Manevî Atom Bombası: Risale-i Nur’un Kalbe Yerleşen Kudreti
Manevî Atom Bombası: Risale-i Nur’un Kalbe Yerleşen Kudreti
“Risale-i Nur, Kur’an-ı Hakîm’in bir mu’cize-i maneviyesi ve bu zamanın dinsizliğine karşı manevî atom bombası olarak solculuk cereyanlarının maneviyat-ı kalbiyeyi tahribine mukabil, maneviyat-ı kalbiyeyi tamir edip ferden ferdâ iman-ı tahkikîden gelen muazzam bir kuvvet ve kudrete istinadı, okuyucuların kalplerine kazandırıyor. Ve bu vazifeyi de yine mukaddes Kur’an’ımızın ilham ve irşadıyla ve dersiyle îfa ediyor. Tefekkür-ü imanî dersiyle tabiiyyun ve maddiyyunun boğulduğu aynı meselelerde tevhid nurunu gösteriyor, iman hakikatlerini madde âleminden temsiller ve deliller göstererek izah ediyor. Liselerde, üniversitelerde okutulan ilim ve fenlerin aynı meselelerinde iman hakikatlerinin ispatını güneş zuhurunda gösteriyor.”
Kastamonu Lâhikası
Zamanın hastalığı, zamanın reçetesiyle tedavi edilir. Bugünün insanı; aklını ilahlaştırmış, kalbini maddede boğmuş, hakikati laboratuvar tüplerine sığdırmak istemiştir. Ahlâkî değerler hızla çözülmekte, kalpler kararmakta, inançsızlık bir salgın gibi yayılmaktadır. İşte böyle bir çağda, Kur’ân’dan süzülerek gelen bir hakikat nurudur Risale-i Nur. O, sadece kitaplık raflarında duran bir eser değil; gönülleri ihya eden, zihinleri aydınlatan ve küfrün kalelerine sarsılmaz darbeler indiren manevî bir atom bombasıdır.
Bir Mücadele Zamanı: Maddeye Karşı Mânâ
Materyalist felsefenin “gözle görünmeyeni inkâr” prensibiyle donattığı çağdaş insan, görünmeyen hakikatleri küçümsemekle kalmamış, onlara savaş açmıştır. Yaratıcıyı inkâr, tesadüfü ilahlaştırma, hayatı sadece bu dünyadan ibaret sanma gibi fikirler, genç zihinlere sistemli şekilde aşılanmaktadır. Okullarda, üniversitelerde, medya yoluyla pompalanan bu ideolojik saldırılar, kalbî maneviyatı felce uğratmış; nice imanlar akıl zindanlarında esir kalmıştır.
İşte bu noktada Risale-i Nur, küfür ve şüphe kalelerini yerle bir eden bir manevî atom bombası gibi devreye girmektedir. Ancak bu bomba, yıkmak için değil; inşa etmek, onarmak ve hayat vermek içindir.
Tefekkür-ü İmanî: Kalbi ve Aklı İhya Eden Dersler
Risale-i Nur’un en bariz vasıflarından biri, sadece kuru nasihatlerle değil; aklî ve ilmî delillerle imanı tahkim etmesidir. Bediüzzaman, fen ve felsefeye karşı kaçmamakta; aksine onların içinden, kendi silahlarıyla küfrü mağlup etmektedir. Öyle ki:
Tabiatı ilahlaştıran felsefeye karşı, tabiatın acziyetini gözler önüne serer.
Maddenin mutlak olduğunu sananlara, maddenin içindeki sanatı göstererek sanatkârı isbat eder.
Tesadüf diyenlere, düzeniyle konuşan kâinatı delil getirir.
Sebepperestlere, sebeplerin perdenin arkasında bir kudretin izini taşıdığını anlatır.
Risale-i Nur, ilmî ve aklî izahlarıyla Kur’ân’ın “Fenzur!” (Bak!) emrini hayata geçirir. Bu tefekkürî bakış açısıyla insan, artık dağlara, yıldızlara, atoma, çiçeğe baktığında “La ilâhe illallah” diyebilecek bir iman şuuru kazanır.
Risale-i Nur’un İlimle Barışık Kudreti
Bugün inançla bilim arasında yapay bir zıtlık inşa edilmiştir. Halbuki Risale-i Nur, ilim ve imanı barıştıran bir bakış açısı sunar. Modern bilimlerin öğrettiği her gerçekliği; Allah’ın varlığının, birliğinin ve kudretinin delili olarak sunar.
Astronomiyle Allah’ın azametini,
Biyolojiyle Allah’ın sanatını,
Fizikle Allah’ın nizamını,
Kimyayla Allah’ın hikmetini gösterir.
İşte bu yönüyle Risale-i Nur, fen ilimlerini küfre hizmetten kurtarıp, imana hizmetkâr yapar. Üniversitelerde okuyan gençlerin en büyük açmazı olan “bilim-din çatışması” sorununa, berrak ve ikna edici çözümler getirir.
Solculuk ve Dinsizliğe Karşı Sarsılmaz Bir Kale
Kastamonu Lâhikası’ndaki ifadeyle Risale-i Nur, sadece şahsî bir tefekkür kaynağı değil; toplumu ifsad eden ideolojik cereyanlara karşı da bir müdafaa kalesidir. Solculuk kisvesi altındaki dinsizlik, manevî değerlere düşmanlık, aile yapısının çökertilmesi, tesettüre ve imana düşmanlık… bunların hepsi bir silsile halinde yayılmaktadır. Risale-i Nur bu cereyanlara karşı:
İmanın temel rükünlerini delillerle isbat eder.
Ateizmin, pozitivizmin, deizmin temel iddialarını çürütür.
Maddî hayatın anlamına karşı, ebedî hayatın varlığını güçlü bir şekilde ifade eder.
Gafletin zindanından, tefekkürün aydınlığına yollar açar.
Bu yüzden Risale-i Nur, yalnız camide değil, lisede, üniversitede, laboratuvarda, kalpte ve zihinde yaşamalıdır.
Özet:
Risale-i Nur, bu çağın inkârcı felsefelerine, materyalizmine ve maneviyatsızlığına karşı Kur’ân’dan beslenen bir manevî atom bombasıdır. Akıl, kalp ve ilmi aynı anda muhatap alarak iman hakikatlerini isbat eder. Tabii ilimlerle dine düşmanlık arasında kurulan yapay ayrımı reddeder; bilimi imana hizmetkâr yapar. Risale-i Nur, ferdî imanları kuvvetlendirmenin ötesinde; solculuk kisvesi altındaki dinsizlik akımlarına karşı da bir marifetullah kalesidir. Bu sebeple Risale-i Nur sadece bir kitap değil; çağın karanlığına yakılmış bir nur, zihni aydınlatan bir meşale, kalbi dirilten bir rahmettir.