Yıkılışın Sessiz Çığlığı: İçten Çöküşün Sebepleri ve İbretleri

Yıkılışın Sessiz Çığlığı: İçten Çöküşün Sebepleri ve İbretleri

 

Tarihin tozlu sayfalarında yükselen her medeniyetin bir gün içten içe çürüyerek çöktüğüne dair ibretli kayıtlar vardır. Bu çöküşler bazen ihtişamlı sarayların yıkılışıyla, bazen de bir ailenin sessiz dağılmasıyla başlar. Tıpkı bir ağacın köklerinden çürüyerek devrilmesi gibi…

Bugün gerek Batı dünyası gerekse Siyonist-emperyalist yapılar; aynı köklü çürümüşlüğün, aynı içten infilakın eşiğindedir. Bu çözülmenin alametleri; fuhuş, dolandırıcılık, kan ve gözyaşıyla sulanan bir medeniyetin çöküş marşlarıdır.

 

  1. Mahremiyetin Tahribi, Ailenin Çöküşü

İnsanlık tarihi boyunca toplumları ayakta tutan sütunlardan biri aile, diğeri ise mahremiyettir. Mahremiyet; sadece bedenin değil, ruhun da korunmasıdır. Bugün mahremiyetin perdeleri, modernite adına birer birer yırtılmakta; örtüsüzlük, cinsiyet bulanıklığı, aile dışı ilişkilerin normalleştirilmesi gibi fitnelerle aile kurumu temelinden sarsılmaktadır.

 

İstanbul’un kalbinde, kamusal alanda kadın-erkek karışık abdest alanlarının oluşturulması, sadece mekânsal bir tercih değil, zihinsel bir projedir. Mahremiyetin “çağdışı” olarak sunulması, aslında iffetli hayatın dışlanması ve mukaddesatın sistematik olarak silinmesidir. Bu, sadece bir şehir planlaması değil; bir toplum mühendisliğidir.

 

  1. Batı’nın Ahlâkî İflası ve Dinî Kurumların Kirli Yüzü

 

Hristiyan Batı’nın “ahlâk bekçiliği” yaptığı yüzyıllar, kiliselerdeki cinsel istismar vakalarıyla kara bir tarihe gömülmüştür. Onlarca çocuğa tecavüz eden papazlar, gizlenen dosyalar, milyar dolarlık tazminat davaları… Galler’den Amerika’ya, Vatikan’dan Latin Amerika’ya kadar uzanan bu kirli ağ, din kisvesi altında insanları sömüren bir çürümüşlüğü ortaya koymaktadır.

 

Yeni Papa’nın bile geçmişte bu istismarlara göz yumduğu yönündeki iddialar, maneviyatın değil, çıkarın merkezde olduğu bir anlayışın iflasını temsil eder. “Dokunmak yasak” kararları, istismarın önüne geçmek için değil; çürümüş bir yapıyı ayakta tutmak içindir.

 

  1. İsrail ve Siyonist Projenin Karanlık Derinliği

 

Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması için daha 1930’larda atılan adımlar, bugün kanla, gözyaşıyla beslenen bir sistemin habercisiydi. Milli İstihbarat Teşkilâtı’nın 1931 tarihli raporu, İngiliz istihbaratı ve Yahudi lobilerinin nasıl organize bir şekilde bu süreci yönettiğini gözler önüne seriyor. Rapora göre, dünya siyonist teşkilatlarından gelen paralarla Filistin’e yerleşim planları yapılmış, Türkiye’deki mason teşkilatları bu süreçte destek sağlamıştı.

Ekonomik hakimiyet, istihbarat ağları, siyasi nüfuz… Ve bunların hepsi, bir gün “vaad edilmiş toprak” masalıyla mazlum halkların kanını akıtmak için hazırlandı. Bugün Gazze’de yaşananlar, sadece bir savaş değil; asırlık bir planın kanla sulanan haritasıdır.

 

  1. Epstein Dosyası ve İstihbarat-Fuhuş Ağı

Jeffrey Epstein olayı, Batı’daki çürümenin bir başka yüzüdür. ABD’li gazeteci Tucker Carlson’un iddiaları, Epstein’ın sadece bir cinsel sapık değil; aynı zamanda İsrail ve Amerikan istihbaratıyla bağlantılı bir ajan olduğunu gösteriyor. Bu ağı ortaya koyan en büyük ipucu: Epstein’ın nereden geldiği belli olmayan serveti, dokunulmazlığı ve koruyucuları…

 

Epstein dosyası, çocuk yaştaki kurbanlar, politikacılar, iş adamları ve medya patronlarını içine alan bir fuhuş ve şantaj ağının varlığını işaret ediyor. Bu sistem, Batı’nın en tepe noktalarına kadar sızmış, ahlâksızlığı sistematik bir “güç silahı”na dönüştürmüştür.

 

  1. Henry Ford’un Uyarısı ve Bugünün Hakikati

 

Ünlü Amerikalı sanayici Henry Ford’un şu sözü artık bir kehanet değil, çıplak bir gerçekliktir:

“En zengin 50 Yahudiyi hapse atın; bütün savaşlar biter.”

 

Bu söz, sadece Yahudilere değil, bütün küresel sermaye baronlarına, savaş tüccarlarına ve menfaat uğruna dünyayı ateşe atanlara yöneltilmiş bir hakikattir. Çünkü savaşları çıkaranlar genellikle cephede değil, piyasalarda, kulislerde ve bankalarda oturanlardır.

 

Sonuç: Yıkılış İçten Olur

 

Ne bir medeniyet dışarıdan bombardımanla yok olur, ne bir toplum sadece topla tüfekle çöker. Asıl yıkım, içten gelen çürüme ile olur: Mahremiyetin yok sayılması, ahlâkın ayaklar altına alınması, din kisvesi altında yapılan sapkınlıklar ve adaletin sadece güçlülere hizmet etmesiyle…

Batı’nın ve İsrail’in geleceği, işte bu iç çöküşe gebedir. Ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler; insanlıktan, adaletten, iffetten ve vicdandan uzaklaştıkça, kendi binalarının temeline dinamiti kendileri koymaktadırlar.

 

 

Özet:

  • Mahremiyetin ve ailenin sistematik olarak hedef alındığı, toplumsal yapının temelden sarsıldığı bir çağdayız.
  • Batı’daki kilise istismarları, istihbarat destekli fuhuş ağları ve Epstein vakası, ahlaki çöküşün sembolleridir.
  • MİT’in 1931 tarihli raporu, Filistin’deki Yahudi devleti planının İngiliz istihbaratı ve mason yapılarıyla nasıl örgütlendiğini ortaya koyar.
  • Henry Ford’un sözü, küresel baronların savaş ve sömürüdeki rolünü veciz bir şekilde özetler.
  • Tüm bu gelişmeler, Batı ve İsrail’in içten çöküşünün habercisidir. Zira yıkım dışarıdan değil, içeriden başlar.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 14th, 2025