Helâl Dairesi: Gerçek Hürriyetin ve Huzurun Sınırı
Helâl Dairesi: Gerçek Hürriyetin ve Huzurun Sınırı
“Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.” – Risale-i Nur
Zaman değişiyor, dünya dönüyor, arzular çoğalıyor. İnsan nefsinin iştahı kabardıkça, haramın cazibesi de artıyor gibi görünüyor. Ama hakikat değişmiyor: Allah’ın çizdiği sınırlar, aslında kulun huzuru içindir. Risale-i Nur’un bu veciz ifadesi, hem ibretli hem de hikmetli bir hayat prensibidir.
> “Helâl dairesi geniştir…”
Yani Allah, insana yalnızca birkaç şeyi haram kılmış, bunun dışında sonsuz nimetleri helâl kılmıştır. Yeme-içme, giyim, eş edinme, eğlenme, gezip görme gibi insani ihtiyaçlar, helâl yollarla karşılandığında da hem keyif verir, hem bereket doğurur, hem de vicdanı rahatsız etmez.
Haramın Cazibesi, Şeytanın Aldatmacasıdır
Haram ise, geçici bir tat verir ama kalıcı bir iz bırakır: Vicdan azabı, pişmanlık, huzursuzluk ve ahiret vebali… Şeytan, haramı süsler, ambalajlar, cazip gösterir. Oysa haramın ardında çoğu zaman psikolojik çöküntü, toplumsal ifsad, aile dağınıklığı ve manevî boşluk vardır.
Halbuki aynı zevk, helâl dairesinde de mevcuttur. Fark şu ki: Helâl olanın sonunda huzur vardır, haram olanın sonunda ise hüsran.
Nefsin Hürriyet Zannettiği Şey Aslında Esarettir
Modern dünyada özgürlük, “sınırsız yaşamak” olarak sunuluyor. Ama bu, aslında nefsin esaretidir.
İnsan, haramla ne kadar “özgürleştiğini” zannetse de, aslında iradesini nefse, şehvete, modaya ve heva hevesine teslim etmiş olur. Gerçek özgürlük, helâl dairesinde kalıp nefsine ‘dur’ diyebilmektir.
Helâl sınırlar içinde yaşamak, insanın iç dünyasında güvenli bir alan inşa eder. Kul, Rabbine karşı mahcubiyet duymaz; kalbi daralmaz, ruhu bunalmaz. Çünkü bilir ki, onun tercihi Allah’ın rızasıyla örtüşmektedir.
Helâl Hayatın Lezzeti, Vicdanla Tadılır
Helâl lokma, sadece mideyi değil; ruhu da doyurur. Helâl bakış, sadece gözü değil; kalbi de temizler. Helâl ilişki, sadece bedeni değil; aileyi ve geleceği de korur.
İşte bu yüzden, helâl dairesindeki keyif sadece dünyada değil, ahirette de karşılık bulur.
İnsan, hem beden hem ruh sahibidir. Beden haramla şımarsa da, ruh feryat eder. Ruhun gıdası, helâldir. Ve ruh helâlle beslendikçe, insan gerçek huzura kavuşur.
Sonuç ve Özeti
Allah’ın koyduğu helâl-haram sınırları, insanın hayatını daraltmak için değil; onu korumak ve yüceltmek içindir. Helâl dairesi öyle geniştir ki, insan keyif almak için harama meyletmeye muhtaç değildir. Asıl huzur ve keyif, helâlde saklıdır.
Özetle:
Helâl dairesi insanın ihtiyaçlarını karşılayacak kadar geniştir.
Harama girmeye gerek yoktur; çünkü haramın cazibesi geçici, zararı kalıcıdır.
Gerçek özgürlük, helâl sınırları tanımak ve nefsi dizginleyebilmektir.
Helâl hayat, hem dünya huzuru hem ahiret saadeti getirir.
Nefis haramı ister; ama ruh, helâlle tatmin olur.
> “Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.”
– Bediüzzaman Said Nursî