Ortadoğu’nun İki Kıyısında Aynı Akıl: İran ve İsrail’in Türkiye Planı
Ortadoğu’nun İki Kıyısında Aynı Akıl: İran ve İsrail’in Türkiye Planı
Giriş
Ortadoğu, tarih boyunca imparatorluklar ve inançlar coğrafyası olduğu kadar ihtirasların, entrikaların ve derin jeopolitik hesapların da merkezi olmuştur. Bugün bu coğrafyada İran ve İsrail, görünürde birbirine zıt, ancak özde benzer hedeflere sahip iki güç olarak dikkat çekmektedir. Her ikisi de kadim imparatorluk hayallerini yeniden diriltme çabasında; her ikisi de bu hayallerin önündeki en büyük engelin Türkiye olduğunun farkında. Ve bu yüzden Türkiye’yi istikrarsızlaştırma, kuşatma ve bölgesel nüfuzunu kırma noktasında örtülü ya da açık iş birlikleri yürütmektedirler.
Tarihin Gölgesinde: Pers, Sasani, İsrail Krallığı ve Yeni Hayaller
İran’ın Şii ideolojisiyle beslediği yayılmacı politikalarının kökleri Pers ve Sasani İmparatorluklarına kadar uzanır. Şah İsmail ile başlayan Safevî hanedanı, sadece siyasî değil, mezhebî bir dönüşüm de hedeflemişti. İran bugün bu tarihî perspektifi “Şii Hilali” projesi ile devam ettirmekte; Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de aktif vekil güçlerle varlık göstermektedir.
İsrail ise, Tevrat’taki “Vaad Edilmiş Topraklar” doktriniyle şekillenen “Eretz İsrael” yani “Büyük İsrail” hayaliyle hareket etmektedir. Bu ideali gerçekleştirmek için bölge ülkelerinin parçalanması, sınırlarının zayıflaması ve özellikle Türkiye gibi güçlü, köklü devletlerin etkisiz hâle getirilmesi hedeflenmektedir.
Suriye Üzerinden Yürütülen Hesaplar
İran resmi yayın organı Press TV Başkanı Mehdi Khanalizadeh’in sözleri, İran’ın Türkiye’ye karşı izlediği derin stratejiyi gözler önüne sermektedir. Suriye’de istikrarın sağlanmamasını “İran için kazanım” olarak gören bu bakış açısı, Türkiye’nin artan bölgesel etkisinden duyulan rahatsızlığın açık ifadesidir.
İfadesinde;”Suriye üzerinden Türkiye’yi hedef aldı.
“Türkiye, Suriye’de zafer kazanmış ve bölgeye üstünlüğünü dayatmıştır. Türkiye’ye bir yenilgi tattırmalıyız.” diyen İranlı yetkili, “Komşu ülkelerden birinde (Türkiye), başka bir siyasi yapı aracılığıyla Türkiye’nin çıkarlarına darbe vurabiliriz. Suriye’deki mevcut durumda istikrarın sağlanmaması, İran için çok önemli bir kazanımdır. Suriye’nin istikrara kavuşmasına izin vermemeliyiz. Şu anda, yönetimi elinde bulunduran teröristlerin hakimiyetindeki bir Suriye var. Demokrat olmayan Türkiye, Katar ve benzeri ülkeler şimdi Suriye’nin demokrasisi için endişeleniyorlar.” dedi.”
İsrail ise zaten yıllardır Suriye’de hava saldırıları düzenlemekte, İran’ın Hizbullah’a silah aktarımını engelleme bahanesiyle ülkeyi adeta bir test alanına çevirmiştir. Ancak ilginçtir ki hem İran hem İsrail, Suriye’de aynı sonucu istemekte: İstikrarsızlık.
Ortak Hedef: Türkiye’nin Bölgesel Liderliğini Kırmak
İran ve İsrail, bölgede farklı ittifaklarda görünse de Türkiye’nin tarihsel misyonunu ve potansiyelini tehdit olarak görmektedir. Çünkü Türkiye;
Osmanlı bakiyesiyle hem Arap hem Müslüman halkların gönlünde yer edinmiştir.
NATO üyesi olmasına rağmen bağımsız politika yürütmektedir.
İHA-SİHA gibi savunma sanayii alanlarında dışa bağımlılığı kırmıştır.
Filistin davasına sahip çıkarak İsrail’i rahatsız etmekte,
Mezhepçilik yapmadan ümmetin birliğini savunarak İran’ı dengelemektedir.
İşte bu sebeplerle, Türkiye üzerinde terörle, ekonomiyle, medya operasyonlarıyla ve istihbarat ağlarıyla baskı kurma planı, her iki ülkenin de ajandasında bulunmaktadır.
PKK, DEAŞ ve Faili Meçhuller: Derin Çatışmanın Yüzleri
PKK’nın silah bırakması ihtimali, İran ve İsrail’i fazlasıyla rahatsız etmektedir. Çünkü bu yapı sadece bir terör örgütü değil, bölgesel çıkarlar için bir araçtır. Aynı şekilde DEAŞ da hem Batı hem İsrail-İran için gerektiğinde kullanılabilecek bir “öteki” oluşturma mekanizmasıdır. Bu örgütlerin Türkiye’deki saldırılarında ardındaki desteklerin izleri her geçen gün daha net ortaya çıkmaktadır.
Faili meçhuller, suikastlar, medya manipülasyonları ise bu örtülü savaşın başka cepheleridir.
Tarihten Günümüze Dersler ve Uyarılar
Selçuklu ve Osmanlı, bir dönem İran’ın mezhepçi yayılmacılığına karşı kıyam etmiş; Kudüs’ü işgalden kurtararak Haçlı’ya ve Yahudi’ye meydan okumuştur. Yine Osmanlı, “Büyük Ermenistan”, “Büyük Yunanistan” gibi projelere karşı Anadolu’yu muhafaza etmiştir.
Bugün Türkiye benzer bir kuşatmanın içindedir: Doğudan Şii Hilali, batıdan Siyonist yayılmacılık; güneyden PKK-PYD, kuzeyden Karadeniz kuşatması…
Bu tabloda Türkiye, ya yeniden tarihî misyonunu üstlenecek ya da başka milletlerin hayallerinde figüran olacaktır.
Hikmetli Bir Uyarı
Bugün yapılması gereken; sadece tankla, topla değil; fikirle, kalemle, ilimle ve hikmetle bu büyük oyunları ifşa etmektir. Çünkü bu savaş, sadece silahla değil; akılla, sabırla ve ferasetle kazanılır.
Makale Özeti
İran ve İsrail, tarihsel idealleri doğrultusunda Ortadoğu’da yayılmacı politikalar izlemektedir.
Her iki ülke de Türkiye’nin bölgesel etkisini kırmak ve istikrarını bozmak istemektedir.
Suriye’deki istikrarsızlık, hem İran hem İsrail’in çıkarınadır ve Türkiye’nin burada güçlenmesi ortak tehdit olarak görülmektedir.
PKK, DEAŞ gibi terör örgütleri bu devletlerin örtülü taşeronları olarak Türkiye’ye karşı kullanılmaktadır.
Türkiye, bu kuşatmaya karşı tarihî hafızasını, savunma gücünü ve manevî kimliğini yeniden kuşanmalıdır.
Bu süreçte ilim, hikmet ve ferasetle hareket edilmezse Türkiye başkalarının imparatorluk hayallerinde bir kurban haline gelebilir.