İHLAS VE MAHİYETİ: AMELLERİN RUHU VE EN BÜYÜK KUVVET

image_pdfimage_print

İHLAS VE MAHİYETİ: AMELLERİN RUHU VE EN BÜYÜK KUVVET

İbadetler ve hayırlı ameller, zahiri şekilleri itibarıyla birer bedendir; o bedene hayat veren ruh ise “İhlas”tır. İhlansız amel, ruhsuz bir ceset gibidir; ne yaşar ne de yükselir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, bu dehşetli asırda insanı manevi tehlikelerden kurtaracak ve az bir amelle çok netice aldıracak tek çarenin ihlas olduğunu ısrarla vurgular.

1. İhlas Nedir? Rıza-yı İlahinin Esas Olması

İhlas; yapılan işin, söylenen sözün veya edilen ibadetin sadece ve sadece Allah emrettiği için yapılması ve neticesinde sadece O’nun rızasının gözetilmesidir. Araya giren halkın beğenisi, maddi menfaat, şöhret arzusu veya korku, ihlası kırar ve o ameli kıymetsizleştirir.
Üstad Hazretleri, İhlas Risalesi’nin başında bu hakikati “Birinci Düstur” olarak şöyle formüle eder:
> “Amelinizde rıza-yı İlahî olmalı. Eğer o razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.” (Lem’alar, Yirmi Birinci Lem’a)
>
Bu düstur, insanı “desinler” putundan ve insanların alkışına esir olmaktan kurtarır. Kişi bilir ki; Sultan-ı Ezelî razı olduktan sonra, başkalarının ne düşündüğünün bir kıymeti yoktur.

2. Keyfiyetin Kemiyete Galibiyeti

İhlasın en büyük sırrı, “az”ı “çok” yapmasıdır. İhlansız yapılan dağlar büyüklüğündeki ameller, Allah katında bir sinek kanadı kadar değer ifade etmeyebilir. Fakat ihlasla yapılan zerre kadar bir hizmet, batmanlarla (tonlarla) amele racih gelebilir (üstün olabilir).
Bu sır, manevi hizmetlerde sayının çokluğuna değil, kalitenin (ihlasın) yüksekliğine bakmayı gerektirir. Risale-i Nur’da bu husus şöyle nazara verilir:
> “Bazen bir tek kelime, sebeb-i necat (kurtuluş sebebi) ve medar-ı rıza olur. Kemiyetin (sayı çokluğunun) ehemmiyeti o kadar medar-ı nazar olmamalı. Çünkü bazen bir tek adamın irşadı, bin adamın irşadı kadar rıza-yı İlahîye medar olur.” (Lem’alar).
>
Demek ki makbuliyet; çok çalışmakta değil, halis bir niyetle çalışmaktadır.

3. En Büyük Kuvvet: Hakiki Kardeşlik
Bediüzzaman Hazretleri, bilhassa iman ve Kur’an hizmetinde bulunanlar için ihlasın bir diğer veçhini “tesanüd” (dayanışma) olarak açıklar. Enaniyetini terk etmeyen, kardeşlerini kıskanan veya onlarla rekabet eden kişi, ihlası kaybeder ve hizmete zarar verir.
İhlası kazanmanın ve muhafaza etmenin yolu; kardeşinin meziyetleriyle iftihar etmek, onun başarısını kendi başarısı bilmek ve şahsını “havuz-u müşterek”te (ortak havuzda) eritmektir.
Metinde geçen şu ifadeler, bu manevi birliği harika tasvir eder:
> “Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şakirane iftihar etmektir.” (Lem’alar)
>
İhlaslı bir topluluk, “elif”ler gibi omuz omuza verirse; üç tane “1”, yan yana gelip “111” kuvvetinde olduğu gibi, manevi bir kuvvet kazanır.
Netice: Dini Yalnız O’na Has Kılmak
İhlas, Kur’an-ı Kerim’in en temel emridir. Zümer Suresi’nde Rabbimiz şöyle buyurur:
> “Şüphesiz biz o Kitab’ı sana hak olarak indirdik. Öyle ise sen de dini Allah’a has kılarak O’na kulluk et. İyi bilin ki, halis din yalnız Allah’ındır.” (Zümer Suresi, 39/2-3 – TDV Meali).
>
Hülasa;
* İhlas, kulluğun ruhudur.
* İhlas, en büyük manevi kuvvettir.
* İhlas, kurtuluşun yegâne çaresidir.
İnsan, ihlası kazanmak için “ölümü çokça hatırlamalı” (rabıta-i mevt) ve “iman hizmetindeki arkadaşlarının rızasını, Allah rızasının bir vesilesi” bilmelidir.

Hazırlayan: Mehmet Özçelik www.tesbitler.com
14/11/2025

Loading

No ResponsesKasım 15th, 2025