MERHUM İZ Mİ BIRAKTI YARA MI?

MERHUM İZ Mİ BIRAKTI YARA MI?

 

Günahıyla sevabıyla dünyadan Hüseyin Atay’da göçtü.
Allah amelince muamele etsin.
Merhum Hüseyin Atay belli ki herkeste bir iz ve de bir yara bırakmış.[1]
1984 yılında Ali Bardakoğlu hoca Hüseyin Atay’ı sadece son sınıf öğrencilerine konferans vermek üzere Ankara’dan Kayseri’ye davet etmişti.
Bize de ısrarla; sessizce dinleyip, itirazda bulunmamayı ve de soru sormamayı tenbih etmişti.
Yüzlerce öğrenci ve akademisyenler pür dikkat dinliyorduk.
Çok seri konuşuyordu.
Bir ara, Riyazus Salihin Hadis kitabının sahibi İmamı Nevevi Hazretleri için;
İmamı Nevevi gibi bilmem ne heriflerin yazdıkları eserlerden dolayı insanların araştırmasının önü kapandı, dedi.
Birden ben ayağa kalkıp kendisine cevap verecektim ancak sol yanında ayakta uslu bir talebe gibi bekleyen Bardakoğlu, sinirli ve kızgın bir şekilde oturmamı söyledi.
Aslında bende kendisine şunu soracaktım;
Sizde Arapçadan Türkçe ‘ye yaptığınız çeviri ve yazdığınız kitaplardan dolayı bizlerin araştırmasını engellediniz diye, bizde size mi hakaret edelim?
-Yine aykırı bir görüşte daha bulunmuş, salonun öbür başında bulunan Hadis hocamız muhterem Selahattin Polat’ta bir çıkışta bulunmuştu.
Ona da yanında bulunan arkadaşları müdahale ederek susturmuşlardı.

@@@@@##

Merhumu Chatgpt–ye sorduk;

Hüseyin Atay’ın ehli sünnete aykırı görüşleri nelerdir

Hüseyin Atay’ın ehli sünnete aykırı olduğu iddia edilen bazı görüşleri şunlar olabilir:

1. İslam diniyle ilgili bazı önemli konularda yorumlarının radikal ve muhalif olduğu iddia edilir. Örneğin, İslam’ın kadına verdiği hakları sınırlayan veya İslam’ın eşitlikçi prensiplerine aykırı olduğu söylenen görüşleri vardır.

2. Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerinin doğru yorumlandığını iddia eder ve bunlar üzerinde kendi yorumlarını yapar. Bu da ehli sünnete aykırı olduğu düşünülür.

3. Hüseyin Atay bazen İslam tarihinde yaşanan bazı olayları veya İslam peygamberinin hayatını eleştirici şekilde yorumladığı iddia edilir. Bu da ehli sünnete aykırı bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.

4. Bazı konularda geleneksel İslam hukukuyla ilgili farklı görüşler savunduğu iddia edilir. Örneğin, ceza hukuku veya miras hukuku gibi konularda farklı yorumlara sahip olabilir.

Bu görüşler üstünlükle eleştiri, yorum ve algılamalardan ibarettir ve Hüseyin Atay’ın düşüncelerini tam olarak yansıtmayabilir. Ehli sünnete aykırı olduğu iddia edilen görüşler çeşitli kaynaklardan öğrenilebilir. En doğru ve sağlıklı bilgiyi ise Hüseyin Atay’ın eserlerinden veya kendisinin açıklamalarından edinmek daha doğru olacaktır.

MEHMET ÖZÇELİK

31-08-2023

[1] https://tesbitler.com/2015/11/14/ilahiyat-cephesindeki-tehlike/?fbclid=IwAR0Pz8pAJHRo4opyJ8UVy6Qvg5HI_ZduQd5ezLxKy20GVGCUyMgTrsp7iws
https://reddiyeler.com/kategori.asp?katID=76




RUH YAPISI- RUHUN YAPİSİ RUHLARIN MÜCADELESİ

RUH YAPISI- RUHUN YAPİSİ

RUHLARIN MÜCADELESİ

Bastırılmış ruhlar, gelişmeye kapalı ruhlardır.Gelişmemiş ruhlar, yükselişe kapalı, yüksekliği ve yükselmeyi kabullenemeyen, taşıyamayan ruhlardır.Köleyi Efendi’nin konumuna oturtursanız, o onun altında ezilir, taşıyamaz.Ehliyetsiz olan kişiye de verilen makamlar da böyledir.Adaletin değil, zulmün kapısını açar.Nadirde olsa köle ruhluların içinden keşfedilip de ortaya çıkarılmasıyla çok harikalıklar ortaya çıkar.İnsanın dünyaya gönderilmesindeki amaçta, işte ruhun bu gelişiminin ve yükselişinin önünü açmaktır.Mesela eğitimde kabiliyeti olmayan bir öğrenci torpille fen lisesine kaydedildiğinde, o çocuk bunun altında ezilecek, bir an evvel kaçmaya çalışacaktır.Çünkü yükü kendi istiab alanının üzerindedir.Dünyada zorba kişiler hep bu aşağı ruhlardan çıkmıştır.Bir vesile ile geldiği ve getirildiği yüksek makamla, kendi aşağı ve aşağılık ruhu önce kendi içinde bir çatışmaya girmiş, daha sonra da, bir yandan kendini isbat etmek, diğer yandan da cehaletini örtmek için böyle bir zulme ve zorbalığa tevessül etmiştir.Aslında dünya aşağı ve yüce ruhların mücadele ve de ayrılma ve ayrıştırılma yeridir.Hayatta olan her şey ruhun gerçek yapısını ortaya çıkarmaktadır.Aşağı ruhların yaratılış ve varlığına müsaade edilmesinin en büyük hikmeti, ulvi ruhları beslemek ve ortaya çıkarmaktır.Ruhlar, kendisi de ruh olan ve ruh taşıyan Cebrail’in ruhundan üflediği ve desteklediği ilahi ruhla nisbetini ve münasebetini sağlamaktır.İlahi ruhla hayat bulan ruhlar ile, o ruhtan nasibi olmayan ve beslenmeyenlerin arenası ve cevelan yeridir dünya.Cennet ise ruhların ve ruhluların mekanı olurken, cehennemde ruhsuzların çöplüğüdür

***************

“Âlem-i insaniyette ise meratib-i terakkiyat ve tedenniyat nihayetsizdir. Nemrutlardan, firavunlardan tut tâ sıddıkîn-i evliya ve enbiyaya kadar gayet uzun bir mesafe-i terakki var.”

İnsanın önünde sınır yoktur. İnsan yükselebilir yüksele bildiği kadar ve yine alçalabilir alçalabildiği kadar.

Yükselmesinin son noktası olmadığı gibi, alçalmasının da son noktası yoktur. Onun için Cennet aynı zamanda Tek yönlü Kemal’e doğru, mükemmele doğru yükselme yeridir. Cehennemde düşüş olarak Tek yönlü alçalma yeridir.

bir kişi aynı şekilde Cehennemde de alçalabilir alçalabildiği kadar, düşebilir düşebildiği kadar. Yani ona verilecek ceza hafifletilmeden devam eder.

Firavun şu anda kabir azabını çektiğini Kur’an bize haber verirken, kabirden sonra ahirette cezası tahakkuk ettikten sonra cehennemde de -Eşeddül Azad- diyerek daha şiddetli bir azab ile azabı arttırılır.

İnsan Böylece bu dünyadaki almış olduğu konum ile bağlantılı olarak ebedi ahiret hayatında da terakkisi veya tedennisi buradaki durum üzerine devam eder. Çünkü bunun nihayeti yoktur.

Zira insan ebeden namzettir.

Yükselişi de düşüşü de Sonsuzluğa göre ayarlanmış olmaktadır.

Evet insan ebede gidecektir. Çünkü insan ebede namzet bir varlıktır.

MEHMET ÖZÇELİK

30-08-2023




VAHDETTEN KESRETE

VAHDETTEN KESRETE

Hayat marifet ve marifetullah ile başladı.Tıpkı dünyaya bir olarak gelen insanın, zamanla bir kesret ve çoğunluğu oluşturması gibi.Çıplak olarak gelen insan, hayatına bir çok şeyi giydirdikten sonra, yine çıplaklığın yanında bir kefenle gidiyor, ayıp olmasın diye.İnsan oğlu bir ömür yığar, biriktirir, kamyonlar almaz.Hayatın belli dönemleri hep almakla geçer.Bunun adı da ihtiyaçtır.Ancak zamanda yaşlandıkça, taşındıkça, ihtiyaç hissetmedikçe topladıklarını dağıtmaya başlar.Bu kesret yani toplayıp biriktirmek aslında insanı boğmakta ve yormaktadır.Zamanla yaşlanıp dinlenme ihtiyacı duyunca bu fazlalıkları terk eder ve o arzu kendisinde gelişmeye başlar.Bir ömür vahdeti terk edip kesrette oyalanıp durur.Ömür biriktirmeyle geçmektedir.                                                       KESRETTEN VAHDETE[1]


Artık hayatın kendisini yorduğu bu insan, her şeyden tecrit edip, tecerrüt ve mücerret yaşamaya, kendi ifadesiyle kafa dinlemeye yönelir.Aldığı eşyalarla değil, kendisiyle baş başa kalmaya başlar.Vahdete yönelir.Kesretten uzaklaşır.Aslında aslına döner.Aslında bulur kendini.Oysa bir ömür aslını faslında ve fasılalarda aramıştı.İnsan silkelendikçe ve üzerindeki tozlarla beraber, fazlalıkları da atacaktır.Sade ve sadelik ruhun yapısına daha uygun ve uyumludur.Zira kesretin bir de sorgusu var.Vahdet ise tek bir kalemde neticeye ulaşır.Dünyada yükünü kamyona yükleyen insan, ahiret yolunda neye yükleyecektir?Belki kendi yüklenecektir.Günah yüküyle birlikte.

**********

İnsanlar mutluluğu vahdetten kesrete gitmekte ve vahdetten uzaklaşmada aradılar.

Tıpkı mutsuz olduğunu söyleyen krala, mutlu birisinin gömleğini giymesi halinde mutlu olacağını bir bilgenin söylemesi üzerine…

Kral adamlarını tüm şehre salarak mutlu kişiyi bulup, onun gömleğini getirmelerini söyler.

Memleketin her tarafını dolaşır ve sonunda bir çıkmaz sokağa girerler.

Evin birinde yüksek sesle dua eden birisinin;

Allahım, ben çok mutluyum, şükürler olsun sana, sesini duyarak hızla içeriye girerler.

Ancak mutlu olup yalvarmakta olan adamın gömleği yok, göbekten yukarısı çıplaktır.

Demek mutluluk gömlek ve mal zenginliğinde değilmiş.
Ancak bulunamayan bu mutluluk tekrar kesretten dönüp vahdete müteveccih olmakla elde edildi.
İşte vahiyler nazarları hep kesretten vahdete çevirmek için geldi.
-Kendisi mutsuz ancak hizmetçisinin neden mutlu olduğunu vezirine soran padişah ondan şu cevabı alır;
Efendim, o hizmetçinin kapısının önüne, üzerine bu kesede 100 altın var yazısını yazıp, keseye de 99 altın koyup bırakın.
O zaman onu görün.

Ve burum yapılır.

Kapısının önünde keseyi ve üzerindeki yazıyı okuyan hizmetçi eşiyle birlikte altınları sayarlar.

Altınlar 99 çıkar. Bir tane eksiktir. Yanlış mı saydık diye birçok defa sayar aynı çıkınca, her halde yolda düşmüştür, haydi aramaya çıkalım, deyip sabaha kadar ararlar.

Nafile, bir şey çıkmaz ve de uykuda kaçmış, uykusuz kalmışlardır.

O bitkin halde hizmetçi saraya gelir.

Onun bu bitkin halini gören padişah mesajı almıştır.
-İnsanın uykularını kaçıran zenginliğin olmaması değil, malın bulunmasıdır.
O halde, “Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et.”
“Demek, imân tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktizâ eder. Fakat, yanlış anlama! Tevekkül, esbâbı bütün bütün reddetmek değildir. Belki, esbâbı dest-i kudretin perdesi bilip riâyet ederek; esbâba teşebbüs ise, bir nevi duâ-i fiilî telâkkî ederek; müsebbebâtı yalnız Cenâb-ı Haktan istemek ve neticeleri Ondan bilmek ve Ona minnettar olmaktan ibârettir.”

MEHMET ÖZÇELİK

29-08-2023

[1] https://tesbitler.com/2015/01/03/kesretten-vahdete/




İKRAMI İLAHİ

İKRAMI İLAHİ

 

Her şey kader ile takdir edilmiştir.
6 Şubat 2023 depremlerini bir çok yazımda ele almış,[1]
Ve de önceki Van Depreminin düşündürdüklerini dile getirmiştim.[2]

İnanınız yıllar geçtikçe, insanlar kendilerine geldikçe, depremde yaşadıkları Allah’ın himayesini ve ikramını dile getirecek, hayretimizi mucib olayları anlatacaklardır.
Nitekim bir kısmını anlatmıştım.

Bu şahitlerden biride Malatyalı Halil Demir hocamdır.
Gelin onun ifadesinden o deprem anını dinleyelim.
Depremin şiddeti üzerine evde bulunan hanım ve ben kapının pervazlarına sıkı sıkıya tutunduk.
Depremin şiddeti bizi bir sağa bir sola iyice salladı. Zor tutunduk.
Arkasından alttan alıp yukarıya kaldırarak, bir güreşçinin rakibini yere çalması gibi, bizi yere savurdu.
O arada dolabın ağır olan takma kapağı on santim yanımıza düştü.
Eğer üzerimize düşseydi kurtulma imkanımız olmayacaktı.
Allah’ın bu himayesini görerek, evde büyük hasarla birlikte, çok şükür can kaybı yaşamadık.
Ancak beni en çok düşündüren ikramı ilahi ise şu olaydı;
2 yıl önce emekli olmuş, bu emekli parasıyla bir evimiz olmasını arzu etmiştik.
Paraya ihtiyacı olan bir müteahhit 550 bin TL. olan evi 480 TL.ye veriyordu.
Ev güzeldi de. Almayı çok arzu ediyordum.
Tüm işlemleri yaptık.
Sadece parayı teslim etmeye geldi sıra.
Hanımların adetidir ya, Allah eksikliklerini vermesin, hanım evin şurası şöyle, burası böyle diyerek önemsiz denilecek kusurlarını söylemesi üzerine evi almaktan vaz geçtik.
Hanıma çok kızmış ve de çok üzülmüştüm.
Güzelim ve uygun fiyatlı evi kaçırdık, demiştim.
Ancak ayette buyurulduğu üzere;
“Nice hoşunuza gitmeyen şeyler var ki; o sizin için daha hayırlıdır. Bazen de bir şey seversiniz, o sizin için şerdir. Allah’ın ilmi sonsuzdur. Sizinki ise sınırlıdır.”[3]

Artık tevekkül etmekten başka çarem yoktu.
Daha sonra oturduğumuz bu evi aldık.
6 Şubat depreminde önceki alacağımız ev tamamen yıkıldı ve hiç kurtulan olmadı.
Bu evimiz hasar görse de, canımız kurtulmuştu.
İkramı ilahiyi bizzat yaşayarak müşahede ettik.
Not: Halil hocamı belki de en iyi ben anlarım.
Çünkü bende Adıyaman merkezde 20 yıldır oturduğum evimi, başta hanım ve çocuklarım hatta enkaz altında kalıp şehit olan annemde dahil, çocuğun okul değiştirip başka vilayete gitmek istemesiyle evden ayrılmıştım.
Tarihte neredeyse ilk defa Eylül’ün başında tayin açılmasıyla naklim gerçekleşmişti.
20 yıl oturduğum evde, 6 yıl daha oturabilirdim.
Bizim 13 dairelik ve 4 katlı binada iki kişiden fazla kurtulan olmadı.
Tamamen çöktü, bizim birinci kattaki evde.
Tıpkı önümüzdeki blokta bulunan annem- gilinki gibi, 2 blok 56 daireden ancak 5,6 kişi kurtulmuştu.
“Her şey kaderle takdir edilmiştir. Kısmetine râzı ol ki, rahat edesin.” Bediüzzaman.
“Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.”[4]

**********

İ’lem eyyühe’l-aziz! Senin önünde çok korkunç, büyük meseleler vardır ki insanı ihtiyata, ihtimama mecbur eder.

Birisi: Ölümdür ki insanı dünyadan ve bütün sevgililerinden ayıran bir ayrılmaktır.

İkincisi: Dehşetli, korkulu ebed memleketine yolculuktur.

Üçüncüsü: Ömür az, sefer uzun, yol tedariki yok, kuvvet ve kudret yok, acz-i mutlak gibi elîm elemlere maruz kalmaktır.

Öyle ise bu gaflet, nisyan nedir? Deve kuşu gibi başını nisyan kumuna sokar, gözüne gaflet gözlüğünü takarsın ki Allah seni görmesin veya sen onu görmeyesin. Ne vakte kadar zâilat-ı fâniyeye ihtimam ve bâkiyat-ı daimeden tegafül edeceksin?”[5]

*******”

“Zâhirde zararlı gibi görünen şeyler, hakikatte nimettir. Zahmette rahmet vardır. İman hizmeti uğrunda başımıza ne gelse hayırdır. Biz başımıza geleceği düşünmekle mükellef değiliz, hizmet-i Kur’âniye ile mükellefiz.
Biz, Rabb-i Rahîmimizin daima inayeti altındayız. Ölsek şehidiz, kalırsak Kur’ân’ın hizmetkârıyız.”[6]

*****”””

Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, (Ahirette)onlar için saklanan göz aydınlıklarını, (mujdeyi, sayısız hangi nimetlerin olduğunu)bilemez.”[7]
Felâ ta’lemu nefsun mâ uḣfiye lehum min kurrati a’yunin cezâen bimâ kânû ya’melûn(e)

*Muğîre bin Şu‘be şöyle demiştir: Peygamber (asm)’ı minberde şöyle derken işittim: “Mûsâ (as)Rabbine: ‘Yâ Rab! Cennete girecek olanlardan, derecesi en aşağı olan kimdir?’ diye sordu. Allah-ü Teâlâ: ‘Cennetliklerin Cennete girmesinden sonra Cennete giren kişidir.’ Orada kendisine: ‘Cennete gir’, denilecektir. O da: ‘Nasıl gireyim ki, herkes yerine yerleşmiş ve (ni‘metlerden) aldıklarını almışlar’ diyecektir. Bunun üzerine kendisine: ‘Dünya hükümdarlarından birinin (dünyada) olan ni‘metleri kadar ni‘metin sana verilmesine râzı olur musun?’ denilecektir. O da: ‘Evet yâ Rab, râzı olurum’ diyecektir. Bu sefer kendisine: ‘İşte sana bu ve bunun bir, iki ve üç misli!’ denilecek. O da: ‘Râzı oldum ey Rabbim!’ diyecektir. Yine kendisine: ‘İşte sana bu ve bunun on misli daha!’ denilecek. O da: ‘Râzı oldum, ey Rabbim!’ diyecektir. Nihâyet kendisine: ‘İşte sana bunlarla birlikte, gönlünün istediği ve gözünün hoşlandığı herşey!’ denilecektir.” (İbn-i Kesîr, c. 1, 75)

*Hz. Peygamber’in sahih bir Hadisi’nde şöyle anlatılmıştır: “Allah buyurur ki: Salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir kalbin kavramadığı şeyler hazırladım.” (Buhârî ve Müslim’in Ebû Hureyre’den rivayetleri ve Tirmizî).

*İbn Abbas’ın dediği gibi, bu dünyada, cennete dair bileceğimiz şeyler, sadece birtakım isimlerden ibarettir. Onların gerçek mahiyetleri dünyadaki hallerinden farklıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

26-08-2023

[1] https://tesbitler.com/2023/02/15/depremle-imtihanimiz-devam-ediyor/
https://tesbitler.com/2023/03/08/deprem-hatiralari/
https://tesbitler.com/2023/03/15/tanriyi-kizdiracak-ne-yaptiniz-ki/

[2] https://tesbitler.com/2015/01/02/van-depremin-dusundurdukleri/

[3] Bakara Suresi 216. Ayet.

[4] En’am.59.

[5] Mesnevî-i Nuriye 214.sh – Risale-i Nur.

[6] Bediüzzaman. Tarihçe- i Hayat. 543.

[7] Secde Suresi 17. Ayet




YUNANİSTANLA İMTİHANIMIZ BİTMEDİ

YUNANİSTANLA İMTİHANIMIZ BİTMEDİ

Memleketimiz yabancı muhipleriyle dolu.

Yüz sene önce İngiliz muhipler cemiyeti yani İngiliz’i sevenler vardı.

Daha sonra ABD’ yi sevenler üredi.

1970 yıllarında Rus sevenler türedi.

Şimdi de Yunanı sevenler kendini göstermeye başladı.

Öyle ki; Müslüman mahallesinde salyangoz satma tabiri gerçek oldu.[1]

Yunanistan sürekli bizimle uğraşıp savaşmak istiyor, savaşması için kendisini kullanan ve her türlü askeri destekle adaları donatan başta ABD ve Avrupa ülkelerinin oyununa geliyor.

Bunu içte de koz olarak kullanıyor.

Mahallenin huysuz çocuğunu başta Abd, Fransa ve Avrupa parmağında oynatıyor.

Abd ve Batının Ukrayna’yı Rusya’ya saldırttığı gibi ve arkasından NATO’yu bu savaşa çekmeye çalışmasıyla Türkiye üzerindeki oyununu kurarken, diğer taraftan da 3. Dünya savaşını da çıkarmaya çalışıyor.

Türkiye savaşa kolay getirilemeyip, bir türlü tehditlerle Rusya ile yakınlığını engelleyemediği için, huysuz çocuğu Yunanistan Leşkerini üzerimize sürüyor.
Yüz sene önce yine böyle bir saldırı için niyetlenmiş ve hazırlık halinde iken bir maymun planlarını bozmuştu.[2]

-Şu anda da 40 binden fazla insanın göç etmesine sebep olan yangınla uğraşıyor.
Alevler ABD’nin vermiş olduğu Dedeağaç’ta yerleştirilen askeri yığınakları tehdit ediyor.
Allah’ın askerleri çoktur.
Bazen karınca, bazen ebabil, bazen bir mikrop, bazen semavi ve arzı afetler, bazen maymun ve bazen de ateş olup inmektedir.

MEHMET ÖZÇELİK

2-8-2023

[1] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/chpli-kusadasi-belediyesinin-duzenledigi-festivalde-salyangoz-yemegi-dagitildi-4549679

[2] https://tesbitler.com/2023/06/29/insan-bozmasi-bir-hayvan/




KISA KISA MESAJLAR

KISA KISA MESAJLAR

Yüz yıldır bu milletin manevi dünyasını etkileyen, ahireti için çalışmasının önünde badireler oluşturup kendiyle meşgul eden birçok sebepler olmuştur.

Korku, yasaklar, tehditler, keyfi kanun ve uygulamalar, siyaset, kaht-ı rical olan adam yetersizliği, hastalıklar,

Ve bütün bunların merkezine oturtturulan; ekonomik sıkıntı ile açlık korkusu ve terör.
Önemli bir rol oynayan açlık ve terör bir silah olarak tehdit unsuru yapılmış, bir ömür boyu kendisiyle meşgul etmiştir.
Kaybedilen asrın, kaybeden ve kayba uğrayan kayıp nesilleri olmuştur.
Bu bizde böyle olduğu gibi, dünya da büyük bir manevi buhran ve kayıp içerisine sürüklenmiştir.
İnsanlık bir arayış içerisindedir.
Ancak insanlık maalesef kaybettiği değerlerini yanlış yerlerde aramıştır.
Yanlış tedavi yöntemi uygulanmış, yanlış ilaçlar kullanmıştır.
Batının madde-perest aklıyla hareket edilmiş, doğunun maneviyatının kaynağı olan kalbi yaralanıp, ihmal edilmiştir.
İnsanlık aslına dönmeli, fabrika ayarlarını güncellemeli, kaybettiği kalb ve aklını yerine koymalıdır.

%%%%%%%%%%%%  

İman etmeyle etmeme arasındaki fark, birinde sanatla beraber sanatkâr ve yaratıcı da araştırılırken, diğerinde sanat incelenip, sanatın arkasındaki sanatkâr araştırılmamaktadır.

Ne gariptir değil mi?

Bir insanın yaptığı harika sanata bakanlar; Bunu kim yatı diye sorar ve sorgularlarken, Allah’ın kâinatta yarattığı sanata bakarak sorgulanmadığı gibi, inkara da gidilir.

Cehalet ancak bu kadar olur?

-Dünya istese de istemese de eninde sonunda akıl ve kalbin beraber hareket edeceği noktaya gidecek ve bunu yakalayacaktır.

Ne batının aklı esas alıp kalbi ve alanını inkâr etmesini devam ettirecek ve ne de doğunun sadece kalbi esas alıp aklı devre dışı bırakmasını kabul etmeyecektir.

İlmen ve aklen, dinen ve kalben bu ittifak olacaktır.

%%%%%%%%%

Sanat sanat içindir zihniyetinin ürünleri.

Askeri, Polisi, çocuk, vatandaş demeden öldüren katil başını savunan kişiye sözde sanatçı adına destek ver, öyle mi?

Bu ne insanlıkla ne vicdanla, ne sanatla, ne anlayış ve ne de inançla bağı olmayan başı boşluktur.

Tıpkı cemil Meriç.in dediği gibi, bizdeki aydınlar din düşmanı değil, İslamiyet düşmanıdırlar.

Çünkü PKK’nın temeli komünist, sosyalist zihniyet üzerine bina edilmiştir. 

-Yani sanat toplum için veya toplumun değerleri düşünülerek yapılıyor değil.

İş olsun, adı da sanat olsun.
Dostlar alışverişte görsün.
Oysa gerçek sanat havai ve basit değil, ağırlığı olup, toplumun geneline düşündürücü mesajlar verendir.
Bizdeki sanat diye ortaya konulan göbek altı, anlık, güldürü odaklı, sokak ağzı, kabadayı kılıklı, insan kılıflı.

%%%%%%%%%%%% 

Can boğazdan geçtiği gibi, boğazdan da çıkmaktadır.

Ne ararsan bulunur, derde devâdan gayrı. (Râgıb Paşa)

Misali hayatımızı sürdüreceğimiz şeyler, hayatımızı tehdit etmektedir.

-Almanya’da Covid-19 aşılarının yol açtığı ağır yan etkiler nedeniyle mahkemeye başvuran 301 kişiye her ay ömür boyu tazminat ödenmesine başlandığı belirtildi.[1]

-130 yıllık ilaç şirketi iflasın eşiğinde. Aşırı doz nedeniyle 500 bin kişinin ölümünden sorumlu tutuluyor.[2]

%%%%%%%%

Öğreniyoruz, bedel ödeyerek. 

Temizleniyoruz, kirlenerek. 

Olgunlaşıyoruz, hamlıktan kurtularak.

Hamdım- piştim- yandım.

İslam’ın elbette bu zamanda terakkisi maddi terakkiyle orantılıdır.

Bunda ifrat ederek, manevi hizmetin önüne geçirilerek, menfi insanların eline koz vererek olmamalıdır.

Menzilin yeni Şeyhi verdiği on maddelik talimatla ticaret ve siyasetten uzak durmalarını tavsiye edip, ihmal ettikleri asli vazifelerine geri dönme gerektiğini beyan etti.[3]

İsabetli bir hareket.

– Bizdeki tarikat düşmanlığı; ya tarikatlardaki bu maddi hırs, siyaset hastalığı veya batıdaki tarikatlara kıyas edilip bu cehaletin ve İslam’a olan düşmanlığın bir ürünüdür.[4]

MEHMET ÖZÇELİK

01-08-2023

 

 

 

[1] https://www.msn.com/tr-tr/haber/other/her-ay-301-ki%C5%9Fiye-covid-19-a%C5%9F%C4%B1s%C4%B1-tazminat%C4%B1-%C3%B6deniyor/ar-AA19T4hi?ocid=entnewsntp&pc=EdgeStart&cvid=1d606e7e690742b9b25f825cb49b00d4&ei=31

https://www.youtube.com/watch?v=wR8TmB4TEKk

[2] https://www.tgrthaber.com.tr/ekonomi/130-yillik-ilac-sirketi-iflasin-esiginde-asiri-doz-nedeniyle-500-bin-kisinin-olumunden-sorumlu-tutuluyor-2898876

https://www.haber7.com/dunya/haber/3320367-dso-dunyaya-duyurdu-ele-gecirdilerbiyolojik-tehlike-altindayiz

[3] https://medyascope.tv/2023/07/26/uce-bolunen-menzilde-buyuk-ogul-saki-eroldan-muritlerine-talimat-dergahlarda-ticaret-ve-siyaset-konusmak-yasaktir/

[4] https://www.bbc.com/turkce/articles/cnk181dle2vo

 




DEVLET ZAAF GÖSTERMEMELİDİR

DEVLET ZAAF GÖSTERMEMELİDİR

 

Ortada büyük ve kirli bir oyun var ve de devam edip ettirilmektedir.Hepsi de yiyecekler üzerinde oynanıyor.Önce soğan patatesle başladı.Ve devamla diğer yiyeceklerle sürdürüldü.

Ve maalesef devam da etmektedir.Büyük çapta yollara, çöplere döküldü ve bunlar videoya çekilerek medya ortamında yayınlanarak, milletin nefretini kabarttı.Toplumsal nefret ve şiddeti arttırdı.Bu durum zincirleme olarak başta nefret ve şiddetleri doğurarak salgın hastalık gibi yayılmaya başladı.Bununla bir yandan devlet ve hükûmet nerede feryatlarıyla, diğer yandan hükûmet zafiyete düşürülerek alttan alta altı ve içi boşaltılmaya çalışılmaktadır.Devlet müdahalede ve hukuki işlem yapmada yetersiz ve güçsüz kaldı.Buda menfi insanlar için bir propaganda alanı açmış oldu.Oysa müdahale ile kimlerin yaptırdığı sorgulanabilir, yapanlar ise ağır hapis cezalarıyla beraber, vatandaşlıktan çıkarılabilir, gerekirse malına el konulabilir.Ecdadın yaptığı gibi pabucu dama atılmalı, esnaflıktan menedilmelidir.[1]
Çünkü bu milli servet ve kamu hakkıdır.En az 84 milyonun hakkıdır.-Hz. Adem ve Havva’nın cennetten çıkarılmasına sebep olan şeyin bir rivayete göre buğday olduğu ifade edilir.Yani nimet dediğimiz ve onun kaynağı olup, olmazsa olmazlardan olan ekmektir.

Aynı hataya bizler ve dünya düşmemelidir.

Buradan ihraca kadar gider.

Geldiğimiz yeri kaybettiğimiz gibi, elimizdekini de korumamış oluruz.
Devlet bu noktada yumruğunu göstermeli, zafiyete düşmemelidir.Kanunlar haksızlığa uğrayanları korumak içindir.Devlette zaafa düşerse vatandaş ne yapacaktır?Hakkını kim koruyup, kim savunacaktır.Allah korusun, herkes kendi hakkını birebir, hukuki yola baş vurmadan elde etmeye kalkarsa kaos, anarşi ve terör baş gösterir.Aç kurtlar gibi bekleyen dahilde ve hariçtekilerin ekmeğine yağ sürülmüş olur.

Acele edilmeli, geç kalınmamalıdır.

MEHMET ÖZÇELİK

31-07-2023

[1] https://tesbitler.com/2022/05/17/pabuclar-dama-atilmali/




TERĞİB VE TERHİB

TERĞİB VE TERHİB

Bu konuyu bir sohbet olarak ele almıştım.[1]

Fakat sürekli anlama amaçlı olmayıp,  tenkid amaçlı gündemde tutulduğundan tekrar bir makale olarak ele alma ihtiyacı duydum

Kuran-da Terğib ve Terhib ayetleri:

-Terğib Ayetleri (Özendirme):

“Kim iyilik yaparsa, kendi lehine yapar; kim de kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapar.” (Fussilet Suresi, 46)

“Allah, iyilik yapanları sever.” (Al-i İmran Suresi, 148)

“Allah, güzel davranmayı ve yakınlara yardım etmeyi emreder.” (Nahl Suresi, 90)

“Allah, adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder.” (Nahl Suresi, 90)

“Kötülüğü iyilikle sav. Baktın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile dost oluvermiş.” (Fussilet Suresi, 34)

“Ey iman edenler! Sabredin, sebat edin, birlik olun, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Al-i İmran Suresi, 200)

“Kim bir kötülük yaparsa ona karşılık misliyle ceza bulacaktır. Kim de bir iyilik yaparsa, ona da daha fazlası verilecektir.” (Rum Suresi, 39)

“Allah, iyilik yapanları sever.” (Bakara Suresi, 195)

“Kim Allah’a ve Resulü’ne itaat ederse, işte onlar Allah’ın lütfuna mazhar olanlardır.” (Nur Suresi, 52)

-Terhib Ayetleri (Caydırma):

“Allah, cimrilik edeni sevmez.” (Al-i İmran Suresi, 180)

“Allah, müminlere zulmedenleri sevmez.” (Al-i İmran Suresi, 57)

“Allah, hırsızları sevmez.” (Maide Suresi, 38)

“Allah, israf edenleri sevmez.” (A’raf Suresi, 31)

“Allah, yalan söyleyenleri sevmez.” (Zümer Suresi, 3)

“Ve Allah, zorba ve hainleri sevmez.” (Bakara Suresi, 205)

“Allah, yalan söyleyenleri sevmez.” (Zümer Suresi, 3)

Birkaç örneği verilen bu ayetler, insanlara doğru yolu öğretmek, iyi davranışları teşvik etmek ve kötü davranışlardan kaçınmayı caydırmak amacıyla kullanılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de daha birçok terğib ve terhib ayeti bulunmaktadır, bu listede sadece birkaç örnek verilmiştir.

Bu ayetler, insanlara iyilik yapma, adaletli olma, kötülükten kaçınma gibi değerleri özendirmek ve kötü davranışlardan caydırmak amacıyla kullanılmaktadır. 


***************

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) hayatı boyunca söylediği ve öğütlediği pek çok hadis vardır ve bu hadisler arasında terğib ve terhib (cesaretlendirme ve caydırma) niteliği taşıyanlar da bulunmaktadır. Aşağıda, terğib ve terhib özelliği taşıyan bazı hadis örneklerini bulabilirsiniz:

Terğib (Cesaretlendirme) Hadisleri:

“Sadaka vermek, Allah’ın gazabını söndürür ve ölümü geciktirir.” (Tirmizi)

“Oruçlu kimse, kendisine kötü söz söylendiğinde, ‘Ben oruçluyum’ desin.” (Buhari)

Terhib (Caydırma) Hadisleri:

“Zina eden bir erkek, zina eden bir kadınla evlenmez. İçki içen bir kişi de Allah’ın dinine bağlı bir kadınla evlenmez.” (Buhari)

************   

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) hayatı boyunca söylediği birçok hadis bulunmaktadır. Bu hadisler, Müslümanlar için rehber niteliğinde olan öğütler ve tavsiyeler içermektedir. Terğib ve terhib hadisleri ise, Müslümanların iyi davranışları teşvik etmek ve kötü davranışlardan kaçınmalarını sağlamak amacıyla söylenen hadislerdir.

Terğib hadisleri, insanları iyi davranışlara teşvik etmek için kullanılan hadislerdir. Örneğin, Peygamberimiz bir hadisinde, “Gülümseme sadakadır” buyurmuştur. Bu hadis, insanların başkalarına karşı nazik ve güler yüzlü olmalarını teşvik etmektedir. Benzer şekilde, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisi, insanları komşularına yardım etmeye teşvik etmektedir.

Terhib hadisleri ise, insanları kötü davranışlardan kaçınmaları konusunda uyarıcı niteliktedir. Örneğin, “Lisanınızı belalardan koruyun” hadisi, insanları kötü sözlerden kaçınmaya ve dikkatli konuşmaya teşvik etmektedir. “Kendinize zarar vermeyin, başkalarına zarar vermeyin” hadisi ise, insanları hem kendilerine hem de başkalarına zarar vermekten kaçınmaya teşvik etmektedir.

Terğib ve terhib hadisleri, Müslümanların hem kişisel gelişimlerine katkıda bulunmak hem de toplumda daha iyi bir yaşam sürdürmek için rehberlik etmektedir. Müslümanlar, bu hadisleri örnek alarak güzel ahlakı yaşamaya çalışmalı ve toplumda olumlu bir etki bırakmalıdır.

****************      

Terğib ve Terhib ayet ve hadislerinin hikmet yönleri nelerdir?

Terğib ve terhib, İslam’ın temel öğretisi olan ahlaki ve davranışsal değerleri güçlendirmeyi ve teşvik etmeyi amaçlayan önemli kavramlardır. Ayetler ve hadislerin terğib ve terhib yönleri, Müslümanların güzel ahlak sahibi olmalarına ve doğru davranışlara yönlendirilmelerine yardımcı olur. İşte terğib ve terhib kavramlarının hikmet yönleri:

Terğib’in Hikmet Yönleri:

Cesaretlendirme: Terğib, Müslümanları iyilik yapmaya, hayırlı işlerde bulunmaya ve ibadetleri yerine getirmeye teşvik eder. Bu şekilde, toplumda daha fazla hayır işlenir ve insanlar arasında daha fazla dayanışma ve merhamet oluşur.

Sevap ve mükafat bilincini arttırma: Terğib, Müslümanların Allah’ın rızasını kazanmak için çaba göstermelerine yardımcı olur. İyiliklerin sevaplandırılacağı bilinci, kişilerin Allah’a daha yakın olma arzusunu artırır ve doğru yolda ilerlemelerine vesile olur.

Güzel ahlakın teşvik edilmesi: Terğib, güzel ahlakın önemini vurgular ve kişileri doğruluk, sabır, hoşgörü gibi erdemli davranışlara yönlendirir. Böylece toplumda daha güvenilir, saygın ve barış içinde bir yaşam sürülmesi sağlanır.

Toplumsal düzen ve huzurun sağlanması: Terğib, toplumda adaletin ve dürüstlüğün yaygınlaşmasına katkıda bulunur. İnsanlar arasında sevgi, saygı ve empati temelinde oluşturulan bir toplum düzeni, huzur ve barışın temelini oluşturur.

Terhib’in Hikmet Yönleri:

Caydırma ve engelleme: Terhib, kötü davranışlardan kaçınmayı ve haram işlerden uzak durmayı teşvik eder. Toplumda kötü alışkanlıkların ve zararlı davranışların azalmasına yardımcı olur.

Kötü sonuçları hatırlatma: Terhib, günah işlemenin ve haramlara bulaşmanın sonuçlarını hatırlatarak kişileri yanlış yoldan döndürmeye çalışır. Böylece insanlar, dünya ve ahirette karşılaşabilecekleri olumsuz sonuçları düşünerek kötü davranışlardan uzak dururlar.

İmtihan ve sınama: Terhib, insanları Allah’ın emirlerine uyma konusunda bir sınav olarak görür. Kötü davranışlarından vazgeçmeyen ve haramlardan uzak durmayan kişiler, günahlarına göre ceza veya sorumlulukla karşı karşıya kalabilirler.

Toplumsal düzensizlik ve zararın önlenmesi: Terhib, toplumsal düzensizliğin ve zararın yayılmasını engeller. Zararlı davranışlar toplumda yaygınlaştığında, huzur ve güven ortamı azalır ve toplum bütünlüğü zedelenir.

Terğib ve terhib, İslam’ın temel prensipleri olan adalet, merhamet, doğruluk ve dürüstlük gibi değerleri güçlendirir ve toplumsal düzenin korunmasına yardımcı olur. Bu kavramlar, insanları dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştıracak doğru yola yönlendirir ve kötülüklerin yayılmasını engelleyerek toplumsal refahın artmasına katkı sağlar.

-Kur’an ve Hadislerde yapılan teşvik ve sakındırma amaçlı ayet ve hadisler insanları bir yandan iyiliğe teşvik edip ödüllendirirken, diğer yandan da kötülüklerden ve kötülük yollarını kapatarak sakındırmaktadır.

Bu alanda bende de mevcut olan Arapça 4 ciltlik ve aynı zamanda Türkçeye de tercüme edilmiş eser mevcuttur.

Bu hakikatleri anlamayıp ve de anlamaya çalışmayıp Ayetleri ve Hadisleri tartışmaya açan zihniyet, hastalıklı bir zihniyettir.
Ezeli kitap ve hitap tartışılmaz, anlamaya, tezekkür ve tefekkür etmeye, müzakere edip araştırmaya çalışılır.
Hem sen kimsin ki Allah’ın ayetlerini tartışmaya açıyorsun?
Üç kuruşluk bilgin ve savrulmusluğunla haddine mi ileri geri konuşmaya, uydurup saçmalamaya!
Anlamaya yönelik ehliyle, mesnetli fikir teatisinde bulunmak elbette ilim ve ibadettir.
Hakkı aramak, suyu bulandırıp da fitneye vesile olmamak şartıyla.
Yoksa insanların kokmuş ve kokuşmuş heveslerine uymaz ve uydurulamaz .
Önce hadisleri tartışmaya açıp ve inkar edenler, bugünde ayetleri tartışmaya açıp inkar yolunu gitmektedirler.
Bu tıpkı, utanmadıktan sonra dilediğini yapacak olan kişinin durumu gibi, Kuran-ı Kerim’e karşı pervasızca bir çıkıştır .
Haddini bilmezlik ve yetkisizliktir.

Bu konuyu ve hikmet cihetlerini Bediüzzaman bazı misaller vererek çok mantıki bir şekilde izah etmektedir. Kısa bir bölümünde;

Mesâil-i imâniyeden bir kısmın netâici, şu mukayyed ve dar âleme bakar, diğer bir kısmı geniş ve mutlak olan âlem-i âhirete bakar. Amellerin fazîlet ve sevâbına dâir ehâdîs-i şerifenin bir kısmı, terğib ve terhibe münâsip bir tesir vermek için, belâgatlı bir üslûbda geldiğinden, dikkatsiz insanlar onları mübâlâğalı zannetmişler. Halbuki, bütün onlar ayn-ı hak ve mahz-ı hakikat olduklarından, mücâzefe ve mübâlâğa, içlerinde yoktur.[2]

MEHMET ÖZÇELİK

30-07-2023

[1] Tesbitler – islam bilgi arşivi » Blog Archive » 81-TERĞİB VE TERHİB HAKİKATI

[2] Sözler.24. Söz.311. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/sozler/yirmi-dorduncu-soz/311




İÇTEKİ VE İÇİMİZDEKİ FİTNENİN ADI GELENEK

İÇTEKİ VE İÇİMİZDEKİ FİTNENİN ADI GELENEK

Bir söz vardır; şeytanı taşlamaktan, Rahmanı tesbih etmeye vakit kalmadı.

Şerri defetmekten hayrı celbe vakit kalmadı.
Kötü mü oldu?
Elbette tam da kötü oldu, denmez.
Zira mecelle kuralı, def’i şer, celb-i nef’a racihdir. Yani; Kötülüğü defedip kaldırmak faydalı işten önce gelir.
Hakikatlerin zuhuruna ve araştırıp öğrenmeye vesile oldu.
Maalesef adet oldu;
Aklım almıyor, bunlar gelenek, Kuran bana yeter, Muhammed’de bizim gibi insan, sahabe ne kadar güvenilir ve her önüne geleni inkâr ile reformist bir düşünce, kısır bir yol, 1400 senelik açık ve net, ittifak edilip gelinmiş ana yolu kapatarak, tali yollarla İslamiyet’i Hristiyanlığa benzetme cehaleti.

-Ve de en büyük ve de en dehşetli fitne gelenek yaftasıyla sürdürülmektedir.
İslam’a bilinçli bilinçsiz pervasızca menfi ve yanlış olan şeyleri gelenek kılıfına sararak tüm İslamiyet lekelemeye çalışılmaktadır.
Çok rahatlıkla gelenek bahane edilerek 1400 yıllık İslami birikim silinip devre dışı bırakılmaktadır.
İslam’ın Edille-i Şer’iyye denilen dört delili olan; kitap, sünnet, icma-i ümmet ve kıyas kabul edilmemektedir.
Zaten hadisleri reddeden bu hastalıklı zihniyet, kuranın içini boşaltarak, yerine kendileri kısır mana ve yorumlarla içini doldurmaya, daha doğrusu boşaltmaya çalışmaktadırlar.
Bir hüküm olarak, ümmetin 1400 yıldır dini yanlış anlayıp uyguladığını söylemektedirler.
Kendilerince bir reform yaparak, yeni bir anlayış getirmeye çalışmaktadırlar.
Hristiyanlıktaki Protestan’la başlayan reform faaliyetleri gibi.
Yani hak din batıl ve muharref olan Hristiyanlığa kıyas edilmektedir.[1]

***********

Dinin tahrip ve tahrifi yine içimizden, az ve azınlıklarda olsa ilahiyat ve diyanet camiasından gelmektedir. Sürekli ihtilaf noktalarının körüklenmesi, ecdat ile bağlantı koparılırken, geçmişten beri süre gelip yaşanan dine gelenek deyip, kesip atarak geçmiş ile olan köprü ve bağlar koparılmaya çalışılmaktadır.

-Bazen insan bir hakkı söylerken batılıda altında gizler ve adeta yutturmaya çalışır.

Şeytani bir değişebilirlik ile.
Mesela Allah ve meleklerinin Peygamberimize salat edip, sizlerde ona salat edin diye emrettiği halde,[2] salatın Allah’ın resulüne destek manasını alıp, adeta bir mahzuru varmış gibi Peygamberimize salavat getirilmesini reddeder.
Hakkın bir cihetini tutup, diğer cihetini iptal etmekle batıla hizmet etmiş olur.

***************  

Bu ihtilafları yapanların genelde ya yetersizliklerinden ya hazmedemeyişlerinden veya kendilerine bir konum kazandırma hayalinden kaynaklanmaktadır.

Özellikle aklıma yatmıyor, bu hadisten şüpheliyim savunmalarının savrulmuşluğuna gidiliyor.
Evvela o aklın akıl olması, yeterli olması, başka akıllara ihtiyaç duymaması lazım.
Veya hadisi reddetmeden önce, gerekirse tüm dünyayı gezip araştırdıktan sonra o hadisi bir nebze kabul etmeyebilirsin.
Haddi aşıp umumun kabulünü reddetmeden.
Yani haddini bilmek gerek.

Bir de Hadis-i Kutsi’de buyurulan; “Her kim, söylemediğim şeyleri bana isnâd ederse Cehennem ’deki yerine hazırlansın!”[3]

Aynen bunun gibi de; Kim ki Peygamberimiz bir sözü söylediği halde, söylememiştir derse, cehennemdeki yerine hazırlansın, diyebiliriz.
Dini ilimlerde bir yandan yetersiz kalırken, maalesef öbür taraftan dinde hüküm vermeye çalışılmaktadır.
Eskiden hadislerde görülen bir zafiyet sadece ona has kalır, umuma teşmil edilmezdi.

Şimdi ise bir hadisteki zafiyet ile bütün hadislere şaibeli bakılmaktadır.
Toptan reddiyecilik ve kolaycılığa gidilmektedir.
Oysa bir kaç hadisteki zafiyet, dinin tümüne teşmil edilip, şüpheyle bakılamaz.
Aslında bütün problem anlamamak, anlayamamak, anlamak istememek ve hikmetini düşünmemek gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır.
Hadisler veya din kimsenin keyfine göre şekillenmez ve şekillendirilemez.
Aslında hadisleri inkar edenler bin dört yüz yıldır inşa edilen dinin binasını tahrip ve tahrif ederek, yerine kendi kafalarından dini ikame etmeye çalışmaktadırlar.
Bizi birleştirip bağlayan bağlar koparılmaya çalışılmaktadır.
Hele birde halkın bağlandığı ve incelen dini bağları koparmaktır.
Ne hazindir ki; kendisini hesaba çekemeyen, çocuğunu sorgulayamaz kimselerin çok rahat ve cesurane hadisleri ve dini sorgulamasıdır.

***************  

Yeni modernistlerin Müslümanları genel değerlendirmede reddettikleri gerekçe, onların gelecekten günümüze gelenekçi olmaları, geleneği takip etmeleri, geleneğin dışına çıkmaması olmuştur.

Oysa o gelenek denilen yol, icma’ ve ittifak edilen ana yoldur.
Neden çıkıp da tali olan yola girsin ki?
Adeta önce anayolda ve umumi caddeden çık ve öğle değerlendir, der gibi bir tavra girilmektedir.
Oysa herkesin büyük bir alim olup, Kuranı bütün yönleriyle öğrenip yaşama imkanı olmayacağından; bu noktada istikametini muhafaza etmiş, ehli sünnetin vasatını muhafaza edip yolundan gitmiş olması, diğeri ise kafasına göre yol açıp, istikameti muhafaza edemeyen, hem sapmış hem de sapıtmış, velev alimde olsa ondan daha üstün, değerli, dengeli ve istikametlidir.
Hak-perest insan hakkı arar.
Hak benim, sadece benim gittiğim yoldur, demez.
Sahabe belki de Kuranın bir veya bir kaç ayeti kendi hakkında inmişte olabilir, buna rağmen dini ve dini meseleleri Kurandan birebir değil, Resulullah’tan almış ve öğrenmiştir.
Kuran bana yeter dememiştir.
Bu bütün asırlar için geçerli olup, vahyin birinci muhatabının Peygamberimiz olması sebebiyle, dini ondan alır ve ondan öğrenir ve de uygularız.
Buna ek olarak sahabe sonraki dönemlerde onu ölçü alanları da referans alır ve delil olarak gösteririz.
“Şunu iyi biliniz ki, bana Kur’an-ı Ke­rim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir. (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltu­ğuna kurulan tok bir adamın ‘Size (Hz. Peygamberin sünneti / hadisleri değil) sadece şu Kur’an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diye­ceği (günler) yakındır…”
“Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaştığında -koltuğuna yaslanmış bir hâlde- ‘bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken)’ bulmayayım.”[4]
Bundandır ki, adam ben müfessir değilim diyor ancak bir çok müfessiri inkar edip reddediyor.
Onları kutsamayın diyor ancak kendisini ve kendi görüşlerini kutsuyor.
48 tane meal hiç biri doğru değil, benim ki doğru diyor.
Hepsi Kuranın yorumuna dayalı deyip kabul etmezken, kendisini Kuran yerine koyarak, kendi yorumunu ve anlayışını Kurandan sayıyor.
Gel sen buna ne diyeceksin?
Elbette bu sukuta karşı yapılacak olan en iyi cevap sükuttur.

***********   

Hakikate giden veya hakikate gittiğini iddia edenlerin diğerlerini reddetmelerindeki sebeplerden birkaçı sudur;

O benim gittiğim yoldan gitmiyor.
Ben kestirmeden yürüyerek gidiyorum, o gitmiyor, gibi söylemler ve düşüncelerle;
Başkasının arabayla, bisikletle hatta uçakla farklı yollardan gittiğini görmeyip, düşünmeyecek o yolları inkara gidiyor.
Oysa Allah’a giden yollar mahlukatın nefesleri sayısıncadır.
Her yol Ona çıkar.
Yeter ki gitmeyi bilsin, yoldan ve raydan çıkmasın.
Yalnız hak benim yolum ve mesleğim demesin.
Mesleğinin en güzel olma iddiasında da bulunabilir, yeter ki başkasının iptal ve butlanına gitmesin.

Hasta asrın, hastalıklı, yaralı, özürlü insanlarıyız.

Oda müzmin hastalıklar.

Allah şifa versin.

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

[1] Bak. https://kulliyat.risaleinurenstitusu.org/mektubat/yirmi-dokuzuncu-mektub/419

[2] Ahzâb Suresi 56. Ayet.

[3] Buhârî, İlim, 38.

[4] Tirmizî, bu hadisin hasen-sahih olduğunu belirtmiştir. (bk. Tirmizi, İlim,10.




VARLIKLAR ELENİYOR

VARLIKLAR ELENİYOR

 

Önce toprakta ve topraktan.
Sonra gıdadan ve gıdalardan.
Sonra mideden ve vücuttan.
Sonra bel ve kaburga kemikleri arasından atılan sperm, meni ve bir damla sudan.
Sonra imtihanla insanların içinden.
Sonra mahşerdeki hesaptan.
En sonra da sırattan geçerek cennet ve cehennem olarak tezahür eden bir sona varıyor.
Bir yolcu olan insanın yolculuk serüveni böyle noktalanıyor.
Her şey aslına rücu ediyor.
Birçok elekten elendikten sonra.
Hamdım. Piştim. Yandım.


“Hayat, bu kâinatın tezgâh-ı âzamında öyle bir istihale makinesidir ki, mütemadiyen, her tarafta tasfiye yapıyor, temizlendiriyor, terakki veriyor, nurlandırıyor. Ve zerrat kafilelerine güya hayatın yuvası olan her ceset, o zerrelere vazife görmek, nurlanmak, talimat yapmak için bir misafirhane, bir mektep, bir kışladır. Adeta Zât-ı Hayy ve Muhyî, bu makine-i hayat vasıtasıyla, bu karanlıklı ve fâni ve süflî olan âlem-i dünyayı lâtifleştiriyor, ışıklandırıyor, bir nevi beka veriyor, bâki bir âleme gitmeye hazırlattırıyor.”[1]

“Evet, şu muntazam kâinat ve şu azametli, gâyet büyük fabrika, bütün mevcudâtiyle hummâlı bir faâliyet içinde mütemâdiyen çalışmasıyla beraber, kâinatın her tarafını ter temiz tutan, kirli ve bulaşık maddelerden, lüzumsuz olarak hiçbir tarafta hiçbir şey bulundurmayan, şu azametli seyyârâttan tut, tâ zerrâta kadar her mevcud, Kuddûs-ü Âzamdan gelen emirlere müheyyâ ve münkâd olarak gâyet faal ve gâyet hârika bir istihâle makinesi haline getirilmekle, şu azametli kâinat ve bütün unsurları baştan başa Cennetnümûn güzellikleriyle, kendilerini enzâr-ı âleme arz ediyorlar.”[2]

“kâinata serpilmiş katarat ve lemeat-ı hayatın dahi muhassalı bir hayat-ı umumiye var olmak gerektir. Hayat varsa ruh da vardır. Öteki gibi müntehâ-i ruh bir mebde-i ruhun cilve-i feyzidir. O mebde-i ruh dahi, hayat-ı ezeliyenin tecellîsidir ki, lisan-ı tasavvufta “hayat-ı sâriye” tesmiye ederler.”[3]

 

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

[1] Lemalar. Bediüzzaman. 323.

[2] Bediüzzaman. Lema. 1. Nükte.

[3] Sünuhat. Bediüzzaman. 25.




BOZUK YAPININ AKİBETİ

BOZUK YAPININ AKİBETİ

Bir telefon ki çalışmıyor ne arıyor ve ne de aranıyor.

İnternete bağlanmıyor.
Veya bir bilgisayar ki, harf karakterleri bozuk, programlar çalışmıyor.
Problemleri arttırabilirsiniz.
İnsafla davranmak ve konuşmak gerek.
Böyle bir aleti ne yaparsınız?
Hemen atıp kıracağınızı söylersiniz, değil mi?
Peki kendisine ebedi bir cennet verilecek olan bir insan aynen o görevini yapmayan bozuk alet gibi, yaratılışının gayesini yerine getirmeyen, kullukta bulunmayan ve bir çok temel özellikleri bulunmayan insan içinde; bir şey olmaz, önemli değil, Allah affeder, korunmasına devam edilsin, cehennem çöplüğüne atılmasın ve birde ebedi bir cennetle ödüllendirilsin?
Reva mı?
Mantıklı ve adaletli mi?
Vicdan kabul etmeyecek hatta feryat edecektir.

Kim tevfik isterse, âdetullah ve hilkat ve fıtrat ile âşinalık etmek ve dostluk etmek gerektir. Yoksa, fıtrat tevfiksizlikle bir cevab-ı red verecektir. Cereyan-ı umumî ise, muhalif harekette bulunanları adem-âbâd hiçahiçe atacaktır.”[1]

“Küfür, mânevi bir cehennemin çekirdeği olduğunu İkinci Sözde ve Sekizinci Sözde ve başka Sözlerde ispat edildiği gibi, maddî bir cehennem dahi onun meyvesidir. Cehenneme duhulüne sebep olduğu gibi, Cehennemin vücuduna dahi sebeptir. Zira küçük bir hâkim, küçük bir izzet, küçük bir gayret, küçük bir celâli bulunsa; bir edepsiz ona dese, “Beni tedip etmezsin ve edemezsin”; herhalde, o yerde hapishane yoksa da, onun için bir hapishane icad edecek, onu içine atacaktır. Halbuki, kâfir, Cehennemi inkârla, nihayetsiz gayret ve izzet ve celâl sahibi ve gayet büyük bir zatı tekzip ve tâciz ediyor, yalancılıkla ve aczle itham ediyor, izzetine şiddetle dokunuyor, celâline serkeşâne ilişiyor. Elbette, farz-ı muhal olarak, Cehennemin hiçbir sebeb-i vücudu bulunmazsa, o derece tekzip ve tâcizi tazammun eden küfür için Cehennemi halk edecek, o kâfiri içine atacaktır.”[2]

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

 

[1] Muhakemat.Bediüzzaman.136.

[2] Barla Lahikası. Bediüzzaman.153.




NEDİR BU YA RABBİ

NEDİR BU YA RABBİ

Nedir bu ya rabbi.

Adamlar yakalanıyor.
Çok güzel.
Fakat trilyon ve katrilyonları dolandırdıktan sonra.
Bu nasıl rahatlık.
İlaç sektöründe trilyon, katrilyon.
Gıda, araç alım satım, ev alım, satım ve kirada çok rahat keyfi uygulamalar.
Sorumsuzca, ahlaksızca bu meydanlarda ve içimizde kolay hareket edilip, isteyen bu kadar kolay dolandırıp, haksız kazanç yapabiliyorsa, ya çivilerde ya da çiviyi çakanlarda, buna müsaade edenlerde ve de çivilerin gevşekliği ve çıkmışlığı var.
Cezalar caydırmayıp, teşvik edip önünü mu açıyor?
Bilinen bir çok uygulamadan biri olarak, kış girince adam kışı sıcak bir ortamda geçirmek için, kışlık suç işliyor.
Ben ta 1987 yılında hapishaneye ders vermeye gittiğimde, ilk hafta bir daha hırsızlık yapmayacaklarına dair söz veren 4 hırsız, bir hafta sonra çıkınca soyacakları marketin planını yapmakta oldukları ortaya çıktıydı.

Yıllar sonra haberlerde 40 yaşında birinin 37 dosyasının haberi verilmişti.

Aman Allahım! Bunlar doğar doğmaz mı hırsızlığa başlıyorlar?
Cezalar masumları ve mazlumları korumaya yönelik olmalıdır.
Olmuyorsa aksi takdirde o zulme ortak olunmuş olur.

-Bir kıssa:

Herkes çaldığını getirsin.

Rivayete göre Şam valisi Esat Paşa sıfırı tüketir ve hazine boşalır. Büyük sıkıntıya düşer.
Danışmanları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder. Bu tavsiye üzerine Esat Paşa danışmanlarına Böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz? der

“Elli veya atmış kese altın elde ederiz” derler. Bunun üzerine Esat Paşa “Bu insanlar zaten zar zor ayakta duruyor. Bu vergiyi nasıl ödeyecekler?” diye sorar. “Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar Paşam” diye cevap verirler.

Esat Paşa “Ben bu meblağı daha güzel bir yöntemle elde etsem nasıl olur?” diye sorar. Danışmanları sessizliğe bürünür. Ertesi gün Paşa müftüye bir davet göndererek gece gizlice buluşalım der. Müftü gece paşanın yanına gelir.

Paşa “Müftü Efendi! Bize ulaşan bilgilere göre özel hayatında şeriata aykırı davranıyor ve evinde gizlice içki içiyormuşsun. Bu durumu İstanbul’a bildirmem gerek. Ancak önceden seni haberdar edeyim dedim” der.
Bunu duyan müftü efendi paşaya yalvarmaya başlar.

İstanbul’a haber vermemesi için paşaya 1000 mecidiye vermeyi teklif eder. Paşa kabul etmez. Müftü iki katını teklif eder. Paşa yine kabul etmez. Sonunda 6 bin mecidiyede anlaşırlar. Sonraki gün Esat Paşa Kadı efendiyi davet eder.

“Kadı Efendi! Rüşvet aldığın ve makamını şahsi menfaatin için kullandığına dair güvenilir kaynaklardan elimize bilgi ulaştı” der.
Bu sefer Kadı Efendi paşaya yalvarmaya başlar. “Aman efendim beni görevimden almayın, insanlara rezil olurum” diyerek müftü efendi gibi Esat Paşa ile pazarlığa başlar. Kadı ile de 6 bin mecidiyede anlaşırlar. Sonra sırasıyla defterdar, karakol komutanı, esnaf ağası ve büyük zenginleri tek tek davet eder. Bu operasyonun sonunda Esat Paşa tam 200 kese mecidiye altını toplar.

Arkasından danışmanlarını çağırır “Şam halkına vergi koyduğumu falan duydunuz mu?” diye sorar. “Hayır paşam duymadık” derler. “Bakın hiçbir vergi koymamama rağmen 50 yerine 200 kese mecidiye altını topladım” der.
“Bunu nasıl yaptınız Paşam?”
diye sorduklarında “Kuzuların derilerini yüzmektense koçların yünlerini kırkmak daha iyidir” der.

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

 




TEHLİKE İÇTE

TEHLİKE İÇTE

 

Bu zamanda en büyük problem harici ve hariçten değil, dahili ve dahilden gelmektedir.

İster vatanın tehlikede olması olsun, isterse de dinin korunması ve anlaşılıp anlatılması olsun en büyük tehlike içten gelen tehlikedir.
Vatanın 15 Temmuz’da içten bombalama ile tehlikeye girmesi gibi…

Bu korkumu ve tedirginliğimi tehlikenin geçmediğini söyleyerek yazmıştım.[1]

“15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen terör örgütü FETÖ’nün hain darbe girişiminin 7. yılında, eski Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, tarihi geceyi ilk kez anlattı. Akar, “Biz tepki gösterince emir subayım silah doğrulttu. Büyük bir hiddetle ‘sık ulan şerefsiz’ diye bağırdım. Ellerine sert bir şeyle bayıltmaya çalıştılar, ona tepki gösterdik. Bizi alıp helikoptere bindirdiler, nereye götürdüklerini söylemediler. Daha sonra ben oranın Akıncı Üssü olduğunu öğrendim. Helikopterde sağa sola tekme attık. Orada gelip ‘Biz darbe yapıyoruz, ülkeyi kurtaracağız. İsterseniz sizi hocamızla görüştürebiliriz’ dediler, reddettik.” dedi.”[2]


-Hala mankurtlaşan, içindeki bulanıklık sebebiyle gelgit yaşayanlar var.
İster cehalet deyin ister ahmaklık.
İster menfaat deyin, ister ihanet.
Hala büyük çapta ders alınmamış ve bunu geleceğe taşıyacak tehlikeli bir güruh mevcut.

– “Toplanan kurban paralarının neden hepsiyle kurban kesilmediğini sorduğumda Bedirhan abi ‘Kurban vaciptir fakat cihat farzdır. Biz şu an cihattayız büyük bir zorluk içerisindeyiz.’ dedi.”

….Yurt dışında kesilmesi için verilen kurban paraları ise 2018’den beri yurtdışına gönderilmez kurban da kesilmez. Bedirhan Abi sohbette ‘Kardeşlerden toplanan kurbanlar Hoca efendinin inayetinde alınmış ve kabul edilmiştir. Kardeşlerin kurbanları kesilmiş hükmündedir. İbrahim peygamberin kurbanı gibi büyük sevap verilmiştir. Kardeşlerin niyetleri halis ve kabuldür.’ diyerek toplanan paraların hizmetin ihtiyaçları için kullanılmasına cevaz verilmiştir hükmünü uygulamaktadır.”[3]

-Haşhaşilerden pek farklı bir uygulama yok.
Sistem aynı.
Meşru hedefe varmak için her gayri meşru yol mübahtır.
Mankurtlaşanlar.
Mutlak itaat.
Körleşen duygular.
Sihir- meshur (sihirlenmiş).
Hasan Sabbahın vadedilen cennetleri.
Uyuşmuş duygular.
Devam eden uyuşturucu etkisi.
Kıtmirleşen hayatlar.
Kainat imamı ve kainatın imamının cemaatleri.
Para, makam, Madde, uyuşturucu, fuhuş ve terör girdabı.

– “Bunlar başka bir kişiliğe bürünüyorlar, mankurtlaşıyorlar. Genelkurmay karargahında bir amiral vardı. Onun daire başkanı ile konuşurken çok naif, bu nasıl asker olmuş, çok kibar, bundan asker olur mu diye şakalaştım. Darbe gecesi Genelkurmay karargahına giren halktan genç bir çocuğu kafasından vuruyor, kanlar akıyor, ayağıyla tekmeliyor bu aynı kişi, amiral. Bir ekibi Akıncı’ya, bir ekibi Genelkurmay’a yolladım. Çok uğraş verdik. Bir kısmı teslim oldu, bir kısmı kaçtı. Genelkurmay’da kamera kayıtlarına el koydum. Çoğunu imha etmişler. Dış kameraları unutmuşlar. Onları aldım. Bir aylık zamanımız geçti. Kamera kayıtlarına baktığımızda 17 Temmuz’da darbede silahıyla etkin rol oynayan subayların pazartesi günü üniformalarını giymiş, traşlarını olmuş, hiçbir şey olmamış gibi mesaiye geldiğini gördüm.

Bazı kamera kayıtlarında aktif rol oynayanları, Genelkurmay karargahı ve Özel kuvvetlerde. Bunlarla mülakat yaptım. Yanıma da en az 2 personel alarak. Ondan sonra savcı, polis geldi. Kamera kayıtlarında çok aktif, saldırgan olanlar diyor ki, ‘Yine olsun yine yaparım’ diyordu. Zihin yapısı bu…”( Zekai Aksakal)[4]

 

************* 

“Kerameti Batı Cephesinde arayanların önde gelen ismi ve CIA iltisaklı FETÖ’cü Enver Altaylı’nın kadim dostu Taha Akyol ne diyordu:

“Üst Akıl, Dış Güçler ve Paralel Yapı gibi laflar komplo teorisidir!”[5]

-Bu milletin darbelerle, entrikalarla ağzı çok yandı.

Haklı olarak ayranı üfleyerek içmektedir.
Bu memlekette onca badireler anlatılmıştır olsa da tehlike hala geçmiş değil.
Oyun devam etmektedir.

– “ABD merkezli Chrest Vakfı tarafından fonlanan muhalif gazeteci Ruşen Çakır, CHP’den para aldığını itiraf etti:

CHP’nin reklam bütçesinden, 360 milyonda birini demeyeyim ama bayağı azını aldık.”[6]

-Bazı yazarlar günah çıkarıyor.

Bu iş bir basiret meselesidir.

Günaydın. 

Yüz yıllık bir partiyi, onun on defa yenilen başkanını hala tanımamış ve de tanıyamamışsan yazdığın yazılara maske tak. Gazeteciyim deme. Siyaset sahnesinden çekil, temiz alanlarda yaz.[7]

 

-Kaybeden nesiliz.
Daha açık ifadeyle, kaybettirilen nesilleriz

 

************

Türkiye’de 1970 yılından beri alevi-Sünni Savaşı’nın oluşturulmaya çalışılması için her türlü alt yapının ve üst yapının meydanda çalıştığına dikkat çekmiş, tehlikenin boyutlarının gittikçe büyütüldüğünü ifade etmiştim. Fitne ateşinin yakılmaya çalışıldığına dikkat çekmiştik.

Tıpkı Suriye’deki gibi. Hatta Suriye’dekinden daha da etkili olan bir durumun meydana getirilmeye çalışıldığını hatırlatmıştım.

Zira Suriye’de Eset %8 i oluştururken %92’e hâkim oldu. Ordu gibi devletin belli kademelerini eline geçirdi.

Bugün aynı durum bir partinin adı altında toplanmaktadır.

Devamlı bu tehlikeye dikkat çektim.[8]

-Aynı şekilde aynı zihniyet altında bu memlekete komünizm getirilmeye çalışıldı.

Buna bugün ikinci bir şah İsmail yönetimi gelirse yine aynı zihniyet eliyle gelecektir.[9]

 

-FETÖ firarisi Aytaç, Gülen’in, 2015’te Pensilvanya’daki örgüt kampına yerleşen Mehmet Değerli isimli örgüt üyesince “kandırıldığının ve darbeye ikna edildiğinin bizzat Osman Şimşek tarafından dile getirilmesinin” örgüte zarar vereceği değerlendirmesi yaptı.[10]

 

-Türkiye’nin yüz yıllık kavgalarının temelinde kimliklerdeki mensubiyet var.

Problemimizin büyüğü Fransızlarla değil, içimizdeki Fransızlarladır.

Problemimiz İngiltere ile değil, içimizdeki İngiliz muhipleriyledir.

Problemimiz İsrail’den önce, içimizdeki İsrail kan uyumu içerisinde olanlarladır.

 

-Evet tehlike dışta değil, içte ve içeridedir.

Buda karı koca güya öğretmen.

PKK’nın bitmeme nedenleri anlaşılıyor değil mi?

Bir yandan maddi destek, diğer yandan manevi şakşakçılar…[11]

 

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

[1] Tesbitler – islam bilgi arşivi » Blog Archive » ÇOK SEVİNEMEDİM-DURUM VAHİM

[2] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/eski-genelkurmay-baskani-hulusi-akar-15-temmuz-gecesi-yasadiklarini-anlatti-uzerime-silah-dogrulttu-sik-ulan-serefsiz-dedim-4545580

[3] https://www.aydinlik.com.tr/haber/yetis-ahmetin-feto-itiraflari-2-emniyetle-ayri-askerle-ayri-milli-egitimle-ayri-hattan-gorusuyor-404118

[4] https://m.haber7.com/guncel/haber/3339387-zekai-aksakalli-ilk-kez-detaylariyla-anlatti-omer-halisdemire-dedim-ki

[5] https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamer-korkmaz/derin-iliskiler-muthis-baglantilar-4548604#:~:text=Kerameti%20Bat%C4%B1%20Cephesinde,%C5%9Eubat%202015%2C%20H%C3%BCrriyet 9 Şubat 2015, Hürriyet.

[6] https://www.yenisafak.com/gundem/medyascopeun-kurucusu-rusen-cakirdan-chpden-para-aldik-itirafi-4548500

[7] https://www.yeniakit.com.tr/haber/en-buyuk-destekcisi-o-yazar-da-noktayi-koydu-kilicdaroglu-bitmistir-bu-kotu-bir-bitistir-1774439.html

https://www.yeniakit.com.tr/haber/ak-parti-kackini-ahmet-tasgetiren-de-sonunda-patladi-bu-is-bitmistir-deyip-tum-turkiyeye-duyurdu-1774502.html

[8] https://tesbitler.com/2023/04/07/ikinci-sah-ismail-olayi/
https://tesbitler.com/2022/08/17/meger-bitmemis/
https://tesbitler.com/2015/01/02/hedefteki-uc-devlet/
https://tesbitler.com/2023/04/15/ifsat-ekipleri-devrede/
https://tesbitler.com/index.php?s=ALEV%C4%B0
https://tesbitler.com/index.php?s=%C4%B0RAN

[9]https://www.haber7.com/yazarlar/zekeriya-say/3338072-chp-din-dusmani-degildir

[10] https://www.yenisafak.com/dunya/abddeki-teror-orgutu-uyeleri-birbirlerine-dustu-elebasi-gulenin-iadesinden-endiseliler-4548495

[11] https://www.yenisafak.com/foto-galeri/gundem/pkknin-yurt-disi-kasasi-dagittigi-paralar-banka-hesabina-yatiyormus-4547173

https://www.haber7.com/guncel/haber/3337113-90larin-karanliginda-puslu-bir-katliam-30-yil-once-basbaglarda-ne-oldu

 




KİLİTLİ VE KAPALI RUHLAR

KİLİTLİ VE KAPALI RUHLAR

Bu dünyaya gelen her bir ruh, beden hapishanesinde terbiye görür, ceset okulunda eğitimini yaparak tekrar geldiği ulvi alemlere uruç edip, tekâmül etmiş olarak yükselir.

Dünya ruhun tüm duygularla beraber talim yeridir.

Ancak bazı ruhlar vardır ki; kilitlidir.

Kapsam alanı dışındadır.

Aradığınız numaraya ulaşılamamaktadır.

Kasası var ancak virüslü olduğundan ve güncellenmediğinden dolayı hakikatlere kapalıdır.

Işık almaz. Karanlıktadır.

“Şüphesiz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır, ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde (haktan) nasıl dönersiniz!”[1]

**********  

İki asırdır ateist ve materyalist olan Marx tarafından ortaya atılan; Din afyondur, sözüyle din devreden çıkarılmış ve iki asırdır dünyaya ateizm ve materyalizm şırıngasıyla uyutucu ve uyuşturucu Afyon aşısı yapılmıştır.

Önce din devreden çıkarılmış, dinsizlik ve materyalizm din olarak toplumlara sunulmuştur.
Bugün dünyada ve İslam dünyasında sekülerizm yani dünyevileşme tüm değerleri alt üst ederek hücum etmektedir.
Bütün bunlar dinin yaftalanarak, toplumlara zehirli balın içirilmesiyle olmuştur.
Dünya hala bunun şokunda, üzerinden atamamış, dinle barışık bir hal almamıştır.
Dünya dinden kopmanın ve uzaklaşmanın buhranını yaşıyor.
1917 Rusya’daki aldığı komünizm yarasını da kapatmış değil.
Bu Asır yaralı ve hasta bir asırdır.
İnsanlık devamını ve ilacını başka yerlerde alıyor.
Çünkü dini ve inancı da yara aldı.
Bizde geçmişle bağlantılarımızı sağlayan köprüleri kaldırıp atan inkılap ve uygulamalar, batının materyalist yaklaşımlarıyla dinden uzaklaşması, insanlığı hem kendinden ve hem de değerlerinden uzaklaştırmış oldu.
İnsanlığın tekrar kurtuluşu ancak ve ancak dindedir ve din iledir.
Aslıyla bağını kurmaktan geçer.
Zira din hayatın hayatı, hem nuru hem esasıdır.

************  

En büyük kilitli ve kapalı ruhlar ise; Kuranın anlattığı ve Kuranda bahsedilen Nemrut, Buht-un Nasır, Fir’avn, Ebu Leheb ve zamanımıza kadar gelen hakikate kapalı nasipsizler gibi.

İşte onlardan Fir’avn;

Firavun, karısı Asiye’nin (r.a) Müslüman olduğunu duyunca, bir kasap çağırtıp emir verir:

-Haydi koyunu nasıl yüzüyorsan onun derisini de öyle yüz.
Kasap da firavunun emrini yerine getirir.
Melekler feryat edip sordular:
-Yâ Rabbi! Nasıl olur da sana îmân eden bu kadın, zalim Firavun’un o dayanılmaz işkencesine maruz kalıyor?
Allah Teâlâ buyurdu ki:
-O gerçekten bize kavuşmak istemiştir.
Nihayet Asiye (r.a) can vermeye başladı.
Tam o anda dudakları kımıldıyordu.
Allah her şeyi bildiği hâlde sırf Cebrâîl aleyhisselâmı da haberdar etmek için buyurdu ki:
-Onu dinle bakalım ne söylüyor?
Cebrâîl aleyhisselâm dinledi ve arzetti ki:
-Yâ Rabbi o senden sadece bir ev istiyor.
Melekler şaşırdılar ve aralarında şöyle konuştular:
“Zavallı pek ağır işkence gördü.Lâkin çok basit bir şey istedi.”
Allah Teâlâ Cebrâil aleyhisselâma tekrar emir verdi:
-Sor bakalım, bu evi nerede ve kimin yanında istiyor?
Cebrâîl aleyhisselâm sorup arzetti ki:
-Âsiye şu niyazda bulunuyor:
“Rabbim benim için Cennette seni sık sık görebileceğim bir ev yap!”
Melekler bunu duyunca şöyle konuştular:
-Bu gerçekten büyük bir dilektir. Çünkü o, Rabbinden muhabbet ülkesinin arsasında bir ev arzulamıştır.
Öte yandan Cenâb-ı Hak şöyle buyurdular:
-O istemeden önce ben ona evini hazırlamışım.Asiye can verirken de ona en ufak bir acı çektirmedim.
Çünkü o hâlde dahi “Allah! Allah!” diyordu.

MEHMET ÖZÇELİK

29-07-2023

 

[1] En’am.95.




VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR

VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR

 

Bu millet bugünlere geldiyse, vatanı ve vatan sevgisi sayesinde olmuştur.
VATAN sadece toprağı değil; altında yatan nice muhteremler ve üstünde gezip var olan nice mukaddesleri içerisinde barındırmaktadır.
Vatan, en önemlisi gelecektir, geleceğimizdir.
Örnek olarak, Suriyelilerin geleceklerini bitiren, vatanlarının olmayışı ve kaybıdır.
Vatan olmayınca ne olacak, ne yapılacak ve ne korunacaktır?
Her şeyi koruyan Vatan korunması olmazsa, korunması gerekenlerde korunamaz.
Vatanın kaybına sebep olmak ancak vatansızlık, Vatan sevginin olmaması ve köksüzlüktür.

Vatana ihanet edenlerde ancak ve ancak köksüz insanlardır.
Vatanın kaybı, kaybedecek bir şeyi olmayan değersiz biri için kolay bir kayıptır.
Vatan, ruhu taşıyan ceset gibidir.
Beden gidince, ruhta göçüp kayboluyor.
Vatan manayı taşıyan bir lafız, ruhu taşıyan bir cesettir.

Cennetten atılan bizler için bir kucak.
Cennetten gelenlere bir sığınaktır.
Asli vatandan gelip, yine tekrar asli vatana dönmek için arada bir köprü ve bir handır.
Geçici bir yar ve yarandır.
Bizden bir parça, bizim bedenimiz odur ve ondandır.
Ruhun evidir.

************

15 Temmuz bir kırılma noktasıdır.

Yeni bir devrin ve dönemin başlangıcıdır.Münafıkların nifak hareketinin sonu ve sonuncusudur.Yüz sene sonrada olsa bu milletin asaletini bir kere daha isbatıdır.Tehlike geçti mi?Elbette hayır.Hala muhipleri, taraftarları, menfaat bekleyen ve uyuşmuşluğu sürenler var.Onların aileleri, çevreleri ve yakınları var.Dostun ve yakının hatırını, Hakkın hatırının önünde tutan var.En yakın tarihi 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimleri oldu.Koltuk uğruna vaatlerde bulunuldu.Neredeyse yüzdelik olarak yarıyı buldu.[1]
Şahsi menfaatler, vatanın istiklal ve istikbalinin önüne geçildi.Bu sefer bu seçimle denendi ve tedbir alınmazsa denenmeye de devam edecektir.Münafık yapıdan takiye ve sinsi yapıyla sürdürülmektedir.Askeri darbenin yerini siyasi darbeler almış durumdadır.Partileri ele geçirme, kaset operasyonuyla şahısları devre dışı bırakarak, her gayri meşru yol meşrulaştırılarak sürdürülmektedir.Her ne kadar 15 Temmuzda bir ders verilmiş olsa da, mesele ondan ders çıkaracak karakter ve kapasiteye sahip olmaktır.Nitekim Çanakkale’nin öncesinden bugüne, batıya ve Haçlı güruhuna onca ders verilmişken hala pek ders alınmış görünmemektedir.Rehavete gerek yok.Çünkü 17-25 aralık 2013’de bir öğretmen ve bir esnaf yapılan beddua üzerine ayrı zamanlarda bana;

-Hocam, bu durumun sonu ne olacak, dediğinde şunu demiştim;

Eğer yarın öbürkü gün Güle elinize silah verip bu milletle ve cemaatlerle karşı karşıya getirirse şaşırmayın.

Öğretmen ses çıkarmamış, esnaf ise; olur mu yav, demişti.

Öğretmen 4 sene açığa alınıp geri dönü, esnaf ise darbeden bir ay kadar evvel dükkanını devredip Almanya’ya kaçmıştı.

Öğretmenin durumunu takip edip, yakınıma sordurduğumda o kişinin;

Hem Gülene hem de Erdoğan’a beddua ettiğini söyledi.

Bende kendisine hala Güleni tanımadığını söyleyip, dürüst olmadığını hatırlattım.

 ************

Ayıpları geçici olarak iki şey örter;
Toprak ve maske.
ABD’lilere; hainlere ne yapıyorsunuz diye sorduklarında cevaben;
Bizden olursa öldürüyoruz.
Başkalarından olursa besliyoruz.
Hatta bazen başka devletlerin hainlerini besleyip kullananlar, işleri bitince kullandıkları o aparatı ve aleti de imha etmektedirler.
Zira kendi milletine ve vatanına ihanet eden, her kesede çok rahat ihanette bulunur.
15 Temmuz İşgal girişimi tam bir ihanettir.
Cezası ise idam edilip, toprağa gömmektir.
Belki dünya cihetiyle toprak bir nebze onun üstünü örtmüş olur.
Hayatta kalıp da tövbe etmeyen ise, her gün utanç verici, ölmek gibi olan acıyı bir nebze hafifletmek için ya maske taksın veya yüzünü değiştirsin.
-Farzı muhal olarak, işin vahametini dile getirmek amacıyla şöyle bir kıyas yapacağım;
15 Temmuz işgalinin emrini vermek için değil kainat imamlığının verilmesi, kainatın kendisinin verilmesi karşılığında dahi kabul edilemez.
Bu vahşet ve dehşet işgal vebalinin üzerinden 7 okyanus dahi aksa ve tüm sabun fabrikaları çalışsa bu kir ve lekeyi temizleyemez.
Hain iflah olmaz.[2]

Neredeyse 50 yıldır şehitliği anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum.

Ancak 15 Temmuz’un verdiği ve anlattığı o külli mana, değil yıllara hatta asırlara anlatacak manaları ihtiva edip taşımaktadır.

Tıpkı Çanakkale, İstanbul’un Fethi ve Malazgirt Savaşı gibi.
Anlayıp anlatma ile, yaşayıp yaşatma arasındaki o derin fark ve mana kendisini göstermektedir.

 Şehitlerimizin ruhu şad olsun. Gazilerimiz sağlıklı uzun ömürler olsun.

Milletimizin başı sağ olsun.

MEHMET ÖZÇELİK

15-07-2023

[1] https://tesbitler.com/2023/05/28/cok-sevinemedim-durum-vahim/https://tesbitler.com/2023/06/23/ucurumun-kenarindan/

[2] https://tesbitler.com/2023/07/09/sakin-nankor-ve-hain-olma/
https://tesbitler.com/index.php?s=Hain
https://tesbitler.com/index.php?s=Temmuz+
https://tesbitler.com/2019/08/07/ata-vatan/