YERYÜZÜNÜN YÜRÜYEN YILDIZLARI: SAHABE MESLEĞİ VE SIRRI

image_pdfimage_print

YERYÜZÜNÜN YÜRÜYEN YILDIZLARI: SAHABE MESLEĞİ VE SIRRI

Sahabeler, İslam binasının temel taşlarıdır. Onlar, sadece Peygamberimizi (a.s.m.) görenler değil, O’nun davasını omuzlayan, O’nun boyasıyla boyanan ve bir “inkılab-ı azim” (büyük devrim) gerçekleştiren kahramanlardır. Risale-i Nur, Sahabelerin ulaştığı makama “Velayet-i Kübra” (En Büyük Velilik) ve “Veraset-i Nübüvvet” (Peygamberlik Varisliği) namını verir.

1. Sohbet-i Nebeviye Sırrı: İksir-i Azam

Akıllara en çok takılan soru şudur: “Nasıl oluyor da sonradan gelen ve aylarca riyazet (nefis terbiyesi) yapan büyük bir evliya (Mesela Abdülkadir Geylani Hazretleri), Peygamberimizi bir defa gören bir bedevi Sahabeye yetişemiyor?”
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, bu sırrı “Sohbet-i Nebeviye” (Peygamberle yapılan sohbet ve arkadaşlık) kavramıyla açıklar. Peygamberlik güneşinden doğrudan, perdesiz ve vasıtasız feyz almak başkadır; o nuru kitaplardan veya perdeler arkasından (rüya ve ilhamla) almak başkadır.
Metinde geçen şu muazzam temsil, meseleyi zihinlere nakşeder:
> “Sohbet-i Nebeviye öyle bir iksirdir ki, bir dakikada ona mazhar bir zat, senelerle seyr-i sülûka (manevi yolculuğa) mukabil, hakikat-i nura mazhar olur… Bir sultanın hizmetkârı, o padişahın nazarında, bir şah-ı şahane (kral) ile o padişahın namına konuşur ve o mertebeye çıkar.” (Sözler, Yirmi Yedinci Söz).
>
Sahabeler, Peygamber Efendimiz’in (a.s.m.) “Nübüvvet” boyasıyla bir anda boyanmışlardır. Kömürün bir anda elmasa dönüşmesi gibi, cahiliye devrinin vahşi insanları, bir nazar-ı nebevi ile medeni dünyanın muallimleri olmuşlardır. Bu “anlık” yükseliş, bir daha tekrarı mümkün olmayan bir “Veraset-i Nübüvvet” sırrıdır.

2. İnkılabın Dehşeti ve Kıymeti

Sahabelerin faziletini artıran bir diğer unsur, bulundukları zamanın ve şartların dehşetidir. Onlar, bütün dünyanın İslam’a düşman olduğu, küfrün en koyu ve vahşi olduğu bir zamanda iman etmişlerdir.
O zor şartlarda kılınan bir namaz, verilen bir sadaka veya nöbet tutulan bir saat; barış ve huzur zamanındaki binlerce amele bedeldir. Çünkü o an, İslam’ın varlık-yokluk mücadelesidir.
Üstad Hazretleri, onların amellerindeki bu yüksek kıymeti şöyle izah eder:
> “nübüvvetin velayete nisbeti, güneşin ayn-ı zatıyla, âyinelerde görülen güneşin misali gibidir. İşte daire-i nübüvvet, daire-i velayetten ne kadar yüksek ise daire-i nübüvvetin hademeleri ve o güneşin yıldızları olan sahabeler dahi daire-i velayetteki sulehaya o derece tefevvuku olmak lâzım geliyor. Hattâ velayet-i kübra olan veraset-i nübüvvet ve sıddıkıyet ki sahabelerin velayetidir, bir veli kazansa yine saff-ı evvel olan sahabelerin makamına yetişmez.”Sözler.27.söz.
>
Sonradan gelenler, onların açtığı “Cadde-i Kübra”da (Büyük Cadde) rahatça yürümektedirler. Yolu açanla, yolda yürüyen bir olmaz.

3. Sahabeler Arasındaki Muharebeler: İçtihat Farkı

Sahabe bahsinin en hassas noktası, Hz. Ali (r.a.) ile Hz. Muaviye (r.a.) veya Hz. Aişe (r.anha) arasında yaşanan Sıffin ve Cemel hadiseleridir. Bazı gafil insanlar, bu hadiseleri “saltanat kavgası” zannederler. Risale-i Nur, bu meseleyi “Adalet-i Mahza” (Tam Adalet) ve “Adalet-i İzafiye” (Göreceli Adalet) kavramlarıyla harikulade bir şekilde çözer.
* Hz. Ali’nin (r.a.) Mesleği (Adalet-i Mahza): “Bir masumun hakkı, bütün insanlar için dahi olsa feda edilemez.” (İsmi-i Hakem tecellisi).
* Diğerlerinin Mesleği (Adalet-i İzafiye): “Milletin selameti için, cüzi bir zarar (ferdin hakkı) feda edilebilir.” (Zaruret hali).
Bu bir iktidar kavgası değil, hakkın tatbikatı konusundaki “içtihat” (yorum) farkıdır. Her iki taraf da İslam’ın faydasını düşünmüştür.
Bediüzzaman Hazretleri, Müslümanları bu konuda taraf tutup sahabeleri eleştirmekten şiddetle sakındırır ve şöyle der:
> O muharebeler, içtihat muharebesidir. İçtihat eden, hakkı bulsa iki sevap, bulmazsa bir sevap alır… Her iki taraf da ehl-i cennettir. (Mektubat).
>
Netice: En Hayırlı Ümmet
Kur’an-ı Kerim, Tevbe Suresi’nde Sahabelerin Allah katındaki makamını şöyle tescil eder:
> “İslâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır…” (Tevbe Suresi, 9/100 )
>
Hülasa; Sahabe mesleği, “Acz, Fakr, Şefkat ve Tefekkür” tarikidir. Onlar, nübüvvet güneşinin etrafındaki birinci halkadır. Onlara yetişilmez, ancak onların izinden gidilebilir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
14/11/2025

 

 

Loading

No ResponsesKasım 15th, 2025