Tarîk-i Ubudiyetin Zirvesi: Mutlak Şükür – Kulluğun Şeref Yolu
Tarîk-i Ubudiyetin Zirvesi: Mutlak Şükür – Kulluğun Şeref Yolu
“En a’lâ ve en yüksek tarîk olan tarîk-i ubudiyet ve mahbubiyetin dört esasından en büyük esası şükürdür ki o dört esas şöyle tabir edilmiş:
“Der tarîk-i acz-mendî lâzım âmed çâr çîz:
Acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak ey aziz.”
Mektubat
İnsan, acizdir ve fakirdir; her şeyde muhtaç, her an yardıma muhtaç bir varlıktır. Bu fıtrî hakikatin farkına varan kişi için en yüce yol, ubudiyet yani kulluk yoludur. Bu yol ise sıradan bir ritüel değil; kalbi, aklı ve ameli kuşatan derin bir manevî seyahattir. Bediüzzaman Said Nursî bu yüksek yolun dört temel esas üzerine kurulu olduğunu ifade eder:
> “Der tarîk-i acz-mendî lâzım âmed çâr çîz:
Acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak, şükr-ü mutlak ey aziz.”
Yani bu yolda yürüyen kişi için dört şey zarurîdir:
- Mutlak acz,
- Mutlak fakr,
- Mutlak şevk,
- Ve nihayetinde mutlak şükür.
Bunlar insanın hem Rabbi ile olan bağında hem de kulluk şuurunda olmazsa olmaz hallerdir. Ancak bunlar arasında şükür, bu dört esasın taçlandığı en yüce makamdır. Çünkü şükür, acziyetin ve fakrın idrakine karşı bir cevaptır; aynı zamanda şevkin bir neticesidir.
- Acz-i Mutlak: Kudretin Anahtarı Olan Zayıflık
İnsan kendi varlığı üzerinde bile tam tasarruf sahibi değildir. Ne gözünü yaratmıştır ne kalbini yönetebilir. Bu mutlak aczini fark eden kul, gücünü başkasından değil, Allah’tan bekler. Bu acizlik, onu zelil değil, Allah’a karşı mütevazı ve dua eden bir kul yapar. Çünkü kul, aczini itiraf ettikçe, Rahmet-i İlahi’ye daha çok yaklaşır.
- Fakr-ı Mutlak: İhtiyaçtan Doğan Yakınlık
Fakr, yalnızca maddi yoksulluk değildir. Asıl fakr, manevî yoksunluk bilincidir. Yani kul bilir ki, ilme, hidayete, imana, huzura ve sevgiye dahi muhtaçtır. Bu da onu Allah’a yöneltir, “Ya Rabbi, ben muhtacım, Sen ise Gani’sin” demeye sevk eder. Fakr, tevekkülün, teslimiyetin ve duanın temelidir.
- Şevk-i Mutlak: Aşk ile Yol Alma
Acz ve fakr, şevki doğurur. Çünkü aczini bilen kul, kudret sahibine muhabbetle bağlanır. Fakrını hisseden, Allah’ın rahmetine şevkle yönelir. Şevk, Allah’a kavuşma arzusudur. Bu da ibadeti lezzetli, kulluğu sevinçli, zikri doyumsuz hâle getirir.
- Şükr-ü Mutlak: Kulluğun Zirvesi
Ve bütün bu hallerin neticesinde mutlak şükür doğar. Kul, aczini, fakrını ve şevkini anladıkça; kendisine verilen her nimeti, her lütfu ve her imkânı, Allah’tan bilerek şükreder. Şükür, hem bir takdirdir hem de bir kulluk beyanıdır. En büyük ibadetlerden biri olan şükür, insanı Allah’a en çok yaklaştıran haldir. Çünkü:
Şükür, nimeti artırır.
Şükür, imanı besler.
Şükür, kulluğu güzelleştirir.
Şükür, kalbi temizler.
Bediüzzaman, mutlak şükrü sadece sözle değil, tüm hayat tarzıyla yaşamayı öğütler. Bu da gösterir ki şükür, sadece bir sonuç değil; aynı zamanda başlı başına bir manevî terakki vesilesidir.
- Mutlak Şükrün Zıddı: Nankörlük ve İnkâr
Şükürsüzlük, yalnızca kibirli bir tutum değil; aynı zamanda nimeti vereni tanımamak, yani inkâra giden bir yol olabilir. Nankörlük, acziyetini ve fakrını inkâr eden nefsin karanlığıdır. Oysa hakiki mümin, her nimetin arkasında Allah’ın ihsanını görür ve buna karşı teşekkür, secde, ibadet, iktisat, kanaat gibi yollarla mukabele eder.
Sonuç: Kulluğun Kemali Şükürde Gizlidir
Tarîk-i ubudiyet yani kulluk yolu, aczle başlar, fakrla derinleşir, şevkle ilerler ve şükürle taçlanır. Şükür; yalnızca nimete teşekkür değil, kulluğun idrakidir. İnsan Allah’a muhtaç olduğunu bildikçe, O’na yakınlaşır. Ve bu yakınlık şükürle şekillenir. O hâlde en yüce yol, en yüksek tarîk, Allah’a mahbub kul olmanın yolu şükr-ü mutlak ile yürünür.
Özet:
Bu makalede, “Tarîk-i ubudiyet”in dört temel esası (acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak ve şükr-ü mutlak) detaylı şekilde açıklanmıştır. Bu esaslar, kulun Rabbine yakınlaşma yolunda geçmesi gereken manevi duraklardır. Şükür ise bu sürecin zirvesi ve neticesidir. Şükür, kulluğun özü ve Allah’a yönelişin en samimi ifadesidir. Kul, aczini ve fakrını bilip, aşk ile Allah’a yöneldikçe, şükürle yücelir ve hakiki ubudiyetin mertebesine ulaşır.