İHTİYARLAR RİSALESİ: ÖMRÜN SONBAHARINDA MANEVİ BAHAR
İHTİYARLAR RİSALESİ: ÖMRÜN SONBAHARINDA MANEVİ BAHAR
İnsan fıtraten bekayı (sonsuzluğu) sever. Bu yüzden saçına düşen her beyaz tel, yüzünde beliren her çizgi, ona faniliği ihtar eder ve onu üzer. Gaflet ehli için ihtiyarlık; ölüme yaklaşmak, sevdiklerinden ayrılmak ve yalnızlaşmak demektir. Ancak Risale-i Nur, bu karanlık tabloyu paramparça eder ve ihtiyarlara der ki: “Üzülmeyin! İhtiyarlık bir yük değil, bir sermayedir.”
1. Gençliğin Gaflet Uykusundan Uyanış
Gençlik, çoğu zaman hislerin galeyanıyla ve bedenin kuvvetiyle insanı sarhoş eder, “gaflet” uykusuna daldırır. İnsan hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya dalar. Fakat ihtiyarlık sabahı gelince, o gaflet uykusu dağılır.
Bediüzzaman Hazretleri, gençliğin o tatlı görünen ama sonu acı olan sarhoşluğunu ve ihtiyarlığın getirdiği “ayıklama” halini şöyle mukayese eder:
“”Gençlik damarı, akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür, akıbeti görmez. Bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder. Bir dakika intikam lezzeti ile katleder, seksen bin saat hapis elemlerini çeker.” (Sözler, On Üçüncü Söz, İkinci Makamın Haşiyesi)
“Hem iman, nazar-ı gafletle arkamda, hiçlikte, yokluk karanlığında yuvarlanan dünyanın vaziyetini sırr-ı Kur’an ile gösterdi ki o zahirî zulümatta yuvarlanan dünya ise vazifesi bitmiş, manasını ifade etmiş, neticelerini kendine bedel vücudda bırakmış bir kısım mektubat-ı Samedaniye ve sahaif-i nukuş-u Sübhaniye olduğunu gösterdi. Dünyanın mahiyeti ne olduğunu biilmelyakîn bildirdi.”26. Lem’a.
>
İhtiyarlık, insanın yüzünü fani dünyadan Baki olan Allah’a çevirmesi için en kuvvetli bir “Nezir” (Uyarıcı) ve bir “Mürşid”dir. Gençlikte işlenen hataların affettirilmesi için bir fırsat mevsimidir.
2. Yalnızlık Hüznüne Karşı “İman” Tesellisi
İhtiyarlar Risalesi’nin kalbi, “Rica” (Ümit/Teselli) adı verilen bölümlerde atar. Üstad Hazretleri, kendi yaşadığı yalnızlık ve gurbet hissini anlatırken, imanın o karanlığı nasıl bir anda nura çevirdiğini gösterir.
Mesela, dostların ve sevdiklerinin çoğunun vefat edip kabre gittiğini düşündüğü bir anda ruhunu derin bir hüzün kaplar. Kendini “yapayalnız” hisseder. Tam o sırada “İman” imdada yetişir ve der ki:
“Hem iman, ileride gözünü açıp bana bakan kabri ve kabrin arkasında ebede giden caddeyi, nur-u Kur’an ile gösterdi ki o kabir, kuyu kapısı değil belki âlem-i nurun kapısıdır. Ve o yol ise hiçliğe ve ademistana değil belki vücuda, nuristana ve saadet-i ebediyeye giden yol olduğunu tam kanaat verecek bir derecede gösterdiğinden dertlerime hem derman hem merhem oldu.”
Bu hakikat üzerine dilinden şu cümleler dökülür:
> ““Eğer bütün mevcudat (varlıklar) seni bırakıp fena (fânîlik) yolunda ademe (yokluğa) giderse, eğer zîhayatlar (canlılar) senden müfarakat edip (ayrılıp) ölüm yolunda koşarsa, eğer insanlar seni terkedip mezaristana girerse, … merak etme! De ki: Cenab-ı Hak bana kâfidir. Madem o var, herşey var. Ve o halde, o gidenler ademe gitmediler. Onun başka memleketine gidiyorlar.”.” (Lem’alar.).
>
3. Kuran: İhtiyarların En Büyük Nuru
Gençlikte gözler dış dünyaya, manzaralara ve eğlencelere bakar. İhtiyarlıkta ise gözler zayıflar, dış dünya perdelenir. İşte tam bu noktada Kur’an-ı Kerim, ihtiyarın en büyük dostu, sohbet arkadaşı ve nuru olur.
Kur’an’ın tesellisi, ihtiyarlara “Senin vazifen bitti, artık ücret alma zamanın yaklaştı. Zahmet bitti, rahmet başlıyor” müjdesini verir.
Bediüzzaman Hazretleri, Kur’an’ın kendisine nasıl hitap ettiğini şu latif ifadelerle anlatır:
> “Birden Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın âyetleri imdadıma yetiştiler. O kederli, hüzünlü, karanlıklı vaziyeti; nurani, neşeli, sürurlu bir hale çevirdiler. Dilim ‘Elhamdülillah’ dedi.”
>
4. İhtiyarlık Bir İnayet-i İlahiyedir
Modern toplumun aksine, İslam medeniyeti ihtiyarı bir “yük” değil, evin “bereket direği” olarak görür. Risale-i Nur, Peygamber Efendimiz’in (a.s.m.) “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belalar üzerinize sel gibi dökülecekti” hadisini şerh ederek, ihtiyarların dualarının ne kadar makbul olduğunu anlatır.
Bir evde bulunan ihtiyar anne veya baba, o hanenin rızık bereketine ve musibetlerden korunmasına en büyük sebeptir. Onlara hizmet etmek, nafile ibadetten daha sevaptır.
Netice: Kabre Gülerek Girmek
İhtiyarlar Risalesi’nin nihai dersi şudur: Ölüm, idam değil, tebdil-i mekândır (yer değiştirmedir). Kabir, karanlık bir kuyu değil, nurani bir alemin kapısıdır. İhtiyarlık, bu kapıya yaklaşmanın alametidir.
Bu risaleyi okuyan bir ihtiyar, “Keşke genç olsaydım” demez; “Elhamdülillah ki kemal yaşındayım ve Rabbime kavuşmaya hazırlanıyorum” der.
Meselenin özetidir:
> Hakiki bir mümin için ihtiyarlık; gençlikten çok daha kıymettardır. Çünkü gençlikte hevesat hükmeder, ihtiyarlıkta ise akıl ve kalp hükmeder.
>
Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
15/11/2025
![]()

