SAVAŞTAN KAÇAN KOMUTANLAR
SAVAŞTAN KAÇAN KOMUTANLAR
Savaştan en son kaçması gereken,daha doğrusu hayatı pahasına izzeti gereği kalacak kişi komutan olan şahıstır.
102 emekli ve muvazzaf asker darbeye teşebbüs suçlamasıyla yakalanmalarına karar verilmiş iken,bunlar bir bahane ile,hasta rolüyle adalete ve hukuka teslim olmaktan kaçmaktadırlar.
Madem darbeye teşebbüs belgeleriyle tescil edilip başarısızlığa uğranıldı,o halde zilletle kaçmaktansa,izzetle gidip teslim olmak daha evladır.
Gerçi her ne kadar darbe yapmanın kendisi zillet,aşağı,seviyesiz ve kişiliksiz bir hareket de olsa,bu zillet içinde bir izzet gösterilip hukukun sonucunun beklenmesi daha uygun,seviyeli ve mantıklı olurdu.
Normal bir vatandaş bile böyle bir celb halinde erkekçe gider sonucu bekler, hiçbir iltimasa sahib olmadığını bildiği halde kaçmazdı.
Üst seviyede bir komutan suçlu iken suçu gizlemek için her yola baş vuruyorsa, bu insanla hangi savaşa gidilir?
*Nereden nereye?
Dört kıtada ila-yı kelimetullah için at koşturan bir Osmanlının yerinde,bu gün kendi halkını potansiyel suçlu gören,onları fişleyen,İstanbulun üstüne çökmekten söz eden,kaos ortamını hazırlamak amacıyla,yunanistanla savaş ortamını oluşturmak için kendi uçağımızı dahi düşürmekten söz eden,Fatih camiine bir Cuma günü bomba koyan,üç yüz kişilik bir öğrenci grubunun oluşturulduğu deniz müzesini havaya uçurmaktan söz eden,üst düzey amiral ve subay seviyesindeki kişilerin konuşmalarında pkk-lardan bizim adamlar diye bahsederek,heronların çokça adamlarımızı vurmasından söz edip düşürmeli veya koordinatlarını değiştirmeden bahseden bir asker grubunu içinde barındırıp ciddi olarak üzerine gitmeyen,askerin en üst seviyesinde yani genel kurmay başkanı olan kişinin Mekkeyi değil de Yahudilerin Kâbesi mesabesinde olan ağlama duvarında el açıp dua etmesi,oğlunun pkk-lı birisiyle beraber olup poz vermesi,demokratik olarak seçilen hükumetleri hazmetmeyip alet olup veya ortamını hazırlayark onu yıkma ve başarısız kılma yoluna giden,faili meçhul olayların yine bu askerler tarafından yapılması şüphe götürmemektedir ki,ordunun 1960-dan beri sicili pek temiz görünmemekte, güvenini sürekli kaybetmektedir.
İçerisinde ergenekondan soruşturulan bir çok insanların bir türlü üzerine gitmeyip,ses kayıtlarıyla yapılan tesbitde de görüldüğü gibi,karartmaya gidilmekte, sümen altı etmeye teşebbüs edilmekte,hukuka müdahale edilmektedir.
Bu öyle hazin bir durumdur ki;Afrikanın en ücra küçük bir devletiyle savaşa girip de bir çok şehid vermekle kalmayıp,yenik olarak dönmekten daha kötü bir haldir.
Yenik düşmek; ergenekonun savunuculuğunu yapmak,cunta oluşturup sahib olmak,darbeye teşebbüs etmekten milyonlarca defa daha izzetli ve seviyeli bir durumdur.
Ordu bir an evvel bağırsaklarını temizlemeli,vücuduna dağılan ve yayılan bu pislik ve virüslerden arınmalıdır.Bu bedenden kurtulup ruhunu kurtarmalıdır.
Sinek küçük ama mide bulandırmakta,virüs bir iken yüzlerce proğramı devre dışı bırakmakta olduğundan,bu olumsuzluklar azınlık bile olsa bünyeyi sarsmakta ve sarmaktadır.Antivürüs oluşturulmakta,antivürüsleri devre dışı bırakanlara müsaade edilmemelidir.
Halk her şeyin farkındadır.Kendileriyle konuştuğumuz yaşlı kimseler bile dönen dolaplardan haberdardırlar ve basiretli bir şekilde sabırla beklemeyi yeğlemektedirler.. hukuka saygılıdırlar,yeter ki hukuk ve hukuka müdahale edenler onlara o saygı ve anlayışı göstersinler…
*Türkiye-nin kuruluşundan bu yana toplumun dna-sı ve dokusu değişmiş, hafızası silinmiştir.Bunun sürmesi için de sürekli kendisine gelmesi engellenmektedir.
Hafıza-i beşer nisyanla maluldur,gerçeği sürdürülmeye çalışılmaktadır. Hatırladığında da üstü çeşitli provakatif olaylarla örtülmeye çalışılmaktadır.
Sadece Türkiye değil,dünya uyanıyor,gerçeği anlıyor ve hatırlıyor.Hantal ve kayıplı bir nesil gidiyor,cevval ve kazanmayı düşünen bir nesil geliyor.
Ey ayak bağları olanlar,gelen neslin kapısında durmayınız,kabir sizi bekliyor…
MEHMET ÖZÇELİK
28-07-2010