Zamanın Müceddidi Kimdir? Asrın Tecdid İhtiyacı ve Risale-i Nur’un Misyonu

Zamanın Müceddidi Kimdir? Asrın Tecdid İhtiyacı ve Risale-i Nur’un Misyonu

“Senin müceddid hakkındaki mektubunu hayretle okuduk ve Üstadımıza da söyledik. Üstadımız diyor ki:

   Evet, bu zaman hem iman ve din için hem hayat-ı içtimaiye ve şeriat için hem hukuk-u âmme ve siyaset-i İslâmiye için gayet ehemmiyetli birer müceddid ister. Fakat en ehemmiyetlisi, hakaik-i imaniyeyi muhafaza noktasında tecdid vazifesi, en mukaddes ve en büyüğüdür. Şeriat ve hayat-ı içtimaiye ve siyasiye daireleri ona nisbeten ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalıyor.

   Rivayat-ı hadîsiyede, tecdid-i din hakkında ziyade ehemmiyet ise imanî hakaikteki tecdid itibarıyladır. Fakat efkâr-ı âmmede, hayat-perest insanların nazarında zâhiren geniş ve hâkimiyet noktasında cazibedar olan hayat-ı içtimaiye-i İslâmiye ve siyaset-i diniye cihetleri daha ziyade ehemmiyetli göründüğü için o adese ile o nokta-i nazardan bakıyorlar, mana veriyorlar.

   Hem bu üç vezaifi birden bir şahısta yahut cemaatte, bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerh etmemesi pek uzak, âdeta kabil görülmüyor. Âhir zamanda, Âl-i Beyt-i Nebevî’nin (asm) cemaat-i nuraniyesini temsil eden Hazret-i Mehdi’de ve cemaatindeki şahs-ı manevîde ancak içtima edebilir.

   Bu asırda, Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki Risale-i Nur’un hakikatine ve şakirdlerinin şahs-ı manevîsine, hakaik-i imaniye muhafazasında tecdid vazifesini yaptırmış. Yirmi seneden beri o vazife-i kudsiyede tesirli ve fatihane neşriyle gayet dehşetli ve kuvvetli zındıka ve dalalet hücumuna karşı tam mukabele edip yüz binler ehl-i imanın imanlarını kurtardığını kırk binler adam şehadet eder. ”
Kastamonu Lâhikası

🎯 Giriş: Tecdit Nedir, Neye Lüzum Var?

Hadis-i şerifte buyrulur:

> “Her yüz senede bir, Allah bu ümmete dinini yenileyecek bir müceddid gönderir.” (Ebu Davud)

Bu hadis, İslâm tarihinde dinî dirilişin, yani “tecdid”in, sadece geçmişe ait bir hakikat değil; her çağın bir ihtiyacı olduğunu gösterir. Tecdid, bid’atlardan temizlenmiş bir saflaşma, hakikatin tozlarının silinmesi ve asrın yaralarına Kur’an reçetesiyle şifa bulma ameliyesidir.

Bediüzzaman’ın bu mektupta altını çizdiği temel gerçek şu:
Bu asırda sadece siyaset, içtimai düzen veya zahirî şeriat değil, en önce ve en çok iman tecdidine ihtiyaç vardır. Çünkü temel sarsılmışsa, üst yapının ayakta kalması mümkün değildir.

⚖️ Öncelik Sırası: İman mı, Şeriat mı, Siyaset mi?

Bediüzzaman, müceddidin görev alanlarını şöyle sıralıyor:

  1. Hakaik-i imaniyenin muhafazası ve tecdidi
  2. Şeriatın hükümlerinin izahı ve uygulanması
  3. İçtimai hayatın ıslahı
  4. Siyaset-i İslamiyenin icrası

Bugün, insanların büyük kısmı dine siyaset, sosyal adalet veya kültürel kimlik açısından bakıyor. Hâkimiyet, güç ve görünür başarılar onları cezbediyor. Ancak Bediüzzaman bu yaklaşımı “hayat-perest nazar” olarak nitelendiriyor. Gerçek din tecdidi, önce kalplerdeki imanı ihya etmekle başlar.

> Siyasetle gelen bir dinî uyanış geçicidir.
İmanla gelen uyanış ise köklü ve ebedîdir.

🧭 Müceddid Kimdir? Kimler Değildir?

Toplumda sıkça sorulan sorulardan biri şudur: “Müceddid kimdir?”
Bazıları onu siyasi kurtarıcı, bazıları ise hilafet savunucusu sanıyor. Oysa gerçek müceddid:

İman esaslarını yeniden güçlü bir şekilde inşa eder,

Şüphelere ve felsefi akımlara karşı Kur’an’la cevap verir,

Yeni neslin anlayacağı dilde hakikatleri sunar.

Ve bu mektupta açıkça ifade ediliyor ki:

> “Risale-i Nur’un hakikati ve şakirdlerinin şahs-ı manevîsi, bu asrın imanî tecdid vazifesini ifa ediyor.”

🌊 Dalalet Tsunamisine Karşı Manevî Sedd

Bu asırda materyalizm, pozitivizm, deizm gibi cereyanlar, yalnız İslam’ı değil, din fikrini kökten yıkmaya çalışmaktadır.
Bediüzzaman’ın ifadesiyle bu “dehşetli ve kuvvetli zındıka ve dalalet hücumu”na karşı, siyasi ve zahirî mücadeleler kifayetsiz kalır.

Risale-i Nur’un yaptığı şey, bu saldırıya kalpten, akıldan ve imandan gelen bir savunmadır.
Bu savunma öyle kuvvetlidir ki, milyonlarca insanın imanını kurtarmış, karanlığa ışık olmuştur.

🌟 Mehdi Meselesi ve Üç Görev

Bediüzzaman, bir kişinin veya cemaatin üç görevi birden —iman, şeriat ve siyaset— mükemmelce icra etmesinin bu zamanda mümkün olmadığını, ancak Mehdi ve onun cemaat-i nuraniyesi eliyle bu görevlerin tam mânâsıyla birleşeceğini ifade eder.

Şu an Risale-i Nur’un ve onun okuyucularının görevi nedir?

İman hizmetinde sebat

Şeriatın inceliklerine saygı

Siyasete girmeden, maneviyatla mücadele etmek

🔚 Sonuç: En Büyük Cihad, İmanları Kurtarmaktır

Bediüzzaman’ın bu mektubu, bize “önceliği neye vermeliyiz?” sorusunun cevabını verir:
“En mukaddes ve en büyük tecdid, iman hakikatlerinin muhafazasıdır.”

Bu yol, görünüşte sönük, etkisiz gibi görünse de; asrın en etkili, en derin ve en sessiz inkılabıdır.
Ve bu inkılabın baş aktörü, siyaset meydanında değil, kalp ve akıl cephesinde savaşan Nur Talebeleri’dir.

📌 Özet:

Her asırda dini yenileyen müceddidler gelir; bu asrın en büyük ihtiyacı iman tecdididir.

Şeriat ve siyaset gibi alanlar, imanî tecdidin yanında ikinci plandadır.

Bu asırda müceddidlik, Risale-i Nur’un hakikatlerinde ve onun talebelerinin şahs-ı manevîsinde tezahür etmiştir.

Siyasi beklentiler yerine kalbî ve aklî iman hizmeti, en kalıcı çaredir.

Mehdi ve onun cemaat-i nuraniyesi bu üç görevi tam mânâsıyla icra edecek; ancak bugünkü görev, imanları kurtarmaktır.

 

Loading

No ResponsesTemmuz 5th, 2025