TABİAT RİSALESİ: KÖR TESADÜFTEN İLAHİ SANATA

image_pdfimage_print

TABİAT RİSALESİ: KÖR TESADÜFTEN İLAHİ SANATA

İnsan, gaflet veya yanlış inanç sebebiyle, gözünün önünde cereyan eden harika sanatları ve muntazam işleyişi; şuursuz, kör ve sağır olan sebeplere veya “Tabiat” (Doğa) denilen meçhul bir kavrama verir. Tabiat Risalesi, bu yanlış inancı üç temel “muhal” (imkânsız yol) üzerinden analiz eder ve her birinin aklen imkânsız olduğunu isbat eder.
Bu üç yanlış yol şunlardır:
* Esbab-ı Mûcibe: “Sebepler yaptı” (Mesela: Çiçeği su, toprak ve güneş yaptı).
* Teşekküle Binefsihi: “Kendi kendine oldu” (Tesadüfen birleşti).
* İktiza-yı Tabiat: “Tabiat gereği oldu” (Doğa kanunları yaptı).

1. Eczahane-i Kübra Temsili: Sebeplerin Acziyeti
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, hayatın ve canlıların, kör sebeplerin işi olamayacağını akıllara yaklaştırmak için meşhur “Eczahane” misalini verir.
Düşünelim ki; yüzlerce kavanozun bulunduğu büyük bir eczahanede, hayat iksiri gibi harika ve hassas ölçülerle yapılmış bir macun görüyoruz. Bu macunun içinde her bir maddeden çok hassas miktarlarda (mesela birinden 1 gram, diğerinden 5 gram) alınmış.
Acaba bir fırtına çıksa, şişeleri devirse ve o maddeler dökülse; tesadüfen, tam da o hassas ölçüdeki hayat macunu kendi kendine oluşabilir mi? Elbette hayır. İşte canlılardaki hayat macunu, o eczanedeki macundan milyonlarca kat daha hassas bir ölçüyle yaratılmıştır.
Üstad Hazretleri bu hakikati şöyle ifade eder:
> “Acaba hiçbir cihette imkân ve ihtimal var mı ki o şişelerden alınan muhtelif miktarlar, şişelerin garib bir tesadüf veya fırtınalı bir havanın çarpmasıyla devrilmesinden, her birisinden alınan miktar kadar yalnız o miktar aksın, beraber gitsinler ve toplanıp o macunu teşkil etsinler? Acaba bundan daha hurafe, muhal, bâtıl bir şey var mı? Eşek muzaaf bir eşekliğe girse, sonra insan olsa “Bu fikri kabul etmem!” diye kaçacaktır.”Lem’alar, Yirmi Üçüncü Lem’a)
>
Şuursuz sebepler (su, hava, toprak), bu kadar hassas bir terkibi bilemez ve yapamaz.

2. Matbaa Temsili: Tabiat, Matbaa mı Matbaacı mı?
Tabiatperestlerin en büyük yanılgısı, “Kitap” ile “Kâtip”i, “Matbaa” ile “Matbaacı”yı birbirine karıştırmalarıdır. Risale-i Nur, tabiatın bir “fail” (işi yapan) değil, bir “mistar” (cetvel) ve bir “matbaa” (baskı makinesi) olduğunu isbat eder.
Bir kitabın basılması için matbaa makinesi lazımdır; ama o makine kendi kendine o kitabı yazamaz. Makineyi kuran, harfleri dizen ve çalıştıran şuur sahibi bir mühendis lazımdır. Tabiat denilen şey, Allah’ın “Adetullah” denilen kanunlar mecmuasıdır. Kanun ise, uygulanmak için bir kudrete muhtaçtır; kendi kendine iş göremez.
Metinde geçen şu tespit, tabiatın tanımını netleştirir:
> ““Tabiat, misalî bir matbaadır, tâbi’ değil; nakıştır, nakkaş değil; kabildir, fâil değil; mistardır, masdar değil; nizamdır, nâzım değil; kanundur, kudret değil; şeriat-ı iradiyedir, hakikat-i hariciye değil.”
Mektubat)
“tabiiyyunların, mevhum ve hakikatsiz tabiat dedikleri şey, olsa olsa ve hakikat-i hariciye sahibi ise ancak bir sanat olabilir, Sâni’ olamaz. Bir nakıştır, nakkaş olamaz. Ahkâmdır, hâkim olamaz. Bir şeriat-ı fıtriyedir, şâri’ olamaz. Mahluk bir perde-i izzettir, hâlık olamaz. Münfail bir fıtrattır, fâtır bir fâil olamaz. Kanundur, kudret değildir; kādir olamaz. Mistardır, masdar olamaz.”Lemalar.23. Lem’a)
>
Demek ki tabiat; İlahi kudretin icraatı için kurduğu bir sistemin adıdır, o sistemin yaratıcısı değildir.

3. Her Şeyde Bir İlah Olmalı (Zorluk Çıkmazı)

Eğer her şey, tek bir Hâlık’a (Yaratıcı’ya) verilmezse; o zaman bir sineğin vücudunu yaratmak için, kâinattaki bütün elementlerin, atomların ve sebeplerin bir araya gelip ittifak etmeleri, birbirlerini tanımaları ve anlaşmaları gerekir.
Bir orduyu bir kumandanın idare etmesi mi kolaydır (“Arş” emriyle hepsi yürür), yoksa askerlerin kendi kendine toplanıp disiplini sağlaması mı? Tevhid (Allah’ın birliği) yolu, bir kumandanın idaresi kadar kolaydır. Tabiat ve şirk yolu ise, binlerce kumandanın (sebeplerin) anlaşması kadar zor ve imkânsızdır.

Netice: Tabiat, İlahi Bir Sanat Eseridir
Kur’an-ı Kerim, göklerin ve yerin yaratılışının tesadüf değil, apaçık bir “Hakk” olduğunu şöyle beyan eder:
> “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Biz onları ancak hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bilmezler.” (Duhân Suresi, 44/38-39)
>
Hülasa; Tabiat Risalesi, tabiatın “İlah” değil, “İlahi bir sanat” olduğunu; “Hâkim” (hükmeden) değil, “Mahkûm” (hükmedilen) olduğunu isbat ederek, insanı kör tesadüfün karanlığından kurtarır. Tabiat, Allah’ın şeriat-ı fıtriyesidir (yaratılış kanunlarıdır).

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
13/11/2025

 

 

Loading

No ResponsesKasım 15th, 2025