İLMİN CEHALETİ

İLMİN CEHALETİ

Varlıkların kendi kendilerini oluşturmaları ve tetikleyip meydana getirmeleri en safsata bir iddiadır.

Zincirleme olarak.

Ya zincirin ilk halkası?

Canlılar kendi kendilerini nasıl üretmektedir?

Yani canlılar veya canlı olmadan önceki canlı olma durumları nasıl kendi kendilerini canlı yaparlar?

Bunu tesadüfe verme tam bir körlüktür.

Anlatayım derken, havada kalmadır.

-Ne kadar garip değil mi?

Mesela; Picasso’nun yapmış olduğu bir tabloyu veya Picasso’nun kendisini taklit edecek resimdeki parçalar.

İkinci bir insan çıkmamışken ve çıkamıyor iken ve de çıkması zor olarak da düşünülüyor.

Bu durumda onu bu noktada eşsiz ve benzersiz olarak gören insanların; bu kainatı yaratan Yüce Allah için bir eş ve benzer aramaları, bir ortak bulmaya çalışmaları, O’na şirk koşup O’nun benzerini maddede, tabiatta vesaire de görmeleri ne kadar akıldan ve insaftan ve de vicdandan uzak olduğu anlaşılmaz mı?

************    

SENİN İLİM ADAMLIĞIN BATSIN

“İnsanlığı bilim kurtaracak! Bu virüs, bunu öğretti bize” diyor!

Bir uluslararası ilişkiler Profesörü!’ nün bu ifadesini yazar uzunca tenkid ediyor.[1]

Haklı elbette.

Klişeli ve kısır bir hat çizilerek toplumda aydınlar kendi karanlık dünyalarını aydınlatma ve aydın göstermeye çalışmaktadırlar.

Kalb onaylı zihin aydın bir zihindir.

Mücerred ve hazmedilmemiş bilgi, ham ve pişmemiş bir malzemedir, yemek değildir.

Sanatı devre dışı bırakıp, sanat ve eseri göğe çıkarıp hayrette kalan, sanatkara karşı dehşetli bir hata ve yanlış içerisine girmiş demektir.

Kendisini ve maddeyi aşamayıp, maddede boğulan bir insan, ilim adamı olamaz. Olsa olsa bilgi hamallığı yapmaktadır.

En fazla Google gibi.

Bu durum insanı ve ruhunu sükut ettirir.

“İnsanın efradı arasında cismen ve sureten ayrılık varsa da pek azdır. Amma mânen ve ruhen, aralarında zerre ile şems arasındaki ayrılık kadar bir ayrılık vardır. Fakat sair hayvanat öyle değildir. Meselâ, balık ile kuş, kıymet-i ruhiyece birbirine pek yakındırlar. En küçüğü, en büyüğü gibidir. Çünkü insanın kuvve-i ruhiyesi tahdit edilmemiştir. Enaniyet ile o kadar aşağı düşerler ki, zerreye müsavi olur. Ubudiyet ile de o kadar yükseğe çıkıyor ki, iki cihanın güneşi olur: Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâm gibi.[2]

Tam bir körlük ve nankörlüktür.

Küfür ve inkarın yumuşatıcı hali nankörlüktür.

Nankörlük küfrün farklı versiyonudur.
Nankörlüğün küfür ve inkardan farkı, bağlantıyı koparmamak ve tamamen ipi çözüp serbest bırakmamaktır.
Yani tamamen ipsizleşmemektir.

Bu da göstermektedir ki; İnsan olmak ayrı, İnsan kalmak daha farklıdır.

Herkes İnsan olur ancak Herkes İnsan kalamaz.
İnsan olmak bir şeref ise, insaniyette kalıp, insaniyete mensub olmak şerefli bir varlık olmaktır.

MEHMET ÖZÇELİK

02-01-2023

[1] https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/bilim-perestlik-yapmak-degil-dunyayi-cehenneme-ceviren-bati-uygarligini-sorgulamak-gerekiyor-2054733

[2] Bediüzzaman. Mesnevi-i Nuriye.170.




YAVUZ ADAM LAZIM

YAVUZ ADAM LAZIM

Bize Yavuz gibi biri lazım.

Çünkü karşımızda nice Cem Sultanlar ve Haçlı zihniyetinde insanlar var.

Yavuz olmasaydı bugün Anadolu çok daha analarla dolu olurdu.

Çokları yetim kalır.

Kısaca İran’dan çok daha beter olurdu.

-Dünyanın yıkılması için bir çılgın yetiyor.
Nitekim bir Sırp askerinden dolayı 1. Dünya savaşının patlak vermesi gibi.
Rus – Ukrayna savaşı bunun için başlatıldı.
Türk – yunan savaşı bunun için tahrik ediliyor.
Ortadoğu bunun için yakıldı.
Terör ihaleleri bunun için kuruluyor.

Suriye’nin yakılması, İran’ın onun üzerine yıkılması, Ortadoğu, İslam Ülkeleri ve özellikle Türkiye’nin bu ateşe ve girdaba çekilmesi yangını yaymak ve Müslümanları o ateşte yakmak içindir.

Esed bunun için beslenmektedir.

İran’ın elinde milyonların kanı var.[1]

– Sadr’ın çağrısı sonrası Irak’ta tansiyon düştü: Çok sayıda ölü ve yaralı var

Irak’ta Şii lider Mukteda Sadr’ın siyaseti bırakmasının ardından patlak veren olaylar büyüdü. Yeşil Bölge’de ABD büyükelçiliğinin yanına havan topu düştü, Sadr’ın askeri kanadı sokağa indi. BM ve Başbakan Kazımi, sükûnet çağrısı yaptı.”[2]

-”CHP’de mektup paniği! Esad’a tepki: Aramızda kalmalıydı.

CHP’liler Esad’a “tazminat ve Mehmetçiği Suriye’den çekme” vaatlerini içeren “özel mesajı” kimin basına sızdırdığını araştırıyor. CHP “Bu konular aramızda kalmalıydı” diyerek Esad rejimine tepki gösterdi.”[3]

-Pkk bu amaçla desteklenip, beslenmektedir.[4]

MEHMET ÖZÇELİK

23-12-2022

 

[1]  https://www.haber7.com/guncel/haber/3281201-iranli-savascilar-irak-ve-suriyeden-cekiliyor-turkiye-asli-guc-oldu

[2] https://m.haber7.com/dunya/haber/3254658-sadrin-cagrisi-sonrasi-irakta-tansiyon-dustu-cok-sayida-olu-ve-yarali-var

[3] https://www.haber7.com/siyaset/haber/3287828-chpde-mektup-panigi-esada-tepki-aramizda-kalmaliydi

[4] https://www.haber7.com/guncel/haber/3288311-bakan-soylu-11-maddede-ifsa-etti-pkklilar-chpli-belediyelere-boyle-alindi

https://www.yenisafak.com/gundem/belediyeye-sorgusuz-sualsiz-15-bin-kisi-ibb-teroristleri-ise-almis-3897355

https://m.haber7.com/guncel/haber/3288094-teror-elebasi-karayilandan-demirtas-aciklamasi-bizim-bir-parcamiz

 




ÖNÜMÜZDEKİ TEK ENGEL

ÖNÜMÜZDEKİ TEK ENGEL

FARZ-I AYN GÖREVİMİZ

BOYNUMUZUN BORCU ÖNÜMÜZDEKİ

ÖNÜMÜZDEKİ EN ÖNEMLİ AŞAMA

Bütün bunları ifadeden sonra, bunun İttihad-ı İslam olduğunu söyleyebilirim.[1]

Yüz yıldır bizi bağlayan, üç yüz yıldır bizi tökezleten, geçmişten alınan ilhamda, geleceğe gidilen ruh gücü ve atağının aşamasındayız.

Belki her şeyimiz bitti iddiası biraz fazla iddialı olur ancak aşmamız gereken, atlamamızın lüzumuna işaret ettiğim genel çerçeveyi çizmiş oluyorum.

Elbette içini çok önemli derecede doldurmak gerekecektir.

Bunun yeri ve tetikleyicisi ise Türkiye’dir.

Haçlı zihniyeti bunu çok iyi bildikleri içindir ki, üç yüz yıldır bütün yatırımlarını bu milleti özellikle içinden vurmak ve içinden bağlamak yolunu ön plana çıkarmışlardır.[2]

Bizim problemimiz dışta değil, içtedir. Mesela;

-” Tarihçilerin duayeni(!) diye yad edilen İlber Ortaylı bir kitabında Sultan Abdülaziz’in intihar ettiğini söylerken, diğer kitabında öldürüldüğünü iddia ediyor. Sultan Abdülhamid’i ise önce iftiracı sonra masum addederek nasıl bir tezada düşüyor?”[3]

Yalan söyleyen tarih ve yalancı tarihçi utansın.

Ümit varız. Ümidimizi yitirmedik. Bu ümidimizin başarısıdır geldiğimiz ve geleceğimiz durum.

İşte müjde;”İngilizler İslam’a koşuyor! 10 yılda yüzde 57 artış.

Birleşik Krallık’ta yapılan nüfus sayımına göre Müslümanların sayısı 10 yıl öncesine göre %57 arttı. Kuzey İrlanda’da “Dinim İslam” diyenlerin sayısı ise 2011 yılından bu yana %183 oranında artış gösterdi.”[4]

**************  

Bu milletin rejimle kodlarının uyuşmaması, giydirilen deli gömleğinin dar gelmesinin sebebi; Karahanlılar, (372 yıl hüküm sürmüş)Selçuklular (300 yıl- Uzun ömürlü olmayan Karahanlılar (840.1212) döneminde 300- den fazla İslam hukukçusu yetiştirilmiş.) ve Osmanlılar (624 yıl)döneminde yapılan tüm İslami kurum ve hizmetlerin bir çırpıda, sinsice ve millete danışılmadan, milletin rağmına, zorla ve zorbalıkla kabul ettirilmesidir.
Yani toplam 1296 yılda yapılanlar yıkılıp tahrip edilmiş, yerine geçmişten ve kökünden ve de değerlerinden kopuk bir devlet ve nesil ortaya çıkmıştır.
Bir seçimle gelinmemiştir. Millet iradesi yönetime yansımamış, korku ve tehditlerle, açlık ve kıtlıklarla, savaş ve darbelerle boğuşan bir dönem başlamıştır.
Azınlık çoğunluğa hakim kılınmış.
Maddi manevi kaynaklar kurutulmuş ve tıkanmıştır.
Efendimizin haber verdiği ve sahabenin dehşete kapıldığı o dehşetli dönem devreye girmiştir.
Ve hala dışarıdan ve gayri Müslimlerle mücadeleden çok, kendimizle kavgalı ve didişir hale gelmişiz.
Bu dönem kayıp asır ve kayıp nesiller dönemi olmuştur.
Yaralı bu vücuda eklenmeye çalışılan deri, vücutla uyuşmamış, sürekli tepki vermiştir.
Kendi değerlerine düşman kişiler türemiştir.

Artık vücut kendi yapılanmasını oluşturuyor ve kendine geliyor.

Kendi ayağa kalktığı gibi, İslam ümmetini de ayağa kaldırıyor.

Bunun tahakkuku ise, İttihad-ı İslamdır.

MEHMET ÖZÇELİK

22/12/2022

[1] Bak. https://tesbitler.com/2021/02/21/45-ittihad-i-islam/

https://tesbitler.com/2015/11/09/ittihad-i-islam/

https://www.youtube.com/watch?v=6BQhyQD1rs0

https://www.youtube.com/watch?v=AWf3b89KTOo

[2] https://youtu.be/8YjdgciB3gI 

[3] Bak. Derin tarih.ocak.2020.sh.10.

[4] https://www.haber7.com/dunya/haber/3285103-ingilizler-islama-kosuyor-10-yilda-yuzde-57-artis




İFSAD VE İSLAH

İFSAD VE İSLAH

Hayat iki zıddın birbiriyle olan mücadelesi ile başlamış ve dünya kapanana kadar da devam edecektir.

Siyahla beyaz, geceyle gündüz gibi birbirine zıt iki kavram; İfsad ve İslah.

Tıpkı şunun gibi ki; bir dedenin iki köpeği varmış. Biri siyah, biri beyaz.

Torun sormuş; dede acaba hangisi yener?

Dede cevaben; hangisini destekler, alkışlar ve beslersen o yener, demiş.

Tıpkı hayırla şer gibi.

Çünkü eşya zıddıyla bilinir.

Buradan hareketle;

“Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.”[1]

Meleklerin insanın yaratılışına taraftar olmadığı tek husus; Fesad çıkarmaktır. Çünkü kan dökmek ve de bütün kötülüklere kapı açmak fesad ve ifsad iledir.

Meleklerin korktuğu durum işte bu ifsattır. Nitekim o korktukları durum hemen başlarına gelmiş ve Kabil kardeşi Habil’i öldürmüştür.

O günden bugüne devam etmektedir.

Ve fitne fesat adam öldürüp kan akıtmaktan daha dehşetlidir.[2]

Şerrin başı olan şeytan fitne ve fesadı fısıldar ve yayarken, Allah sulh ve islahı emreder.

“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.”[3]

Yüz yıldır, yurtta sulh cihanda sulh söylenirken kavga bitmemiş ve de 15 Temmuz-2016’daki darbede de Yurtta sulh komitesi adı altında sürdürülmüştür.

Nitekim;” Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, «Biz ancak ıslah edicileriz» derler.”[4]

“O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez.”[5]

Yahudilerin yeryüzünde iki kere fesat çıkaracağı haber verilmektedir.

“Biz kitapta İsrailoğullarına, yeryüzünde iki kez fesat çıkaracaksınız ve büyüklendikçe büyükleneceksiniz diye hükmetmişiz’.”
Birincinin zamanı gelince üzerinize güçlü savaşçı kullarımızı gönderdik, evleri dahi köşe bucak aradılar. Böylece bu vaat gerçekleşmiş oldu.

Sonra onlara karşı size tekrar (galibiyet ve zafer) verdik; servet ve oğullarla gücünüzü arttırdık; sayınızı daha da çoğalttık.”[6]

Ve Yahudi fesadından bahsedilmektedir.[7]

Birincisindeki bu destek zalim Calut’a karşı Talut’u imdatlarına yetiştirmiştir.[8]
Ancak ikincisinde cezalandırılacakları bildirilmektedir.

“Eğer iyilik ederseniz kendinize etmiş, kötülük ederseniz yine kendinize etmiş olursunuz. Artık diğer cezalandırma zamanı gelince, yüzünüzü kara etsinler, daha önce girdikleri gibi yine Mescid’e (Süleyman Mâbedi’ne) girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi büsbütün tahrip etsinler (diye, başınıza yine düşmanlarınızı musallat kıldık).”[9]
Hadiste;” “Sizler Yahûdîlerle muhakkak savaşacaksınız! Harp o kadar şiddetli olacaktır ki, hattâ taş: ‘Ey Müslüman! Şu arkamdaki bir Yahûdî’dir! Gel de onu öldür!’ diyecektir.”

“Yahûdîler sizinle savaşacaktır! Fakat netîcede siz onlara musallat kılınacaksınız! Öldürme o kadar şiddetli olacak ki, bir kaya parçası: ‘Ey Müslüman! Şu arkamda duran kişi bir Yahûdî’dir. Onu öldür!’ diye haber verecektir.”

“Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (gâlip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.”[10]

MEHMET ÖZÇELİK

16-12-2022

[1] Bakara.30.

[2] Bakara.191.

[3] Hucurat.10.

[4] Bakara. 11.

[5] Bakara. 205.

[6] İsra.4-5.

[7] https://tesbitler.com/index.php?s=Yahudi

[8] Bak. Bakara.246-253.

[9] Bakara.7. Ayrıca bak.(  Tefsirlerde, İsrailoğullarının ikinci musibete uğramalarının sebebi olan diğer fesat hareketlerinin, Hz. Yahya’yı öldürmeleri ve Hz. İsa’yı öldürmeye teşebbüs etmeleri olduğu belirtiliyor.)

[10] Müslim, Fiten, 80-82.  https://tesbitler.com/2017/10/13/garkad-agaci-abd/

Bak. https://sorularlaislamiyet.com/peygamber-efendimiz-asvin-yahudileri-oldurunuz-seklinde-bir-hadisi-var-mi




AVAMIN DİNİ

AVAMIN DİNİ

Avamın dini, dinin avamlaşmasıdır.
Bir asırdır kimliğini kaybetmiş, kişilik arayışı içerisinde olan bir milletiz.Bir asırdır bu memlekette din, ya baskı altında tutuldu yada avama yani alt ve köylü tabakaya hasredildi.Başörtüsü içinde bu despot ve kısır uygulama yapıldı.Köylü, halktan biri veya yaşlı nene başını örtebilir ancak oda düzgün olmayacak, siyasi simge taşımayacak ve en önemlisi de yeni yetişen gençlere örnek teşkil etmeyecek.Ölüme yakın örtünecek.Devlet yönetiminde olup yetkisi olan veya başkasını etkileyecek durumda olan örtünmeyecek.Maalesef İslam okumamış kesime indirilerek, savunmasız bırakılarak, cahillik ve köylülükle itham edilerek, hep kaygan ve kaypak zemin oluşturup toplumu oraya çekerek tartışma ve kavga oluşturulmuştur.Öyle ki, dağ başındaki çobanla benim oyum bir olur mu?Benim oyum iki sayılmalı değil mi?Öyle ki, seviyeli ve medeni olmak, İslam’a hakarete ve soyunmaya bağlandı.

– Kara propaganda ile, başörtüsü ve dinin alanının açılmasını hazmedemeyip, tahammül edemeyenler, ‘Dinin anayasaya girmesi’, diyerek aslında kendi din-siz ve densizliklerini anayasaya taşımaktadırlar.Ve anayasayı kendi keyfi küfürleri ile uygulamaya çalışmaktadırlar.Torbadan çıkmış bu insanlar, Rusun zihniyetini taşımakta, (Her ne kadar Rus bu zihniyetten resmen ayrılsa da) batının sefalet ve rezaletini yaşamaktadırlar.Cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değildir.Zalimler için yaşasın cehennem… 

Bütün bu hazımsızlık, kaybedilen kişilik ve kimliğin kaybından kaynaklanır.

MEHMET ÖZÇELİK

13-12-2022




HİSSE-37

HİSSE-37

Henüz 25 inde var, yok..

Aklı yerinde olsa, görsen on numara delikanlı, Pırlanta gibi bir çocuk..

Elleri cebinde uzun süre bekledikten sonra

sırt üstü kafasının üzerine düştü.

Yanına gidip bir şeyin var mı dedim ama artık bir şeyi değil, hiç bir şeyi yoktu!

Kendisi de,

Ruhu da,

Varlığı da…

Herşeyi ile “DÜŞMÜŞTÜ”

O “düşmüştü” bir kere..

Düşürmüşlerdi ;

Pırlanta gibi çocuğu bonzai tuzağına

Ambulans çağırdım…

Çağırdığım ambulansta ki görevliler

önce ayakları ile dürttüler “insanlığı”

nefes alan hiçbir canlıya yapılmaması gereken bir şekilde, utanç duydum,

Ama çocuk “düşmüştü” bir kere,

Nabzına baktılar…

Sonra birbirlerinin yüzlerine…

Polis çağırdılar …

A4 kağıdına Tutanak tutuldu, bu kağıda gencecik bir ömre EX diye yazıldı..

Bir el atın da…

Cenaze aracına koyalım dediler….

El attık…

Telefonu çaldı…

Polis çıkardı cebinden…

-“baban çok kızacak” diye bir mesaj atılmıştı..

Ama o “düşmüştü” bir kere.

Mesaja cevap verilmeyince telefon ısrarla çaldı.

Arayan;

Annesiydi…

Ve polis cevap verdi.

Oğlunuz “DÜŞMÜŞ”

Taksici arkadaşlar haber verdi,

hastaneye gidiyoruz, acilen gelmeniz gerek..

Babası artık kızamayacak…

Annesi hep merakta kalacak….

Kendisi ise hep 25 yaşında…

Sentetik tuzağı met tuzağı avına bir can daha düşürdü..

Elleri cebindeydi…

Sırt üstü “DÜŞÜRDÜ”…

******************  

*Ünlü bir ateistin, iman yolculuğu….*

*Patrick Glynn, Amerikada Harvard ve Cambridge gibi dünyanın en ünlü iki üniversitesinden mezun olmuş çok önemli bir siyaset bilimcidir. Onunla yapılan röportajdan kesitler…*

Efendim, Polkinghorne gibi büyük fizikçiler Allah’ın varlığını savunuyor ve bunu çok makul ve ikna edici şekilde yapıyorlar.

Kitabınızda da bahsettiginiz bu ma’kul ve ikna edici delillerden kısaca bahse debilir misiniz?

*Evet, 20. yüzyılın başlarında Big-Bang (Büyük Patlama) teorisi kabul edildi ve bu teori, alemin bir başlangıç, yani yaratılış ânı oldugunu gösterdi.*

Bu kâinatın sonsuz olduğunu savunan materyalist görüşe önemli bir darbe oldu. 1970’lerde ise fizikçiler, enteresan ve düşündürücü bir hususu fark ettiler.

*Kainatın bütün fiziki dengelerinin, meselâ yerçekiminin veya atomu bir arada tutan nükleer kuvvetlerin, yaşanabilir bir âlem oluşması için en ideal değerlerde olduklarını buldular.*

*”Antropik Prensip” yani İNSAN İÇİN HAZIRLANMIŞ KÂİNAT ANLAYIŞI adı verilen bu şaşırtıcı buluş, içinde yaşadığımız kâinatın rastgele ortaya çıkmadiğı, insan hayatı için özel olarak yaratıldığı fikrine büyük bir delil oluşturdu.*

Yıllar geçtikçe bu prensibi destekleyen yeni deliller de ortaya çıkmaya devam ediyor.

*Biyolojide de, bir yaratılışın varlığım gösteren deliller var mı?*

*Elbette var! Bugün biyoloji dünyasına baktığınızda, yaratılış düşüncesine yaklaşan bir paradigma değişikliği görebilirsiniz.*

Biyolojinin 19. yüzyılda şekillenmiş paradigması, yani temel kabulleri sarsılıyor. Bu paradigmada en büyük pay Darwinizm’e ait. Bu teori, yeryüzündeki bütün hayatın şuursuz tabiat hadiselerinin eseri olduğunu öne sürmüştü.

*Oysa canlılığın detayları keşfedildikçe, karşımıza mükemmel, hassas ve yoğun bir programa dayanan sistemler çıkıyor.*

Bu sistemlerin gâyesiz sebeplerin ve rastlantıların ürünü olduğu düşüncesi giderek kabul edilemez hâle geliyor.

*20. YÜZYILIN BAŞLARINDA BİG-BANG (Büyük Patlama) TEORİSİ KABUL EDİLDİ ve BU TEORİ, ÂLEMİN BİR BAŞLANGICI, YANİ YARATILIŞ ÂNI OLDUĞUNU GÖSTERDİ. BU, KÂİNATIN SONSUZ OLDUĞUNU SAVUNAN MATERYALİST GÖRÜŞE ÖNEMLİ BİR DARBE OLDU.*

Sadece Darwin değil, Freud da sarsılıyor galiba?

Kesinlikle! Freud, insan psikolojisine materyalist bir açıklama getirmeye çalışmıştı.

Dahasi, dini inancın bir tür nevroz olduğunu ileri sürmüş, *insanların ancak ateist olduklarında sağlıklı bir psikolojiye sahip olabileceklerini söylemişti.* Ama deliller bunun
tam aksini gösteriyor.

*Psikolojik araştırmalar, dindar insanların psikolojik yönden çok daha sağlıklı ol duklarını gösteren verilerle dolu.* Freud’un, dinin modernleşme ile birlikte yok olacağı şeklindeki tahmini ise, tamamen boşa çıkmış durumda.

*Kitabınızda ruhun varlığına dair ölüm ve sonrası hakkında yaşanmış tecrübelerden deliller çıkarıyorsunuz, değil mi?*

Evet! Aslında benim ateizmden vazgeçmemi sağlayan sürecin, asıl bu konudaki delilleri incelemekle başladığını söyleyebilirim.

90’ların başında, uzun bir tatil döneminde, ölümün kıyısına gelen insanların tecrübeleri hakkındaki raporları inceledim. Bunların çoğu, ameliyatlar sırasında kalbleri duran, birkaç dakika gerçekten biyolojik bir ölüm yaşayan, ama sonra hayata dönen kişiler.

*Ölümle yüzleştikleri kısa süre hakkında anlattıklarında ise, büyük benzerlikler var. Hemen hepsi ruhlarının vücutlarından ayrıldığını, kendilerini dışarıdan gördüklerini belirtiyor.*

*Anlattıklarının hayal ürünü olması ise imkânsız; çünkü o sırada odada neler yaşandığına, doktorların kendilerini kurtarmak için neler yaptıklarına dair detaylı tariflerde bulunuyorlar ve bunları gözleriyle görmüş olmaları mümkün değil.*

Kitapta detaylı olarak anlattığım bütün bu deliller, insanın bir ruha sahip olduğunu gösteren önemli bir veri. Bir ruha sahip olmamız ise, ateizmin temel dayanağı olan materyalist felsefeyi yalanlıyor.

21. yüzyıla nasıl bakıyorsunuz? Bu deliller insanlığın düşüncesini nereye taşıyacak?

*20. yüzyılın büyük bölümüne egemen olan sekülerizm artık geçerliliğini yitirdi. Sekülerizmin objektif bir gerçeklik olduğu sanılıyordu.*

*Artık o, sadece farklı dünya görüşlerinden birisi haline geldi ve zemini de giderek eriyor. 21. yüzyıl, 20. yüzyıldan daha dindar olacak.*
**********

SENİN SÖZÜNDE DURMAMAN BENİ ÖLDÜRDÜ!!!
Kral soğuk bir havada sarayına gireceği zaman ihtiyar bir muhâfız görür sarayın girişinde.Kral  İhtiyar muhâfızın üzerinde ince bir elbise görünce  muhâfıza:
Üşümüyor musun?  diye sorar.
Muhâfız da:
Efendim! Üşüyorum ama beni soğuktan koruyacak ne elbisem ne de beni soğuktan koruyacak bir yer var, der.
O zaman Kral muhâfıza:
Biraz bekle hizmetçilerimle sana elbise göndereceğim,der.
Kral saraya girince muhafızı ve sözünü unutur.
Sabah olunca ihtiyar muhâfızın donarak öldüğünü görürler.
Muhafız bir kağıt parçasına şöyle bir not bırakmıştı.
Ey kral! Buz gibi gecede soğuğa tahammül ederek ayakta duruyordum. Tâki sen bana söz verdin. Sen bana sıcak elbise sözü verince benim bütün gücüm ve kuvvetim gitti ve  beni senin sözün öldürdü
?….

Başkalarına verdiğiniz söz onların tasavvurundan fazla olabilir.

**************  

Tıpkı Habeşistan’a göç eden Müslümanlar adına Habeş Kralı Necaşi ile konuşan Hz. Cafer’in şu sözleri gibi
 “Ey hükümdar! Biz öyle zihniyete sahip bir kavimdik ki. Putlara tapar, ölü hayvan eti yer, akrabalık bağlarına riayet etmez, komşularımıza kötülük ederdik, güçlü olanlarımız zayıfları ezerdi.”

 

 




TEZATLAR ÜLKESİ

TEZATLAR ÜLKESİ

Hayırda da serde de ilk çığırı açan kazanır ve kaybeder.
Kabil kötü çığır açtı.
Habil iyi çığır açtı.
Asrımızın Kabili de Müslüm gündüz, Ali Kalkancı ve Fadime Şahin oldu.
Dün onların açtıkları yoldan, bugün başkaları gidiyor ve götürülüyor.
Bir şeye sebep olan, onu yapan gibidir.

– Bu millet azınlıkların kurbanı oldu.
Azınlıklara kurban edildi.
Zaten Müslüman bir memleket olmasına ve de çoğunluğu başörtüsü kullanmasına rağmen, adeta azınlıkları memnun etmek ve onlara benzetmek amacıyla her türlü gaddarca zulümler yapıldı.
[1]
Bu hakkın verilmesi konusunda da meclisteki azınlık, çoğunluğun zaten anayasal ve dini hakkı olan örtünmeyi hırçınlıkları ve zihniyetleri sebebiyle almaya ve vermemeye çalışmaktadırlar.
Bu ülke adeta bir asırdır azınlıkların oyunuyla tezatlar ülkesi haline getirildi.
İşin en garabet yanı da sapı bizden gibi görünenlerin buna çanak tutmasıdır.
Zihniyet değişmedikçe, uygulama da değişmez.
Aynı tas aynı hamam.
Sadece dellekler değişmekte…

Bu memlekette yapılan her şeye karşı çıkanlar, bu milletin kanını taşıyan kimseler değildir.

*****************   

ALLAH FIRSATÇILARA FIRSAP VERMESİN

Kısmetlerini kessin.

Neredeyse hiç bir zamanda olmayan fırsatçılık, şu son bir kaç senede olmaktadır.
Korona bahanesi fırsatçıların en büyük bahanesi oldu.
Ancak şunu hiç düşünmediler, güya kendilerini düşündükleri halde.
Kendi fahiş fiyatla satıp fiyatları arttırırken, komsusundan da fahiş fiyatla alarak kazancını kayba dönüştürmüş oldu.
Uyanık görünerek.
Af edersiniz, herkes birbirini kazıklama yoluna gitti.
Kazıkları bırakmayı düşünmedi.
Keser döndü sap döndü, gün geldi hesap döndü.
Üç beş fesatçının bozuk hesabı, toplumun hesaplarını da bozdu. 

“Ey îmân edenler! Karşılıklı rızâya dayanan ticâret olması hâli müstesnâ, mallarınızı, bâtıl (haksız ve harâm yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin! Ve kendinizi öldürmeyin! Allâh size karşı pek merhametlidir.”[2]

“(Öyle hakîkî er kişiler vardır ki) onlar, ne ticâret ne de alışverişin, kendilerini zikrullahdan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı kimselerdir. Onlar, kalblerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.”[3]

Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- buğday satan bir adama rastladı. Satıcıya:

“Nasıl satıyorsun?” diye sordu.

Adam da kendince anlattı. O esnada Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve selleme:

“Elini onun (buğdayın) içine daldır!” diye vahy (işaret) edildi.

Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- de elini daldırdı ve buğdayın ıslak olduğunu gördü.

Bunun üzerine;“İnsanların görmesi için ıslak olanı üst tarafına koysaydın ya! Aldatan bizden değildir.” buyurdu.[4]

“Her ümmetin bir fitnesi vardır. Benim ümmetimin fitnesi maldır.”[5]

Hazret-i Ömer -radıyallâhü anh-, bir kimse methedildiği zaman, methedene, üç şeyi yâni: “Hiç sen onunla; komşuluk, yolculuk veya ticâret yaptın mı?” diye sordu.
Muhâtabı üçünü de yapmadığını söyleyince:
“Zannedersem, sen onun câmîde Kur’ân okurken başını salladığını gördün!” dedi.
Adamın da:
“Evet, yâ Ömer! Benim gördüğüm öyle idi.” ifâdesi üzerine Ömer -radıyallâhü anh-:
“O zaman medihte bulunma! Zîrâ ihlâs, kulun boynunda değildir.” buyurdu.[6]

“Tüccârlar kıyâmet günü fâcirler olacaklardır. Ancak dürüst ve doğrulukta bulunanlar müstesnâ…”[7]

Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem; “Üç kişi vardır ki, kıyâmet günü Allâh onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap da vardır.” ifadelerini üç defa tekrarladığını işiten Ebû Zerr -radıyallâhü anh-:

“Adları batsın, umduklarına ermesinler ve hüsrâna uğrasınlar, kimlerdir onlar yâ Rasûlallah!” diye sordu. 

Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“Elbisesini (kibir ve gururundan dolayı kurula kurula) sürüyen, verdiğini başa kakan ve yalan yeminle malını pazarlayan!” buyurdu.[8]

“Malı piyasaya süren kazanmış, pahalıya satmak için bekleten ise, Allâh’ın lânetine uğramıştır.”[9]

“Doğru tâcir, kıyâmet günü Arş’ın gölgesindedir.”[10]

“Doğru sözlü, dürüst ve güvenilir tâcir, nebîler, sıddîklar ve şehitlerle beraberdir.”[11]

“İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, kişi malı helâlden mi, haramdan mı aldığına hiç aldırmaz.”[12]

MEHMET ÖZÇELİK

11-12-2022

[1] https://tesbitler.com/index.php?s=Tesett%C3%BCr

[2] Nisâ. 4/29.

[3] Nûr, 24/37.

[4] Müslim, İman, 164.

[5] Tirmîzî, Zühd, 19.

[6] bk. Haraitiî, Mekarimu’l-ahlak, 1/185.

[7] Tirmizî, Büyû , 4; İbn Mace, Ticârât, 3.

[8] Müslim, Îmân, 171.

[9] İbn Mace, Ticârât, 6.

[10] İbn Mâce, Ticârât 1.

[11] Tirmizî, Büyû, 4.

[12] Buhârî, Büyû, 7, 23. Bak. https://sorularlaislamiyet.com/peygamber-efendimizin-ticaret-ve-ticaret-ahlakiyla-ilgili-hadisleri-nelerdir




WWW.MEHMETÖZÇELİK.COM




KÖKSÜZ OLUŞTURULAN DEVLET

KÖKSÜZ OLUŞTURULAN DEVLET

Yüz yıldır doğuda İsrail’in ve Ermenistan’ın kontrolünde sosyalist bir Kürt devleti kurulması planlanıyor.
Bu amaçla Türkiye’yi kontrol etmek ve iç meseleleriyle uğraştırmak isteniyor.
Pkk eliyle bu milletin elli yılı çalındı.
Bir kısmının dünyası karartılırken, bir kısmının da ebedi hayatı söndürüldü.
Bu bitecek ancak Fetö ile bu kavga sürdürülecek.
Uyuyan hücreler ve yüz yıldır gizlenen kripto üyeler ve B , C , D planları devreye konulacak.
Bütün bunlara rağmen ilahi emir ve destek ile yükseliş devam edecek.
Menfilikler biraz yaksa da bu millete gübre olacak. 

-İç ve dış kirli ortaklıklar hiç bu kadar açıkça devreye konulmamış ve bir araya gelmemişti. 

Türk solu Pkk ile yapamadığını, Avrupa ve Amerika sosyalistleri ile sürdürmeye, dışarıdan kan idhali yapmaya çalışıyor.

Türkiye’nin dış kolları ve güçleri harekete geçti.

-”Firari FETÖ’cü Önder Aytaç’tan itiraf: Kumpas kasetleri bizim işimiz.

Firari FETÖ’cü Önder Aytaç; MHP’li vekiller, Ahmet Mahmut Ünlü ve Deniz Baykal’a kaset kumpaslarını örgüt yöneticileri Mustafa Özcan, Mustafa Yeşil ve Temel Alsancak’ın organize ettiğini söyledi.”[1]

-Hala zemin kaygan.
Kaypak insanlar o zeminde geziyor.
Kirli suda yüzüyor.

-Yüz yıl önce İslam ülkelerine valiler atama oyunu, yüz yıl sonra bugün de aynı yola baş vurulmaktadır.

Mısıra atanan Sisi valisi gibi, Türkiye’ye de vali atama senaryo ve entrikaları sürdürülmektedir.

Gidenlerin, ölenlerin ve hatta kendi elleriyle getirip de götürdüklerinin yerine kendilerini temsil edecek, her dediklerine evet diyecek temsilciler atama çabası ve tehditleri içerisine gidilmektedir.

Savaş da dahil olmak üzere.

-Mısır kilit ülke.

Kilidin açılması Mısırın elindedir.

Yükselişimiz Arapların uyanmasındadır.

Güvenimiz Ermenilerle sulh iledir.

 

-Yanlış doğrudan daha hızlı yayılıyor.

Çünkü tahrip kolaydır.
Kendisine müşteri buluyor.  

-Hdp çekinmeden ve açıkça Pkk-nın arkasında duruyor.
Asker Pkk ile savaşıyor.
Ne yazıktır ki; bu milletin trilyonları bütçeden bu partiye ve bunun milletvekillerine gidiyor.

Gerçekten bu meclis, bu milleti temsil ediyor mu?
Veya ne kadar temsil ediyor?
Düşündürücü…

-Dünya tasfiyeye gidiyor.

Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal.

Bu bizim için söz konusu olduğu gibi, dünya için de söz konusudur.

Problemli dünyadan, tasfiyeli dünyaya doğru bir gidiş var.

Dünya birçok şeye hamile.

Doğum sancısı çekmekte.

Ölü doğanlarla, doğanların öldürüldüklerinin bir arada olduğu dünyaya doğru gidilmekte.

Ancak -Allah daha iyi bilir. Gaybı ancak O bilir.- dünya kapanışa doğru giderken, hakikatin doğumunu da gerçekleştirecektir.

Dünya doğuma yakın, doğum sancısında.

Gerek Türkiye’de ve gerekse de İslam dünyasında bir asırdır uygulanan uygulama azınlığın mutluluğudur. Mutlu azınlığı oluştu.

Irak’ta bir yandan da onların hırçınlıkları ile çoğunluğu bastırmaktır. Böylece mutlu azınlıkla, azınlıkları mutlu ederek, her türlü darbeye yol açmak o azınlığı zengin yaparak çoğunluğu fakir yapmak amaçlanmıştır ve başarılı da olmuştur. Bugün ise işler değişebilir ancak artık millet uyandı, oyunun farkına vardı fakat yine de onlar bu oyunu denemektedirler.  

Kim ile mi?

Öne sürdükleri mayın eşekleriyle…

İçte çıkarılmaya çalışılan kaos, market, gıda stokçuluğu, hastane aksaklıkları ve enflasyon ile…

-Bir insan Müslüman bir kişiden gördüğü hukuksuzluğa karşı hakkı savunmazsa, onu haksızlığa itmiş olur.
Ortada sözü ve sözleşmeyi, hukuku ve haklılığı, dini ve insani değerleri göz önüne almadan hissi davranıp hüküm vermek, haktan sapmaktır.
Kur’an’ın ifadesiyle, haktan udul etmektir.
Yani fısk ve fasıklıktır. 

MEHMET ÖZÇELİK

9-12-2022

[1] https://m.haber7.com/guncel/haber/3282966-firari-fetocu-onder-aytactan-itiraf-kumpas-kasetleri-bizim-isimiz




RAHMANİYET SIRRI

RAHMANİYET SIRRI

Rahmaniyet yani Rezzakiyet hakikati neden bu kadar büyüktür?
Zira hidayete giden yol rızıktan geçer.
Rızkın kapısı ise hayattır.
Hayat her şeyin merkezidir.
Rızıkta hayatın merkezindedir.
Hepsinin ana merkezi ise hidayet ve marifettir.
Afrikalı çocuğa sorarlar.
Müslüman mısın, Hristiyan mısın?
Verdiği cevap düşündürücüdür;
Açım.
Şeytana da Allah; sen kimsin, ben kimim diye sormuş.
Sen Sensin ben benim cevabını vermişti.
Azaplar onu hizaya getirmemiş, inat ve inkarına devam etmişti.
Aç bırakınca da cevabında, Sen benim merhamet eden bir Rabbim, ben ise Senin aciz bir kulunum demişti.
“İkinci sualin: İbrahim Hakkı, “Cû’ İsm-i Âzamdır” demesinin muradını bilmiyorum. Zahiren mânâsızdır, belki de yanlıştır. Fakat ism-i Rahmân madem çoklara nisbeten İsm-i Âzam vazifesini görüyor. Mânevî ve maddî cû’ ve açlık, o İsm i Âzamın vesile-i vüsulü olduğuna işareten, mecazî olarak, “Cû’ İsm-i Âzamdır, yani bir İsm-i Âzama bir vesiledir” denilebilir.”[1]
Orucun emredilmesindeki hikmette budur, buradadır.
Yoksa bunca nimetleri verip, her duyguya sonsuz sofralar açan Allah, aç bırakmaktan elbet hoşnut olmaz.
Ancak açlık ile büyük hakikatlerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin.
Filipinler’in yüzde doksanı Müslüman ve yüzde onu Hristiyan iken, bugün yüzde onu Müslüman ve yüzde doksanı Hristiyan olmuştur.

Filipinleri Hristiyanlar midelerinden yakaladı.

Öyle ki; dinlerini bile aldılar.

Bir Afrikalının dediği gibi; Hristiyanlar memleketimize geldiği vakit onların ellerinde İncil, bizim ise toprak ve tapularımız vardı.

Onlar giderken bizim elimizde İncil, onların ellerinde ise topraklarımız ve tapuları vardı.

-Dünya ulvi alemleri temsil eden ruh ile, süfli alemleri temsil eden bedenin, arşı ve gerçek insaniyeti temsil eden kalp ile, hayvani alemleri temsil eden nefsin ve bedenin izdivaç ve nikah salonudur.
Yani cennetten çıkarılmanın hikmeti; cenneti temsil edip netice veren ruh, akıl, kalb, vicdan gibi yüce duygularla, ona zıt olan nefis, beden, his gibi duyguların imtizacıdır.
Buda ne iledir; Marifeti İlahiyye, Muhabbeti Rabbaniye, Ubudiyeti Sübhaniyye ve Marziyyatı Rahmaniyedir. 

MEHMET ÖZÇELİK

9-12-2022

 

[1] Bediüzzaman. Barla Lahikası.188.




LUT KAVMİ VE LGBT

LUT KAVMİ VE LGBT

Lgbt-lik nasıl bir ruh hali, ruhi çöküntü, psikolojik yıkıntı ve nasıl bir kişilik kaybı ki; dönüşü olmayan, tedavisi neredeyse imkansız bir haldir ki, Allah onların içinde yaşayan sükut ve taraftarlığıyla, bir ev hariç hepsini helak etmiştir.[1]
Tan yeri ağardığında Ülkenin altı üstüne getirmiş, büyük bir deprem yaşanmış, onları korkunç bir ses yakalayıp, başlarına taşlar yağmıştır.

Biz nice kentleri(n insanlarını yaptıkları yüzünden) yok ettik. Azabımız, onları, ya (Lut kavminde olduğu gibi) geceleyin ya da (Şuayip kavmindeki gibi) öğlen uykusu sırasında yakalayıverdi.”[2]

-Araplarda yaygın bir alışkanlık olarak öğleden sonra uyumak vardı. Öğlen uykusu ifadesi bunun için belirtilmiştir.
Sodom Gomore adıyla taşlaşmış insanlar haline gelmişlerdir.
-Sodom ve Gomora, Eski Ahit’in Tekvin Kitabı’nda sözü edilen günâhkâr kentler. İsrail’de, Lut Gölü’nün güneydoğusundaki el-Lisan Yarımadasının güneyinde sığ suların altında kaldıkları tahmin edilmektedir. Admah, Tseboim ve Tsoar ile birlikte Kitabı Mukaddes’te adı geçen beş ova kentini oluştururlar.
Önemli olan buradan çıkarılacak mesajlardır.
Cenabı Hak Hicr süresinin 83. âyetin son cümlesinde, Lût kavminin yaşadığı inançsızlık ve ahlâksızlığı yaşayan kimselerin başına bu tür felâketlerin gelebileceğine işaret etmektedir.
Bu olaya kitabı mukaddeste de değinilmektedir.
Dünyada buna yöneliş, İslam dünyası ve memleketimize sıçrayan yakıcı kıvılcımlar ve bunu destekleyen bazı belediye ve bazı kurumlar…
Ne diyelim, bunu destekleyip ses çıkarmayacak susanları bizde, Allah onları meleklere havale ettiği gibi, bizde onları Allah’a havale edelim.
O Seriul Hisab, Ahkem-ül Hakimindir.
Kuran’da anlatılan kıssalar yaşanmadıkça kıyamet kopmaz.
Peygamberimiz kıyametin alametlerinden olarak; fuhşun yaygınlaşmasına da işaret eder.
-Kuran’da su sürelerde anlatılır.
En’am, Araf, Hud, Hicr, Enbiya, Hac, Şuara, Neml, Ankebut, Saffat, Sad, Gaf, Kamer. 13 sure.
-Lut Kavmi ile ilgili ayetler ise;
► Lut’u da (kavmine gönderdik.) Hani (Lut) kavmine: “Sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı bir fuhşiyatı mı yapıyorsunuz?” demişti. (7/A’râf 80)
► “Şüphesiz ki sizler, kadınları bırakıp erkeklere şehvetle yaklaşıyorsunuz. Siz, aşırı giden taşkın bir toplumsunuz.” (7/A’râf 81)
► Kavmi: “Onları yurdunuzdan çıkarın. (Çünkü) onlar temizlenen insanlardır.” demek dışında bir cevap vermemişti. (7/A’râf 82)
► Hanımı hariç, onu ve ailesini kurtarmıştık. (Hanımı) geride (helak olanlarla) kalmıştı. (7/A’râf 83)
► Onların üzerine bir (azap) yağmuru yağdırmıştık. Suçlu günahkârların akıbetinin nasıl olduğuna bir bak! (7/A’râf 84)
► Ellerinin (ikram edilen yemeğe) uzanmadığını görünce garipsedi ve içine bir korku düştü. Demişlerdi ki: “Korkma! (Çünkü) biz Lut’un kavmine (görevli olarak) gönderildik.” (11/Hûd 70)
► İbrahim’in korkusu gidip, müjde hâli ağır basınca, Lut’un kavmi hakkında bizimle tartışmaya koyulmuştu. (11/Hûd 74)
► Elçilerimiz (melekler) Lut’a geldiğinde, onlar yüzünden kendini kötü hissetmiş, bir çıkar yol bulamamış ve: “Bu baş belası, sıkıntılı bir gündür.” demişti. (11/Hûd 77)
► (Misafirlerin geldiğini duyunca) kavmi koşar adımlarla ona gelmişti. Bundan önce de kötülükleri (âdet hâline getirecek kadar çokça) yaparlardı. Dedi ki: “Ey kavmim! İşte bunlar benim kızlarım, onlarla (evlenerek ilişki kurmanız) sizin için daha temizdir. Artık Allah’tan korkup sakının ve misafirlerin içinde beni rezil etmeyin. İçinizde hiç mi olgun/aklı başında bir adam yok?” (11/Hûd 78)
► Demişlerdi ki: “Andolsun ki, sende biliyorsun kızlarında hakkımız/gözümüz yok. (Aslında) sen, bizim ne istediğimizi de çok iyi biliyorsun.” (11/Hûd 79)
► Demişti ki: “Keşke size karşı bir gücüm olsa, ya da (misafirlerimi sizden koruyacak) bir güce sığınabilseydim.” (11/Hûd 80)
► (Melekler) demişlerdi ki: “Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz. Sana ilişemezler. Gecenin bir vaktinde, ailenle beraber yola çık ve içinizden kimse dönüp arkasına bakmasın. Hanımın hariç! (Çünkü) onların başına gelecek azap, onun da başına gelecektir. Onların (helak) zamanı sabahtır. Sabah yakın değil mi?” (11/Hûd 81)
► (Helak) emrimiz geldiğinde oranın altını üstüne getirdik ve tepelerine birbiri ardına dizilmiş, çamurdan pişirilmiş taşlar yağdırdık. (11/Hûd 82)
► (O taşlar) Rabbinin katında işaretlenmişlerdir. O (azabın bir benzeri, bu kavmin amelini yapan) zalimlerden uzak değildir. (11/Hûd 83)
► “Ey kavmim! Benimle yollarınızı ayırmış olmanız, Nuh Kavmi’nin, Hud Kavmi’nin ya da Salih Kavmi’nin başlarına gelenin bir benzerini sizin başınıza getirmesin. Ayrıca Lut’un kavmi de sizden uzak değildir.” (11/Hûd 89)
► “Lut ailesi hariç. Elbette, onların tamamını kurtaracağız.” (15/Hicr 59)
► “(Lut’un) karısı hariç. Onun geride kalanlardan olmasını takdir ettik.” (15/Hicr 60)
► Lut ailesine elçiler geldiği zaman: (15/Hicr 61)
► “Şüphesiz sizler tanınmayan bir topluluksunuz.” demişti. (15/Hicr 62)
► “(Hayır, öyle değil!) Bilakis, onların hakkında şüpheye kapılıp tartıştıkları (azabı) getirdik.” demişlerdi. (15/Hicr 63)
► “Sana hakkı getirdik. Ve biz, elbette doğru söyleyenleriz.” (15/Hicr 64)
► “Gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar. Sen de peşlerine düş. Sizden kimse arkasına bakmasın. Emrolunduğunuz yere doğru devam edin.” (15/Hicr 65)
► Ona şu kesin hükmü bildirdik: “Sabah olduğunda bunların arkaları kesilmiş (kökleri kurumuş) olacaktır.” (15/Hicr 66)
► Şehir halkı (erkek misafirlerin şehre geldiğini birbirlerine müjdeleyerek) sevinç içinde geldiler. (15/Hicr 67)
► Dedi ki: “Bunlar benim misafirlerimdir. Beni utandırıp dillerine düşürmeyin.” (15/Hicr 68)
► “Allah’tan korkun ve beni rezil etmeyin.” (15/Hicr 69)
► “Biz seni toplumun işine karışmaktan alıkoymamış mıydık?” demişlerdi. (15/Hicr 70)
► Dedi ki: “İllaki bir şey yapacaksanız işte benim (evlenebileceğiniz) kızlarım!” (15/Hicr 71)
► Senin ömrüne andolsun ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı. (15/Hicr 72)
► (Derken) Güneş’in doğmasıyla onları bir çığlık yakalayıverdi. (15/Hicr 73)
► Oranın altını üstüne getirdik. Üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık. (15/Hicr 74)
► Şüphesiz ki bunda, basiret/feraset sahibi insanlar için (ibret alınacak) ayetler vardır. (15/Hicr 75)
► Orası hâlen bir yerleşim yolu üzerinde bulunuyor. (15/Hicr 76)
► Şüphesiz bunda, iman edenler için (dersler çıkarılacak) bir ayet vardır. (15/Hicr 77)
► Onu ve Lut’u âlemler için bereketli kıldığımız topraklara (taşıyarak) kurtarmıştık. (21/Enbiyâ 71)
► Ona İshak’ı, üstelik bir de Yakub’u ihsan etmiş ve her birini salih kimseler kılmıştık. (21/Enbiyâ 72)
► Onları emrimizle hidayete ulaştıran imamlar kılmıştık. Onlara hayırlı işleri yapmayı, namazı dosdoğru kılmayı ve zekâtı vermeyi vahyetmiştik. Onlar bize kulluk/ibadet eden kimselerdi. (21/Enbiyâ 73)
► Lut’a da hüküm/hikmet ve ilim verdik. Onu habis eylemlerde bulunan o şehirden (ve halkından) kurtardık. Şüphesiz ki onlar, fasıklar(dan oluşan), kötü bir kavimdiler. (21/Enbiyâ 74)
► İbrahim ve Lut’un kavmi de… (22/Hac 43)
► Lut Kavmi, gönderilen resûlleri yalanladı. (26/Şuarâ 160)
► Hani kardeşleri Lut onlara: “(Allah’tan) korkup sakınmaz mısınız?” demişti. (26/Şuarâ 161)
► “Şüphesiz ki ben, sizin için güvenilir bir resûlüm.” (26/Şuarâ 162)
► “(O hâlde) Allah’tan korkup sakının ve bana itaat edin.” (26/Şuarâ 163)
► “Sizden (davetim karşılığında) bir ücret istemiyorum. Benim ücretim âlemlerin Rabbi olan (Allah)’a aittir.” (26/Şuarâ 164)
► “Siz insanlar arasından erkeklere mi yaklaşıyorsunuz?” (26/Şuarâ 165)
► “Ve Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz. (Hayır, öyle değil!) İşin aslı sizler, haddi aşan bir topluluksunuz.” (26/Şuarâ 166)
► Demişlerdi ki: “Bu işe bir son vermezsen ey Lut, kesinlikle (buradan) çıkarılıp sürülenlerden olacaksın.” (26/Şuarâ 167)
► Demişti ki: “Ben, sizin bu yaptığınız işten nefret ediyorum.” (26/Şuarâ 168)
► “Rabbim! Beni ve ailemi bu yaptıklarından kurtar.” (26/Şuarâ 169)
► Onu ve tüm ailesini kurtardık. (26/Şuarâ 170)
► Geri kalanlar arasında (Lut’un eşi olan) yaşlı bir kadın hariç. (26/Şuarâ 171)
► Sonra diğerlerini yerle bir ettik. (26/Şuarâ 172)
► Üzerlerine (taş) yağmurları yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür. (26/Şuarâ 173)
► Şüphesiz ki bunda, (Allah’ın dostlarına yardım edip düşmanları helak edeceğine dair) ayet vardır. Onların çoğu mümin değildir. (26/Şuarâ 174)
► Şüphesiz ki senin Rabbin, (evet) O, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) El-Azîz, (kullarına karşı merhametli olan) Er-Rahîm’dir. (26/Şuarâ 175)
► Lut’u da (kavmine yolladık). Hani o kavmine demişti ki: “Siz göz göre göre bu fuhşiyatı mı işliyorsunuz?” (27/Neml 54)
► “Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi yanaşıyorsunuz? (Hayır, öyle değil!) Siz cahillik etmekte olan bir topluluksunuz.” (27/Neml 55)
► Kavminin cevabı yalnızca şu oldu: “Lut ailesini yurdunuzdan sürüp çıkarın. Çünkü onlar temiz insanlarmış.” (27/Neml 56)
► Karısı dışında onu ve ailesini kurtarmıştık. Onun geride (helak olanlarla kalmasını) takdir ettik. (27/Neml 57)
► Üzerlerine (taş) yağmuru yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür. (27/Neml 58)
► Muhakkak ki Lut da gönderilmiş resûllerdendir. (37/Saffât 133)
► Hani onu ve ailesini topluca kurtarmıştık. (37/Saffât 134)
► Geride bırakılanlar arasında bir yaşlı kadın hariç. (37/Saffât 135)
► Sonra diğerlerini yerle bir etmiştik. (37/Saffât 136)
► Siz sabah vakti onlara uğrayıp geçmektesiniz. (37/Saffât 137)
► Gece vakti de… Akletmez misiniz? (37/Saffât 138)
► Semud, Lut Kavmi, Eyke halkı da (yalanladı). Bunlar (helak olmuş) gruplardır. (38/Sâd 13)
► Âd, Firavun ve Lut’un kardeşleri de. (50/Kâf 13)
► Lut’un kavmi de uyarıcıları yalanladı. (54/Kamer 33)
► Hiç şüphesiz biz, onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Seher vakti, yalnızca Lut’un ailesini kurtardık. (54/Kamer 34)
► Katımızdan bir nimet olarak… Şükreden kimseyi de aynı şekilde mükâfatlandırırız. (54/Kamer 35)
► Andolsun ki (Lut), (şiddetli) yakalayışımızla onları uyarmıştı. Onlarsa uyarılara şüpheyle yaklaşmışlardı. (54/Kamer 36)
► Andolsun ki, onun konuklarını da arzulamışlardı. Biz de gözlerini silip (kör ettik). “Tadın azabımı ve uyarımı!” (dedik.) (54/Kamer 37)
► Andolsun ki kesinleşmiş bir azap, erken vakitte onları bastırdı. (54/Kamer 38)
► Tadın (bakalım) azabımı ve uyarımı! (54/Kamer 39)

*************

– HUD SURESİ 81: (Melekler) dediler ki: Ey Lût! Biz Rab’binin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen, gecenin bir kısmında ailenle (yola çıkıp) yürü. Karından başka, sizden hiçbiri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan (azap), şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vâdolunan (helâk) zamanı, sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?
82. Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine
(balçıktan) pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık.
83. (O taşlar): Rab’bin katında işaretlenerek (yağdırılmıştır).
Onlar zalimlerden uzak değildir. 

***********  

«Biz orada İslâmlardan, yalnız bir tek ev bulduk!” (Zariyat.36 )

فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ

“Nice memleketler var ki biz onları helâk ettik. Azabımız onlara geceleyin yahut gündüz istirahat ederlerken geldi.” (Araf Suresi 4) 

MEHMET ÖZÇELİK

02-12-2022

[1]  https://tesbitler.com/2015/07/01/lut-kavmi-geri-geliyortarih-tekerrur-ediyor/

[2] Araf.4, Bkz. Enam.6/10, araf.7/97-98, 22/45, 28/58.




HİSSE-36

HİSSE-36

YUSUF ALEYHİSSELAM ZAMANINDA

Yemen’e çok şiddetli bir sel gelir, ağaçları kökünden söker, binaların yıkılmasına sebep olur. Sular çekildikten sonra eski bir mezarın açıldığı görülür. Ortaya bir kadın cesediyle büyük bir servet çıkar. Kitabedeki yazı okunduğunda, bu cesedin Himyeri hükümdarlarından birinin kızı olan Tace adındaki bir kadına ait olduğu anlaşılır. Tace’nin cesedinin boynunda 7 inci gerdanlık, kollarında 7 kıymetli altın bilezik, ayaklarında mücevherli 7 halhal ve on parmağın 7 sinde muhteşem mücevher yüzüklerin bulunduğu görülür. Ayrıca baş tarafında çok kıymetli eşya ile doldurulmuş hazine gibi bir tabut parladığı da dikkatlerden kaçmaz. Bu tabutun ön kısmında ki levhada yazılı olanlar ilgi çekicidir.

Hitabede şunlar yazılı idi:
Ben hükümdarın kızı Tace’yim. Memleketimizde müthiş bir kıtlık çıktığı için, tahıl getirtmek üzere, birkaç adamımı, Mısır maliye nazırı olan Yusuf aleyhisselama yolladım. Epey bir zaman geçtiği halde gönderdiğim adamlar gelmeyince, adamlarımızdan bazılarına bir kantar (50 kilo kadar) gümüş verip herhangi bir yerden bununla bir kantar un alıp getirmesini istedim. Onlar da bulamadılar. Nihayet bir kantar altın verip tekrar gönderdimse de, yine bulamadıklarından, incileri öğütüp yemekten başka çare bulamadım. Fakat o da beni besleyemediği için, büyük bir servet içinde açlıktan ölümle yüz yüze kaldım. Benim bu acıklı hâlimi işitenler, gerekli dersi almalı, servetine güvenmemeli, gerekli iktisat yolunu tutmalıdır. Tarihte altının da, incinin de, geçmediği durumlar varsa da, benden başka dünyada hangi kadın bu kadar muhteşem ziynetler içinde ölmüştür?

Hazineler bu kadına fayda etmediği gibi, ahirette de para pul geçmeyecektir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Üzerinde kul hakkı olan, ölmeden önce ödeyip helalleşsin! Çünkü ahirette altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınır, sevapları olmazsa, hak sahibinin günahları buna yüklenir.) [Buhari] 

****************  

*KISSADAN HİSSE*

Uçaktan içeri giren çok güzel genç bir kadın koltuğunu bulmak için sağa  sola bakındı.
Koltuğunun iki eli olmayan adamın yanında olduğunu fark edince oturup oturmamakta  tereddüt etti.
Nihayet kararını vermiş olmalıydı ki hostesi yanına çağırıp
*”Yanımda oturanın  iki eli olmadığı için bu koltukta rahat edemeyeceğim lütfen bana başka bir koltuk verin.”* dedi. Hostes,
*”Hanımefendi üzgünüm ama başka boş yerimiz yok”* dese de genç kadın ısrar ediyordu. Bu durumdan rahatsız olan hostes sordu kadına,
*”Hanımefendi bana bu ısrarınızın  nedenini söyleyebilir misiniz?”* Güzel kadın hostesin sorusunu
*”Ben böyle insanları sevmiyorum rahat oturup gezemeyeceğim , iğreniyorum ve kusasım  geliyor”* diyerek cevapladı. Eğitimli ve kibar görünen bir kadının bu konuşmasını duyan hostes şaşkınlık içindeydi. Kadın ise
*”Ben o koltukta oturamam  bana başka bir koltuk verin”* diyerek ısrarını sürdürüyordu. Hostes, çaresizlik içinde etrafına bakıp boş koltuk aradı ama boş koltuk görmedi ve kadına
*”Hanımefendi bu ekonomi sınıfında boş koltuk yok ama yolcuların rahatını sağlamak bizim görevimiz onun için ben gidip uçağın kaptanıyla  konuşayım ve siz de lütfen o zamana kadar biraz sabır gösterin.”* Bunu söyleyen hostes kaptanla  konuşmak için kokpite  gitti. Bir süre sonra geri döndü ve kadına,
*”Hanımefendi verdiğiniz rahatsızlıktan dolayı çok üzgünüz. Bu uçakta tek bir boş koltuk kalmış o da birinci sınıfta. Kaptanımızla  konuştum ve olağanüstü bir karar aldık. Şirketimiz ilk kez ekonomi koltuğundan birinci sınıf koltuğa bir yolcu gönderiyor.”* Güzel kadın son derece memnundu ama tepkisini dile getirmeden ve hatta tek kelime bile konuşamasına  fırsat kalmadan, hostes elleri olmayan adamın yanına yaklaşıp
*”Efendim çok özür dilerim birinci sınıf koltukta oturmak ister misiniz? Çünkü biz sizin gibi saygın bir insanın kaba ve görgüsüz biriyle seyahat edip rahatsız olmanızı istemiyoruz.”* Bunu duyan tüm yolcular kararı memnuniyetle karşılayıp alkışladılar. O çok güzel görünen kadın ise utancından adamın yüzüne bile bakamıyordu . Birinci sınıf koltuğa gitmek için ayağa kalkan elleri olmayan adam uçaktakilere  dedi ki,
*”Ben eski bir askerim ve bir operasyon sırasında teröristlerle çarpışırken  atılan bombanın patlaması sonucunda iki elimi de kaybettim. Biraz önce bu manasız ve üzücü tartışmayı duyduğumda ben bu kadın gibi bencil ve aptal insanların hayatını kurtarmak için mi kendimi riske attım ve bunların güvenliği için mi iki elimi de kaybettim diye kendime kızıyordum.  Ama hepinizin tepkisini görünce şimdi kendimle gurur duyuyorum. İki elimi vatanım için kaybettim; keşke şehit olabilseydim, kendimle daha çok gurur duyardım diyorum…”,* Ve sözlerini bitirince birinci sınıfta gitti. Güzel kadın ise herkesin aşağılayan bakışları altında ezilerek başını önüne eğip koltuğa oturdu.
Düşüncelerde güzellik ve saflık yoksa, yüz ve beden güzelliğinin hiçbir kıymeti yoktur! Her zaman hatırlamak gerekir ki yüzün güzel olumasının yanında kalbin güzel olmasıda  şarttır

************* 

Kral Faysal bin Abdülaziz, Kudüs ve Filistin toprakları üzerindeki İsrail işgaline karşı, Müslüman halkları cihada çağırdığında takvimler 1969’u gösteriyordu. Suriye ve Mısır bu çağrıya cevap vererek 1973’de Kudüs’ün işgalden kurtarılması için Arap ülkelerinin yardımını da alarak 1973’de İsrail’e savaş açar. Suudî Arabistan, batıya akan petrol vanalarını kapatır ve tüm dünyada “petrol krizi” baş gösterir.
Krizi görüşmek ve çözüme kavuşturmak üzere ABD Dışişleri bakanı Henry Kissinger, Suud Kralı Faysal’ı ziyarete gider. Görüşme, kralın sarayında değil, sahranın ortasında bir çöl çadırında gerçekleşir. Misafirine karşı pek de konuksever davranmayan Kral Faysal’ın sofrasında hurma ve deve sütü vardır. Kissinger’in “Eğer ambargoyu kaldırmazsanız biz de petrol kuyularını vururuz!” tehdidine karşı Kral Faysal, tarihe geçen şu cevabı verir: “Tabii ki petrol kuyularımızı bombalayabilirsiniz. Fakat unutmayınız ki, biz ve atalarımız hurma ve deve sütüyle yaşıyorduk, yine öyle yaşayabiliriz; ancak artık siz petrolsüz yaşayamazsınız.”

Bu olaydan kısa bir süre sonra Kral, kendisiyle aynı ismi taşıyan yeğeni tarafından hem de kendi sarayında, kafasına sıkılan iki kurşunla öldürüldü. Katil yeğen Faysal bin Musaid, Amerika’da kolej ve üniversite eğitimi görmüştü. Önce akli dengesinin yerinde olmadığı söylendi ise de sonrasında idam edildi.

Kral Faysal’ın öldürülmesinden sonra petrol vanaları açıldı ve petrol krizi sona erdi. İsrail, Amerika’nın da yardımı ile Suriye ve Mısır’a karşı yürüttüğü savaşı kazandı. Kudüs işgalden kurtarılamadığı gibi Filistin toprakları da peyderpey eriyip gitti. 1975 tarihinde gerçekleşen bu suikasttan sonra hiçbir Suud kralı, sarayından çıkıp da çölde yaşamayı göze alamadı. Hurma ve deve sütü ise mükellef saray sofralarının nostaljik birer katığı olarak kaldı. Batıya akan petrolün vanası ise hiç kapanmadı.
(Alıntı) 

**************  

Malik bin Dinar Hazretleri, bir gün, bir sabiye ( küçük çocuğa ) rastladı. Çocuk toprak ile oynuyordu. Bazen gülüyor ve bazen de ağlıyordu .

Malik bin Dinar buyurdu:
İçime O çocuğa selam vermek doğdu. Nefsim kibirlenip selam vermekten vazgeçti.

Ben nefsime şöyle seslendim: Ey nefsim! Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem). Hazretleri küçük ve büyük herkese selam verirdi. Sende bu çocuğa selam ver!

Ve O çocuğa selam verdim,
Çocuk:
Ve aleykümselam ve rahmetullahi ve berekatuhu, Ey Malik bin Dinar.

Sordum:
Beni nereden tanıdın? Daha önce beni görmüşlüğün yoktu?

Çocuk:
Melekut aleminde ruhum, senin ruhunla karşılaştı. Ölmeyen ve sürekli hayy olan Allahu Teala bizleri tanıştırdı.

Ben ona sordum:
Akıl ile Nefsin arasındaki fark nedir?

Çocuk:
Nefsin, seni bana selam vermekten alıkoyandır. Aklin ise seni selam vermeye teşvik eden ve zorlayandır.

Yine sordum:
Senin halin nedir? Niye bu toprakla oynuyorsun?

Çocuk:
Çünkü biz Topraktan yaratıldık; yine ona döndürüleceğiz!

Yine sordum:
Bazen gülüyor ve bazen de ağlıyorsun?

Çocuk:
Evet! Rabbimin azabını hatırladığımda ağlıyorum; rahmetini hatırladığımda ise gülüyorum.

Ben sordum:
Evladım! Senin ne günahın var ki?

Çocuk:
Ey Malik bin Dinar! Böyle söyleme! Görmüyor musun büyük odunları tutuşturmak için, önce küçük odunları tutuşturuyorlar! 

****************  

HER YARANIN MERHEMİ KENDİ DALINDADIR
“Bir gün bahçede tek başıma oyun oynarken ağaçtaki olgunlaşan dutları gördüm. Hemen ağaca çıkıp yemeye başladım. O kadar çok yedim ki yemekten yorgun düştüm. Ağaçtan inip gölgesine uzandım, uyudum. Sonra birden ablamın çığlıgı ile uyandım. Beni yerde ağzım burnum kıpkırmızı bir halde görünce ağaçtan düştüm sanmış. Yanıma gelip bakınca kan olmadığını, karadut lekesi olduğunu anladı. Bu seferde üstümü başımı kirlettiğim için ağlamaya başladı. Bilirsin karadut lekesi de hiç kolay çıkmaz. Annemle babam işten gelip beni o halde görseler kendisine kızacaklar. Sonra babaannem bahçeye gelip “Ne oldu Nergis?” dedi. Ablam, “Baksana babaanne, bütün üstünü kirletmiş, annem kızacak bana.”
Babaannem, “Hadi ağlama, şimdi çıkartırım ben onları” dedi. Sonra karadut ağacının yanına gidip birkaç dut yaprağı kopardı, avcunun içinde parmaklarıyla ezdi, köpürttü. Elimi yüzümü dut yaprakları ile ovalamaya başladı.
“Neden?” diye sordu Verda.
Çünkü karadutun lekesini sadece kendi yaprağı çıkarırmış.
Babaannem:
“İnsan da aynı bu ağaç gibidir” demişti o gün bize. “Yarasına ilacı başka yerde arayan her zaman yanılır. Her yaranın merhemi kendi dalındadır.“
( Alıntıdır) 

***************  

Adamın biri İbrahim Ethem radiyallahu anh ile tartışır ve;Bereket diye bir şey yoktur, inanmıyorum der.İbrahim Ethem: Koyunları ve köpekleri görüyor musun? der.Adam: Evet.İbrahim Ethem: Hangisi daha çok doğurur?Adam: Köpekler yediye kadar, koyun ise en fazla üçüz doğurur der.İbrahim Ethem: Etrafına baktığında hangilerin daha çok olduğunu görürsün?Adam: Koyunlar çoktur der.İbrahim Ethem: Peki, sürekli kesilen ve sayısı azalan koyun değil mi!?Adam: Evet der.İbrahim Ethem: İşte bereket budur!.Adam: Niye böyle olur Koyun neden köpeklerden daha fazla olur? diye sorunca;İbrahim Ethem der ki:Çünkü koyunlar gecenin ilk saatlerinde yatar, şafaktan önce de kalkarlar.Böylece rahmet saatini idrak eder ve üzerlerine bereket yağar.Ama köpekler, gece boyunca havlarlar. Sonra şafak vakti yaklaştığında düşer yatarlar. Böylece rahmet saatini idrak etmezler ve bereketleri alınır.

MEHMET ÖZÇELİK




DAHA NE OLSUN ?

DAHA NE OLSUN ?

Yüz yılı aşkın süredir kendini gizli gizli ve gizleyerek varlığını sürdüren şer ve şer odakları artık bunu arkasına aldığı desteklerle ve gün yüzüne çıkarılmasıyla açıktan açığa ve açıkça yapmaktadır.

Şerleri ve şer odaklarını göstermeye gerek kalmadan her yönüyle ve kör olmamak şartıyla görülmekte ve bilinmektedir.

Ancak manevi körlük bunun görülmesinin önünde en büyük engel teşkil etmektedir.

Münafıkane sürdürülen her türlü işler artık açıkça yapılmaktadır.

Dağda sürdürülen kavga, şehirlere ve milletin evine taşınmıştır.[1]

Aslında bu da bir gelişmedir.

Çünkü virüs bellidir, hastalık teşhis edilmiştir.

Sıra tedavi ve telafide…

Bu milletin maddi yüz yıllık birikimi gizlendi, yok edildi.Bin yıllık manevi değerlerine savaş açıldı. 

Bir insanın terör örgütleri ve teröristlerle iltisaklı olup, saklanmadığını göstermek için daha ne yapmak lazım?Veya neyi görmek ve göstermek lazım?Bakan ve Başbakan olmasını mı?Vadedildiğine göre o da var?Nasıl olsun mu?Yalnız unutulmasın ki; küfre rıza küfürdür. Zulme rıza zulümdür. Terör ve teröriste rıza teröristliktir.

*****************

Nasıl birini bekliyorsunuz?Nasıl birinin sizi idare etmesini istiyorsunuz?Mukayese yapmak gerekmez mi?Mesela kırk yıllık kâni mi?Ayinesi iştir olan kişinin mi?Denenmiş denenmez, olan kişi mi?Bir mümin iki delikten ısırılmaz iken, bir daha ve bir daha ısırılmak için mi?Allah aşkına ne için?Seyh-ul İslam mı bekliyorsunuz?Halife olmazsa olmaz mı diyorsunuz?Peki öyle biri var mı?Varsa kim?Zalim Allah’ın kılıncıdır, onunla intikam alır, sonra dönülür ondan intikam alınır.Yoksa intikam alınmak mı istiyoruz?Nasıl olursanız öyle yönetilirsiniz misali, nasıl olduk?Evvelden yalancının mumu yatsıya kadar yanıyordu.Artık beklemeye gerek kalmadı.Anında sönüyor.Teröristin ki de hemen sönüyor, destekçisinin de…İnsan ve insaflı olup tenkid etmeli ancak nankör olup körlükte bulunulmamalıdır.Hissi değil mantıklı olmalıdır.His ve heveslere göre değil, akıl ve mantığa göre hareket etmelidir.

************* 

Evet, Ümit varız.. Ümitsiz değiliz..

Bugüne kadar hep o ümitle yaşadık ve geldik.

Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal.
Yükseliş başladı.

Allah yürü dedi.

Allah’ın yürü dediğine kim dur diyebilir?

Mesela; Ordumuzun bu son harekatı, 15 Temmuzun dışa vuran versiyonu.Defedilen dış gücü.

İçten dışa doğru açılım başlamıştır.

Ordudaki ruh, toplumdaki bilinç ve enerji devrede.

Uğurlar ola.. Yollar açık ola.

MEHMET ÖZÇELİK

28-10-2022 

[1] https://m.haber7.com/guncel/haber/3281496-izmir-buyuksehir-calisani-kandilde-pkk-kongresinde

https://www.yenisafak.com/gundem/kim-bu-aydin-kostem-suikastin-karanlik-adami-3892400  




PKK VE TERÖR MEĞER NİYE BİTMİYORMUŞ ?

PKK VE TERÖR MEĞER NİYE BİTMİYORMUŞ ?

Ahtapotun kolları budanıyor.

-Bir asırdır dizginlenen, kontrolü kendi elinde olmayan ordu, askeriye, 15 Temmuz 2016 tarihi itibarıyla dizginini eline almış, artık kendisi kendisini kontrol eder olmuştur.

“Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.
Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi.
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm’ın.” Yahya Kemal Beyatlı 

-“Onlardan bir çoğunu görürsün ki, günâha girmek, haksızlık etmek ve haram yemekte hız yarışı yaparlar. Her halukârda ne kötü yaparlar!”[1]

– Terör niye bitmiyor, belli değil mi?[2]

– Ecrin ve Yağmurların niçin öldüğü belli oluyor değil mi?

-“İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, belediyelerde yürütülen soruşturmalara ilişkin açıklamalar yaptı. Soylu, 2019-2022 arasında 74 belediyede terörle bağlantılı 88 soruşturma yürütüldüğünü, bunlardan 79’unun tamamlandığını belirtti. Bakan Soylu, İBB’de 1668 kişinin terörle bağlantılı olduğunu ifade etti.”[3]

-Aslında bu zahirde görünen terör olsa da, hakikatta bin öncesindeki hortlayan haçlı devamı, insanlık tarihi boyunca devam eden iman küfür mücadelesidir.

Zira Pkk sosyalist ve kominist bir yapıdır.

Bunu savunanlarından da anlayabilirsiniz.

Arkasında da görebilirsiniz.

İmam-ı Şafi’ye sormuşlar; Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?

Demiş ki: “Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür.”

”İslam karşıtlığının en çok yaşandığı ilk 5 ülke! Bütün oklar o ülkeyi işaret ediyor.

İslam İşbirliği Teşkilatı, İslam karşıtlığının en fazla yaşandığı 5 ülkeyi paylaştı. Buna göre, sırasıyla Fransa, Hindistan, Amerika, İngiltere ve Kanada İslam karşıtı ülkelerden oldu. İşin başı ise küresel medyayı yöneten İngilizler çıktı.”[4]

MEHMET ÖZÇELİK

26-11-2022

 

[1] Maide suresi – 62.

[2] https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/tsknin-eski-savas-pilotu-bahadir-altan-pkk-kanalinda-turkiyeyi-sucladi-2241471

https://www.haber7.com/siyaset/haber/3281015-soylu-acikladi-ibb-kadrosunda-6-pkkli-tespit-edildi

https://www.haber7.com/guncel/haber/3278931-icisleri-bakani-soylu-chpli-belediyelerin-teror-orgutlerine-yaptiklarini-aciklayacagim

https://www.yenisafak.com/gundem/iki-saldiri-da-munbicten-abd-senatosundan-pkk-pydye-2-milyar-dolar-yardim-3890825

https://www.haber7.com/guncel/haber/3278710-nato-icinde-korkunc-ihanet-avrupali-22-sirket-pkknin-kanalina-reklam-yagdiriyor

[3] https://www.haber7.com/guncel/haber/3279837-bakan-akar-acikladi-bu-yilin-basindan-itibaren-3-bin-585-terorist-etkisiz

https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/chpli-emekli-amiral-turker-erturkten-demirtas-ve-hdpye-guzellemeler-2241459

https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/kilicdaroglunun-bize-mi-saldiracak-dedigi-ypg-pyd-okula-saldirdi-2241469

https://www.yenisafak.com/gundem/74-belediyede-88-teror-sorusturmasi-3892279

[4] https://m.haber7.com/dunya/haber/3278627-islam-karsitliginin-en-cok-yasandigi-ilk-5-ulke-butun-oklar-o-ulkeyi-isaret-ediyor

 




DÜNYADA HERKES ÇOCUK MU OLSAYDI?

DÜNYADA HERKES ÇOCUK MU OLSAYDI?
Veya çocuk olarak mı kalsaydı?
Nasıl olurdu?
En azından kan dökülmez, aldatma olmaz, kavga olmaz,olsa bile çabuk unutulur, kin bağlanmaz, düşmanlık devam etmezdi.
Çocukların dünyası saf ve masum.
Daha bulanmamış.
Adeta büyüdükçe bulanıklık artıyor.
Neden çocuk kalınsaydı?
Yükselme ve büyüme olmasamıydı?
Elbette hayır.
Büyüdükçe risk ve sorumlulukta aynı oranda büyüyor.
Yük ağırlaşıyor.
Kar ve zarar da o nisbette artıyor.
Tıpkı on milyonu kaybeden veya kazanan çocukla, trilyonları kazanan ve kaybeden büyüğün bir olmadığı gibi.
Evet, büyüdükçe kar ve kazanç ve de sahip olduğu şeyler artıyor ancak bir o kadarda kaybetme durumu söz konusu oluyor.
Ticaret risk alma ve cesaret ister.
İşte bizlerde dünyaya bu riskleri alarak ve yüklenerek geldik.
Dağların ve göklerin taşımaktan kaçındığı ve titrediği emaneti yüklendik.
Ezilenleri görüyor, onun ezikliğini, korku ve üzüntüsünü yaşıyoruz.
Sonbahar yaprakları gibi dökülenleri görüyor, dökülmekten korkuyoruz.
En büyük korkumuz, ebedi kaybımızdır.
Müflis olup, sermayeyi de tüketmemizdir.
Geç kalınmış ve geçersiz olan pişmanlıktır.
Daha da acısı sorumlu olduğumuz kimselere kaybettirdiklerimizdir.
Birde onların günahlarını yüklenmemizdir.
Yük üzerine yük.
Yükümlülük.
Eziklik.
Gene de;
Hayat devreleriyle güzeldir.
Her devre ayrı bir güzeldir. Bozmadıkça…
Bozulmadıkça…
Bozgunluk ve bozgunculuk yapmadıkça…
Küçüklerden büyüklere selam.
Büyüklerden küçüklere kelam.
Vesselam…
Mehmet Özçelik/ 22.11.2022