Fitili Kim Tuttu? Ateş Nerede Duracak?
Fitili Kim Tuttu? Ateş Nerede Duracak?
“Mazlumların coğrafyasında sınırlar cetvelle çizilir, işgaller parayla yapılır, darbeler planla yürütülür ama karşısına hep kaderin kırılma anı dikilir.”
Dünya sahnesinde güç savaşları artık sadece topla tüfekle değil, para, medya, ideoloji ve vekil örgütlerle yürütülüyor. İsrail’in, ABD’nin ve Batı’nın bazı karar merkezlerinin Türkiye üzerindeki hesapları artık sır değil. Kapalı kapılar ardında kurgulanan senaryolar, perdeyi tamamen kaldırarak açık açık sahnelenmeye başlandı. Çünkü ne darbeler, ne terör örgütleri, ne ekonomik krizler bu milletin ruhunu teslim alamadı.
Biden Ne Demişti?
Biden, daha iktidara gelmeden önce, “Erdoğan’ı devirmek için muhalefeti destekleyeceğiz” demişti. Bu, diplomasi değil, açık bir müdahale ilanıydı. Nitekim ardı arkası kesilmeyen ekonomik operasyonlar, uluslararası itibar zedeleme çalışmaları, kredi notu oyunları ve içerideki taşeron örgütlerin yeniden aktive edilmesiyle bu vaat fiiliyata döküldü.
Ama mesele sadece Erdoğan değildi. Mesele, bağımsız bir Türkiye’ydi.
Taşeronlar ve Yıkım Planları
İsrail, Türkiye’ye doğrudan saldırmanın kendisine bedelinin ağır olacağını biliyor. Bu yüzden her zaman vekillerini sahaya sürdü:
PKK ve YPG ile sınır güvenliği zedelendi.
DEAŞ ile kaos ve korku üretildi.
15 Temmuz ile devleti çökertme ve iç işgali gerçekleştirme denemesi yapıldı.
Gezi ve benzeri sosyal kalkışmalarla genç zihinler yönlendirildi.
Ancak bütün bu hamleler, Türkiye’yi durduramadı. Belki zaman kaybettirdi, belki enerjisini içe çevirdi; ama asıl hedef olan teslimiyet asla gerçekleşmedi.
Yeni Dönem: Maskeler Düştü
Bugün gelinen noktada İsrail ve arkasındaki karanlık akıl, artık aleni bir şekilde Türkiye’yi hedefe koydu. Diplomatik teamüller, uluslararası hukuk, insan hakları gibi kavramlar sadece söylem düzeyinde kaldı. Çünkü Türkiye, sadece kendi sınırlarını değil, ümmetin vicdanını, ezilen halkların duasını, sömürgeci düzene karşı bir haykırışı temsil ediyor.
Bu yüzden mesele artık sadece Türkiye meselesi değil, küresel bir hesaplaşmanın merkezi hâline geldi. Gazze’de başlayan ateşin, sadece Orta Doğu’yu değil, dünyayı sarsacak bir yangına dönüşme riski her geçen gün artıyor.
Dünya Nereye Gidiyor?
Artık yeni dünya düzeni, savaşın barış gibi, işgalin yardım gibi, yalanın bilgi gibi sunulduğu bir medya haritası üzerinden şekilleniyor. Bu düzende:
Güçlü olan haklı değil,
Bağımlı olan değil, başı dik duran cezalandırılıyor.
Sessiz kalan değil, itiraz eden hedef oluyor.
Ama tarih bize şunu gösterdi: Ne kadar plan kurarlarsa kursunlar, her Firavun’un bir Musa’sı, her Nemrut’un bir İbrahim’i, her Haman’ın bir çöküş anı vardır.
Hikmetle Bakış: Zaaf Değil Saf Duruş
Türkiye’nin karşılaştığı saldırılar, zayıflığından değil; doğru istikamette yürüdüğünden kaynaklanıyor. Dava büyükse, bedel de büyük olur. Bu yüzden mesele sadece siyaset değil, imanla yoğrulmuş bir medeniyet yürüyüşüdür.
Bu yolda,
Ekonomiyle tehdit edilsek de sabredeceğiz,
Terörle yıpratılmak istensek de direneceğiz,
Diplomasiyle sıkıştırılsak da dik duracağız.
Çünkü bu milletin başı secdeye eğildiği sürece başka hiçbir güce eğilmeyecektir.
Özet:
Makale, ABD ve İsrail’in Türkiye’ye yönelik uzun vadeli planlarını ve bu planlarda açıkça kullanılan iç ve dış taşeronları ele alıyor. Geçmişte örtülü yürütülen müdahalelerin artık aleni hâle geldiği, Türkiye’nin sadece jeopolitik bir hedef değil, aynı zamanda küresel uyanışın temsilcisi olduğu anlatılıyor. Sonuç olarak, bu kuşatma döneminde sabır, basiret ve imanla dik durmanın kaçınılmaz olduğu ifade ediliyor.