Ortadoğu’nun Fitne Üssü: İsrail, Tetikçilik ve Emperyal Strateji

Ortadoğu’nun Fitne Üssü: İsrail, Tetikçilik ve Emperyal Strateji

Ortadoğu, tarih boyunca dinlerin doğduğu, peygamberlerin geçtiği, medeniyetlerin geliştiği mübarek bir coğrafya olagelmiştir. Ancak bu kutsal topraklar, son yüzyılda bitmeyen savaşların, işgallerin ve zulümlerin merkezi hâline gelmiştir. Bu kaosun merkezinde, bir çıbanbaşı gibi duran İsrail devleti vardır. İsrail sadece bir devlet değil; Batı emperyalizminin bölgeye yerleştirdiği sinsi bir projedir.

İngiliz Planı, Amerikan Himayesi

İsrail’in kuruluşu tesadüf değil, kasıtlı bir mühendislik ürünüdür. 1917 Balfour Deklarasyonu ile İngiltere, Filistin topraklarını Siyonistlere vadederken asıl amacı, Osmanlı sonrası parçalanmış İslam coğrafyasında bir “karakol devlet” oluşturmaktı. 1948’de İsrail’in kurulmasıyla bu plan yürürlüğe girdi. Ardından devreye ABD girdi. Bugün İsrail, ABD’nin Ortadoğu’daki ileri karakolu, stratejik müttefiki, istihbarat üssü ve silah laboratuvarıdır.

Batı, kendi menfaati için bu devleti silahlandırır, fonlar, diplomatik dokunulmazlıkla donatır. Çünkü İsrail, Batı’nın Arap ülkeleri üzerindeki baskı aracıdır. Bazen bir tahrikçi, bazen bir tetikçi, bazen de bir korkuluk olarak kullanılır. Bu stratejiyle Arap ülkeleri tehdit edilerek milyarlarca dolarlık silah satışları yapılmış, Üç Arap ülkesinden (Suudi Arabistan, BAE ve Mısır) toplamda 3.2 trilyon dolar Batı’ya akıtılmıştır. İsrail’in varlığı, İslam coğrafyasını sürekli tedirgin ederek “sıtma ile razı olma” psikolojisine sevk etmiştir.

Devam Eden Kan ve Gözyaşı

İsrail, sadece bir devlet değil, bir kriz üretme makinesidir. Filistin topraklarında dökülen kanın, yıkılan evlerin, sürgün edilen insanların ardında sistematik bir işgal politikası ve bunun Batı tarafından sağlanan dokunulmazlığı vardır. Lübnan’da, Suriye’de, Irak’ta yaşanan birçok olayın perde arkasında İsrail’in istihbaratı ve yönlendirmesi vardır. Mossad, bölgede hem fiili operasyonlar yürütür hem de etki ajanlarıyla fitne tohumları saçar.

Ortadoğu’nun Kanser Hücresi

İsrail, bölgenin bir “kanser hücresi” gibidir. Vücuda suni olarak yerleştirilmiş, büyüyen, yayılmacı bir yapı. Kanser nasıl sadece bulunduğu yeri değil, tüm bedeni etkilerse; İsrail de sadece Filistin’i değil, tüm İslam dünyasını zayıf düşürmektedir. Onun varlığı sürdükçe ne barış mümkündür, ne istikrar. Bugün Gazze’de atılan her bomba, Kudüs’te devam eden işgal, İslam âleminin uyanışını geciktirmektedir.

Neden Atılmalıdır?

Bir hücre vücuda zarar veriyorsa, bünyeden atılması gerekir. İsrail’in varlığı, sadece Filistin’in değil, tüm İslam coğrafyasının istiklaline kastetmiştir. Kudüs’ün işgali, sadece bir şehrin değil, ümmetin haysiyetinin çiğnenmesidir. Bu kanserli yapının bertaraf edilmesi, silahla değil; bilinçle, birlikle ve sahici bir İslamî dayanışmayla mümkündür. Bu uğurda atılacak her adım, ümmetin hürriyetine bir tuğla koymaktır.

Sonuç ve Özet

İsrail, İngiliz emperyalizmiyle kurulmuş, Amerikan gücüyle ayakta duran, Ortadoğu’da Batı’nın bekçiliğini yapan bir projedir. Menfaat odaklı, tahrikçi ve fitneci rolüyle bölgeyi sürekli istikrarsızlaştırmaktadır. Üç Arap ülkesinden 3.2 trilyon dolarlık kaynağın Batı’ya aktarılmasına sebep olmuş, Arapları sıtmaya razı eden bir korkuluk gibi kullanılmıştır. Var olduğu sürece ne İslam coğrafyasında barış tesis edilebilir ne de kalkınma mümkündür. İsrail, bu bölgenin kanser hücresidir; bertaraf edilmedikçe ümmet huzur bulamayacaktır.

Kısa Özet:

İsrail, Batı tarafından Ortadoğu’ya kasıtlı olarak yerleştirilmiş bir tetikçi devlettir. Emperyalist çıkarlar doğrultusunda bölgede kaos üretir, Arap ülkelerine tehdit aracı olarak sunulur. Üç Arap ülkesinden 3.2 trilyon dolarlık servet bu yolla Batı’ya akıtılmıştır. İsrail bir kanser hücresi gibi Ortadoğu’nun huzurunu bozmaktadır. Bu yapı bertaraf edilmedikçe İslam coğrafyasında kalıcı barış mümkün değildir.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 18th, 2025