Fazla Şefkat Elem, Fazla Gazap Zemîme: Hikmet Terazisinde Merhamet ve Gazap
Fazla Şefkat Elem, Fazla Gazap Zemîme: Hikmet Terazisinde Merhamet ve Gazap
“Allah’ın rahmet ve gazabından fazla tahassüs hatadır
Allah’ın rahmetinden fazla rahmet edilmez. Allah’ın gazabından fazla gazap edilmez.
Öyle ise işi bırak o Âdil-i Rahîm’e. Fazla şefkat elemdir, fazla gazap zemîme…”
Sözler.lemaat
Hayatın en ince terazilerinden biri, rahmet ve gazap duygularının dengesini bulabilmektir. İnsan, yaratılış itibariyle hem şefkate hem öfkeye meyyal bir varlıktır. Ancak bu duygular, ne zaman, nerede, kime ve ne kadar kullanılacağı bilinmediğinde rahmet bile zulme, öfke bile cinayete dönüşebilir. Bu yüzden, ne fazla şefkat fazilettir, ne de fazla gazap adalet…
Bediüzzaman Said Nursî, Sözler ve Lemaat eserinde bu hakikate şöyle işaret eder:
> “Allah’ın rahmet ve gazabından fazla tahassüs hatadır. Allah’ın rahmetinden fazla rahmet edilmez. Allah’ın gazabından fazla gazap edilmez. Öyle ise işi bırak o Âdil-i Rahîm’e. Fazla şefkat elemdir, fazla gazap zemîme…”
Allah’tan Daha Merhametli Olunmaz
İnsan, özellikle yakınlarına karşı fazla bir merhamet hisseder. Evladına zarar gelmesin, dostu incinmesin, inkar ehline dahi azap görmesin ister. Fakat bu aşırı şefkat bazen hakkı ve adaleti örtmeye, ilâhî hikmete itiraz etmeye kadar varabilir. Oysa Allah, kullarına bizden daha çok şefkatlidir. O hâlde O’nun azap ettiği bir kimseye “Niye azap etti?” denmez. Çünkü biz neticeyi göremeyiz; görünmeyen hikmetleri idrak edemeyiz.
Tarihte, şefkati sebebiyle evladını helak olmaktan kurtaramayan nice babalar vardır. Nuh Aleyhisselam bile evladının kurtulması için dua etmiş, fakat Allah ona “O senin ehlin değildir” buyurarak bu aşırı şefkati reddetmiştir. Demek ki rahmet bile hikmetle sınırlı olmalı. Aksi halde “fazla şefkat”, insanı cehaletle karışık bir acz içine düşürür.
Gazapta da Ölçü Şarttır
Gazap duygusu, insana savunma ve müdafaa için verilmiştir. Fakat bu duygu, ölçüsüz olduğunda zulme, kin ve intikama dönüşür. Dini, davayı, vatanı savunmak adına bile olsa, gazap bir ölçüye tabi olmazsa, neticesi Allah katında makbul olmaz. Bu yüzden Allah, gazabını bile hikmetle, adaletle uygular. Kur’an’da “Azabım çetindir” buyurduğu gibi, “Rahmetim gazabımı geçmiştir” de buyurur. Bu, gazabın bile rahmet içinde bir yerinin olduğunu gösterir.
İnsanlar ise çoğu zaman gazapta nefsini, intikam hissini, şahsi davasını karıştırır. Oysa bir mümin, gazabını değil, Allah’ın gazabını esas almalı, nefsin değil, hakkın tarafını tutmalıdır.
Merhamet ve Gazap Arasında Hikmet Terazisi
İnsan hayatında en büyük imtihanlardan biri, bu iki zıt duyguyu hikmetle dengelemektir. Aşırı şefkat, zararlının zararını büyütür; aşırı gazap, masuma zulmü getirir. Ne Firavun’a acıyacak kadar basiretsiz olunmalı, ne de Yunus gibi kavmini terk edecek kadar aceleci…
Hakkın terazisi, Allah’ın isimleriyle kurulur: O, hem Rahmân’dır, hem Kahhâr. Hem Ğafûr’dur, hem Müntakim. İnsanın da bu isimlerden nasibini alarak bir denge kurması gerekir.
“İşi Bırak O Âdil-i Rahîm’e”
İşte bu cümle, hayatın düsturudur. Her şeyi kendi anlayışımızla düzeltmeye, kendi adalet ve rahmet ölçümüzle hükmetmeye çalışmak büyük bir hatadır. Çünkü biz eksik biliriz, acele ederiz, nefsimizi karıştırırız. Oysa Allah hem âdildir hem rahîmdir. Hem her şeyi görür hem hiçbir şeyi unutmaz.
O hâlde fazla müdahale, fazla sahiplenme, fazla öfke ve fazla acıma yerine, ilâhî hikmete teslimiyet gereklidir. Çünkü fazla şefkat, sonunda elem getirir; fazla gazap, zalimlik doğurur.
Özet:
Bu makalede, Bediüzzaman’ın “Allah’ın rahmet ve gazabından fazla tahassüs hatadır…” sözü ekseninde, insanın şefkat ve gazap duygularındaki denge arayışı ele alındı. Aşırı merhametin hikmetsizliğe, aşırı öfkenin zulme dönüşebileceği vurgulandı. Allah’ın isimleriyle kurulan hikmet terazisinin, insanın da duygularına yansıması gerektiği ifade edildi. Makale, insanın ne rahmette ne gazapta haddini aşmaması, işi Allah’a bırakması gerektiği sonucuna varıyor.