YAŞADIĞIMIZ ASIRDAN SAHNELER VE KESİTLER
YAŞADIĞIMIZ ASIRDAN SAHNELER VE KESİTLER
20. asır kapalılığını hala kapalı tutmakta,ifadem gibi…
Neden mi? Fikirde,inançta ve neticede öldürmede. Gerek yerli,gerek yabancı…
Yabancılardan II. Jaun Paul..silahlar neden konuşuyordu? Bir şeyler bilenler konuşmasın diye mi?Mesele ferdi mi,fikri mi? Mafya yer altında nelerden rahatsız oluyordu?Yoksa bazıların “yakayı ele vermesi”[1] mi söz konusu idi?
Birinci dünya savaşından bu yana asker-sivil 100 milyona yakın insan ölüyor ve öldürülüyordu. Asır,kan dökme asrı oluyordu…
Ve bizde de halkın onay ve tasvibinden geçmemiş olan laikliğin kabul ve Lozan barış anlaşmasından sonra çok değişmeler ve muğlaklıklar gündeme geliyordu. İşte bir asırdır hala onun ve onların münakaşası yapılmakta ve bir netliğe kavuşturulamamaktadır.
Mesela;1930’dan sonra devrin başbakanı İsmet İnönü:”Devlet bir insan mıdır ki,namaz kılsın,oruç tutsun. O halde devletin dini İslâmdır-cümlesi anayasa da yer almamalıdır.”[2] diyordu konuşmasında…
Peki onun yerine ikame edilenle acaba kimler memnun ediliyordu? Yüzde biri bile oluşturmayan hristiyan,yahudiler ve kimler? Ki o muğlaklık ve mücadelesiyle beraber,münakaşası devam ettirilmektedir.
Oysa Osmanlıyı överek,müslüman laiklik meselesinin olmadığını ve “Ortadoğuda iki asırdır devam eden İngiliz-Fransız rekabetinin sona erdiğini belirten Prof. Bernard Lewis bu bölgenin yeni hakemini beklediğini”[3] söyleyerek,bütün bu yıkımlara karşı da:”Ortadoğu (nun) İslâm kimliğini koruduğunu”[4] ifade etmektedir.
Yani;inanmasını istemediğin insanların inanmaması mı laiklik?
Müsbet ve menfi yönleriyle düşünecek olursak;ibadet yapmadığım için ibadet yapanların bunu yapmaması ve gizli yapması mı? Günahların serbest,helalların gizli işlenmesi mi laiklik? Günahlara tam mutlak bir serbestlik,helallara kısıtlama ve sınırlama? Ne kötü bir taksim!
Nedir? Ekonomiyi düzeltmek için,insanımızın çokça camiye gittiğinden,Arapça konuşmaktan ceza olarak para alıp maddi gidişatı düzeltmek mi? Yoksa düzelttiniz de duaları mı engel oldu?
Medyanın sürekli işlemeye çalıştığı gibi;sürekli dünya ve dünya siyasetleriyle uğraşıp,ahiret ve ona ait meselelerin kaybedilmesi ve bunlara göz yumulması demek midir laiklik?
Yoksa”ABD Başkanı’nın eşi Hilary Clinton bu sene beyaz sarayda Ramazan bayramı dolayısıyla bir resepsiyon verdi. Bayan Clinton bütün davetlilerle tek tek bayramlaşarak;”Bayramınız mübarek olsun”dedi. Bu arada ABD ordusu imamlarından Abdulraşid Muhammed Kur’an-ı Kerim okudu. Ve Clinton’a üç adet Kur!an hediye ettiler.”Acaba bu durumda laiklik mi elden gitmiş oluyor? Meçhuller..Meçhuller…
Şeyy… Aslında bir asırdır şaka yapıyorduk..neyse..artık eski halinize dönün..eski halimize dönelim??
-Ağlayan,ağlayarak geçirilen bir asır ve üzerine konuşulup ağlanılan,yazılıp çizilen,doğrular ve yanlışlarla geçirilecek olan ikinci bir asır.. sadece bununla da bitip
kalmayan,tarih kitaplarına geçerek okunan ve okutulan kitaplar..kısaca çok şeyleri yiyip tüketecek olan kıvılcımlar..hep yangınlar da kıvılcımlarla başlar ya…
Her bir provakasyon bir kıvılcımdır. Yakmak için provakatörler kullanılır. Yanan toplum,milletler ve masumlardır.
Nitekim Belçika ve İtalya Gladio’ların Türkiye ve dünya benzerlerinde görüldüğü gibi..
Ateşten olan şeytan da böyle bir kıvılcım yakmıştı. Onun ateşine milyarlar yandı,yandırıldı.[5]
Hesaplaşmalar dünyası. Nitekim 37 yıl önce Kennedy-e yapılan sû-i kasdın temeline bakıldığında CIA hesaplaşmasının olduğu ifade edilir.[6]
-Saatı çalanlar,saatı kuranlardır…
Nitekim sağı-sola,solu sağa vurdurma gibi,”CIA,kominizmi boğmak ve işçi sınıfını bölmek amacıyla sürdürdüğü psikolojik savaş için 20 bin sivil komiteden yaygın şekilde yararlanıyordu.”[7]
Bu senaryolardan;tarihi tekerrürlerden ibaret olan;ya bir “Büst”senaryosuyla[8] milletin gündemi saptırılmakta veya kendi ifadesiyle namaz surelerini bile bilmeyip,-İslamcı yazar-olarak lanse edilmesi için H. Ç.”İngiltere,Amerika ve Mossad şeyh olmamı istediler.”[9]kullanıldığını itiraf etmektedir.
Bazı hesaplar uğruna kullanılan Çatlı-dan[10] ve ramazanımızı zehir etmek uğruna sun’i gündemler olan[11] toplum meşgul edilerek nazarlar ahiretten dünyaya çevrilmeye çalışılmıştır. Her zaman ki yaptıkları gibi…O ne yapsın ki? Zira arı su içer bal akıtır,yılan su içer zehir akıtır. Tinet meselesi…
İş bununla bitmiyordu. Olay devam ettirilmektedir. Bazı failler ortaya konulmakla beraber,Hala muğlaklılığını koruyan Uğur Mumcu olayı gibi. Kim öldürdü,neden öldürdü? Taha Kıvanç ismiyle Fehmi Koru olay hakkında şöyle der:”U. Mumcu,P.2 Mason locası ve İtalyan gladiosu gibi konulara ilk dikkat çeken gazetecilerdendi. Almanya da peşine düştüğü aslında ‘Rabıta’bağlantısı değildi;kolunu Avrupadaki Türk varlığına uzatmış o gizli odaktı. Ancak,sonradan edinilen bilgilere bakılırsa,buldukları onun da gözünü yıldırmış ve kendisine anlatılanları ‘Epey değiştirerek’Rabıta bağına indirgemişti..Nede olsa devlet ile mesafesiz,D.Güreş’in,’iyi görüşürdük’,N.Demiral’ın,’aile dostuydu^’dediği bir gazeteciydi U.Mumcu..öldürülmeden az önce PKK ile istihbarat örgütleri,Kürtler ve İsrail ilişkileri üzerinde kalem oynatmaya başlamıştı…”[12]
Ve onun;”Türkiyenin bağımsızlığını tehdit eden gizli örgütleri,isimleri öğrenmişti. İsrail gizli servisi Mossad-ın kürt grupları ile ilişki içinde olduğunu,hatta “CIA ile birlikte kürtleri destekleyip yönlendirdiklerini”yazıyordu. “Ortadoğuya yıllarca yön veren ya da yön vermek isteyen,bunda da başarılı olan batılı hükümetler ve petrol şirketleridir. Halkları birbirine düşüren onlardır.”diyordu. Ve bazı soruları”Sınır kapılarında PKK’yı kimler koruyor? TIR’lar dolusu silah ve uyuşturucuyu ülkeye nasıl,hangi yollardan sokuluyor?”
“Apo neden Türk vatandaşlığından çıkarılmıyor? Neden öldürülmüyor? Neden sığındığı ülkeden istenmiyor?[13] Sorular…sorular…
Ve Ermeniler eski hayallerini gerçekleştirmek için,terörün şefliğini ve kontrolünü ellerine almışlardı.
Kendi toprakları olduğunu iddia ettikleri doğuyu bu uğurda kana boyuyorlardı.
-JGK Orgeneral Eşref Bitlis için D. Güreş:”Uçağın buzlanmadan dolayı düştüğü,yüzde yüz kesin. Pilot,buzlanmayı önleyici sistemi geç açmış olabilir.”[14] diyor. E. Bitlisin babası ise:”Oğlumu öldürdüler.”diyordu.[15]
Bütün bunlar senaryoların bir parçası idi ki,derinliği,gayet derin mi derin..Derin devletin derin izleri…
Bütün bunlar yeni değildi.”Tabuları yıkılan papalığın”[16] bir telaşı,geçmişte yapılan zulümlerin[17] bir devamı,ihtilaller ve buna zemin hazırlayanlar ve patrikhanelerin rolü…[18]
-163. madde uğruna inançlı kesim olan”Düşünce ve Aksiyon”insanları[19]na zulmediliyor ve bir çok değerli insan düşünce özgürlüğünden mahrum edilerek,23 sene boyunca laiklikten cani muamelesi görüyordu.[20]
EĞİTİM Mİ ?
Her tarafı bağlı,ağzı açık bir eğitim gerçek bir eğitim midir?
Ağzı açık eğitim,müsaade edildiği kadar konuşulursa,çözüm mümkün olur mu?
Çağdaş eğitim,laik eğitim,tevhidi tedrisatlı eğitim,ne kadar malum bir eğitim olabilir? Bu ifadeler birer muamma ve meçhul sözler değiller midir?
Şimdiye kadar medreseler yoluyla yapılan eğitim,İslâmi eğitim idi.
Medreselerde insanlar en güzel bir şekilde ve kabiliyetlerine göre ferdi öğretimi hedefliyordu[21] Bu eğitim düzenlemeden geçirilerek,uygulamaya geçilebilir,daha faydalı kılınabilirdi.
Eğer gerçek eğitim cumhuriyetten sonra ki eğitim ise,işte hali. Ya şimdiye kadar neredeydi?Neden hala aksak gitmekte?Orana vurulduğunda bir buçuk seneye bir bakan düşmekte. Demek ki milli eğitim bol bol bakan yetiştirmektedir. Yoksa belli bir döneme kadar Dini eğitim vermemekle bir marifet m i yapılmış oldu?
Eğitim politikası meçhuller üzerine oturtulmuştur. Zira değişmemesi gereken bir şey varsa o da eğitim politikası olmalıdır. Her şey olmaya göre yetiştirilmeye çalışılırken,bir şey de olmamaktadır. Meçhul eğitim,meçhul şahıslar yetiştirmekte…
Harf devrimiyle bin yıllık birikimde devrilmiştir. S. Ayverdi şöyle der:”Tarih,alfabeyi bir medeniyet anahtarı olarak kabul eder. Anahtar değişince medeniyetin değişeceği de tabiidir.”
Demek ki; bizim değişmeyen bir şeyimizin kalmaması,alfabemizin değişmesindendir.
Yapılması gereken şey,Tekmil ve İslah idi.
Oysa Latin harflerinin özelliğine baktığımızda:a)Hecevâri terkibsiz. b)Vakıflarda rakamvâri şekilsiz[22] bir özellik görürüz.
Eğitim de batının laikliğini almaya çalışırken onunla yatan bu düşünce,onun gibi de olamadı. “Körle yatan şaşı kalkar” ne körüz,ne de şaşı… Biz neyiz?
Bizdeki eğitimde bir asırdır uygulanan politika,idarecinin,idare edilenle münakaşası şeklinde geçmiştir.
Niye başını örttün? Niye dinden bahsettin? Niye örtünmeyi söyledin ve sevdirdin? Niye inşaallah dedin? Niye Kur’an öğrettin? Niye ? Niye? Niyeler bitmemektedir. Bütün bunlar fazlasıyla uygulanmıştır.
Özetle;bu politikayla iş şuraya vardırılmaya çalışılmıştır:1945 yılında yazılıp ve iç işleri bakanlığı Matbuat umum müdürlüğünce yayınlanan bir tebliğdeki tahammülsüzlük şöyle dile getirilmiştir:
-“Biz her ne şekilde ve surette olursa olsun,memleket dahilinde dini neşriyat yaptırarak dini bir atmosfer ve gençlik için dini bir zihniyet vücuda getirilmesine taraftar değiliz.”
-Bu vatanda 1950 öncesi çok şeyler yapılırken,50 sonrası da her şey yapılmaya çalışılmaktadır.
Laiklik ve Atatürkçülükle bu milletin ruhununda ruhu olan başta inancıyla oynandı. Bu uğurda her türlü zulüm reva görüldü
Bir çok İslâm alimi dünyaları tüketilmekle kalınmamış,her yönüyle ahiretleri dahi engellenmiş,halkın madde ve manasına kezzablar dökülerek imha edilmiştir. Dünyamıza engel dediğimiz bu değerleri bir tarafa atarken;Ne dünyayı kazanmaktayız,ne de ahireti…
“Terörle mücadele kanun tasarısı”adlarıyla tekrar eski jandarma günlerini geri getirerek,devletin temellerini ve ilkelerini “kökten dincilik”köksüz ifadeleriyle,değiştirme bahaneleriyle,imkanlar vukuat yerinde kullanılmaktadır.
Zira milletimiz yıllarca aynı masalları 163. madde ile çok dinledi. 163. maddenin maddesi altında çok inim inim inledi. İçine gömülerek yıllarca sindirilmeye çalışıldı.
Ancak yapılanlar küfürle kalmayıp,zulüm olarak da kendisini gösterince,devamla beraber inişe ve tükenişe geçti. Artık mazlum olanların sesleri duyulur oldu. Nitekim bunun bir ifadesi olarak:
21-11-1994’de 500’den fazla “Türkiye Gönüllü Kültür Teşekkülleri”nin ittifakla katıldığı bildiri,adıyla seslerini bir nebzede olsa duyurdu,TMKT’ya dur,dedi.
-Bir şapka uğruna;bir köyü,bir milleti,bir devleti yakar gibi 163. madde ile sürekli yakılan milletin yerine bu gün yakan zalim türemiştir. Zira dün ona zemin hazırlanmış oldu. Fikir susunca kaba kuvvet konuşur.
Kalemini çıkaranlar susturulur konuşturulmazken,zalim kınından çıkardığı satırıyla konuşmaya başlar.
“Şef dönemi”ne hasret duyanlar bu hasretlerini yanlışlıklar ve haksızlıklarla gidermeye çalıştılar.
Milletin yüzlerce tutunacağı dalı varken,laiklik istismar edilerek dalları kesildi. Değil sadece bu millet,tüm İslâm alemi boşluğa terk edildi. Kimi yılana sarıldı,kimine de yılanlar sarıldı. Ve yıllardır kanları emilmeye devam edildi.
Aman Allahım! Bu millet ne kadar kan-lı imiş ki;kansızları hayrette bırakmakta,onlarda bir bıkkınlık uyandırmaktadır.
Bütün bu yapılanlar kahramanların çıkmasına,geçici gecikmelerle beraber,her vesile ile her ne kadar bu millet,her yönüyle frenlenmeye çalışılsa da bir güç kazanmakta,ileriye doğru bir adım atmaktadır.
Uzun bir sürede olsa,bu millet istemese de Nadasa bırakılmıştır.
Geleceğe ait plan ve projelerin -tecrübelerin de yardımıyla- yapıldığı yerler olan üniversitelerden,orta öğretime kadar baş örtüsüne gösterilen hazımsızlık;ancak bir olgunsuzluğun eseri ve neticesi olduğu görülecektir.
Millet ve devlet olarak sun’i yapılan bastonlarla ayakta durulmadığı gibi,durmaya ve durdurmaya çalışmakta sun’ilik olur.
Evet. sun’ilikten hakikiliğe geçelim…
2-8-2000 MEHMET ÖZÇELİK
[1] Bak.Yeni Şafak gaz.2-10-1995.
[2] Bak. Beklenen vakit gaz. 13-1-1995.
[3] Bak. Türkiye gaz.7-1-1996.
[4] Zaman gaz.7-1-1996.
[5] Bak.agg.Gladio dosyası. 3-2-1997.
[6] Agg.19-3-2000.
[7] agg.14-2-1997,18-19-Ocak-1997,
[8] Agg.7-7-1994.
[9] Agg.22-1-1997.
[10] Bak.Türkiye gaz. 28-12-1996.
[11] Zaman gaz.22-1-1997.
[12] Agg.24-1-1997,24-1-1996.
[13] Agg.22-1-1997.
[14] Agg.4-11-1996.
[15] Agg.29-10-1996.
[16] Agg.27-9-1994.
[17] Agg.25-11-1994.
[18] Agg.5-9-1994.
[19] Agg.27-11-1994.
[20] Bak.agg.28-9-1994,2-9-1994.
[21] Bak.Yeni Rehber ans. M. Maddesi. 331-333.
[22] Lem’alar. B.Said Nursi.28. Lem’a. (Osmanlıca) 858.