Açlığın Silah Oluşu: Gazze’de İnsanlığın İmtihanı

Açlığın Silah Oluşu: Gazze’de İnsanlığın İmtihanı

Sessiz Çığlıklar ve Açlıkla Kıyım

  1. yüzyılın en büyük utançlarından biri Gazze’de yaşanıyor. Çocukların, yaşlıların, kadınların kumla karışık un kırıntılarını yerden topladığı bir coğrafyada insanlık susuyor. Modern dünyanın göbeğinde, milyonlarca insan açlığa mahkûm edilirken, 6 bin tır yardım sınır kapısında bekletiliyor. Bu tablo sadece bir savaş sahnesi değil; adeta vicdanların, ahlakın, uluslararası hukukun, inancın ve insanlık onurunun topluca iflas ettiği bir andır.

Açlığın Silaha Dönüşmesi: Tarih Boyunca ve Bugün

Açlık, insanlık tarihinde birçok kez bir silah olarak kullanıldı. Orta Çağ’da kuşatma altındaki şehirlerde su ve yiyecek kaynaklarının kesilmesi yaygın bir stratejiydi. Modern çağda ise bu yöntem, diplomatik açıklamalarla kamufle edilen sistematik soykırımların aracı hâline geldi. Gazze’de yaşananlar da bunun en çıplak örneğidir. Yardım tırları sınırda bekletilirken, içeride çocuklar ölüyorsa bu bir “strateji” değil, açık bir insanlık suçudur.

Hikmet Penceresinden: Açlık İmtihanı mı, Zulmün Yüzü mü?

Kur’ân, insanı hem nimetle hem de darlıkla imtihan eder. Ancak bu imtihanın faili Allah’tır, zalim değil. Zulümle gelen açlık, sadece bir sınav değil, mazlum için bir terfi, zalim için ise mutlak bir çöküştür. Peygamber Efendimiz (sav) “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” buyururken, bu söz bugün yalnızca fertlere değil, tüm dünya milletlerine bir uyarı hâlindedir.

İlmi ve Mantıki Açıdan: Açlığın Anatomisi ve Küresel Çelişki

Birleşmiş Milletler Gıda Programı (WFP) açıklıyor: Gazze nüfusunun üçte biri günlerdir yemek yiyemiyor. Bilimsel olarak bir insan ortalama 3-4 hafta açlığa dayanabilir; bu sürenin sonunda ölüm riski hızla artar. Oysa Gazze’de açlık sadece fizikî bir ölüm değil, ruhsal ve toplumsal bir yıkımdır. İlginçtir ki, bu tablo dünyanın gözü önünde cereyan ederken, sözde medenî ülkeler diplomatik sessizlik zırhına bürünmüş durumda.

Tarihi ve İbretli Yönü: Ebu Cehil’in Kuşatmasıyla Netanyahu’nun Ablukası Arasında Fark Yok

Tarihte, Mekke müşrikleri Hz. Muhammed (sav)’in mensubu olduğu Haşimoğulları’nı açlıkla terbiye etmek için ambargo uyguladılar. Şi’b-i Ebi Talib günlerinde 3 yıl boyunca aç bırakıldılar. Bugün Netanyahu ve destekçileri, aynı yolu izliyor. Yöntem aynı: yiyecek kes, suyu engelle, dış dünyayı sustur, sonra da bekle. Ancak Allah’ın adaleti gecikse de tecelli eder. O gün müşrikler kaybetti. Bugün de zalimler kaybedecek.

Gazetecilerin Açlık Grevi: Utandıran Sessizliğe Bir Cevap

“Boş Mideler Hareketi” adını verdikleri açlık greviyle Gazzeli gazeteciler sadece meslekî bir duyarlılığı değil, aynı zamanda insanlık onurunu da temsil ediyorlar. “En küçük çocuk yemek yiyene kadar biz de yemeyeceğiz” diyerek verdikleri mesaj, dünya kamuoyunun yüzüne çarpılan tokat gibi. Bu çığlık, medyanın yalnızca olayları aktarmakla değil, vicdanı harekete geçirmekle de yükümlü olduğunu hatırlatıyor.

Siyasi Boyut: Açlık Diplomasi Değil, Cinayettir

İsrail’in açlığı bir politik enstrüman gibi kullanması, uluslararası hukukun açık ihlalidir. BM Antlaşması ve Cenevre Sözleşmeleri, sivillerin aç bırakılmasını “savaş suçu” olarak tanımlar. Fakat bugüne kadar ne bir yaptırım uygulanmış ne de ciddi bir tepki gösterilmiştir. Bu da bize gösteriyor ki adalet, kimin elinde olduğuna göre işliyor.

Sonuç: Açlığın En Büyük Tehlikesi Vicdanları Da Aç Bırakmasıdır

Açlık sadece bedenleri değil, aynı zamanda vicdanları da yok eder. Bugün Gazze’de çocuklar ölürken susan her birey, kurum ve devlet, bu zulmün dolaylı ortağıdır. İnsanlık, gıda tırlarının önünde değil, kendi yüreğinin eşiğinde sınanıyor. Eğer bu sınavda başarısız olunursa, sadece Gazze değil, tüm insanlık kaybedecektir. Çünkü zulme karşı sessizlik, bir sonraki zulmün davetiyesidir.

Makale Özeti:

Gazze’deki açlık, İsrail tarafından bir savaş silahına dönüştürülmüş, yardım tırları sınırda bekletilirken, içeride insanlar ölüme terk edilmiştir.

Tarihi örnekler, zulümle gelen açlığın daha önce de kullanıldığını ve sonuçta zalimlerin kaybettiğini gösterir.

İslami perspektifte, açlık imtihanı Allah’tan geldiğinde sabırla karşılanır, ancak zalimin aç bırakması zulüm olup, kıyametin işaretidir.

İlmi açıdan, açlık birkaç hafta içinde fiziki ölüme sebep olurken, bu sürecin kitleler üzerinde kalıcı travmalar bıraktığı belirtilmiştir.

Gazetecilerin açlık grevi, dünyaya onurlu bir çağrıdır: Sessizliğe ortak olmayın.

Sonuç olarak, Gazze’de yaşananlar sadece bir bölgesel kriz değil, tüm insanlığın vicdan sınavıdır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 24th, 2025