İLÂHİYATTA FELSEFE
İLÂHİYATTA FELSEFE
Yök İlâhiyatlarda işlenen Felsefe dersini kaldırmakla çok yerinde bir karar almıştır.
Bunun yerine Hikmet dersleri adı altında bir ders konulabilir.
Ben 1980 yılında iki yıl İslâm enstitüsü ve 1983-den itibaren iki yılda ilâhiyat okudum.
İlâhiyata geçiş okulun adını yükseltti ancak kaliteyi düşürdü.
Bütün ilâhiyatlar Ankara İlâhiyata benzetilmeye çalışıldı.
Erzurum-daki İslâmi ilimlerde de aynı kalite mevcuttu.
İlâhiyatlar böylece bir yönüyle islâmi alanlarda araştırma yapıp gelişen ve geliştiren bir eğitim yuvası olmaktan çıkarılarak,genel olarak dinler sahası olarak genelleştirildi.
Buda seviye ve kaliteyi düşürdü.
İmam-Hatiplerin dışında liselerden gelen öğrencilerde alt yapısı olmadan kısa dönem yüzeysel aldıkları bilgilerle beş sene sonra bir din adamı olarak okullarda ders veriyor,diyanette müftülük ve vaizlik yapıyor.
Münferid şahısların gayreti dışında yeterli olmayan bu eğitim din alanında bir çok kavga ve karışıklığı beraberinde getirmiş oluyor.
*Felsefe karanlıkta bir şeyler arama ancak bulmama sanatıdır.Zira bulunduğu zaman felsefe biter.
Körlerin fili farklı tarifi gibidir.
Aklı esas alıp,kalbi devre dışı bırakan batının çöplüğüdür.
Kısır bir alandır.Tıpkı şu örnekte olduğu gibi;
Bir gün felsefe hocamız derse girer girmez tahtaya yönelip;
-İnsan hayvandır,sözcüğünü yazdı.
Öğrencilere döndüğünde bir arkadaş;
-Hocam siz hayvan mısınız?dedi.
Yüzü kızaran hoca,felsefenin kısır olarak tarif ettiği insanın tanımını;’El insanu hayvanun nâtikun’ yani –İnsan konuşan bir canlıdır-şekliyle anlatmaya başladı.
Felsefenin başına İslâm kelimesi zorla yamalanarak,İslâma aidiyeti sağlanmaya çalışıldı.Zoraki ihtidaya zorlandı.
Oysa bizdeki hikmet,kelâm,mantık ise;aklın ve kalbin bir araya gelerek hakikatın ortaya çıkmasıdır.
Batı felsefesi kîl-ü kâl-lerle uğraşmaktır.Dediydu demediydu.Deyduydu deymediydu…
Hikmet ve Felsefenin farkını daha önce ele almıştık.
Felsefenin babası olarak gösterilen İbni Sina,Haşir meselesinde yetersizliğini ifade ederek,-Akıl bu yolda yol bulamaz-yani akılla çözülemez,demiştir.
İmam-ı Gazali hayatının başlangıcında felsefeyle uğraşmış ve sonuna doğru ‘Tehafutu felasife’ yani –felsefenin tutarsızlığı- adıyla bir eser yazmıştır.
Mücerred manada felsefe veya batı felsefesi,kalbden tecrid edilmiş,aklın ön plâna çıkarılmasıyla her şeyi çözeceğine inanılmıştır.
Akıl her şey değildir.Kalbsiz akıl kördür.
Felsefe tüm ilâhiyatlıların lüzumsuz yere meşgul edilmesinden ziyade,özel manada istekli olan bir kimsenin araştırma alanını oluşturmalıdır.
İlâhiyatlarda İslâmi ilimler üzerine bir yoğunluğa gidilmelidir.
MEHMET ÖZÇELİK
12-09-2013