Zerreden Güneşe: Ehadiyet ve Vâhidiyet Arasında İlâhî Bir Nakış
Zerreden Güneşe: Ehadiyet ve Vâhidiyet Arasında İlâhî Bir Nakış
“Bazen iki kelimede mesela رَبُّ الْعَالَمٖينَ ve رَبُّكَ de رَبُّكَ tabiriyle ehadiyeti ve رَبُّ الْعَالَمٖينَ ile vâhidiyeti bildirir. Ehadiyet içinde vâhidiyeti ifade eder. Hattâ bir cümlede, bir zerreyi bir göz bebeğinde gördüğü ve yerleştirdiği gibi güneşi dahi aynı âyetle, aynı çekiçle göğün göz bebeğinde yerleştirir ve göğe bir göz yapar.”
Şualar
Kur’ân’ın en mühim tevhid derslerinden biri, vâhidiyet ve ehadiyet hakikatlerini birlikte göstermesidir. Bu iki kavram, Cenâb-ı Hakk’ın birliğini iki farklı tecellî boyutunda anlatır:
Vâhidiyet, Allah’ın her şeyin Rabbi olduğunu, yani kâinat çapında birliğini ifade eder.
Ehadiyet ise, Allah’ın her bir şeyde, tek başına ve doğrudan doğruya tecellî ettiğini, yani ferdî varlıkta birliğini gösterir.
Kur’ân-ı Hakîm, bazen “رَبُّ الْعَالَمِينَ” (âlemlerin Rabbi) diyerek Allah’ın umumî rubûbiyetini ilan ederken, bazen de “رَبُّكَ” (senin Rabbin) diyerek kişiye özel tecellîyi, yani ferdî muhataplığı nazara verir. Böylece insan hem küllî hem cüz’î çapta İlâhî terbiyenin farkına varır.
Bu anlatım tarzı, sıradan bir ifade değil; bir tevhid mucizesidir. Aynı kudret, bir gözbebeğinde bir zerreyi nasıl yerleştiriyorsa; aynı kudret, göğün gözbebeğine de güneşi yerleştirir. Yani Allah, hem mikroskopik düzeyde ehadiyetle, hem de makroskopik düzeyde vâhidiyetle hükmeder.
Bir karıncanın azığını veren kim ise, galaksilere yörüngesini veren de odur.
Bu tecellî tarzı, insanın imanında derin bir yakîn, kalbinde ise yüksek bir teslimiyet oluşturur. Çünkü insan hem âlemlerin Rabbi olan bir Zât’a dayanır, hem de o Zât kendisinin şahsî Rabbi, terbiye edicisi, koruyucusu ve muhatabıdır. İşte tevhidin hem haşmeti hem de yakınlığı bu iki isimde buluşur.
Bu açıdan bakıldığında Kur’ân’ın her âyeti, hem kâinatın büyük fotoğrafını çeker hem de insanın kalbine özel bir hitap taşır. Her âyet, bir yandan galaksilere hitap ederken, diğer yandan bir tek kalbin derdine derman olur. Çünkü Kur’ân, bütün âlemleri idare eden bir Rabbin, her kuluyla da birebir ilgilendiğini haber verir. Ve bu, ancak sonsuz bir kudret ve sonsuz bir hikmetin eseri olabilir.
Özet:
Kur’ân’da geçen “رَبُّكَ” ifadesi Allah’ın kişisel, doğrudan ve özel ilgisini; “رَبُّ الْعَالَمِينَ” ifadesi ise Allah’ın umumî, külli rububiyetini gösterir. Bu iki ifade, ehadiyet ve vâhidiyet hakikatlerini birlikte taşır. Yani Allah, bir zerrede doğrudan tecellî ettiği gibi, güneşte de hükmeder. Böylece insan hem evrensel bir Rabbe dayanır, hem de şahsî bir ilgiyle muhatap olduğunu hisseder. Bu tevhid dersi, imanda derinlik, kullukta ise huzur ve sükûn getirir.