TECERRÜD SIRRI
TECERRÜD SIRRI – Sesli Dinle –
*İnsanın en büyük problemi;kendisi değil,başkası olmasıdır.Veya başkasını düşünerek,kendisini terk edip,başkası gibi olmasıdır.
Oysa o başkası olmayacak,kendisi olacaktır.
Zaten başkası kendisi gibi olacak veya kendisi başkası gibi olacak olsa,onlardan birine ihtiyaç yok demektir.
Bir arkadaş,ben senin gibi olmak istiyorum,der.
Eğer sen benim gibi olmak istiyorsan,bana gerek yok ve de ihtiyaç yok.
Çünkü sen ben olacaksın.
Zaten ben olduğuma göre,o zaman da sana gerek yok.
-Cerrah bir arkadaş,aslında ben dine hizmet etmek istiyordum.Bu görevde bulunmak istemiyordum,dediğinde kendisine şunu anlattım;
-Bir gemide giderken yeni Arapça öğrenen bir genç kaptana dönerek;
-Kaptanım siz Arapça biliyor musunuz?der.
Kaptan da hayır der.
Genç cevaben;Gitmiş ömrünün yarısı,der.
Bir müddet sonra şiddetli bir fırtına çıkar,gemi batacak gibidir.
Bu sefer de kaptan gence sorar;
Yüzme biliyor musun?
Genç hayır deyince;
Gitmiş ömrünün tümü,der.
-Herkes ve her varlık bütünün birer parçasıdırlar.
Cüzler küllü tamamlamaktadırlar.
**********************
Tecerrüd sırrıyla görülür ki,tüm peygamberler ve veli zatlar mağaraları,insanlardan uzak yerlerde yaşamayı tercih etmişlerdir.
Onlar saraylarda,köşklerde oturmamışlardır.
Varlığı yoklukta bulmuşlardır.
Bu durumda sırlar açılıyor,insan kendisini okuyarak,kendisini anlıyor.
Dolayısıyla Rabbisini biliyor.
-Bediüzzaman cezalandırılmak üzere Barlaya sürülüyor.
İsparta/Barla ise Bediüzzamanın inkişaf edip parladığı yer oluyor.
-Tecerrüd etmek,çok kayıtlardan da tecerrüd etmeye sebeb oluyor.
İnsan kendisini bağlayan bağlardan da kurtulmuş oluyor.
Özellikle maddeden tecerrüd ile,manaya yaklaşmış oluyor.
Eğer bu kötü ahlak ve nefsani hatta hayali isteklerden,vesait ve enaniyetten soyutlanmış,beşeri ve süfli şeylerden soyutlanma ve tecerrüd ise,insanın manen terakkisine vesile oluyor.
Ölüm ise ruhun bedenden tamamen tecerrüdüdür.
*Tek problem,İslamiyet,iman ve hiç kopmaz vicdani tecerrüdün olması,tefessüh sebebidir.
*Bir kısım insanların mücerred yani bekâr kalmalarındaki sebeb;kendisini bağlayacak eş,çocuk ve hepsinin ihtiyaçlarını temindeki yoğunluk,önemli vazifelerinin ihmal veya terkine sebeb oluyor.
Adeta ayak bağı oluyor.
Arzu edileni ikisinin bir araya gelmesiyle,ihlas sırrıyla 11 olması,çocuk olduğunda 111,1111 gibi olmaktır.
*Ruhta mücerredlik vardır.Tecezzi etmez.Direk Allah canibindendir.
Ruh kâinatın fevkindedir.
Nefiste mürekkeblik ve terkib vardır.Bu sonsuza kadar gider.Tamamen kâinat canibine müteveccih ve yöneliktir.
Maddenin altındadır.Altında da ezilmektedir.
Menfaatına aid olan her şeyi,kendisine bağlar.
-Ruh maddenin altında boğuluyor ancak kurtulmak istiyor,çabalıyor.Sonuçta imanın nuruyla kurtuluyor veya küfrün ve maddenin zulümatıyla boğuluyor.
Beden ve nefis ise kurtulmak istemiyor.
Cüz-i bir lezzeti,ebedi bir eleme tercih ediyor.Bağlandığı şeylerin elemiyle de elem çekiyor.
-Aslında varlık ve var oluş,tecerrüdde olmaktır.
Dünyevi açıdan var olmak,bazen yok olmaya da sebeb oluyor.
-Dikkat edilirse,varlıklar yokluktan çıkmaktadırlar.
Başta peygamberler olarak bir çok büyük zatlar,dünyayı elde etmekle bu makama çıkmadılar.
İbrahim Ethem,Beyazid-i Bestami,Bediüzzaman gibi şahşiyetler dünya zevki ve varlığı namına,bir şeye sahip değildirler.
-Bediüzzaman;” “Eğer vücuduna itimad edersen, ademe düşersin. Çünkü ancak vücudun terkiyle vücut bulunabilir. Ve keza, vücuduna kıymet vermek fikrinde isen, o vücuttan senin elinde ancak bir nokta kalabilir. Bütün vücudun cihât-ı erbaasıyla ademler içerisinde kalır. Amma, o noktayı da elinden atarsan, vücudun tam mânâsıyla nurlar içinde kalır.
Biri de, dünyanın lezzetleridir. Bu ise, kısmete bağlıdır. Talebinde kalâka düşer. Ve sür’at-i zevali itibarıyla, aklı başında olan, onları kalbine alıp kıymet vermez.
Dünyanın âkıbeti ne olursa olsun, lezâizi terk etmek evlâdır. Çünkü, âkıbetin ya saadettir; saadet ise şu fâni lezâizin terkiyle olur. Veya şekavettir. Ölüm ve idam intizarında bulunan bir adam, sehpanın tezyin ve süslendirilmesinden zevk ve lezzet alabilir mi? Dünyasının âkıbetini küfür sâikasıyla adem-i mutlak olduğunu tevehhüm eden adam için de terk-i lezâiz evlâdır. Çünkü, o lezâizin zevaliyle vukua gelen hususî ve mukayyed ademlerden, adem-i mutlakın elîm elemleri her dakikada hissediliyor. Bu gibi lezzetler o elemlere galebe edemez.
-Minallah,İlallah.
Her şey O’ndan gelmiş ve O’na gitmektedir.
O halde O’nun dışındakilerden tecerrüd etmelidir.
Tecerrüdün a’lası,en ulvisi,kalben tecerrüddür.
MEHMET ÖZÇELİK
07-06-2015