Ölümle Konuşan Panayır: Hadisle Kus bin Saide’nin Ortak Nidası

Ölümle Konuşan Panayır: Hadisle Kus bin Saide’nin Ortak Nidası

> “Her sabah bir melek nida eder: Ey insanlar! Ölmek için doğuyorsunuz, harap olmak için binalar yapıyorsunuz.”
(Lem’alar, s.248)

> “Ey insanlar! Gelir geçersiniz. Ölür gidersiniz. Gelenler gitti, kalanlar da gidecek. Her gelen fâni, her giden sessiz bir haber. Nereye bu gidiş?!”
(Kus bin Saide, Ukaz Panayırı hutbesinden)

  1. İki Zaman, Bir Gerçeklik: Hadis ile Hitabenin Ortak Kaygısı

Zaman farklı, zemin farklı, muhatap farklı. Ama kaygı aynı: İnsanın gafletine karşı bir uyarı, bir silkinme çağrısı…

Hadiste, ilahi menşeli bir hakikat sunuluyor: “Dünya sizi aldatmasın. Her sabah hakikat size sesleniyor ama siz uykudasınız.”

Kus bin Saide ise, henüz İslam gelmeden önce bir Arap hatibi olarak, insanlığın ortak yazgısını dile getiriyor: “Gelen gidiyor, duran yok. Akıllı olan nedir bu işin sonu der.”

Bu yönüyle, Bediüzzaman’ın “gözümle işitiyordum” dediği hakikat, hem Kur’ânî mesajlarda hem de vicdanı selimle bakan her akıl sahibinin iç sesiyle teyit olunmaktadır.

  1. Panayırda Fısıldayan Ebediyet

Ukaz panayırları, ticarî ve edebî şöhret arayanların buluştuğu çöl arenasıydı. Herkes satış, şöhret veya sanat için oradaydı. Ama bir kişi -Kus bin Saide- çıkıp şöyle dedi:

> “Ey insanlar! Ölenler nereye gitti, kalanlar ne bekliyor? Yemin ederim, bu gök altında başka bir saltanat var.”

Bu sözler, âdeta Kur’an’dan önce Kur’an’a açılan bir kapıydı. O gün panayırda kimse alışveriş konuşmadı; çöl suskunlaştı. Çünkü ölüm konuşuyordu.

> “Dünyada yapılan binalar haraplık içindir, doğanlar ölüm içindir.”

İki çağ, iki lisan, ama aynı feryat…

  1. Binalar Niçin Yapılır? İnsan Niçin Doğar?

İnsan ölmek için doğar, çünkü hayat sonsuz bir gidişin başlangıcıdır.

İnsan harap olacak binalar yapar, çünkü kalıcılığı yanlış yerde arar.

Kus bin Saide’nin sorusu ise bu gafleti yüzümüze çarpar:

> “Nereye gidiyorsunuz? Neden ölmeyecek gibi yaşıyorsunuz?”

Bu iki metin, insanı fanilikle yüzleştirip, ebedi olana yönlendirmeyi hedefler. Binaların harap oluşu, bedenin toprak oluşu, makamların unutuluşu… Hepsi tek bir mesaj verir: Varlığın gayesi dünyada değil, ötededir.

  1. İlmi, Akli ve Mantıki Bir Değerlendirme

Modern bilim der ki:

Her insan doğduğunda, hücreleri yaşlanmaya başlar.

İnsan vücudu, en başından itibaren ölüme programlı bir yapıdadır.

Dünya üzerindeki her sistem -binalar dahil- entropiye tabidir, yani düzenli yapıların bozulması kaçınılmazdır.

Aklî ve mantıkî olarak düşündüğümüzde:

Sonsuz arzu taşıyan bir varlık, fâni bir mekânda doyurulamaz.

Geçici olanla sonsuzu tatmin etmek, mantıken imkânsızdır.

O hâlde bu feryat, hem vahiy, hem vicdan, hem akıl, hem de bilim tarafından onaylanmaktadır.

  1. Kus bin Saide’nin Peygamberle Buluşamayan Yalnızlığı

Rivayet edilir ki Kus bin Saide, Hz. Peygamber’in nübüvvetinden kısa süre önce vefat etti. Eğer yetişebilseydi, ilk müminlerden olacağı söylenir. Çünkü vahyi bekliyordu, göklerden gelen haberi duymak istiyordu.

Hadiste bildirilen meleğin sabah çağrısı, belki de onun vicdanında panayırda haykırdığı ses olmuştu. O sesi kendi içinde duymuş, sonra halka duyurmuştu.

  1. İbret ve Hikmet: Biz Neredeyiz?

Bugün milyonlarca insan:

Ölmek için doğduğunu unutur,

Sonsuza dek yaşayacakmış gibi saraylar, siteler, planlar kurar.

Fakat ne Kus bin Saide hayattadır, ne de onun panayırı…
Ancak sözü hâlâ yaşamaktadır.
Tıpkı hadisteki melek nidası gibi, gözle işitilecek kadar apaçık bir hakikat olarak önümüzdedir.

SONUÇ

Kus bin Saide, vahiyden habersiz ama vicdandan haberdar bir hakikat arayıcısıydı.
Bediüzzaman ise, o sadayı gözleriyle seyreden ve çağımıza tercüme eden bir nur sahibidir.

İkisi de aynı şeyi söyler:

> “Ey insan! Yolcusun. Dünya senin menzilin değil, köpründür. Ebedi kalmak için yaratılmadın. Ölüm yok oluş değil, dönüş yoludur.”

MAKALE ÖZETİ

Bu makalede, Bediüzzaman’ın aktardığı hadis rivayeti ile İslam öncesi hatiplerden Kus bin Saide’nin Ukaz Panayırı’nda söylediği sözler karşılaştırılmıştır. Her ikisi de insanın ölümlü ve geçici fıtratına karşı uyanış çağrısıdır. Hem vahiy hem de akıl ortak bir mesaj verir: Dünya bir konak yeridir; maksat ebedi yurda hazırlıktır.

Kus bin Saide’nin sözleri, İslam’dan önceki bir tebliğci vicdanının haykırışıdır. Hadiste bildirilen meleğin sabah çağrısıyla aynı kökten beslenir: İnsanı gafletten silkmek ve onu asıl yurduna yönlendirmek.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 24th, 2025