin kansız olacağı söylenmişti, kansızlar tarafından…

“Sezai Feray, Cumhuriyet Halk Partisi’ne yakın bir grubun Şişli’de bir evde toplandığını ve toplantıya katılan “Münir Bey” adındaki eski bir CHP milletvekilinin “ Mayıs’ta mutlaka iktidara geleceklerini söylediğini” yazıyor. Sonra, bu milletvekilinin “Kan dökülmeyeceği, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes de dahil olmak üzere sadece beş kişinin öldürüleceği” şeklinde tüyler ürperten sözlerini naklediyor ve elde ettiği bu istihbaratı yetkililere ulaştırma imkânı bulamadığı için Kemal Aygün’ün yardımını istiyor.”[8]

O kavga hala devam etmektedir.

Darbe heveslileri darbe söylentilerini dile getirmektedirler.

Hala bu tehlike geçmiş değildir.

Ancak millet ve ordu dizgini eline almıştır.

Kirli oyunlar ve kirlenmiş ortaklar ortaya çıkıyor.

-Eski CHP’li isimden çarpıcı ifadeler: Kılıçdaroğlu FETÖ ve ABD operasyonuyla başa geldi.

CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, “Darbe ve İşgal” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Çok çarpıcı ifadeler kullanan Yılmaz Ateş, kaset kumpasıyla genel başkanlık koltuğuna oturan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Fethullahçı Terör Örgütü’ne yakınlığını gözler önüne serdi. Kılıçdaroğlu’nun seçilme sürecinde kapalı kapılar ardında yaşanan hesapları kaleme alan Ateş, seçilme süreci için “kumpas” dedi.[9]

Artık açık kapılar önünde bu destekler sürmektedir.

-Bomba itiraf! Jandarmanın iknası ile terör örgütünden kaçtı ve her şeyi anlattı: ABD askerlerinden eğitim aldık.[10]

-İçişleri Bakanlığı terör örgütünün bitme noktasına geldiğini beyan ediyor.

Ancak korkutan ve tedirgin eden şu; acaba dağdan inip şehre yerleşmemi gerçekleşiyor?

Veya bazı belediyelerde görevlendirmeler mi yapılıyor?[11]

-Mehmet Çelik hoca 1982 yılında darbeci generallerin Erzurum’da yaptıkları toplantıda kendisinin de orada asistan olup adeta şakşakçı pozisyonunda olduğunu söyleyip, Prof-ların Kemalizm hakkında verdiği brifingi dinleyince komutanın biri; Prof-lara çıkışıp ağır konuştuktan sonra yaptıklarının ilkokul çocuklarına yapılan konuşma gibi basit olduğunu ifade ettiğini anlattı.[12]

Maalesef bu hastalık hala da devam etmektedir.

MEHMET ÖZÇELİK

27-05-2020


[1] https://www.google.com/amp/s/m.takvim.com.tr/guncel/2014/02/25/menderese-atilan-buyuk-iftira/amp

[2] https://video.haber7.com/video-galeri/164749-inonuden-27-mayis-darbecilerine-sizin-emrinizdeyim

[3] https://www.youtube.com/watch?v=vOBRaiqTP-4

[4] https://www.haber7.com/siyaset/haber/2978707-idami-inonu-istedi

[5] https://www.haber7.com/guncel/haber/2978339-utanc-gununun-taniklari-anlatiyor-teoman-duralinin-kaleminden-27-mayis

[6] https://www.sabah.com.tr/gundem/2020/05/26/27-mayisa-cankaya-koskunde-sahit-olan-koruma-polisi-yasananlari-anlatti.

[7] http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=2978586

https://www.hurriyet.com.tr/gundem/27-mayisin-asirlik-sahidi-hurriyete-anlatti-namlularin-koske-cevrildigi-gece-41525813

[8] https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/2691768-27-mayisi-onceden-haber-veren-ve-simdiye-kadar-yayinlanmamis-ihbar-mektubu-darbe-kansiz-olacak-sadece-bayar-menderes-ve-uc-kisi-daha-oldurulecek-o-kadar-

[9] https://www.yenisafak.com/gundem/eski-chpli-isimden-carpici-ifadeler-kilicdaroglu-feto-ve-abd-operasyonuyla-basa-geldi-3541417

[10] https://www.ahaber.com.tr/gundem/2020/05/08/bomba-itiraf-jandarmanin-iknasi-ile-teror-orgutunden-kacti-ve-her-seyi-anlatti-abd-askerlerinden-egitim-aldik

[11] https://www.yenisafak.com/gundem/belediye-pkk-kampina-dondu-pkknin-dag-kadrosunda-bulunan-ve-teror-orgutu-propagandasi-yapanlari-belediyeye-doldurdu-3538621

https://m.yeniakit.com.tr/haber/uc-hakimden-daha-teroriste-destek-1234871.html

http://www.haber7.com/siyaset/haber/2976576-kilicdaroglu-hdpli-belediye-baskanlarina-sahip-cikti

[12] http://www.siradisiprogrami.com/10395-siradisi-tarih-ulke-tv-19-mayis-2020-%E2%80%93-turgay-guler-prof-dr-mehmet-celik.html




HAYIRDA YARIŞ

HAYIRDA YARIŞ

Yıllardır öğretmenliğim döneminde yardımlaşma, vakıflar gibi konuları ele alırken genelde ve çoğunlukla Osmanlıdaki farklı vakıflardan ve hizmetlerinden bahsederdim.

Çok şükür bir müddettir artık kendi memleketimin, güzel insanlarımın, güzel yardımlarından, yardım kurumlarından bahsetmekte ve gerçekten mütehassıs olarak fazlasıyla sevinmekteyim.

Çok şükür, bir tahdis-i nimet olarak söylüyorum; Deniz Fenerinin Adıyaman temsilciliğini yaptığımda yüzlerce tesbit için evlere gittim ve çok ibretli olaylarla karşılaştım.

Pansiyonlu okullarda yenilmeyip de dökülen yemeklerin muhtaç olan insanlara ulaştırılması önemli bir israfın önlenmesidir.

Diğer kurumlardaki israflarda buna göre kıyas edilsin.

Aslında sadece israf edilenler geri dönüşüme dönüştürülebilse toplumda aç ve açlık ve de açıklık kalmaz.

İşte bu güzel uygulamaların yüzlercesinden birkaç uygulama;

-“Hastaların eczanelere olan 30 bin liralık borcunu ödeyip zarfla para bıraktı.

Bursa’da bir hayırsever Ramazan ayı münasebetiyle hasta vatandaşların eczanelere olan 30 bin TL tutarındaki borcunu kapattı. Yardımsever vatandaş bununla da yetinmeyerek ihtiyacı olan kişiler için zarflarda ekstra para yardımında bulundu.[1]

-Adıyaman’da iş adamı 500 ailenin borçlarını ödedi.[2]

-Adıyaman’da ‘zimem’ geleneği.[3]

-Gaziantep Valiliği tarafından hayata geçirilen “Zimem Defteri” projesiyle, mahalle bakkallarındaki borçlar hayırseverlerin bağışlarıyla ödenmeye devam edecek.

Projenin ilk ayağında 200 bakkalın veresiye defterine 2 milyon lira ödeme yapılırken, hayırseverler için 400 yeni defter daha belirlendi.[4]

-Ambulans uçakla getirilen hastalara devletin yardımları ise başlı başına gurur verici bir durum.

Yere düşen insan onurunun ayağa kalkması, insanın ve insanlığın hayatta kalması ve hayat bulmasıdır.

-Binlerce örnekten birkaç örneği ise;

-“Başkan Erdoğan’ın talimatıyla Hollanda’da yaşayan ve lösemi hastası olan Türk vatandaşı Salih Kör bu sabah Türkiye’ye getirdi.”[5]

*Musibetler elbette istenmez ancak şuda bir gerçektir ki; musibetler bizleri birleştiriyor, bir araya getiriyor, birbirimizi daha iyi anlıyoruz. Nitekim Van depreminde bunu fazlasıyla gördük.

-Yüz yıldır Türkiye’nin yerlerde sürünen ve bir türlü kendine gelemeyen izzeti artık ayağa kalkmıştır.

Yüz yıldır koyunların içerisinde büyüyen bu arslan yavruları ilk defa kükremeye ve kükremesini yükseltmeye ve de yükselmeye başlamıştır.

Artık ne gam!!!

-Ebu Sa’ide’l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Bir bedevi Resûlullah aleyhissalatu vesselam’a gelerek, Efendimizin uhdesinde bulunan alacağını istedi ve bunu yaparken sert davrandı. Hatta: “Borcunu ödeyinceye kadar seni taciz edeceğim” dedi. Ashab-ı Kiram hazretleri bedeviyi azarlayıp: “Yazık sana! Kiminle konuştuğunu bilmiyorsun galiba!” dediler. Adam: “Ben hakkımı talep ediyorum” dedi. Aleyhissalatu vesselam, ashabına: “Sizler niçin hak sahibinden yana değilsiniz?” buyurdu ve Havle Bintu Kays radıyallahu anha’ya adam göndererek: “Sende kuru hurma varsa benim borcumu ödeyiver. Hurmamız gelince borcumuzu sana öderiz” dedi. Havle: “Hay hay! Babam sana kurban olsun Ey Allah’ın Resûlü!” dedi. Kadın, Resûlullah’a borç verdi, O’da bedeviye olan borcunu kapadı ve ayrıca yemek ikram etti. (Bu tavırdan memnun kalan) bedevi: “Borcunu güzelce ödedin. Allah da sana mükafaatını tam versin” diye memnuniyetini ifade etti: Aleyhissalatu vesselam da: “İşte bunlar (borcunu hakkıyla ödeyenler) insanların hayırlılarıdır. İçindeki zayıfların, incitilmeden haklarını alamadıkları bir cemiyet iflah olmaz” buyurdular.”

MEHMET ÖZÇELİK

24-05-2020


[1] https://www.yenisafak.com/gundem/hastalarin-eczanelere-olan-30-bin-liralik-borcunu-odeyip-zarfla-para-birakti-3539670

[2] https://www.sondakika.com/haber/haber-adiyaman-da-is-adami-500-ailenin-borclarini-odedi-13211805/

[3] https://www.haberturk.com/adiyaman-haberleri/77727451-adiyamanda-zimem-gelenegi

[4] https://www.mebpersonel.com/genel/400-yeni-zimem-defteri-satin-alinacak-h240615.html

[5] http://www.haber7.com/foto-galeri/62835-baskan-erdogan-talimat-verdi-salih-kor-icin-hollandaya-ambulans-ucak-gonderildi

https://www.yenisafak.com/foto-galeri/koronavirus/abdden-turkiyeye-donmek-isteyen-vatandaslarimiz-ozel-ucakla-yurda-getirilerek-karantinaya-alindi-2038563?page=7




DÜNYA VE BİZ

DÜNYA VE BİZ

DÜNYADA DURUM

Bediüzzaman dünyadaki bozulmanın ızdırabını şöyle dile getiriyor:” Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan garp cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir veba, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sârî illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum.”

-Maddeyi elinde bulunduran Abd ve Avrupa devletleri dünyanın en borçlu ülkeleri olup belli ki madden de çökecekler.

Abd 25 trilyon ve Avrupa 70 trilyon borç içerisinde.

Acaba Abd’de koronadan ölümlerin artması lehlerine mi döndürülmeye çalışılıyor?

Ne kadar ölüm olursa, o kadar Çin’den tazminat alınır hesabı mı yapılmaktadır?

-Maddeten bir gramlık maddi mikropla çökecek olan Abd ve Avrupa manaya ve maneviyata yönelme mecburiyetindedir.

Madde ona huzur vermediği gibi, madde onu zulmüyle yarım asır taşıdı ve çöktü.

Materyalizm bitti.

Her şeyin madde ve madde de olmadığı en azından anlaşıldı ve mikropla anlatıldı.

-“Korona-virüs inançlı insan sayısını artırdı.

Şikago Üniversitesi ve Associated Press-NORC Halkla İlişkiler Araştırmaları Merkezinin yaptığı ankette; ABD sakinlerinin üçte ikisi salgını “hayat tarzlarımızı değiştirmemizi isteyen ilahi bir mesaj olarak görüyoruz” şeklinde yorumladı.

İLK ARAŞTIRMADAN DETAYLAR: 
– Ankete Allah’a inandıklarını söyleyen 85 binden fazla Amerikalı katıldı. 
-Amerikalıların %26’sı inanç veya mane-viyat duygularının güçlendiğini, sadece%1’i zayıfladığını belirtti. 
– Yale Üniversitesinden Kathryn Lofton, “Amerikalılar değişmedikleri takdirde bu sefaletin devam etmesinden korkuyor” dedi.
İsrail kaynaklı ikinci bir anket ise Filistinlilerin ve İsraillilerin Allah’a daha fazla inanmaya başladığını ortaya çıkardı.
İKİNCİ ARAŞTIRMADAN DETAYLAR:
– Filistinlilerin %49’u, Yahudilerin %34’ü Amerikalıların %39’u, İtalyanların %22’si ve İngilizlerin%18’i artık Allah’a daha fazla inanıyor.
-Birçok İsrailli, Filistinli ve Amerikalı, “Herkes Allah’ı tanımalı” dedi.
– Katılımcıların sadece üçte biri virüs teşhisi konmuş veya ölmüş birini tanıdıklarını söyledi. İtalya’da bu oran yüzde % 40 civarı. 
– Vatandaşların %55 ila %67’si liderlerinin salgın sürecini iyi yönettiğini söyledi. Bu oran Amerika’da %45 oldu.”
[1]

*****************    

Avrupa’ya krallık yeniden mi geliyor?

Dünya krallığı ve küresel krallık.

Kontrollü krallık, dijital krallık.

Pasta büyük olunca iştahlarda kabarmaya başladı.

Pastalara üşüşen eşek arıları krallığı.

Abd ve Avrupa paylaşma niyetinde değil, paylama ve çalma niyetinde.

Dünya hakimiyeti yolunda…

-ABD’li doktor Judy Mikovits, koronavirüsle ilgili şoke eden açıklamalarda bulunmuş ’’Virüs laboratuvarda manipüle edildi’’ diyerek bilimsel gerçeklerin saklandığını iddia etmişti..[2]

-Corona ile insanlar ve dünya resetleniyor ve fabrika ayarlarına döndürülüyor artık. Bununla da tekrar fabrika ayarlarına dönmesi ve resetlenmesi, vücudundaki virüsleri temizlemesi, fabrika ayarlarına dönmesi gerekir.  Aksi takdirde Allah korusun daha büyük musibetler gelebilir.

Tıpkı şu güzel sözle denildiği gibi; anne babanın terbiye etmediğini zaman edeplendirir. Kendisini terbiye etmeyen dünyayı zaman ve virüs terbiye etmektedir.

İnsanlar adeta freni boşalmış, yokuş aşağı son hızla inen bir kamyon halini almıştı.

Bir türlü freni tutmuyordu. Ayarı bozulmuştu.

Korona insanlığa bir ayar getirdi, onları frenledi.

****************

VE BİZDEKİ HAL

Bu işte başka bir iş var herhalde, kokusu sonradan çıkacak. Birdenbire Hdp ile ortaklık yapan yavru partiler HDP’yi tehdit ederek, tüm beraber ortaklık yaptığı, birbirlerini teşvik ettiği, oy verip oy vermesi için önünü açmaya çalıştığı ortaklık kurdular. Bu insanlar aradan kara kedi geçmiş olsa gerek ki birdenbire ortaklık bozuldu. Dün akıllarına gelmeyen uyarı bugün araya mesafe koymak gibi ifadelerle gündemi değiştirmeye başladı. Herhalde başka bir hesap var. Niyet başka, kokusu gelince duyarız.

Ahmet Davutoğlu’nun gündeme getirilmeye çalışılması, CHP’nin onlara milletvekili verip meclise taşıyacağını ifade etmesi, herhalde İyi Parti ile Saadet’in üzeri çizildi. Devreye Ahmet Davutoğlu konulacak. Yeni planda Davutoğlu var. Bakalım bu oyun ne kadar sürecek

Yeni ittifakın altyapısı oluşturuluyor. Eski ittifaklar sırrı ve büyüsü bozuldu ve yeni bir vitrin oluşturulmaya çalışılıyor.

-Yeni plan yeniden hortlatılmaya ve devreye konulmaya çalışılmaktadır.

Zaten yarım asırdır pkk-nın hedefi ve piyonluğu da bu kürt sosyalist devletini kurmaktır.

-“İsveç’te dördü Türk asıllı Sosyal Demokrat İşçi Partili milletvekili Parlamentoya, Türkiye, İran, Irak, Suriye’de Kürdistan devletinin kurulmasını için önerge verdikleri ortaya çıktı.[3]

-İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “ABD, Ankara’daki bir LGBT derneğine 22 milyon dolar yardım etti” dediğini hatırlıyoruz! (4 Eylül 2019)[4]

-Pkk ve onun partilerde bulunan temsilcileri değişik adlarla devletin farklı kurumlarına girerek; fuhşu, sosyalistlik ve ateizmi, lgbt- yi, toplumsal kaosu oluşturmaya ve de onlar eli ve dili ile oluşturulmaya çalışılıyor.

– Pkk ve mensupları öne çıkarılıyor.[5]

-Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, Hrant Dink suikastından sonra yaptığı açıklamada  “Bizim nadasa bıraktığımız tarlaları başkaları sürmüş. Bizim tarlayı haberimiz olmadan sürmüşler” demişti.

Aynen onun gibi İslam dünyasını da ve memleketimizi de 100 yıldır bizden habersiz olarak birileri sürmüş ve sürmekle kalmamış ekimini yapmış. Onunla da kalmamış ilaçlamasını yapmış ve maalesef onu da dermektedir.

-“ Ehl-i dalaletin şerrinden kâinatın kızdıklarını ve anasır-ı külliyenin hiddet ettiklerini ve umum mevcudatın galeyana geldiklerini, Kur’an-ı Hakîm mu’cizane ifade ediyor. Yani: Kavm-i Nuh’un başına gelen tufan ile semavat ve arzın hücumunu ve Kavm-i Semud ve Âd’in inkârından hava unsurunun hiddetini ve Kavm-i Firavun’a karşı su unsurunun ve denizin galeyanını ve Karun’a karşı toprak unsurunun gayzını ve ehl-i küfre karşı âhirette   تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ    sırrıyla Cehennem’in gayzını ve öfkesini ve sair mevcudatın ehl-i küfür ve dalalete karşı hiddetini gösterip ilân ederek gayet müdhiş bir tarzda ve i’cazkârane ehl-i dalalet ve isyanı zecrediyor. 

Sual: Ne için böyle ehemmiyetsiz insanların ehemmiyetsiz amelleri ve şahsî günahları, kâinatın hiddetini celbediyor? 

Elcevab: Bazı risalelerde ve sâbık işaretlerde isbat edildiği gibi: Küfür ve dalalet, müdhiş bir tecavüzdür ve umum mevcudatı alâkadar edecek bir cinayettir. Çünki hilkat-i kâinatın bir netice-i a’zamı, ubudiyet-i insaniyedir ve rububiyet-i İlahiyeye karşı iman ve itaatla mukabeledir. Halbuki ehl-i küfür ve dalalet ise, küfürdeki inkârıyla, mevcudatın ille-i gayeleri ve sebeb-i bekaları olan o netice-i a’zamı reddettikleri için, umum mahlukatın hukukuna bir nevi tecavüz olduğu gibi, umum masnuatın âyinelerinde cilveleri tezahür eden ve masnuatın kıymetlerini, âyinedarlık cihetinde âlî eden esma-i İlahiyenin cilvelerini inkâr ettikleri için, o esma-i kudsiyeye karşı bir tezyif olduğu gibi, umum masnuatın kıymetini tenzil ile o masnuata karşı bir tahkir-i azîmdir. Hem umum mevcudatın herbiri birer vazife-i âliye ile muvazzaf birer memur-u Rabbanî derecesinde iken, küfür vasıtasıyla sukut ettirip, camid, fâni, manasız bir mahluk menzilesinde gösterdiğinden, umum mahlukatın hukukuna karşı bir nevi tahkirdir. 

İşte enva’-ı dalalet derecatına göre az çok kâinatın yaratılmasındaki hikmet-i Rabbaniyeye ve dünyanın bekasındaki makasıd-ı Sübhaniyeye zarar verdiği için, ehl-i isyana ve ehl-i dalalete karşı kâinat hiddete geliyor, mevcudat kızıyor, mahlukat öfkeleniyor. 

Ey cirmi ve cismi küçük ve cürmü ve zulmü büyük ve ayb ve zenbi azîm bîçare insan! Kâinatın hiddetinden, mahlukatın nefretinden, mevcudatın öfkesinden kurtulmak istersen, işte kurtulmanın çaresi: Kur’an-ı Hakîm’in daire-i kudsiyesine girmektir ve Kur’anın mübelliği olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın Sünnet-i Seniyesine ittibadır. Gir ve tâbi’ ol!”[6]

-Bediüzzaman bizdeki bozulmanın ızdırabını şöyle dile getiriyor; ”İstanbul seyahatinden muztarip olup olmadığını sordum: “Bana ıztırap veren,” dedi. “Yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ıztırabım, yegâne ıztırabım budur. Yoksa şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da iman kalesinin istikbali selâmette olsa!”[7]

MEHMET ÖZÇELİK

23-05-2020


[1] https://www.haber7.com/guncel/haber/2977695-koronavirus-inancli-insan-sayisini-artirdi

[2] https://www.ahaber.com.tr/video/gundem-videolari/abdli-doktorun-bilimsel-gercekler-saklandi-iddiasi-a-haberde-degerlendirildi

http://www.haber7.com/dunya/haber/2975773-universite-basina-sizdirdi-cindeki-gercek-vaka-sayisi-ortaya-cikti

[3] http://www.haber7.com/siyaset/haber/2976148-isvecte-turk-asilli-vekillerden-kustah-oneri

http://www.haber7.com/siyaset/haber/2976207-kilicdaroglunun-koronavirus-paketinden-pkk-cikti

[4] https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamerkorkmaz/-bu-yankilerde-her-yol-var–2055172

[5] https://www.ahaber.com.tr/yasam/2020/05/22/izmirdeki-cav-bella-provokasyonuna-alkis-tutan-chpli-banu-ozdemir-hdpli-demirtas-ile-ayni-yerde-egitilmis

https://www.yenisafak.com/gundem/sabotajin-merkezi-chp-chpli-banu-ozdemirin-suriye-pkksina-destek-mesajlari-ortaya-cikti-3541025

[6] Lem’alar. Bediüzzaman. Sh.83.

[7] Tarihçe-i Hayat. Bediüzzaman . Sh.542.




YAZARLIK HAYATIM.




VARLIĞININ ZIDDI OLAN YOKLUK

VARLIĞININ ZIDDI OLAN YOKLUK

Genel bir kuraldır, “ Tu’reful eşyau bi ezdadiha” yani her şey zıddıyla bilinir.

Yani eşyanın mahiyeti ve hakikati, hususiyeti, özelliği, genel olarak tam bilinebilmesi zıddının varlığı iledir? Yani acı olmadan tatlının mahiyeti, soğuk olmadan sıcağın durumu, gece olmadan gündüzün varlığı bilinemediği gibi; aynı şekilde Allah Kur’an-ı Kerim’de; “Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.”[1] buyuruyor.

Her şeyin zıddı, çifti var ancak Cenab-ı Hakk’ın varlığının zıddı, çifti, dengi yoktur. Onun içindir ki Cenabı Hak hikmeti gereği olaraktan küfrün, şerrin, şeytanın vücuduna, yok olup hakikati olmayan, sonradan ortaya çıkartılan şeylerin vücuduna, inkarına müsaade ediyor.

Bununla da kendi varlığı daha iyi bilinmiş, varlığı açıklanmış olmaktadır.

Elbette güneş kendi kendine delildir. Kendi kendisini bizzat ifade, izah ve isbat eder.

Cenab-ı Hakkın varlığı elbette zıddının olmasına ihtiyaç olmadan bizzat kendi kendisine delildir.

Cenab-ı Hak-da hikmeti gereği bilinmesi için, varlığının zıddı olmayan yokluğunun kabul edilmesine, sanal da olsa şeytanın icat etmiş olduğu, hakiki olmayan inkârlara müsaade etmiş ve inkarı ile vücudu, varlığı bilinmiş, anlaşılmış ve sayısız delillerle isbat edilmiş olmaktadır.

Mahiyetine, sıfat ve Zatının varlığına, marifetine pencereler açmış oluyor.

-Allah’ın varlığının zıddı olan yokluğu yoktur ki, ispat edilebilmiş olsun. Belki o kâfir zihninde oluşturmuş olduğu vehmi, hayali, sanal, suni olan bir şey ile düşüncesini, daha doğrusu düşüncesizliğini onun üzerine bina etmiş olur. Onun inkâr etmiş olduğu şey de bir üfürükle, bir parmak işareti ile, hafif bir dürtme ile rahatlıkla ortadan kaldırılabilecek bir durumdadır.

Ondan dolayıdır ki kâfirin inkârı var değil ki ispat edilebilsin. Oysa olmayan bir şey ispat edilemediği gibi, inkâr edilen bir şey de varlığı vardır ki inkar edilmiştir. Var olan bir şey inkâr edilir. Olmayan bir şey yok ki isbat edilebilmiş olsun.

Hakikatleri gizleyerek üstünü ört bas etmeye çalışan kâfir ise, deve kuşu gibi kafasını dalalet kumuna sokar. Görmemiş ve bilmemiş olduğu bir şeyi adeta bütün kâinatı ihata etmiş, araştırmış ve bulamamış gibi inkâr etmeye kalkışır.

Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerim’de; Hz Musa’nın Kendisini Tur-i Sina da, ‘Yarabbi Kendini bana göster.’ demesine karşı, -Gözler onu İdrak ve ihata edemezler. Ancak o gözleri ihata ve idrak eder buyurmuştur.[2]

O kâfir de idraksizliği, ihatasızlığı, eksikliği ve noksanlığı ile Ezeli ve Ebedi olan bir Zatı ihata edemediğinden, basit bir ifade ile onun inkârına gitmektedir.

Allah her şeyi ihata ve idrak edip kuşatırken, insan elbette ki sınırlı olan görme, duyma, düşünme gibi duygularıyla sınırlı olaraktan anlayabilmektedir?

Arifler ise bunu bildikleri için Cenabı Hakkı bilip; ‘Ma arafnâke hakka ma’rifetike ya ma’ruf’ demişlerdir.

Ey Allahım, ben senin marifetini hakkıyla bilemedim.

Yani bilinen ancak ihata ve idrak edilmeyen, var olup varlığının hakikatine ve künhüne varılamayan ve her bir şey de varlığının işaret ve alametleri mevcut olup ancak tümüyle ihata edilemediği için ancak ayetleriyle varlığının delilleri ile bilindiğini ifade ederek acizliklerini bu surette ifade etmişlerdir.

Ey bilinen Rabbim, seni hakkıyla anlayamadım, bilemedim, idrak ve ihata edemedim. Kendi sınırlı olan bilgi ve anlayışım ile ancak senin varlığının işaretlerine; Güneş’in tamamı ile ihata edilemediği gibi ışıklarının ve nurlarının belirtilerine iman edip, kabul etmek gibidir.

**************    

Allah iki tane sorumlu varlık yaratmıştır. Bunlardan biri insandan iki bin yıl önce yaratılan cinlerdir. Bunlarda akıl duygusu gelişmiş olup, bu duygu ile hareket etmekte ve sorumlu olmaktadırlar.

İnsan ise ekstradan kendisine ayrıca Kuvve-i Şeheviye ve Gadabiye yani istek ve kızma duygusu da verilmiş olup, bu üç duyguya Cenabı Hak sınır koymamıştır. Ebediyete kadar uzanacak bir özelliğe sahiptirler.

Bu üç duygu ile insanın diğer duyguları, kabiliyetleri, ruhu vicdanı, kalbi, aklı; bu duyguların serbest bırakılması ile daha da gelişmekte, ebediyete doğru uzanıp, ezeli ve ebedi olan Allah’ın marifetine, muhabbetine adeta kulaç atmaktadır. Sürekli terakki edip gelişmekte, önü açık olup ebede namzet bir varlık olmaktadır.

İşte bu insanın sınırsız özelliğidir ki; O insanı sonsuza dek gelişime müsait, kabiliyetlerinin gittikçe orantılı olarak ve imanı, marifeti ve ameli nispetinde gelişmesinin önünü ve yolunu açmış olmaktadır.

İnsanın bu yolculuğunda şeytanın varlığının hikmeti ve insanı aldatması dolaylı olarak terakkisine vesile olmaktadır.

Şeytan olmayan bir şeyi insana kabul ettirmeye çalışmaktadır.

Hayali ve hakikati olmayan gölgeye tutunmaya davet eder.

Şeytan insanlara fısıldadığı gibi, Allah da ilham etmektedir.

Arıya vahyeden Allah, neden insana ilhamda bulunmasın!

Zaten 8 milyar insanın kalbiyle iletişim kuran Allah, neden onların kulaklarıyla bir anda iletişim kurmasın ve kuramasın.

Allah’ın insan üzerindeki tasarrufu sürekli ve kuvvetlidir.

Şeytanınki ise zayıftır.

– “İman edenler Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler ise tâğutun yolunda savaşırlar. Siz de şeytanın dostlarıyla savaşın. Gerçekte, şeytanın hilesi pek zayıftır.”[3]

-” Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur.

Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah’a ortak koşanlaradır.”[4]

– “Andolsun İblis, onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı. İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular.

Halbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfuzu yoktu. Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırt edip bilelim diye (ona bu fırsatı verdik). Rabbin gerçekten her şeyi koruyandır.”[5]

-“(Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: «Şüphesiz Allah size gerçek olanı vâdetti, ben de size vâdettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah’a) ortak koşmanızı reddettim.» Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır.”[6]

-”Şu kâinat Hâlık-ı Zülcelâlinin hem cemâlî, hem celâlî iki kısım esmâsı bulunduğundan ve o cemâlî ve celâlî isimler, hükümlerini ayrı ayrı cilvelerle göstermek iktiza ettiklerinden, Hâlık-ı Zülcelâl, kâinatta ezdâdı birbirine mezc edip, birbirine mukabil getirip ve birbirine mütecaviz ve müdafi bir vaziyet verip, hikmetli ve menfaattar bir nevi mübareze suretine getirip, ondan, zıtları birbirinin hududuna geçirip ihtilâfat ve tagayyürat meydana getirmekle, kâinatı kanun-u tagayyür ve tahavvül ve düstur-u terakki ve tekâmüle tâbi kıldığı için; o şecere-i hilkatin câmi bir semeresi olan insan nevinde o kanun-u mübarezeyi daha acip bir şekle getirip, bütün terakkiyât-ı insaniyeye medar bir mücahede kapısını açıp, hizbullaha karşı meydana çıkabilmek için hizbüşşeytana bazı cihazat vermiş.
İşte bu sırr-ı dakik içindir ki, enbiyalar çok defa ehl-i dalâlete karşı mağlûp oluyor. Ve gayet zaaf ve aczde olan dalâlet ehli, mânen gayet kuvvetli olan ehl-i hakka muvakkaten galip oluyorlar ve mukavemet ediyorlar.”[7]

MEHMET ÖZÇELİK

16-05-2020


[1] Zariyat.49.

[2] A’râf Suresi 143. Ayet,En’am suresi.103.

[3] Nisa.76.

[4] Nahl Suresi 99-100. Ayet.

[5] Sebe’ Suresi 20-21. Ayet.

[6] İbrahim Suresi 22. Ayet.

[7] Lem’alar.Bediüzzaman Said Nursi.13.Lem’a.84.




MUSİBETLERİN HİKMET CİHETİ

MUSİBETLERİN HİKMET CİHETİ

Başa gelen musibetler ister münferit olsun ister umumi elbette tek bir hikmete bina edilemez.

Hele hele bu musibet umumi ise, umuma bakan hikmet cihetleri vardır.

Herkes kendine bakan yönüyle hissesini alabilir.

Bir musibet umumi ise ve de umumun hatasından kaynaklanmışsa, umum ondan sorumludur.

O musibet umuma bakar.

Farkı ise sorumluluk ve ona takınılan tavır nisbetindedir.

Sadece dünyevi değil, uhrevi yönüyle de alakadardır.

“Kâinattaki şerlerin, zararların, beliyyelerin ve şeytanların ve muzırların halk ve icadları, şer ve çirkin değildir; çünki çok netaic-i mühimme için halk olunmuşlardır.”

“İnsan zaîftir, belaları çok.”[1]

Ancak ilk görülmesi ve düşünülmesi gereken; acaba gerek benim ve gerekse bizlerin hangi günahıdır ki, kader cihetiyle bu musibetin başımıza gelmesine kader cihetiyle fetva vermiştir.

Ancak ısrarla bunun bir hatadan gelmediğini izhar ve izmar edip yani açıklamak ve saklamak en az tabirle gafletin eseri olsa gerek.

Daha da ötesi özellikle birilerinin bundan günahlarına ruhsat çıkarmalarına sebep olunmuş olur.

Usul yapılırken, vusulün yolları kapanmaktadır.

Kendilerinin ve dünyanın günahlarına adeta açılan bir kapı görüp, kendilerine yontmalarına yol açılmış olur.

Başa gelen musibetler elbette ki tek bir yönlü değildir. Sadece günahlardan dolayı değildir. Ancak günahlardan dolayı musibetlerin gelmesi önemli ve hemen hemen neredeyse şu zamanımızda önemli bir sebeptir.

Nitekim Avustralya’da 20 bine yakın Devenin öldürülmüş olması, bir milyona yakın Devenin binlerce ormanın yanmasından dolayı suyu tükettikleri düşünülerek öldürülmeleri neticesinde, arkasından şiddetli ve büyük doluların yağmış olması; Elbette ki bir musibettir. Bir Ceza’nın neticesidir.

En azından şunu düşünmek lazım. Bela geldiğinde masumlar mükafatını alırken, zalim olanlar da cezasını alır. Ancak başa gelen musibetlerden dolayı insanın ilk düşünmesi gereken burada benim yanlışım nedir?

O olmasa bile önceki günahlarının silinmesine veya şehadet gibi sevapların kazanılmasına vesile olur. Zira musibet geldiği zaman umuma gelir yani umumu kapsar.

“Bir de öyle bir fitneden sakının ki o içinizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz, hepinize şamil olur. Biliniz ki Allah’ın cezalandırması şiddetlidir.”[2]

“Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.”[3]

-“ Allah insanları işlediklerine karşılık hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde bir canlı bırakmaması gerekirdi. Ama onları belli bir süreye kadar erteler. Süreleri gelince gereğini yapar. Doğrusu Allah kullarını görmektedir.” Fatır.45.

Allah imhal eder ancak ihmal etmez.

Yani bir süre verir ancak göz ardı etmez.[4]

-“ İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.”[5]

Şevkânî’nin ve bazı müfessirler burada sözü edilen karadaki bozulmayı Hz. Âdem’in oğlu Kabil’in kardeşi Hâbil’i öldürmesi, denizdeki bozulmayı ise –Kehf sûresinde (18/71) zikri geçen– bir hükümdarın sağlam gemileri gasbetmesi şeklinde açıklar.

Muhammed Esed şöyle açıklar: “Böylece, günümüzde korkunç bir şekilde –üstelik henüz kısmen– ortaya çıkan doğal çevremizdeki yoğun çürüme ve tahribat, burada ‘insanın kendi yapıp ettiklerinin bir sonucu’, yani insanın, kendini tahrip eden –çünkü katı materyalist bir temele dayanan– teknolojik gelişmelerin ve insanlığı daha önce hayal bile edemediği ekolojik felâketlerle karşı karşıya getiren çılgınca faaliyetlerin bir sonucu olarak öngörülmüştür: Toprağın, havanın ve suyun sanayi atıkları ve şehir çöpleri yüzünden dizginlenemeyen bir şekilde kirlenmesi; bitki örtüsü ve denizlerin artan bir şekilde zehirlenip yok olması; yaygın uyuşturucu ve görünürde ‘faydalı’ ilâç kullanımı sebebiyle insanın kendi bedeninde ortaya çıkan her türlü genetik bozukluklar ve insanlara yararlı birçok hayvan türünün giderek yok olması. Bütün bunlara, insanın sosyal hayatındaki hızlı bozulmayı ve çürümeyi, cinsel sapıklıkları, suçları ve şiddeti ve son aşamada nükleer dehşeti ilâve edebiliriz. Bunların tamamı, son tahlilde, insanın Allah’a ve mutlak mânevî/ ahlâkî değerlere karşı umursamazlığının ve bunun yerine, ‘maddî ilerleme’yi tek önemli hedef sayan inançlara tutsaklığının bir sonucudur”(II, 828-829).

Her gün dünyada 25 bin insan açlıktan ölüyor.

“Türkiye’de ise 1 yılda 1,7 milyar ekmek çöpe atılırken, 214 milyar liralık gıda israfı yapılıyor.” dedi.

“Her yıl yaklaşık 600 milyon insan güvenilir olmayan gıda tükettiği için hasta olmakta ve bunların 420 bini ölmekte. Dünya kozmetik sektörünün küresel hacmi 200 milyar dolar olarak düşünüldüğünde aynı zaman diliminde Afrika’da çocuklar açlıktan ve 10 liralık antibiyotik ilaçları alamadıkları için ölmekte. Rakamlar acı verici.”

Dünyada 700 milyon obez ve 2,3 milyar fazla kilolu insan olduğu….

Dünya Bankası raporunda, çöplüklere atılan yiyeceklerin dünyada açlıktan ölen insanların 15 katını besleyecek miktarda olduğu.” İfade edilmektedir.

Hz. Âdem’in cennetten ihracına sebep işlenilen bir günah, ağaca yaklaşma olduğu gibi, dünyadan çıkarılışı da neden bir günahtan, ekolojik dengeyi bozmaktan veya ağaçları ve ormanları yok etmekten dolayı olmasın?

İnsanlar Korona-virüsten korktukları kadar, Allah’tan korkmuş olsalardı, bu kadar dehşet ve korku yaşanmazdı.

-Yine bilinir ki; Şuayb Peygamber’in kavminin helaki tartıdaki eksik tartmadan kaynaklanır.

-Yine bilinir ki; Semud Kavmi’nin helak edilmesi, mucize olan bir Devenin öldürülmesi iledir.

Bir devenin öldürülmesi sebebiyle büyük bir kavim helak olunurken, diğer taraftan Avustralya’da  20 bin devenin öldürülmesinin cezasız kalacağı nasıl düşünülür?

Yine bilinir ki; Musa Aleyhisselam’ın kavminin başına 9 kere bela gelir. Çekirge afeti, sularının kan olması, karınca istilası, Domuz ve maymun suretine çevrilmeleri, Tur Dağı’nın başlarının üzerine kaldırılması gibi ki, her seferinde de o Yahudiler Hz Musa’ya iltica ederek; Ya Musa, Rabbine dua et de, bu belayı üzerimizden kaldırsın. Söz veriyoruz, vazgeçeceğiz, yanlışı terk edeceğiz.

Her seferinde Musa Aleyhisselam dua eder ve o musibet kalkar.

Demek ki onların yanlışlarından dolayı o musibet gelmiş ve Musa Aleyhisselam’ın ilticası ile o musibet onlardan kalkmıştır.

Ve yine onların domuz ve maymun suretine çevirmeleri cumartesi ibadet gününün hürmetini göstermemeleri ve günahlarının neticesidir.

Ve yine; Lut Kavmi’nin helak olması Livata’dan kaynaklanır. Bugün gerek Türkiye’de ve gerekse de dünyada Lgbt’nin gittikçe artmış olmasından dolayı musibetin gelmeyeceğini söylemiş olmak, dünyanın başına gelen bu musibetlerde bunları görmemek en az tabirle basiret kapanması, bir kuruntu ve saf dillik! olur.

Bir rivayete göre de o kavimde 70 bin Teheccüd namazı kılan insanın olduğu ifade edilmektedir.

Bazı işte başa gelen şeylerin günahlarımızdan dolayı değildir demek menfi insanlara adeta çanak tutmak, ayna olmak ve onları memnun edici olmamak gerektir.

Ve yine; Irak, Suriye ve İslam ülkelerinde olan öldürmelerin bir bela ve musibeti celb edeceği göz ardı edilmemelidir.

Köpeğinin ölmesinden dolayı üzülüp ağlayan bir insanın, bütün dünyanın dönmesiyle ve her şeyin onun hayatının oluşumuna yöneldiği Allah’ın yarattığı milyonlarca insanın ölümünden dolayı belanın gelmeyeceğini görmemek körlük olsa gerektir.

Hep bir ceza olmadığı noktasına odaklanmak ve ceza olduğu düşüncesinden kaçınılmış olmak olaylara at gözlüğüyle bakmak demektir.

Belâ süresinin gelmesi ve dolması için daha kaç milyon insanın ölmesi gerekmektedir?

Bu zalimin zulmünden dolayı bir yönüyle cezalandırılmasıdır.

Mazlumun hakkını almak neden bir zulüm olsun ki?

Bir hak ve hukuk söz konusudur. Hakların ğasbı ortadadır.

Neden bu cezanın bir ibret olduğu düşünülmesin?

İfrat ve tefritten kaçınılmalıdır.

Bu sadece bir ceza olmadığı gibi, sadece kuru bir ibretten ibaret de değildir.

Elbette umumi bir temizlik söz konusudur.

Ölenlerde sadece koronadan değil, ecelle ölmüşlerdir.

-“ Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. Onlara bir iyilik gelirse, “Bu, Allah’tandır” derler. Onlara bir kötülük gelirse, “Bu, senin yüzündendir” derler. (Ey Muhammed!) De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, neredeyse hiçbir sözü anlamıyorlar!”[6]

Unutulmamalıdır ki, beşer zulmeder, kader adalet eder.

Bu musibette alınacak çok güzel dersler vardır.

Geçmiş ümmetleri bir günahından dolayı helak eden Rabbimiz, bu asrımızda Efendimizin ümmetine helakin gelmemesi Efendimize olan vaadinden dolayıdır.

Ancak ona mukabil bazı musibetleri ve adı bilinmeyen hastalıkları vereceğini ifade etmektedir. Yani helak olmaya karşı başa gelen musibetler birer ihtardır, birer istiğfardır. Birer öğüttür, birer derstir, çok hikmetleri vardır.

“Ben, Rabbimden, benim ümmetimi helâk etmemesini istedim. Rabbim benim bu duamı kabul buyurdu. Dedi ki: ‘Onların helâki kendi aralarında olacaktır. Günah işledikleri zaman ben onları birbirine düşürecek ve vurduracağım.’ Ben bunun da kalkmasını diledim; ama Rabbim, bunu kaldırmadı.”(bk. Müslim, Fiten, 20).

-KADERE İMAN başlığında bu konuyu genişçe ele aldım.[7]

Ve “Risale-i Nur Külliyatından VECİZ SÖZLER” adlı eserimin BELA ve MUSİBET başlığında özetle şu dersler verilmiştir:[8]

-” Üçüncü Sual: Bazı eşhasın hatasından gelen bu musibet bir derece memlekette umumî şekle girmesinin sebebi nedir?

Elcevab: Umumî musibet, ekseriyetin hatasından ileri gelmesi cihetiyle ekser nâsın o zalim eşhasın harekâtına fiilen veya iltizamen veya iltihaken taraftar olmasıyla manen iştirak eder, musibet-i âmmeye sebebiyet verir.”

“Eğer masumlar böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebucehiller aynen Ebubekirler gibi teslim olup, mücahede ile manevî terakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı.”

“Madem mazlum, zalim ile beraber musibete düşmek, hikmet-i İlahîce lâzım geliyor. Acaba o bîçare mazlumların rahmet ve adaletten hisseleri nedir?

Bu suale karşı cevaben denildi ki: O musibetteki gazab ve hiddet içinde onlara bir rahmet cilvesi var. Çünki o masumların fâni malları, onların hakkında sadaka olup, bâki bir mal hükmüne geçtiği gibi, fâni hayatları dahi bir bâki hayatı kazandıracak derecede bir nevi şehadet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azabdan büyük ve daimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında ayn-ı gazab içinde bir rahmettir.”

“Başına gelen musibetlerde kaderi görür, sabreder.”

“Elemler, musibetler nev’inde olan keyfiyat; bazı esmasının ahkâmını göstermek için lemaat-ı hikmet içinde bazı şuaat-ı rahmet ve o şuaat-ı rahmet içinde latif güzellikler vardır.”

“Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder; vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuddan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.”

“Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir; lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir; hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor.”

“Maddî musibetleri büyük gördükçe büyür, küçük gördükçe küçülür.”

“Musibet, bir dest-i inayetle tanzim ediliyor.”

“Elîm musibetlerde, ne vakit kadere iman cihetine bakardım; musibet gayet hafifleşiyor görüyordum. Ve kadere iman etmeyen nasıl yaşayabilir diye hayret ederdim.”

“Musibete şükür ise, musibetteki sevab ve uhrevî ve dünyevî faideleri içindir.”

“Eğer denilse: “Bu dünyadaki musibetler, çirkinlikler, şerler; o ihatalı rahmete münafîdir, bulandırıyor.”

Elcevab: Risale-i Kader gibi Nur’un risalelerinde bu dehşetli suale tam cevab verilmiş. Onlara havale ile, kısacık bir işareti şudur:

Herbir unsurun, herbir nev’in, herbir mevcudun, küllî ve cüz’î müteaddid vazifeleri ve o herbir vazifenin çok neticeleri ve meyveleri var. Ve ekseriyet-i mutlakası, maslahat ve güzel ve hayır ve rahmettirler. Ve az bir kısmı, kabiliyetsizlere ve yanlış mübaşeret edenlere veya ceza ve terbiyeye müstehak olanlara veya çok hayırları sünbül vermeye vesile olanlara rastgelir. Zahirî, cüz’î bir şer, bir çirkinlik olur; bir merhametsizlik görünür. Eğer o cüz’î şer gelmemek için rahmet tarafından o unsur ve küllî mevcud o vazifesinden men’edilse; o vakit bütün hayırlı, güzel sair neticeleri vücud bulmaz. Bir hayrın ademi şer ve bir güzelliğin bozulması çirkinlik olması itibariyle; o neticeler adedince şerler, çirkinlikler, merhametsizlikler husul bulur. Demek birtek şer gelmemek için yüzer şerler, merhametsizlikler irtikâb edilir ki; bütün bütün hikmete, maslahata, rububiyetteki rahmete muhalif düşer. Meselâ: Kar, soğuk, ateş, yağmur gibi nevilerin yüzer hikmetleri, maslahatları içinde bazı dikkatsiz ve ihtiyatsızlar, sû’-i ihtiyarlarıyla kendileri hakkında şer yapsa; meselâ elini ateşe soksa, ateşin hilkatında rahmet yoktur dese; ateşin hadd ü hesaba gelmeyen hayırlı, maslahatlı, merhametli faydaları onu tekzib edip ağzına vurur.”

“Şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber manevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden bîçarelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki: Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o musibet ona nisbeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i semaviye, masumlar hakkında bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.”

“Senin başına gelen zulümler ve musibetlerin altında kaderin adaleti var. İnsanlar, senin yapmadığın bir işle sana zulüm ediyorlar. Fakat kader senin gizli hatalarına binaen, o musibet eliyle seni hem terbiye, hem hatana keffaret ediyor.”

“Musibet, şerr-i mahz olmadığı için, bazan saadette felâket olduğu gibi, felâketten dahi saadet çıkar. Eskidenberi İ’lâ-yı Kelimetullah ve beka-yı istiklâliyet-i İslâm için farz-ı kifaye-i cihadı deruhte ile, kendini yekvücut olan Âlem-i İslâma fedaya vazifedar ve hilâfete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslâmiyenin felâketi, Âlem-i İslâmın saadet-i müstakbelesiyle telâfi edilecektir. Zira şu musibet, mâye-i hayatımız ve âb-ı hayatımız olan uhuvvet-i İslâmiyenin inkişaf ve ihtizazını harikulâde ta’cil etti. Biz incinir iken, Âlem-i İslâm ağlıyor. Avrupa ziyade incitse, bağıracaktır. Şayet ölsek, yirmi öleceğiz, üçyüz dirileceğiz. Harikalar asrındayız.”

“Musibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir. Hangi fiilinizle Kadere fetva verdiniz ki şu musibetle hükmetti. Musibet-i âmme, ekseriyetin hatasına terettüb eder. Hâzırda mükâfatınız nedir? Dedim:

Mukaddemesi, üç mühim erkân-ı İslâmiyedeki ihmâlimizdir: Salât, Savm, Zekât. Zira, yirmi dört saatten yalnız bir saati, beş namaz için Hâlık Taalâ bizden istedi. Tenbellik ettik. Beş sene yirmi dört saat talim, meşakkat, tahrik ile bir nevi namaz kıldırdı. Hem senede yalnız bir ay oruç için nefsimizden istedi. Nefsimize acıdık. Keffareten beş sene oruç tutturdu. On’dan, kırktan yalnız biri, ihsan ettiği maldan zekât istedi. Buhl ettik, zulmettik. O da bizden müterâkim zekâtı aldı. El cezâu mincinsi’l-ameli (Ceza; yapılan işe göre olup,amelin cinsindendir.)Mükâfat-ı hâzıramız ise; fâsık, günahkâr bir milletten, humsu olan dört milyonu velâyet derecesine çıkardı; gazilik, şehadetlik verdi. Müşterek hatadan neş’et eden müşterek musibet, mazi günahını sildi.

Yine biri dedi:

– Bir âmir, hata ile felâkete atmış ise?

Dedim:

Musibet-zede mükâfat ister. Ya âmir-i hatâdârın hasenatı verilecektir, o ise hiç hükmünde, veya hazine-i gayb verecektir. Hazine-i gaybda böyle işlerdeki mükâfatı ise, derece-i şehadet ve gaziliktir.”

-Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin DİVAN-I HARB-İ ÖRFÎ adlı eserinde;

Sizin işkenceli hapishanenin hâli: zaman müdhiş, mekân muvahhiş, mahbusîn mütevahhiş, cerideler mürcif, efkâr müşevveş, kalbler hazîn, vicdanlar müteessir ve me’yus. Bidayet-i halde zabitler şematetli, nöbetçiler müz’iç olmakla beraber, vicdanım beni ta’zib etmediği için o hâl bana eğlence gibi idi. Ve musibetlerin tenevvü’ü, musikînin tenevvü-ü nağamatı gibi bana gelirdi.

Hem de geçen sene tımarhanede tahsil ettiğim dersi, şimdi bu mektebde itmam ettim. Musibet zamanının uzunluğundan, uzun dersler gördüm. Dünyanın ruhanî lezzeti olan hüzn-ü masumane ve mazlumaneden, zayıfa şefkat, gadre şiddet-i nefreti istifade eyledim. Ümidim kavîdir ki: Çok masumların kalblerinden hararet-i hüzünle tebahhur eden Ây! Vây! ve Âh! lar, rahmetli bir bulut teşkil edecektir. Âlem-i İslâm’da yeni yeni İslâm devletlerinin teşekkülleriyle o rahmetli bulut teşekküle başlamıştır.

İstitrad olarak bir latife söyleyeceğim: (Böyle ciddiyât esnasında latife söylemekten maksadım; Dünyaya bir mel’abe nazarıyla baktığımı imâ ve işarettir. Zaten şuûnat-ı dünya santranc oyununa benzer.) Ben geçen sene Garibüzzaman idim… Sonra Bediüzzaman oldum.. Şimdi de Bid’at-üz zaman oldum. İstanbula da şeamet oldum. O da bana şeametli oldu. Beni sathında kabul etmez, batnına geçirmek istiyor. Bahusus Mart ve Mayıs müstebid aylardır.

Mart’ı kadro haricine çıkarmalı.. Mayısı da tekaüd etmeli, tâ müvazene-i malî husule gelsin.. Çıkılmayacak yola sapılmış bir işarettir.

Elhasıl: Ya ben İstanbul’da kalacağım.. Yahud bu “iki ay” gitmeyecekse, ben veda’ edeceğim!..

MEHMET ÖZÇELİK

13-05-2020


[1] Risale-i Nur Külliyatından VECİZ SÖZLER” adlı eserimin BELA ve MUSİBET başlığında; http://www.tesbitler.com/2015/01/02/veciz-sozler-1-a-dan-k-ye/

[2] Enfal, 8/25.

[3] Şûrâ Suresi – 30 . Ayet.

[4] https://www.google.com/search?sxsrf=ALeKk006-qgsajytCDjFKfiEItEXBQjC4w:1589364355919&q=Onlar+ba%C5%9Flar%C4%B1na+bir+s%C4%B1k%C4%B1nt%C4%B1+geldi%C4%9Finde&sa=X&ved=2ahUKEwicr-nOy7DpAhX7QUEAHTtDCewQ1QIoAnoECAsQAw

https://kuranfihristi.net/fihrist/musibet

https://hadisci.com/hastalik-ve-musibetler-hakkinda-hadisler

[5] Rûm Suresi – 41 . Ayet.

[6] Nisa.78.

[7] http://www.tesbitler.com/2015/01/01/kadere-iman/

[8] http://www.tesbitler.com/2015/01/02/veciz-sozler-1-a-dan-k-ye/




ÂH ÇEKİYORUZ -ÂHI ÇEKİYORUZ

ÂH ÇEKİYORUZ -ÂHI ÇEKİYORUZ

Geçmişle köprüsünü yıkan, geçmişini sadece unutmakla kalmayıp, inkâr edip ve de eziyet çektiren bu millet bedel ödüyor.

Âh ödüyor.

Cumhuriyet döneminde çekilen bunca sıkıntının en önemli sebeplerinden birisi ve belki de birincisi;

155 kişilik hanedanı ve hizmetçileriyle birlikte 300 kişinin hanedanı sürmesiyle gerek Vahdettin’in ki tabutuna bile borcundan dolayı haciz konulmuş ve de Abdulmecid Efendiyle beraber kadın erkek hanedan mensupları parasızlık içerisinde sıkıntılar içerisinde yaşamışlardır.

-“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 3Mart1924’te kabul ettiği 431 sayılı kanun uyarınca Türkiye dışına çıkartıldılar.
Şehzadelere 24 ile 72 saat, kadınlara bir haftayla on gün arasında, önem sıralarına göre değişen süreler tanınmıştı. Sadece padişah eşleri olan kadın efendilerden ve Hanım Sultan- Sultanzade çocuklarından, isteyenlerin Türkiye’de kalmasına izin verildi.
İkişer bin İngiliz lirasıyla sürgüne gönderilen hanedan mensuplarının Türk vatandaşlıkları ellerinden alındı, adlarına “sadece çıkışa mahsus” olan bir yıllık pasaport düzenlendi, Türkiye’ye girmeleri, Türkiye’den transit geçmeleri ve Türk topraklarında taşınmaz mal edinmeleri yasaklandı, mal varlıklarının da tasfiye edilmesi kararlaştırıldı.”[1]

-“Bir akşam üzeri, mektepten yeni dönmüştüm. Konağa iki polisle bir komiser geldi. Komiser, ağlıyordu. Bana bir kağıt imzalattılar. 14 yaşındaydım. Ne olduğuna bile bakmadan imzaladım. Acelem vardı, bisiklete binecektim. Meğer, 24 saat içerisinde Türkiye topraklarını terk edeceğime dair garanti vermişim”.
Sultan İkinci Abdülhamid’in torunu, “şehzade-i civan-baht, asaletlu, necabetlu Mehmed Orhan Efendi”nin 67 yıllık sürgünü, bu kağıdı imzalamasıyla başlamış.

“Ertesi gün babamı, beni ve kardeşlerimi Sirkeci istasyonuna götürdüler. Simplon Ekspresi’ne binecektik. Babam, annemi boşamıştı, kadıncağız İstanbul’da kaldı. Ailenin çoğu, istasyondaydı. Daha evvel, tren yerine vapurla gitmeyi düşünmüştük. Ama ‘hanedanı Gülcemal vapuruna koyup Çanakkale’yi geçtikten sonra vapuru batıracaklar’ diye bir şayia çıkmıştı. Şehzadelerin çoğu, bu yüzden fikrini değiştirip trenle gitmeye karar verdi.”[2]

-“..Memleketi, sevgili vatanı terk etmeye mecbur olmuştuk. Hangi diyarlara gidecektik? Türkiye’nin taşından, toprağından yaratılmıştık. Cesetlerimiz, kemiklerimiz, o toprağın mahsulü idi.
…Biz Avrupa prensesleri gibi yetiştirilmiş, hayatın ne olduğunu gören, bilen insanlar değildik. Üstelik servetimiz de yoktu.”[3]

-“1959 yılının son günlerinde, Bağdat’tan Kahire’ye giden askeri uçağın tek yolcusu vardır. Elleri kelepçelidir. Ayakları da, binlerce metre yüksekte uçarken kaçmaması için, zincire vurulmuştur. Yolcunun adı, Mahmud Namık’tır. 45 yaşındadır. Osmanlı hükümdarlarından Mehmed Reşad’ın torunudur. Dolmabahçe Sarayı’nda başlayan hayatı, 1965 yılında, Mısır’ın baş­kentindeki Tora zindanında noktalanacaktır.”[4]

-“Adına marşlar bestelenen, meydanlara heykelleri dikilen, üniversitelere ismi verilen, yarattığı Plevne Destanı hemen herkesin hafızasında olan Gazi Osman Paşa’nın erkek soyundan gelen tek torunu Bülent, sürgünde büyü­müştür. Türkiye’ye girişi yıllarca yasaktır, zira babaannesi hanedandandır, Abdülhamid’in kızı Naime Sultan’ dır.”[5]

-Abdülhakîm Arvasî Hazretleri, “Bu millet, Sultan Aziz’in âhını çekiyor; daha Sultan Hamid’e sıra gelmedi. Biz bu Hanedana Yapılan Zulme Kayıtsızlığımızın Cezasını Çekiyoruz. Hanedan Bedduası Müthiştir. Bizim Ecdadımız Hanedan Bedduasından Korkardı. Çünkü Onların Liderlikleri Allah’ın Tensibi, Takdiri ve Kendi Bileklerinin Hakkıydı…” demiştir.

Rahmetli Adnan Menderes ve Turgut Özal’ın muvaffakiyetlerindeki bir sırda; Bu hanedan mensuplarına olan müzaheretleridir.

“… Söğüt’ten elde kılıçla çıkıp, Viyana’ya kadar gidenlerin torunuyduk. Türkiye’nin fenalığını nasıl düşünürdük? Ama memlekete 600 sene hizmet ettikten sonra, bir gecede kovulduk. Diş değiştirirken kovuldum, saçlarıma ak düştü­ğünde dönebildim…”. Emine Mukbile OSMANOGLU.(Sultan Reşad’ın torunu)

“… Gurbeti, vatansızlığı anlayamazsınız…Hepimizin evinde, Türk toprağı vardı. Yıllarca, başucumda Çamlıca toprağıyla yattım. Çocuklarım Türkiye’de bü­yüsün, Türkiye’de evlensin, Türkiye’de yaşasın istedim. Her işi denedim…Hammallık yaptım, yağlıboya tablo sattım. İzin çıkınca koşarak geldik ama, “Niçin geldiniz?” diyenler oldu. Nasıl yaşadığımızı bilmeyerek, hala altın arabalarla gezdiğimizi sandılar …” Osman Nami OSMANOGLU. (Sultan Abdülhamid’in torunu)

-“…Biz, sürgün Osmanlılar, her baharda bir kere daha ölür, diriliriz… Bütün gençliğimiz, en güzel hatıralarımız, İstanbul’un baharı ile süslenmiştir” Ali Vasıb (1903-1984) (Beşinci Murad’ın torunu)

MEHMET ÖZÇELİK

12-05-2020


[1] SON OSMANLILAR. MURAT BARDAKÇI.6.

[2] Age.17.

[3] Age.48.

[4] Age.71.

[5] Age.92. Bak. https://www.youtube.com/watch?v=BO5OMK9kCr0&t=3s  https://www.youtube.com/results?search_query=ekrem+bu%C4%9Fra+ekinci+s%C3%BCrg%C3%BCndeki+hanedan