İmanın Derinliği: Kalpten Sıra, Nefisten Ruha Yolculuk

İmanın Derinliği: Kalpten Sıra, Nefisten Ruha Yolculuk

“Hem iman yalnız ilim ile değil, imanda çok letaifin hisseleri var. Nasıl ki bir yemek mideye girse o yemek muhtelif âsaba, muhtelif bir surette inkısam edip tevzi olunuyor. İlim ile gelen mesail-i imaniye dahi akıl midesine girdikten sonra, derecata göre ruh, kalp, sır, nefis ve hâkeza… Letaif, kendine göre birer hisse alır, masseder. Eğer onların hissesi olmazsa noksandır.” İşte Risale-i Nur her yerde suyu buluyor, çıkartıyor. Evvelce gidilen uzun yolu kısaltıyor ve müstakim ve selâmetli yapıyor.”
Sözler. Konferans

Giriş: İman Sadece Bilgi Değildir

Zihinle sınırlı bir iman, kuru bir fikirden öteye geçemez. Oysa gerçek iman, sadece aklın ürünü değil, insanın bütün varlığını içine alan bütüncül bir tasdik ve manevî bir tecrübedir. Bediüzzaman Said Nursî, bu hakikati veciz bir biçimde şöyle ifade eder:

> “İman yalnız ilim ile değil, imanda çok letaifin hisseleri var.”

Yani iman, sadece aklın “doğrudur” demesiyle tamamlanmaz. Kalbin huzuru, ruhun şevki, sırrın letafeti, nefsin teslimiyeti ile bütün beden ve latifeler iman hakikatinden nasipdâr olur.

  1. Akıldan Kalbe Akan Bir Nehir

İmanî hakikatler, önce akıl midesine girer. Bu, yemeğin mideye alınması gibidir. Ancak nasıl ki yemeğin gıdası tüm vücuda dağılırsa, iman da yalnızca akılda kalmaz; ruha, kalbe, sırra, nefse dağılır. Eğer bu latifeler iman nurundan nasibini almazsa, o iman eksik kalır, sathîleşir, hatta zamanla zayıflar.

Bediüzzaman’ın şu teşbihi çok çarpıcıdır:

> “Bir yemek mideye girse, o yemek muhtelif âsaba, muhtelif bir surette inkısam edip tevzi olunuyor.”

Aynen öyle de, iman da akıldan geçtikten sonra insanın tüm manevî organlarına sirayet etmelidir.

  1. Letaifin İmanı: Kalbin Tastiki, Ruhun Şevki, Sırrın Huzuru

Kalp, imanla sükûnet bulur. Kalbi imanla dolu bir insan, her musibeti metanetle karşılar.

Ruh, imanla yücelir. Ruhun en büyük gıdası tevhid hakikatidir.

Sır, imanla cilalanır. Sır latifesi, Allah’ın esrarını sezmekte ustadır.

Nefs, imanla terbiye olur. İman, nefsi dizginleyip itaate yöneltir.

İşte bu yüzden, aklın tasdik ettiği iman kalpte tatmin, ruhta şevk, nefiste teslimiyet doğurur. Yalnız bilgiye dayalı bir iman, ruhsuz ve etkisiz bir çerçeve gibidir.

  1. Risale-i Nur’un Metodu: Su Gibi Nüfuz Eden Hakikat

Bediüzzaman bu noktada Risale-i Nur’un farkını da şöyle ortaya koyar:

> “İşte Risale-i Nur her yerde suyu buluyor, çıkartıyor.”

Yani Risale-i Nur, en derin hakikatleri, kuru ve soyut felsefi yollara başvurmadan, doğrudan kalbe ve letaiflere tesir edecek bir imanî terapi sunar. Üstelik:

> “Evvelce gidilen uzun yolu kısaltıyor, müstakim ve selâmetli yapıyor.”

Risale-i Nur’un bu özelliği, imanı yalnızca teorik bir bilgi değil, ruhta, kalpte, vicdanda hissedilen bir marifet hâline getiriyor.

  1. Günümüzde İman Krizi: Bilgi Var, Huzur Yok

Bugün bilgiye ulaşmak kolay; internet, kitaplar, dersler her yerde. Ama neden insanlar imanı yaşamada zorluk çekiyor?
Çünkü bilgi akılda kalıyor, kalbe inmiyor. Vicdanı sarsmıyor. Nefsi terbiye etmiyor. Ruhun açlığını doyurmuyor.

Bediüzzaman’ın işaret ettiği gibi, iman bir ağacın kökü gibidir; tüm latifelerde yeşermedikçe hakiki meyve vermez.

  1. Sonuç: İmanın Gerçek Fethi İçte Başlar

Gerçek iman, insanın bütün iç dünyasında kök salmalıdır. Kalbi titretmeyen, ruhu ürpertmeyen, sırra sır katan bir iman, sadece bilgi düzeyinde kalır. İşte Risale-i Nur, bu derinliği kazandıran bir hakikat pusulasıdır.

İmanî meseleleri sadece ispatla değil, hissettirerek anlatır. Çünkü gerçek iman, hem aklın nuru, hem de kalbin huzurudur.

Özet:

Bu makalede, Bediüzzaman’ın “iman yalnız ilim ile değil, imanda çok letaifin hisseleri var” hakikati çerçevesinde, imanın akıldan kalbe, ruhtan nefse tüm varlığa yayılması gerektiği vurgulanmıştır. Risale-i Nur’un imanî meseleleri kısa, selâmetli ve tesirli yollardan ulaştırdığı; yalnız aklı değil, kalbi ve letaifi de doyurduğu ifade edilmiştir. Bu anlayışa göre iman sadece bilinmez, yaşanır, hissedilir ve ruhu doyurur.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 16th, 2025