Hayatsız Varlık, Yokluk Gibi: Vücudun Hakikati Hayattadır
Hayatsız Varlık, Yokluk Gibi: Vücudun Hakikati Hayattadır
“Hayatsız vücud, adem gibidir
Ziya ile hayatın her biri, mevcudatın birer keşşafıdır. Bak nur-u hayat olmazsa
Vücud, adem-âlûddur; belki adem gibidir. Evet garib, yetimdir; hayatsız ger kamerse.”
Sözler.lemaat
Giriş: Görünene Değil, Canlı Olanadır Bakar Hakikat
İnsan bakar ve görür, ama her gördüğü gerçekten “var” mıdır? İşte bu sual, sadece fizik değil, metafizik bir derinlik taşır. Varlığın görünür olmasıyla, gerçekten var olması arasındaki farkı en net şekilde ortaya koyan Bediüzzaman Said Nursî, Lemaatda şöyle der:
> “Vücud, adem-âlûddur; belki adem gibidir. Evet garib, yetimdir; hayatsız ger kamerse.”
Yani bir şey hayat sahibi değilse, görünürde var olsa bile hakikatte yok gibidir. Hayat, varlığa mânâ katar, ona merkeziyet kazandırır. Hayat yoksa, varlık da yetimdir, gariptir ve hatta bir tür yokluk gibi kalır.
- Hayat: Varlığı Varlık Yapan Hakikat
Hayat, Allah’ın Hayy isminin en parlak tecellisidir. Bir varlık ne kadar muhteşem görünürse görünsün, eğer hayat sahibi değilse o sadece bir yığın maddedir. Madde, hayata mazhar olunca mânâ kazanır. Bu yüzden, kâinatta hayatın olduğu yerler en dikkat çekici, en anlamlı, en hikmetli yerlerdir. Zira hayat, varlığın iç yüzünü keşfeder ve onun hikmetini ortaya çıkarır.
- Hayat Olmadan Varlık, Yokluk Gibi Olur
Bediüzzaman bu hakikati çok çarpıcı bir ifadeyle açıklar:
> “Vücud, adem-âlûddur; belki adem gibidir.”
Yani, hayat olmayan bir vücut, zahirde var gözükse bile yokluk gibi sayılır. Çünkü hayatsızlık, idraksizliktir; hissizliktir; tesirsizliktir. Hayat, varlık içinde aktif bir bilinç, bir nur, bir anlam demektir. Hayat yoksa, varlık donuktur, sessizdir, habersizdir ve gayesizdir. Tıpkı dolunay gibi parlak bir ceset ama soğuk, sessiz ve hissiz…
- Nur-u Hayat ve Nur-u Ziya: Keşşaf Aynalar
Hayat ve ışık, mevcudatın gerçek yüzünü ortaya çıkaran iki büyük keşşaftır.
> “Ziya ile hayatın her biri, mevcudatın birer keşşafıdır.”
Işık olmazsa renkleri göremeyiz; hayat olmazsa mânâları anlayamayız. Güneşin ışığı varlığı nasıl görünür kılıyorsa, hayat da eşyayı mânâlandırır. Canlı bir çiçek, cansız bir taşın bin kat üstünde kıymetlidir; çünkü hayat, onu “konuşan bir mektup” yapar. Hayatla, eşya Allah’ın isimlerine birer ayine olur.
- Kamerin Garipliği: Hayatsız Güzellik, Yetimliktir
> “Evet garib, yetimdir; hayatsız ger kamerse.”
Ay, gökyüzünün en güzel varlıklarından biridir. Lakin hayatsız oluşu onu yalnız kılar. Işığı bile başkasından alınmadır. Ay, güzel ama sessizdir; parlak ama hissizdir; mevcut ama gariptir. İşte hayatsız varlıklar böyledir: gösterişli ama şahsiyetsiz, var ama meçhul…
- Hayat, Varlığı Şahsiyetlendirir ve İlâhî Mânâ Katar
Hayatın varlığı sadece eşyanın görünmesini değil, aynı zamanda onun Allah’a bakan yönünü de ortaya çıkarır. Hayat, bir şeyi sadece yaşar hale getirmez; aynı zamanda ona mânâ, gaye ve vazife de yükler. Bu da o varlığın Allah’ın kudretine, rahmetine, hikmetine bir ayna olmasına vesile olur. Hayatla eşyada tevhid tecelli eder.
Sonuç: Hayat, Varlığın Ruhu ve Manasıdır
Varlık, hayatla tamamlanır; hayatla mânâ kazanır. Hayatsız varlık, ne kadar büyük veya süslü olursa olsun, hakikatte sessiz bir ceset gibidir. Hayat ise bir varlığı sadece “canlı” kılmaz; onu anlamlı, hikmetli ve Rabbânî bir varlık haline getirir. İşte bu yüzden, hakiki varlık, hayatla var olandır. Diğeri ise sadece “gibi” olandır; görünür ama gariptir, parlar ama yetimdir.
Özet
Bu makalede, Bediüzzaman’ın “Hayatsız vücud, adem gibidir” sözü çerçevesinde hayatın varlığa kattığı hakikat anlatılmıştır. Hayat, eşyaya mânâ ve merkeziyet kazandırır. Hayat yoksa, varlık yokluk gibi olur; hissiz, gayesiz ve sessiz kalır. Işık eşyayı gösterdiği gibi, hayat da eşyayı anlamlı ve hikmetli kılar. Hayatsız bir varlık —isterse Ay kadar güzel olsun— garip ve yetimdir. Hakiki varlık, hayatla tecelli edendir.