Karınca Küreden Büyük: Hayatın Terazisinde Gerçek Ağırlık
Karınca Küreden Büyük: Hayatın Terazisinde Gerçek Ağırlık
“Hayat sebebiyle karınca küreden büyük olur
Ger mizanü’l-vücudla karıncayı tartarsan, onda çıkan kâinat küremize sıkışmaz.
Bence küre hayevandır, başkaların zannınca meyyit olan küreyi ger getirip koyarsan
Karıncanın karşısına, o zîşuur başının nısfı bile olamaz.”
Sözler.lemaat
Giriş: Ölçü Değişirse Değer Değişir
İnsan, çoğu zaman büyüklüğü maddede arar. Gözle görülen, elle tutulan, hacmi ve kütlesi olan şeyler bize “büyük” görünür. Fakat bu ölçü, yalnızca zahirî bir değerlendirmedir. Bediüzzaman Said Nursî, bu bakışı sarsan şu hikmetli cümleyi söyler:
> “Ger mizanü’l-vücudla karıncayı tartarsan, onda çıkan kâinat küremize sıkışmaz.”
Yani bir karıncayı “hayat” ve “şuur” ile değerlendirdiğimizde, onun manevî ağırlığı, cansız dünya küresinden daha büyük çıkar. Çünkü hayat ve şuura mazhar olmak, eşyanın en kıymetli cevheridir.
- Madde mi Mânâ mı? Gerçek Büyüklük Nerede?
Karınca küçücüktür. Dünya ise devasa… Fakat bu iki varlık terazinin farklı kefelerine konur: biri hayata, diğeri maddeye sahiptir. Cansız olan bir gezegenle, şuurlu olan bir karınca kıyaslandığında, hakiki büyüklüğün ne olduğu ortaya çıkar:
Hayat, manevî ağırlık verir; şuur, kıymet kazandırır.
Bediüzzaman bu yüzden, şuurlu bir karıncanın, “meyyit olan küreye” üstün olduğunu vurgular.
- Hayat ve Şuur, Varlığa Merkeziyet Kazandırır
Şuurlu bir varlık, sadece yaşamakla kalmaz; aynı zamanda çevresini idrak eder, mânâları çözer, Rabbini tanır. Bu yönüyle bir karınca, Allah’ın varlığına ve birliğine ayine olur. Koca dünya, hayat ve şuurdan mahrumsa, sadece dönen bir kütledir.
> “Karıncanın karşısına, o zîşuur başının nısfı bile olamaz.”
Bu sözle, şuurlu varlığın cansız varlığa mutlak üstünlüğü dile getirilir.
- Kâinatta Değer Ölçüsü: Hayat ve Marifetullah
Kâinat, yaratılmış her şeyin bir teraziye konduğu bir mîzandır. Bu terazide maddî hacim değil, hayat ve marifet ağırlık yapar. Çünkü Allah’ın en mükemmel isimleri, en çok hayat ve şuura mazhar olan varlıklarda tecelli eder. Bu nedenle, bir insan kalbi, imanla parladığında bütün dünyadan daha ağır basar.
- Dünya Hayatına Bu Gözle Bakmak: Ne Büyük Bir İbret
Dünya, ne kadar süslü görünse de onun değeri, üzerinde hayat olmasıyladır. Eğer hayat çekilse, sadece dönen bir ceset olur. Bugün modern bilim, dünya dışı hayatı ararken bu gerçeğin izindedir: Hayat varsa anlam vardır; yoksa sessizlik ve boşluk.
İşte bu yüzden, hayatı idrak eden her can, bu evrende kutsal bir mevki sahibidir.
- Bir Karıncanın Şerefi: Zîhayat Olmak ve Zîşuur Kalmak
Karınca, Kur’an’da bile örnek verilen bir varlıktır. Çünkü küçük olmasına rağmen hayatla şereflenmiş, şuurla donatılmıştır. Bu şeref, onu maddî devlerden üstün kılar. Bediüzzaman’ın işaretiyle:
> “Bence küre hayevandır.”
Yani hayat varsa küre bile anlamlıdır. Ama hayat yoksa, değeri yoktur. Şuur, varlığı yüceltir; hayat, onu konuşan bir kitap yapar.
Sonuç: Gerçek Değer, Şuurun Terazisindedir
Bir karınca küçüktür ama diridir; şuurludur. Bir dağ büyüktür ama sessizdir; hissizdir. İşte bu yüzden, varlıkların hakiki büyüklüğü maddelerinde değil, manalarında yatar. Hayat ve şuur, Allah’ın en azametli tecellilerindendir ve bu tecellilere mazhar olan her varlık, büyüklüğün en üst noktasına erişmiştir.
Özet
Bu makalede, Bediüzzaman’ın “Hayat sebebiyle karınca küreden büyük olur” ifadesi çerçevesinde hayat ve şuura mazhar olmanın, maddî büyüklükten daha kıymetli olduğu işlenmiştir. Cansız dünya, hayatsız olduğu sürece değer taşımazken, şuurlu bir karınca Allah’ın isimlerine ayine olması bakımından çok daha büyüktür. Gerçek büyüklük, hacimde değil, hayatta ve manada gizlidir.