Bakmak ve Görmek Arasındaki Perde: Kalbin Gözüyle Düşünmek
Bakmak ve Görmek Arasındaki Perde: Kalbin Gözüyle Düşünmek
Giriş: Görmek Bir Haktır, Ama Herkes Hakkını Kullanmaz
İnsan, gözleriyle bakar; fakat hakikati ancak kalbiyle görür. Gözle görmek, sadece sureti; kalple görmekse hakikati temaşa etmektir. Bu fark, sadece bir kavram ayrımı değil, bir hayat tarzı farkıdır. Birçok insan gökyüzüne bakar, yıldızları seyreder; ama bir kısmı orada sonsuz kudreti ve hikmeti görür. Kimi sadece bir çiçeğe bakar, kimisi ise onun yapraklarındaki nizamda Allah’ın sanatını müşahede eder.
Bakmak, yüzeysel bir fiildir; isteksizce gerçekleşebilir.
Görmek ise irade ile, dikkatle, niyetle, kalple olur.
Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “…Onların kalpleri vardır, ama onunla anlamazlar; gözleri vardır, ama onunla görmezler.” (A’râf, 179) buyrularak, gözle değil, kalple görmenin esas olduğu anlatılır.
- Dört Derin Kavram: Taakkul, Tefekkür, Tedebbür, Teşa’ur
- Taakkul (Akletmek)
Kelime kökü “akıl”dan gelir ve bağlamak anlamındadır. Taakkul, aklın zincirlerini kullanarak meseleyi çözmek ve çözüme kavuşturmaktır.
Bu, sadece bilgi toplamak değil; bilgiyi hikmetle bağlamak, bağlantı kurmaktır.
> 🔹 Akletmek, kalbin gözüyle düşünmektir; sırf zihin işi değildir.
- Tefekkür (Derin Düşünmek)
Kur’an’da çokça geçen bu kavram, eşyanın ardındaki manayı kavrama çabasıdır.
Tefekkür, aklın resimleri çözmesi değil; mananın resmini akılda canlandırmasıdır.
> “Onlar göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler ve şöyle derler: Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın…” (Âl-i İmran, 191)
- Tedebbür (Sonuç Odaklı Derinlikli Düşünmek)
“Dubbur” kökünden gelir, sonunu düşünmek demektir.
Kur’an tedebbürle okunur; yani ayetlerin sonundaki maksatları kavrayarak.
> 🔹 Tedebbür: Olayların arkasındaki hikmet zincirini çözmeye çalışmaktır.
- Teşa’ur (Deruni Duyarlılıkla Sezmek)
Şuur kökünden gelir, ancak duyguyla derinleşmiş bir farkındalıktır.
Teşa’ur, kalbin titreşimiyle sezmek, akılla değil, vicdanla hissedebilmektir.
> Kalp, gördüğünden ürperiyorsa; bu teşa’urdur.
Göz görmese de, ruh sezebilir.
- Bakmak Nefsîdir, Görmek Ruhânî
Bugünün dünyasında insanlar ekrana, telefona, hayata, birbirine sürekli bakıyor. Fakat gerçek manada gören, anlam yükleyen, bağlantı kuran insan sayısı az.
Bakmak kolaydır, çünkü emek istemez. Görmek zordur, çünkü yürek ister.
> 👁🗨 Firavun da Musa’ya baktı, ama hakikati göremedi.
👁🗨 Ebu Cehil de Resulullah’a baktı, ama nübüvveti görmedi.
👁🗨 Ashab-ı Kehf’in köpeği bile hakikate yöneldiği için mağarada korundu.
III. Hikmetli Sonuç: Kalbin Gözü Açılmadan Hakikat Görülmez
İnsan, aklıyla ölçer; kalbiyle anlar.
Taakkul, tefekkür, tedebbür ve teşa’ur; sadece düşünmenin merhaleleri değil, kalbin yürüyüş yollarıdır.
Kim ki sadece gözle bakar, onun nazarı perdeli kalır.
Kim ki kalbiyle görür, onun için eşya Allah’ın tecelli aynası olur.
🌿 SONUÇ VE ÖZET
Bakmak, bedene aittir; görmek, ruha.
Taakkul aklı bağlar; tefekkür manayı keşfeder.
Tedebbür sonu görür; teşa’ur derinlikte hisseder.
Hakikate ulaşmak, sadece bilgiyle değil, hikmetle yoğrulmuş bir kalp ile mümkündür.
📌 Makale Özeti:
Bakmak dış görünüşe yöneliktir, görmek hakikate ulaşmaktır.
Taakkul, akletmek; tefekkür, düşünmek; tedebbür, derinlemesine sonuca gitmek; teşa’ur, sezmek ve farkındalıkla anlamaktır.
Her biri, kalpten geçen bir idrak yolculuğudur.
Günümüzde bakışlar çoğaldı, görüşler azaldı.
Görmek isteyenin önce kalbini açması gerekir.