FİNALE DOĞRU.. ÇÖZÜLME.. ÇÖKME..
FİNALE DOĞRU.. ÇÖZÜLME.. ÇÖKME..
Evvela bir yağlama yapayım ta ki bazı cızırtılar çıkmasın…
Cemaatin en az ihtimalle yüzde doksanı samimi,hizmet düşüncesi,iyi niyeti içerisinde bulunan insanlardan oluşur.
Ancak onlar da hizmetin üst kademesinde,bürokraside,yönetimde söz sahibi olan kimseler değildirler.
Onlar koşturanlar,pastayı hazırlayanlar olup,pastayı dağıtan ve yiyenlerden değildirler.
Bazen ağızlarına da bir bal çalınmaktadır.
Onun için ağır olan sözlerim işte bu yüzde bire ve bunu onaylayıp her türlü destekte bulunanlaradır.
-Milli eğitimin düzelmesi için onlara verilmesini savundum.
Ergenekon davasında tamamen arkalarında olup,2007-den itibaren günlük haber toplayıp sitemde yayınlayarak her türlü yazı,videoyu haber yaptım.
Samanyolutv-ye tebrik yazısı gönderdim.
Ancak bu gün yüzde birin hırsı,yüzde doksan dokuza galib geldi.
Koca bir cemaatı çöküşe,finale götürmeye sebeb oldu.
Cemaatın ayarları bozuldu…
İşte itiraf ve gösterilen tavır ve tahliller;
“Geç gelen itiraf;
HADİ ÖZIŞIK;
Gülerce’yi aradım bu sabah.
Üzgün bir ses…
Gülerce’ye göre, “Cemaat 4 önemli yanlış yaptı!”
BİR- Hizmet baştan beri yanlış yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na savaş açtı. Gezi’den itibaren Başbakan’a hakaret etmeye başladılar.
İKİ- Üslubumuzu kaybettik. Namus bildiğimiz üslubumuz. Biz bunu bıraktık hükümetle savaşa girdik, diyaloğu bıraktık çatışmacı dil kullandık.
ÜÇ- Siyasallaştık. CHP için kapı kapı dolaşıp oy istedik.
DÖRT- Hizmet hep çoğunlukla hareket etti. Hep öyle yoluna devam etti. İlk defa çoğunluğun karşısına çıktı ve kaybetti. Orijinalini kaybetti, yara aldı.
Gülerce, Cemaat-İktidar kavgasında, inananların kullanıldığı görüşünü de savunuyor. Hizmet’e gönül vermiş insanların bu hisse kapıldığını belirtiyor.
Bu yanlışın Hizmet’i temsil vasfı olmayan kişiler tarafından yapıldığını vurguluyor.
Ve ekliyor:
– İnsanların tanıdığı bildiği Hizmet bu değil!
– Seçimden önce uyardınız, haklı çıktınız.
– Haklı çıkmam neye yarar Hadi Bey? Hizmet yara aldı. Hizmet’i tanınmaz hale getirdiler. İnsanların güveni sarsıldı. Hoşgörü vardı bizde, diyalog vardı bizde, insanların gönlüne girmeyi istiyorduk. Biz ne yaptık peki? Kapı kapı dolaşıp CHP için oy istedik.
– Bundan sonra ne olacak?
Gülerce yıllarca Cemaat’e destek veren belediyelere yapılan vefasızlığa isyan ediyor:
– Bunu yapmamalıydık!
Bundan sonra olacaklara gelince…
Diyor ki:
– Cemaat ayarlarına dönmeli.
Gülerce bu uyarıları yaptı ama, Başbakan Erdoğan’a da, “Cemaat’in tabanını incitme” mesajını vermeyi ihmal etmedi:
– Başbakan’ın bundan sonra Hizmet Hareketi’ne karşı, şefkatli, merhametli ve demokrat tavırlarla sadece hukukun üstünlüğüne riayet edeceğine inanıyorum.”
Gülerce, Cemaat-İktidar kavgasında, inananların kullanıldığı görüşünü de savundu. Hizmet’e gönül vermiş insanların bu hisse kapıldığını belirtti.
Gülerce, 30 Mart’ta AK Parti’nin elde ettiği başarıya rağmen, yanlışta ısrarın sürdüğünü belirtti ve şunları söyledi: Bu yanlış Hizmet’i temsil vasfı olmayan kişiler tarafından yapılıyor. İnsanların tanıdığı bildiği Hizmet bu değil. Hizmet yara aldı. Hizmet’i tanınmaz hale getirdiler. İnsanların güveni sarsıldı. Hoşgörü vardı bizde, diyalog vardı bizde, insanların gönlüne girmeyi istiyorduk. Biz ne yaptık peki? Kapı kapı dolaşıp CHP için oy istedik.
Gülerce bundan sonrası için de ‘Cemaat ayarlarına dönmeli’ ifadesini kullandı.
Ve özetle cemaat içindeki birkaç basiretsiz ve iktidar heveslisinin ve özellikle hoca efendinin burada ilgisiz-bilgisiz-hissi davranışı cemaatı kapanması güç ve tarihe gömücü bir yara almasına sebeb oldu.
Cemaat, gemisinde açılan delikten su almaktadır.
Gemi su aldıktan sonra cemaat birer birer özür beyan ediyor.
Bazılarının hata yapma lüksü yoktur.
*Türkiye-de son darbe girişimi cemaat eliyle yapılmaya çalışıldı.
İnşaallah büyük bir ümitle son darbe kozları da şimdilik bitmiş oldu.
*Cemaat medyası daha önceleri chp-nin sarıldığı kuruntularla teselli olmaya çalışıyor.
*Cemaatı temsil eden ve ergenekonu bitirme noktasına getiren Samanyolu ve Zaman medyasının böyle çarpılır hale gelip de adeta tekrar ergenekona karşı günah çıkarma yoluna gidip,adeta ergenekonla ittifak etmesi hem hazin ve hem de çok düşündürücüdür.
*Bir bedduanın bu kadar etkili olacağını hiç bu kadar düşünmemiş ve de görmemiştim.
Bir peygamber etse etkisini biliriz ancak bir bedduanın neredeyse onlarca yıllar devam eden bir birikimi bitireceğini hiç düşünmez ve hayal bile edemezdim!
Beddua geri tepti!!!
*Bu insanlar nasıl uyuyor veya nasıl kendilerini avutuyorlar?
*Olay gerçekten Erdoğan veya parti meselesi değildir.
*Şu hassas durumda bu kadar Erdoğanı savunacağımı düşünmezdim.
Çünkü mesele Erdoğan meselesi olmaktan çıkmıştır.Millet-din ve bunların geleceği olmuştur.
*Muhalefet edenler yalnızlaşıyor.
*”AK Parti imparatorluğa diz çöktürmedi
30 Mart’ta yapılan yerel seçim sonuçlarının en çok kimi üzdüğü belli oldu.
17 Aralık operasyonundan yalnızca 3 gün sonra gazetecilere demeç veren ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone “Uyarılarımız dikkate alınmadı, şimdi bir imparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz” diyerek cemaat ve muhalefetin de karıştığı kirli ittifakın yurt dışından beslendiğini adeta itiraf etmişti.
*Türkiye’de yaşanan her olayla ilgili yorum yapmaktan çekinmeyen Büyükelçi Ricciardone’nin 30 Mart seçim sonuçları sonrası da sessizliğini koruması gözden kaçmadı. Bu durum “Türkiye ile ilgili her konu hakkında fikrini esirgemeyen büyükelçi, seçimde hayal kırıklığına uğradı” şeklinde yorumlandı.”
*“İşte ey iki hayatın ruhu hükmünde olan islamiyeti bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar!gelen neslin kapsında durmayınız.Mezar sizi bekliyor çekiliniz;ta ki hakikat-i islamiyeyi hakkıyla kâinat üzerinde temevvüc-sâz edecek nesl-i cedid gelsin!”Bediüzzamanın ifadesiyle,milletin önünden çekilin,yoksa sinsi oyunu millet bozacaktır.
*”Türkiye’de içi sürekli kaşınan unsurların ortadan kaldırıldığını ifade eden Orakoğlu, “Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Türkiye’nin içini kaşımak için Türkiye de birlik ve beraberliğin bozulmasına, kamplaşmasına yönelik bir psikolojik harekat uygulanmasına yönelikti. Burda MİT’in içe dönük yapısı, Türkiye’nin en önemli sorununun, dış ülkelerden, küreselleşmeden gelen saldırılara karşı Türkiye’nin korunması gerekirken, Türkiye kendi içerisinde inançlı insanları iç tehdit olarak kabul edip, bunlara yönelik bir çalışma içerisine girmişti. Bunu en bariz 28 Şubat postmodern darbe sürecinde gördük. İsrail 28 Şubat döneminde MİT içerisine sızdı ve o dönem bazı müsteşarları İsrail’in MİT’in kozmik odalarına soktuğu iddia edilmişti. Bu son derece vahim bir durum” olduğunu söyleyerek, AK Parti’nin iktidar olmasından sonra özellikle 2005 yılından itibaren Türkiye’nin Ortadoğu ve dünyada bağımsız ve milli politika izlediğini ifade etti.”
*Bu gün gerek Türkiye ve gerekse de dünya gizli örgütünün tek hedefi,toplumda ihtilafı körükleyerek,kaos oluşturmaktır.
* Ben özür dilerim.Neden mi?
Cemaatın içerisinde en aklı başında kimsenin Abdullah Aymaz olduğunu düşünürdüm. Meğer yanılmışım.Şimdiye kadar suskunluğunun sebebinin olgunluktan kaynaklandığını, ateşi söndürmeye yönelik olabileceğini bekler idim.Meğer suskunluğu ateşini hisle ve hırsla yükseltmek uğruna imiş.Bu bir mahcubiyet ve perişanlığın dışa vurmuş halidir.
Hüseyin Gülerce kadar bile olgunluk gösteremedi.
Meğer basiret başka bir şeymiş!
Kendisine sorarım;Chp-yi daha iyi tanımanız için memleketin başına daha nelerin gelmesi lazım?
Nezih kız çocuklarını ev ev dolaştırarak chp-ye oy istemek hangi seviyenin,kişiliğin, şahsiyetin, ahlakın ve hizmetin işidir.
Hem Türkiye-de ve hem de islam dünyasında özellikle Suriyede yapılan zulümlere karşı,fitnecilerle beraber hareket ettiğinizin yarı himmetini buraya gösterseydiniz, israilde,abd-de,ab-da bu kadar cesur olamazdı.
Şimdiye kadar sizleri hep savunuyorduk ancak savunma haklarınızı kaybettiniz.Varın kendi kendinizi hala hırsla,hisle,mahcubiyetle savunun!!!
Müflis tüccar olmayın!!!
*Sibel Edmond’un “CIA, Gülen’i oyuna dahil etti”
*Aslında yazımın başlığını teyid eden ifadeyi tamda şimdi buldum.
Ali Ünal-ın yazısında.
Finale gidişin,diğer bir ifadeyle çukur oluşun bir göstergesi olan yazısında…
İşte sukutun belgesi içteki ağızdan;
“Hizmet için hep zafer
Allah (c.c.), 17 Aralık’ta başlayan süreçte Hizmet Hareketi’ne kendi çizgisinde zafer üstüne zafer kazandırıyor:
-Hizmet Hareketi, genellikle sağ-muhafazakâr tabana yayılıyor, sol tabanla olması gereken münasebeti kuramıyordu. Cenab-ı Allah (c.c.), bu defa sol tabana, Hizmet Hareketi’nin insanları kesinlikle siyaset temelinde değerlendirmediğini gösterdi ve Hareket’e şimdiye kadar tam açılamadığı sol tabana açılma, sağ-muhafazakâr tabanda da bilhassa son senelerde kendisine kısmen mesafeli duran ANAP-DYP-MHP’li kesimlerle daha sıcak münasebetler kurabilme imkânı verdi. AKP tabanı da, bugün içlerinde particilik faktörüyle mesafe koyanlar bulunsa da, sonunda yine kaçınılmaz olarak Hizmet’e el verecek, çocuklarını yine güven ve itimatla Hizmet Hareketi’ne teslim edecektir.”
(Yalnız işin tezad tarafı,bin yıllık iman ve ameldeki dostu ve dostluğu yıkıp,her türlü entrikaları yaparak,hangi temel noktada ittifak edildiği mevcut olmayan hayali bir dostluk.Batılda dostluk.Mantığın,vicdanın basiretin durduğu ve donduğu nokta)
(İşte 17 aralıkta yapılmak istenenler:Eski istihbaratçı Prof. Dr. Mahir Kaynak, dinlemelerde aynı olguya dikkat çekti. Kaynak, “Türkiye’nin bölgesel güç olmasını istemeyenler kimlerse, dinleyenler ve servis edenler de onlardır. Türkiye önceki dönemlerde pek fazla dinlenmezdi. Çünkü ülkeyi zaten yönetiyorlardı. Türkiye, diğer ülkelerle hep ittifak içinde, müttefik durumdaydı. Dolayısıyla dinleme ihtiyacı duymazlardı. Fakat bugün Başbakan Erdoğan, dünyadaki gelişmelere yönelik farklı bir politika izliyor. Türkiye’yi bölgesel bir güç haline getirmek için çalışıyor. Bundan rahatsız olanlar, Türkiye’nin önünü kesmek istiyorlar” dedi.)
-“Hocaefendi’nin sık sık ikaz buyurduğu ve ihlâsa kesinlikle mâni “Cemaat” ve “Biz gururu”, Hizmet içinde bazılarına yol bulmuş olabilirdi. Söz konusu süreç, bu gurur ve aldanışı da inşaallah izale etmiştir.”
(O zaman kişinin ehli sünnetten olduğunu demekte bu ihlasa münafi bir durum mu oluşturmaktadır?
Batıla giydirilmeye çalışılan hak ! kılıfı.Batılı hakka getirmeden,batıla sapma sapıtmaları…Cemaat demekten ve denilmekten utanıp hareket diyecek kadar bereketsiz bir tavır.Tarifi imkânsız bir tavırdır.Gerçekten söz burada bitmiştir.Çünkü söz bir seviyedir.Hangi seviyeye karşı söz söylenecek ki?)
-“İslâm, özellikle son yıllarda terör suçlamalarıyla büyük yaralar almıştı; İslâm dünyasının perişan hali ve bu dünyadaki özellikle siyasî-İslâmî hareketlerin yanlışları, hem Müslüman kitlelere yılgınlık ve ümitsizlik yaşatıyor, hem de İslâm’ın imajını kararttıkça karartıyordu.”
(Avrupalıların yamaladığı hakikatta olmayan İslami terör ve terörist suçlamalarını üzerine giyerek utanç duyan bir insan tavrı.Bunu düzeltmek için Avrupalıların attığı oltaya tutunan aptal balık tavrı.)
(Ve son olarak batıla hak alet edilmektedir.Kur’an-a iftira edilmektedir.)
-“Evet, Kur’ân buyuruyor: “Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da o şey hakkınızda hayırlıdır; bir şeyi seversiniz ama, o şey ise hakkınızda şerlidir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (2, 216)”
-Öncelleri 17 aralık terör hareketinin çirkinliğini üstlenmeyen ve dershaneler meselelsini gündemde tutmaya çalışan cemaat,yavaş yavaş buna sahib çıkmakta ve bunun ilahi bir emir bile olduğunu dillendirmektedir
17 aralık darbe ve terör teşebbüsünü dini bir kılıfa bürüyerek meşru göstermeye çalışmak;en az ve hafif tabiriyle çukur ve seviyesizliğin,basiretsizlik ve körlüğün bir yorumu ve göstergesidir.
Bu tıpkı Kürtlerin haklarını koruduklarını söyleyen pkk sol zihniyetinin sağ versiyonudur.
İkisi de aynı yola ve sonuca çıkar.
*Diğer yandan bir yargı mensubu olan Sami Selçuk-un Samanyolu tv.de İsrail cumhurbaşkanı Şimon Peres-i övüp de başbakan Erdoğanı yermesi, bu milletin kazanmaya çalıştığı kişiliğin kaybedilmesidir.
İsrailin övülmesi onların hislerine tercüman olmakla beraber,adeta onların bir yargı mensubu tarafından avukatlığının yapılmasıdır.
Tam çirkin bir tavır olup,zulme ve kan akıtmaya ortak olmaktır.
Bu yargı zihniyetinin de bir yansımasıdır.
Maalesef cemaat medyası da bu İsrail sevdasını bazen dillendirirken,bazen de çanak tutmaktadır.
Diğer yandan hükümeti İran taraftarlığıyla vurmaya çalışanlar,irandaki masum imam,takiyye gibi şii bazı yaşantılarla hareket etmektedirler.
“(Onlara karşı sen) «Allah» de. Sonra onları bırak, boş laflara dalarak oyalansınlar.”
Ortada kirli büyük bir ittifak var.
*İnsan bir kere batılı hak görünce,artık onu savunması kaçınılmaz olur.Cebraili bile takmayan,sonuçta direkmen Allahdan vahiy almakta,zirve zırvalarda aranmaya başlamaktadır.
Sonbaharda aranan bahar..Dökülmeler ve döktürmeler birer birer başlıyor.
*Ekrem Dumanlı, “Nefret dilinin sonu” başlıklı yazısında; “Bugün kullanılan zehirli dil, olsa olsa şiddet doğurur maazallah… Hafta içinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı, muhtemel şiddetin işaret fişeğidir!”
Bu da chp-nin hamiliği ve savunuculuğu olsa gerek!
Bu bir çözülme ve dökülmenin başlamasıdır.
Zamanımızı ne kadar güzel tahlil etmektedir:
*”Şah Veliyullah der ki, peygamberlerin hem dinin emirlerini tebliğ, hem bunları gerekirse zorla yaptırma ve hem de bunları inananların kalbine yerleştirme vazifesi vardı. Dört halifeler bu üç vazifeyi hakkıyla yaptı. Onun için râşid diye anıldılar. Sonra insanlar arasında din prensiplerine gönül rızasıyla uyanlar azaldı. İş bölümüne gidildi. Tebliğ, müctehidlere; irşad, mutasavvıflara, saltanat da, idarecilere düştü. Din adamları, aktif siyasete karışmak yerine, icraatını doğru bulmadıkları idarecilere gerektiğinde ikazlarda bulunmakla iktifa ettiler. Osmanlılar da, devleti din kaideleriyle idare etmekle beraber, din adamlarını siyasetten ayrı, ama itibarlı bir pozisyonda tutmayı tercih etti. Yine de zaman zaman darbe oyuncuları arasına karışan din adamları olmadı değil. Bunlar da tarihte kötü bir nam bıraktılar.”
*Cemaat Suriyede,Mısırda,Filistin gibi İslam ülkelerinde yapılan zulümleri yaptıklarıyla,bir yandan israile sıcak mesajlar verip diğer yandan kendi hükümetine darbe teşebbüsünde bulunmasıyla tüm şimşekleri,beslenen kin ve nefretleri üzerine çekmiş oldu.
Başkaları yaparken fatura cemaata çıktı.Bunu ya ödeyecek yada kendisine ödettirilecektir.
Ya da bu işten tevbe ile rücu edecektir.
Bunun altından kalkmak gayet zordur.
Fıtrat fıtri olmayanı reddedip atar.
Fıtrata aykırı hareket eden,fıtrat tarafından,ilahi kader canibinden reddedilir,kabul görmez.
*Hanefi Avcı-nın yazdığı kitabı olan –Haliçte yaşayan simonlar – adlı kitabı bir ifşaattır.Yabana atılmamalıdır.
Koca emniyetin Kozanlı Ömer kod adlı Osman Hilmi Özdil adlı cemaatın en üst düzey imamına feda edilişini ve yapılan gayrı meşru durumları dile getirmektedir.
Bir Ömer kod adlı kişi cemaatı temsilen olumsuz iz bırakabilmektedir.
Fertlerin bu olumsuz durumları cemaatı bağlamasa da,cemaatın bu konudaki suskunluğu,sahiblenmesi ve desteklemesi işin tehlikesini göstermektedir.
Ve bunlar kontrolsüz yapılmaktadır.
-İran üzerinden hükümete yüklenen cemaat maalesef tavırları ve uygulamalarıyla irandaki imamiyyye ve imameti taklid etmektedir.
Cemaattaki imamiyye kolu,en büyük üstü temsil eden kişidir.
-Gayrı meşru şeyleri hizmet adına meşru gösterilerek uygulanmakta olup,bu da patlak vermesine sebeb olmuştur.
Kanalizasyonun kapağı açıldı.Kokular sızmaya,sıkıntılı sesler seslendirilmeye başlandı.
Pandoranın kapağı açıldı.Artık iş zıvanadan çıkar hal aldı.
Hırs,kin ve menfaat öne çıktı,hedef haline geldi.
Hocanın vefatından sonra olabileceğini düşünüp dillendirdiğim bu korkunç hal,maalesef içerisine kendisinin de girmesiyle hayatında baş gösterdi.
Ergenekondan boşalan tatlı ve cazib boşalan yere,cemaat hırsla,her şeyi mübah görerek girmeye,balıklama dalmaya başladı.
-Cemaat –Biz ne yapıyoruz? – diye bir dakikalığına durup düşünmemektedir.
Deli- dolu gitmekte,iç ve dışta herkesle ayırmadan ortaklık yapmakta,gözünü adeta hırs bürümektedir.
Durumun vehameti ise;-Hizmetin başarısı için Türkiye bile gitse ne olur?- düşüncesi ön plana çıkmaktadır.
Kayıplar düşünülmeyerek,cemaat belki de yüzde birin harakirine kurban edilmektedir.
Cemaat bilinçsizce o yüzde birin intiharına sevkedilmektedir.
Diğerleri suskun,bazen cızırtı,bazen kabul etme mecburiyetinde kendini hissetme ancak sonuçta;-Bekle gör –politikası izlemektedir.
Cemaat durum itibarıyla;kavga eden karı kocanın şaşkınlıkla olayı seyreden çocuğunun durumuna benzemektedir.
Cemaat babadan taraf olsa da,anneyi terk edememektedir.
Kaş yapılmaya çalışılırken,gözler çıkarılmaktadır.
Görelim Mevla neyler / Neylerse güzel eyler.
“Beşer zulmeder,Kader adalet eder.”
MEHMET ÖZÇELİK
23-04-2014