Fitne Ateşinin Gölgesinde: Mescid-i Aksa, İran ve Derin Hesaplar
Fitne Ateşinin Gölgesinde: Mescid-i Aksa, İran ve Derin Hesaplar
- Görünenin Ötesindeki Harita
Dünya haritasına bakıldığında sıradan sınırlar, ülkeler ve bayraklar görünür. Ama bir de görünmeyen harita vardır: Stratejilerin, inançların ve gizli planların dokunduğu derin bir zihin haritası… İşte o haritada, bugün İsrail’in İran’a saldırıları, ABD’nin gölgesi, Çin’in ve Rusya’nın sessizliği; hepsi bir satranç oyununun hamleleridir.
İran, Batı için bir tehdit değil, bir bahane gibidir. Tıpkı 11 Eylül’de ikiz kulelere yapılan saldırının bahane edilip İslam coğrafyasına kıyamet gibi inildiği gibi. O saldırının faturası milyonlarca Müslümana çıkarılmıştı. Bugün de benzer bir zemin hazırlanıyor. Kimi zaman nükleer, kimi zaman terör, kimi zaman “demokrasi” adına…
- İsrail’in Gözünde Kudüs ve Büyük Plan
1969’da Avustralyalı bir fanatik, Mescid-i Aksa’yı yakmaya kalkıştı. Ama mesele sadece bir adamın cinneti değildi. O tarihten bugüne, İsrail içinde bir zümre sistematik olarak Mescid-i Aksa’yı yok edip, yerine sözde Süleyman Mabedi’ni kurma planları yapıyor.
Bu düşünce, sadece inanç değil; aynı zamanda bir hâkimiyet davasıdır. Çünkü Kudüs’te kazanan, sadece toprak değil, tarih ve gelecek üzerinde de söz sahibi olur.
Bugün gelinen noktada, bu sapkın hedef uğruna bir bahane daha arandığı açıktır. İran-İsrail gerilimi, kontrollü bir kaosa dönüştürülüp, nihayetinde Mescid-i Aksa yıkılırsa, bu sadece bir yapı değil; bir ümmetin hafızası hedef alınmış olur.
- Asıl Hedef: Türkiye mi?
İran’la savaş büyütülürse, sıradaki adım nedir?
Tarih gösteriyor ki, önce büyük bir gürültü çıkarılır; sonra bu gürültünün arkasına saklanarak asıl hedef vurulur. Bu hedef, ekonomik olarak zayıflatılmış, sosyal olarak kutuplaştırılmış ve siyaseten köşeye sıkıştırılmış bir Türkiye olabilir.
15 Temmuz’da tanklarla yapılamayan işgal, yarın kaosla tamamlanmak istenebilir. Çünkü Türkiye, sadece bir ülke değil; ümmetin kalan son ümididir. Kâbe’yi koruyan Ebrehe orduları, bugün şekil değiştirmiştir. Ama hedef yine aynı: İslam’ın izzetini temsil eden son kaleyi düşürmek.
- Büyük Savaş mı Geliyor?
Putin ve Şi’nin “Biz zaten İran’dayız” mesajı, sadece bir destek değil; aynı zamanda ABD’ye yönelik üstü kapalı bir meydan okumadır. Yani savaş, artık sadece Ortadoğu’ya ait değil. Küresel bir hesaplaşmanın eşiğindeyiz. Nükleer tehditler, vekâlet savaşları, enerji krizleri; hepsi birer öncül sinyal…
Tarih tekerrür ediyor: Tıpkı Birinci ve İkinci Dünya Savaşı öncesinde olduğu gibi, bugün de “barış çağrısı” yapanlar aslında savaş hazırlığı içindeler.
- Hikmet Penceresi: Kıyamet Sahnesine Doğru
Kur’an’da şöyle buyrulur:
> “Fitne katilden beterdir.” (Bakara 191)
“Onlar tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını boşa çıkardı. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Âl-i İmran 54)
Bugün yaşananlar sadece birer siyasi gelişme değil; aynı zamanda büyük bir imtihanın parçalarıdır. Hakkı ayakta tutanlar için bu karanlık süreç, sabır, basiret ve birlik imtihanıdır.
Unutulmamalı: Mazlumun duası, zalimin füzelerinden güçlüdür. Bir taşla devrilen Calutlar tarihin şahitliğinde yer almıştır. Yeter ki bugün bir Davud gibi inancımıza, Kudüs’ümüze ve istikbalimize sahip çıkalım.
🔎 Özet:
İsrail–İran savaşı kontrollü şekilde büyütülüyor.
Mescid-i Aksa’nın yıkılması ve yerine mabed inşası için zemin hazırlanıyor.
ABD, İsrail ve Batı; İran’ı bahane ederek Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek istiyor.
Türkiye, bu oyunun en stratejik hedeflerinden biri olabilir.
Putin ve Çin’in İran’da bulunması, savaşı küresel boyuta taşıyor.
Olaylar rastgele değil, hesaplı bir kıyamet senaryosu gibi ilerliyor.
Müslümanlar için bu süreç; sabır, birlik ve basiret imtihanıdır.