Ertelemenin Gölgesindeki Hayatlar: Yarın Diye Diye Tükenen Umutlar

Ertelemenin Gölgesindeki Hayatlar: Yarın Diye Diye Tükenen Umutlar

Hayat, nefes alıp verdiğimiz her an, bize sunulan eşsiz bir armağan. Ancak bu armağanın kıymetini ne kadar biliyor, onu ne kadar verimli kullanıyoruz? Bir yanda “Yarın Yaparım Diyenler Helak Oldu!” başlığı altında sergilenen mezar taşları ve her birinin üzerinde biriken “yarın” bahaneleri, diğer yanda ise merhametsizliğin getireceği kaçınılmaz kayıplara işaret eden kısa ve özlü bir cümle. Bu iki mesaj, insanlığın ortak zaaflarından ikisini, ertelemeyi ve merhametsizliği, derinlemesine sorgulamamıza yol açıyor.
Bir mezar taşında “Sonra kılarım”, “Evlenince örtünürüm”, “Daha erken”, “Okul bitsin sonra”, “Emekli olduktan sonra”, “Zamanı hele var”, “Hazır değilim”, “Daha gencim”, “Başlarız bir gün” gibi erteleme cümleleri yazıyor. Bu sahnede yürüyen bir adamın silueti, belki de bu mezar taşlarındaki yazıları okuyarak kendi ertelemeleriyle yüzleşen bir bireyi temsil ediyor.
Ve bir Hadis-i Şerifte: “Cehennem halkının en fazla çığlıkları güzel işlerini, tövbelerini tehir etmekten, ertelemekten, yarıncılıktan kaynaklanır.”
Bu hadis, ertelemenin sadece dünyevi kayıplara değil, ahiret yurdunda da derin pişmanlıklara yol açacağını açıkça ifade ediyor.
Ertelemek, modern çağın en yaygın hastalıklarından biridir. Yapılması gerekenleri sürekli olarak yarına, bir sonraki zamana bırakmak, sanki zaman denen bu kısıtlı sermayenin sonsuz olduğunu varsaymak gibidir. Yarınlar, çoğunlukla hiç gelmeyen, gelse bile dünün heyecanını ve fırsatını taşımayan birer hayalden ibarettir. İbadetleri ertelemek, tövbeleri geciktirmek, sevdiklerimize iyi davranmayı sonraya bırakmak, ilim öğrenmeyi, iyi bir iş yapmayı, bir projeye başlamayı “bir gün”e hapsetmek… Tüm bunlar, zamanın kılıcı altında eriyip giden ömrümüzden çalınan değerli anlardır. Her “yarın yaparım” deyişimiz, aslında potansiyel bir fırsatın, bir iyiliğin, bir adımın tabutuna çakılan bir çividir. Vakti gelince pişmanlıklarla dolu bir mezarlıkta uyanmak istemiyorsak, şimdi ve burada harekete geçmeliyiz.

*********

“Merhametsiz olan herkes kaybedecek. Her gün bir şeyini, bir gün her şeyini…”

Bu cümle, yaşamın bir diğer temel ilkesini, merhameti ifade etmektedir.
Merhamet, sadece başkalarına karşı duyduğumuz şefkat değil, aynı zamanda kendimize, zamanımıza ve potansiyelimize karşı gösterdiğimiz bir nezakettir. Merhamet eksikliği, kişinin çevresiyle bağlarını zayıflatır, empati yeteneğini köreltir ve nihayetinde yalnızlığa sürükler. Merhametsiz bir kalp, dünyevi kazanımlarla dolsa bile, gerçek mutluluğu ve huzuru bulamaz. Kaybetmekten kasıt sadece maddi varlıklar değil, aynı zamanda iç huzur, sevgi, saygı, dostluk gibi paha biçilmez manevi değerlerdir. Merhametsizce ertelenen yardımlar, söylenmeyen güzel sözler, yapılmayan iyilikler, aslında kendi ruhumuzdan çaldığımız parçalardır.

Böylece Hayatın değeri, anı yaşamakta, yapılması gerekenleri ertelememekte ve kalbimizi merhametle doldurmaktadır. Her birimiz, kendi “yarın yaparım” mezar taşlarımızı inşa etmemek için bugün adım atmalıyız. Pişmanlıkların gölgesinde değil, eylemlerin ve merhametin aydınlığında bir ömür sürmek için, zamanın kıymetini bilmeli ve kalbimizi şefkatle beslemeliyiz. Zira hayat, ertelemeye gelmeyecek kadar kısa, merhametsizliğe tahammül edemeyecek kadar değerlidir.

Özet:

Bu makale, “Yarın Yaparım Diyenler Helak Oldu!” ve “Merhametsiz olan herkes kaybedecek.” mesajlarını ihtiva eden sözlerden hareketle, ertelemenin ve merhametsizliğin insan hayatındaki yıkıcı etkilerini ele almaktadır. İnsanların ibadetleri, tövbeleri ve genel olarak iyi işleri “yarın”a bırakarak hayatlarını nasıl pişmanlıklarla doldurduklarını bildirirken, Peygamberimizin (sav) bir hadisiyle bu durumun ahiretteki vahim sonuçlarına dikkat çekilmektedir.
Makale, ertelemenin zamanın kıymetini bilmemekten kaynaklandığını ve kaçırılan fırsatlara yol açtığını anlatır.

İkinci cümledeki “merhametsiz olan herkes kaybedecek” mesajı ise, merhametin sadece başkalarına değil, kişinin kendi iç huzuru ve manevi zenginliği için de ne kadar önemli olduğunu belirtir. Merhamet eksikliğinin yalnızlığa ve deruni boşluğa neden olduğu ifade edilir.
Sonuç olarak makale, zamanı iyi kullanmanın, ertelemekten kaçınmanın ve kalbi merhametle doldurmanın, pişmanlıklardan uzak, anlamlı bir hayat sürmek için elzem olduğunu belirtir.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 9th, 2025