ŞAHSİYET, TEŞAHHUSAT VE HAKİKAT: ENE’DEN KÂİNATA BİR HİKMET YOLCULUĞU

image_pdfimage_print

ŞAHSİYET, TEŞAHHUSAT VE HAKİKAT: ENE’DEN KÂİNATA BİR HİKMET YOLCULUĞU


İnsanı ve kâinatı anlamlandırma yolculuğunda karşımıza çıkan en mühim iki mefhum, belki de şahsiyet ve teşahhusattır. Şahsiyet, bir varlığın aslî yapısını, onu diğer her şeyden ayıran derûnî (iç) kimliğini, hakikatini ve “O”luşunu ifade eder. Teşahhusat ise, o aslî şahsiyetin zaman, mekân ve şartlar dahilinde büründüğü görünümler, roller, vaziyetler ve dışa yansımalardır.
Bu iki mefhumu bir teraziye koyduğumuzda, insana dair en karmaşık suallerin kapısını aralarız: Biz kimiz? Değişen biz miyiz, yoksa rollerimiz mi? Ve bu hayat yolculuğunun sonunda geriye “hangi biz” kalacağız?
🕊️ İnsan Şahsiyetinin Tekâmülü: Yetmiş Yıl, Tek Bir Hakikat
> “70 yıl yaşayan bir insan 70 farklı şahsiyete mi sahip olmaktadır? Şahsiyetler arasında olgunlaşarak veya farklı şahsiyet oluşturarak bir geçiş mi yapmaktadır?”
>
Bu sual, meselenin tam merkezidir. Cevap, şahsiyet ile teşahhusatı ayırmakta yatar. 70 yıl yaşayan bir insan, 70 farklı şahsiyete sahip olmaz. O, tek bir aslî şahsiyete (nefis ve ruh cevherine) sahiptir.
Hayat dediğimiz bu sahnede, o tek şahsiyet farklı teşahhusat (görünümler) kazanır:
* Çocukluk teşahhusu: Masum, öğrenen, itaat eden.
* Gençlik teşahhusu: Enerjik, isyankâr, arayışta olan.
* Olgunluk teşahhusu: Sorumlu (bir baba/anne, bir meslek erbabı, bir idareci).
* Yaşlılık teşahhusu: Tecrübeli, hikmetli, âciz.
Bir ağacın çekirdekten fidana, fidandan kâmil bir ağaca ve nihayetinde kuruyup toprağa dönmeye yüz tutmasına benzer bu. Ağaç, her safhasında teşahhus değiştirir (fidan, körpe ağaç, meyveli ağaç), lakin ağacın şahsiyeti, yani onun “elma ağacı” veya “çınar ağacı” oluş hakikati, aynıdır.
İnsan şahsiyeti de “yeni şahsiyetler oluşturmaz”; bunun yerine tekâmül eder (olgunlaşır) veya tedenni eder (alçalır). 70 yıllık hayat, o tek ve aslî şahsiyetin tekâmül yolculuğudur. Çocukken sahip olduğu ene (benlik) ile yaşlılığında “Ben yoruldum” diyen ene aynıdır; sadece tecrübelerle, ibadetlerle, günahlarla, ilimle veya cehaletle olgunlaşmış veya aşınmıştır.
💎 Gerçek Şahsiyet ve Ebedî Tezahürü
> “Gerçek şahsiyeti hangisidir? Mahşerde ve ahiretteki Gerçek şahsiyeti nasıl tezahür etmektedir?”
>
Gerçek şahsiyet, büründüğümüz geçici rollerin (teşahhusatın) altındaki çıplak hakikattir. O, Cenâb-ı Hakk’ın insana “emanet” olarak verdiği “Ene” (Benlik) sırrıdır. Bu ene, insanın iradesinin, mesuliyetinin (sorumluluğunun) ve iman veya küfrünün merkezidir.
Dünyadaki teşahhusatımız (mesleğimiz, makamımız, zenginliğimiz, ailemizdeki rolümüz) birer elbisedir. Mahşer ise, bütün bu elbiselerin soyunulduğu, rütbelerin söküldüğü yerdir.
Mahşerde ve ahirette şahsiyetimiz şu şekilde tezahür eder:
* Roller Söner: Orada “müdür”, “profesör”, “asker” veya “kral” teşahhusatı yoktur. Orada sadece “kul” vardır.
* Hakikat Öne Çıkar: Dünyada iken ene’sini hangi istikamette beslemişse, şahsiyeti o şekli alır. İmanı, ameli, ahlâkı ve niyeti, onun ebedî şahsiyetini dokumuştur.
* Netice Tezahür Eder: İnsan, dünyada ektiği amellerin neticesi olarak bir şahsiyet kazanır. İman ile nurlanmış bir şahsiyet ebedî saadet yurdunda parlarken, inkâr ile kararmış bir şahsiyet ebedî azap yurdunda bunun acısını çeker.
Gerçek şahsiyet; 70 yıllık hayat filmindeki oyuncu değil, o filmin sonunda elinde kalan kâr veya zarardır. O, “Ben” dediğimiz ve Allah’ın “Kulum” diye hitap ettiği aslî cevherdir.
Diğer Varlıkların Şahsiyeti: Melek, Cin, Kâinat
Varlık âlemi sadece insandan ibaret değildir. Her varlığın bir “oluş” gayesi ve o gayeye matuf bir kimliği vardır.
1. Cinler, Melekler ve Ruhaniler
* Melekler: Onların şahsiyeti sabittir. Nurdan yaratılmış bu varlıkların ene’si, insanınki gibi isyana veya tereddüde müsait değildir. Onların şahsiyeti, “mutlak itaat” ve “hâlis ubudiyet” (kulluk) üzerine kuruludur. Her meleğin şahsiyeti, tevkil edildiği (görevlendirildiği) faaliyet ile tanımlanır (Hz. Cebrail’in vahiy, Hz. Mikail’in tabiat hadiseleri ile teşahhus etmesi gibi).
* Cinler: Ateşten yaratılmış olup, tıpkı insanlar gibi irade sahibi varlıklardır. Onlar da ene sahibidirler, mükelleftirler (sorumludurlar) ve bir imtihana tabidirler. Dolayısıyla, tekâmüle veya tedenniye açık, mesul bir şahsiyetleri vardır.
* Ruhaniler: Daha geniş bir mefhumdur; ancak onların da varlık mertebelerine ve vazifelerine göre tayin edilmiş, latîf şahsiyetleri mevcuttur.
2. Hayvanlar, Bitkiler ve Cansızlar
Bu varlıkların insandaki gibi irade ve ene sahibi bir şahsiyetleri yoktur. Lakin bu, onların “kimliksiz” olduğu manasına gelmez. Onlarınki teşahhus seviyesindedir:
* Hayvanlar: Her bir hayvanın (mesela bir kedinin veya bir atın) kendine mahsus bir cüz’î (kısmî) şahsiyeti ve ruhu vardır. Bu şahsiyet, sevk-i İlâhî (ilahi sevk) ile hareket eder. Mesul değildir, ancak varlığının bir manası, bir teşahhusu vardır.
* Bitkiler ve Cansızlar: Onlarda şahsiyet-i ferdiye (bireysel şahsiyet) yoktur, ancak şahsiyet-i nev’iye (türsel kimlik) ve vazife teşahhusu vardır.
* Bir elma ağacı, Cenâb-ı Hakk’ın Rezzâk (rızık veren) ve Musavvir (şekil veren) isimlerinin bir teşahhusudur.
* Bir dağ, Celâl ve Azamet (ululuk) sıfatlarının bir teşahhusudur.
* Bir çiçek, Cemâl ve Lütuf (güzellik ve incelik) sıfatlarının bir teşahhusudur.
Cansızların ve bitkilerin şahsiyeti, ferdi değil, temsil ettikleri mana ve icra ettikleri vazifedir.
Asırların Şahsiyeti: Zamanın Ruhu
> “Asırların da şahsiyeti olur mu? Mesela cehalet asrı, saadet asrı ve ahirzaman gibi?”
>
Elbette olur. Bu, “Şahsiyet-i Maneviye” (Manevi/Kolektif Şahsiyet) olarak adlandırılır. Bir asrın şahsiyeti, o asra galebe çalan (hâkim olan) fikrin, inancın, ahlâkın veya eylemin külli bir teşahhusudur.
* Cehalet Asrı: Bu asrın şahsiyet-i maneviyesi; şirk (Allah’a ortak koşma), kabilecilik (asabiyet), zulüm ve hikmetsizlik üzerine kuruluydu. O asırda yaşayan fertler, bu kolektif şahsiyetin tesiri altındaydı.
* Saadet Asrı: Bu asrın şahsiyet-i maneviyesi; Vahiy, Tevhid, Adalet ve Fazilet idi. O şahsiyetin merkezi bizzat Peygamber Efendimiz (sav) idi. O asrın havasını teneffüs eden (Sahabeler), o şahsiyetten hisse alarak tarihin en müstesna nesli oldular.
* Ahirzaman: Bu devrin şahsiyet-i maneviyesi ise tarihi bir tenkittir. İnsanlığın ene’yi (benliği) ilahlaştırarak (enaniyet), maddeye taparak ve imandan uzaklaşarak ulaştığı son merhalenin adıdır. Bu şahsiyet, küllî bir dalalet (sapma) ve aynı zamanda o dalalete karşı direnen imanın son mücadelesi olarak tezahür eder.
Fertler o asrın manevi şahsiyetini etkiler; o şahsiyet-i maneviye de fertleri etkiler. Bu, zamanın ruhunun bizzat teşahhus etmesidir.

📖 Konuyla İlgili Kur’ân-ı Kerîm Ayetleri ( Meali)
Cenâb-ı Hak, şahsiyet (nefis), mesuliyet (emanet) ve ahiretteki tezahür (hesap) hakkında şöyle buyurur:
* Şahsiyetin (Nefsin) Çift Yönlülüğü ve Mesuliyeti:
> “Nefse ve onu düzgün bir biçimde yaratana, sonra da ona günahkârlığını ve takvâsını ilham edene (yemin olsun) ki, nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.” (Şems Sûresi, 91:7-10)
>
* Şahsiyetin Yüklendiği Emanet (Ene/İrade):
> “Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, onlar bunu yüklenmekten çekindiler, o yüzden korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Şüphesiz o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzâb Sûresi, 33:72)
>
* Ahirette Şahsiyetin Tek Başına Kalışı:
> “Herkes (kıyamet günü) O’na tek başına gelecektir.” (Meryem Sûresi, 19:95)
>
* Gerçek Şahsiyetin Tezahürü (Amel Defteri):
> “Sûra üflenir; Allah’ın diledikleri dışında göklerde ve yerde kim varsa düşüp ölür. Sonra sûra bir daha üflenir; bir de bakarsın, onlar kalkmış bakışıp duruyorlar. Yeryüzü rabbinin nûruyla aydınlanır, kitap (amel defteri) ortaya konur, peygamberler ve şahitler getirilir ve onlara haksızlık edilmeksizin aralarında adaletle hüküm verilir. Herkese yaptığının karşılığı tam olarak ödenir. O, onların ne yaptıklarını en iyi bilendir.” (Zümer Sûresi, 39:68-70)
>
📜 ÖZET
Şahsiyet, bir varlığın değişmez aslî hakikati ve ene (benlik) sırrını taşıyan derûnî kimliğidir. Teşahhusat ise, bu aslî şahsiyetin dünyadaki geçici rolleri, halleri ve görünümleridir.
* 70 yıllık bir insan, 70 farklı şahsiyete değil, tek bir şahsiyetin 70 yıllık tekâmül (olgunlaşma) veya tedenni (alçalma) serüvenine sahiptir.
* Gerçek şahsiyet, dünyevi roller (teşahhusat) soyulduğunda geriye kalan ve ene emanetini nasıl kullandığıyla şekillenen iman ve amel neticesidir.
* Mahşerde, bu aslî şahsiyet, tüm rollerinden sıyrılmış halde, dünyada kazandığı hakikat ile (nurlu veya karanlık) tezahür eder.
* Meleklerin şahsiyeti “itaat” ile sabit, cinlerin şahsiyeti ise “irade” sahibi ve mesuldür.
* Hayvanlar cüz’î bir şahsiyete (ruha), bitki ve cansızlar ise bireysel şahsiyete değil, İlâhî isimlerin birer teşahhusu olmaya (vazife kimliğine) sahiptirler.
* Asırların (Saadet Asrı, Ahirzaman vb.), o döneme hâkim olan inanç ve ahlâkın oluşturduğu bir şahsiyet-i maneviyesi (kolektif ruhu) vardır.
Nihayetinde insan şahsiyeti, bu kâinat ağacının en son, en câmi (kapsamlı) ve en nazik teşahhusu, en mühim meyvesidir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
18/11/2025

Loading

No ResponsesKasım 19th, 2025