Havanın Sessiz Şahidi: Kudretin Havada Yazılan Mucizesi

Havanın Sessiz Şahidi: Kudretin Havada Yazılan Mucizesi

“Bir tek kelimeyi aynı anda milyon belki milyar kelime olarak cilve-i kudret sahife-i havada istinsah ettiği gibi

اِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ

âyetinin remziyle her kelime-i tayyibe, bütün küre-i havada birden, âdeta zamansız, kalem-i kudret ile istinsah edildiği gibi; manevî ve makbul hakikatlerin bir yazar bozar tahtası hükmünde olan küre-i havada kudretin acib bir mu’cizesinin zaman-ı Âdem’den beri ülfet perdesi altında ehl-i gaflet nazarında saklandığı gibi; şimdi radyo namı verdikleri ayn-ı hakikat ile sabit olmuş ki: İçinde hadsiz bir ilim ve hikmet ve irade bulunan gayr-ı mütenahî bir kudret-i ezeliyenin cilvesi, her zerre-i havaîde hazır ve nâzırdır ki hadsiz ayrı ayrı kelimeler her bir zerre-i havaînin küçücük kulağına girip incecik dilinden çıktığı halde karışmıyor, bozulmuyor, şaşırmıyor. ”
Emirdağ Lâhikası 2

İnsan görmediği şeyleri kolayca inkâr eder. Oysa hakikatler, görünmeyenlerde gizlidir. En büyük kudret tecellileri, en sıradan sandığımız varlıkların arkasında saklıdır. Hava gibi…

Hava; ne kokusu vardır ne rengi, ne sesi ne de şekli… Ama hava, Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren en büyük ayetlerden biridir. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle hava, kudretin yazar-bozar tahtasıdır. Allah, kelimât-ı tayyibeyi (güzel sözleri) ve binlerce sesi aynı anda havada yazar, siler, tekrar yazar. Hem de hiçbir karışıklık olmadan, tertemiz, hatasız…

Bu büyük mucize, Kur’an’ın şu ayetiyle işaret edilir:

> “İleyhi yas’adul kelimut tayyibu…” (Fatır, 10)
“Güzel sözler O’na yükselir…”

İşte bu yükseliş, sadece manevî değil, aynı zamanda fizikî bir mucizedir. Allah, havayı öyle yaratmıştır ki, bir kelimeyi milyarlarca ağızdan aynı anda çıkarır, aynı anda taşıtır ve aynı anda anlamlı şekilde ulaştırır.

Havada Yazılan Kelimeler

Bir insan konuştuğunda, ağzından çıkan ses dalgaları havaya karışır. Bu ses, saniyede yüzlerce metre hızla yayılır, duvarlardan yansır, kulaklara ulaşır. Bu sırada milyonlarca başka ses de aynı havayı kullanır. Ancak her biri kendi hattında ilerler, birbirine karışmaz. Tıpkı havada milyonlarca görünmeyen yazının aynı anda yazılıp silinmesi gibi…

Bugün radyo, televizyon, cep telefonu ve internet gibi araçlar bu hakikatin teknik boyutudur. Her biri havayı bir taşıyıcı olarak kullanır. Ve bu, kâinatın diliyle şöyle der:

> “Beni bu şekilde programlayan, her zerreme işitme ve iletme sırrını koyan ancak sonsuz bir kudret sahibi olabilir.”

Hava, ilimsiz ve şuursuz bir madde olduğu halde, içinde ilim, hikmet ve irade tecelli etmektedir. Bu da gösteriyor ki:

> Hava değil, havada tasarruf eden Zat konuşmaktadır.

Her Zerre Bir Dinleyici, Her Atom Bir Sözcüdür

Havanın her zerresi, hem dinliyor hem konuşuyor. Her biri, binlerce sesin içinden doğru olanı ayırt ediyor, taşımaya vesile oluyor, anlamını bozmadan hedefe ulaştırıyor. Ne gariptir ki; insanoğlu bunu her gün yaşıyor ama fark etmiyor. Çünkü “ülfet” yani alışkanlık perdesi, bu azametli mucizeyi gözlerden gizliyor.

Ancak iman gözü bu sıradanlık perdesini yırtar ve hakikati görür. Bediüzzaman Hazretleri bu noktada, “radyo” gibi modern tekniklerin bu mucizeyi artık inkâr edilemeyecek şekilde isbat ettiğini belirtir. Artık inkâr değil; hayranlık, secde ve tesbih zamanıdır.

Kelimât-ı Tayyibenin Semaya Yükselişi

Yalnız teknik olarak değil; iman nazarıyla bakıldığında, her güzel söz, her dua, her zikir; havanın sırtına binerek arş-ı a’lâya doğru yükselir. İşte bu yükseliş, bir “tebliğ” değil, bir teşhirdir. Kulluğun semaya takdimi, sevginin ve ubudiyetin sunumudur.

Bütün kelimât-ı tayyibeler, aynı anda havada çoğaltılarak binlerce dille Allah’a yöneltilir. O kelimeler, havada çoğalır; tıpkı bir tohumun milyarlarca meyve vermesi gibi…

Hava, Allah’ın Varlığına Şehadet Eden Bir Delildir

Neticede hava; görülmez, dokunulmaz, tutulmaz ama Allah’ın varlığına en çok delil olan varlıklardandır. Çünkü:

Şuursuzdur ama şuurlu işler yapar.

Karanlıktır ama aydınlatır.

Sessizdir ama sesleri taşır.

Basittir ama muazzam bir düzen içinde çalışır.

Bu ise ancak, her şeyin Rabbi olan Allah’ın kudretiyle mümkündür.

Özet:

Bu makale, havanın sıradan görünen varlığı arkasındaki muazzam kudret cilvesini ve kelimât-ı tayyibenin yani Allah’a yönelen güzel sözlerin havada nasıl çoğaltıldığını, taşındığını ve arş-ı a’lâya ulaştırıldığını imanî bir perspektifle açıklamaktadır. Hava, bir yazar-bozar tahtası gibi; konuşmaları aynı anda kopyalayan, çoğaltan ve karıştırmadan ulaştıran harika bir ilahî sanattır. Bu da gösterir ki, her bir hava zerresi Allah’ın ilim, kudret ve hikmetinin bir aynasıdır. Artık bu mucizeye alışmak değil, bu mucizeyle imanı artırmak ve secdeye yönelmek zamanıdır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 8th, 2025