Ruh: Vücud Giyen Bir Kanun, Şuur Takan Bir Nur

Ruh: Vücud Giyen Bir Kanun, Şuur Takan Bir Nur

“Ruh, vücud-u haricî giydirilmiş bir kanundur 

   Ruh bir nurani kanundur, vücud-u haricî giymiş bir namustur; şuuru başına takmış.

   Bu mevcud ruh, şu makul kanuna olmuş iki kardeş, iki yoldaş.

   Sabit ve hem daim fıtrî kanunlar gibi ruh dahi hem âlem-i emir hem irade vasfından gelir.

   Kudret vücud-u hissî giydirir, şuuru başına takar, bir seyyale-i latîfeyi o cevhere sadef eder.

   Eğer envadaki kanunlara kudret-i Hâlık vücud-u haricî giydirirse, her biri bir ruh olur.

   Ger vücudu ruh çıkarsa, başından şuuru indirirse yine lâyemut kanun olur.”
Sözler. Lemaat

Giriş: Maddeden Mânâya Bir Yolculuk

Varlık âlemini anlamak isteyen insan, sadece görünenle yetinemez. Çünkü görünene şekil veren, onun ardındaki görünmeyen hakikattir. Ceset maddeden ibarettir; fakat onu anlamlı kılan, hayatla birlikte gelen ruhtur. Bediüzzaman Said Nursî, Lemaatta ruhu şöyle tarif eder:
“Ruh bir nuranî kanundur, vücud-u haricî giymiş bir namustur; şuuru başına takmış.”
Bu tarif, ruhun sadece bir “varlık” değil, aynı zamanda İlâhî bir kanun, sürekli ve sabit bir esas olduğunu gösterir. Ruh, maddî vücuda bürünmüş, şuurla taçlanmış bir hakikattir.

  1. Ruh: Varlık Elbisesi Giymiş İlâhî Kanun

Ruh, fizikî değil metafizikîdir; bir madde değil, manevî bir cevherdir. Onun mahiyeti, kâinattaki kanunlar gibidir: görünmez ama faaliyettedir; sabittir ama tesir sahibidir. Nasıl ki yerçekimi, hayat kanunu, üreme kanunu gibi yaratılışta cari olan kurallar vardır ve bu kurallar sürekli işler, ruh da aynen öyledir. Fakat ruh, sadece kanun değil, aynı zamanda bir vücut giymiş bir şahsiyetli hakikattir. Bu yönüyle diğer fıtrî kanunlardan ayrılır.

  1. Ruhun Menşei: Emir ve İrade Âleminden

Ruh, Kur’ân’ın ifadesiyle “emr-i Rabbîmdir. (Rabbimin emrinden, emir alemindendir)” (İsrâ, 85) Yani ruh, yaratılışın “kudretle” değil, “emir” ile meydana gelen yönündendir. Bediüzzaman bunu şöyle ifade eder:
“Ruh dahi hem âlem-i emir hem irade vasfından gelir.”
Bu, ruhun doğrudan İlâhî bir yönle bağlantılı olduğunu, fizikî sebeplerle açıklanamayacağını ortaya koyar. Ruh; ne DNA ile, ne beyinle, ne elektriksel sinyallerle izah edilebilir. O, Allah’ın “ol!” emriyle var ettiği bir latîfedir.

  1. Ruhun Mahiyeti: Şuurla Taçlanmış Bir Cevher

Ruh sadece bir canlılık esası değildir; onun başına şuur takılmıştır. Yani ruh, sadece yaşamakla kalmaz, fark eder, düşünür, hisseder, irade eder. Bu yönüyle ruh, sadece fizyolojik bir varlık değil, psikolojik ve metafizik bir merkezdir. Bu yüzden insanın gerçek kimliği, ruhudur; bedeni değil.

  1. Vücut Giymek: Kudretin Bir Tecellisi

Ruh, vücudu bir elbise gibi giyer. Bu da Allah’ın kudretiyle gerçekleşir:
“Kudret, vücud-u hissî giydirir, şuuru başına takar.”
Burada “kudret” vücudu, “irade” ruhu yaratır; “şuur” ise ruhun kemalidir. İnsan bu üçlüyle insan olur: maddî beden, latîf ruh ve şuur sahibi akıl. Ruhun bu elbiseyi giymesi, onun kesret âleminde tecelli etmesi içindir. Yani ruh, mananın maddede görünmesi gibidir.

  1. Kanunlar Ruhlaşabilir mi?

Bu fasılda çok derin bir hikmet vardır:
“Eğer envâdaki (türlerdeki) kanunlara kudret-i Hâlık vücud-u haricî giydirirse, her biri bir ruh olur.”
Yani her varlıkta cari olan İlâhî kanunlar —meselâ bal arısının ilahi sevki, atomun çekirdeğe bağlılığı, çekim kanunu gibi— eğer ayrı birer vücut ve şuur kazansalar, ruh gibi olurlar. Bu da bize ruhun ne kadar yüksek ve özel bir “kanun” olduğunu gösterir.

  1. Ruhun Vücudu Çekilirse Ne Olur?

Son olarak, ruhun bedenden ayrılması, onun tamamen yok olması anlamına gelmez:
“Ger vücudu ruh çıkarsa, başından şuuru indirirse yine lâyemut kanun olur.”
Yani ruh, şuurunu kaybetse veya bedenini terk etse bile, özü itibariyle yok olmaz. O hâlâ İlâhî bir kanundur. Bu da ruhun ölümle yok olmadığını, varlığının ebediyetle alâkalı olduğunu gösterir.

Sonuç: Ruh, Ebedî Varlığın Temsilcisidir

Ruh, Allah’ın “emir” âleminden gelen ve insana şahsiyetini veren en latîf cevherdir. O, vücud elbisesini giyerek bu âlemde görünür hale gelir, şuur takarak eşyaya anlam katar. Ruhun varlığı, insanı hayvandan ayırır, onu düşünen, hisseden, dua eden, Rabbini arayan bir varlık hâline getirir. Ruhun mahiyeti bir kanundur ama bu kanun, Allah’ın kudretiyle şekil bulur, iradesiyle yönlenir ve şuurla kemal bulur. İnsan, ruhuyla var olur, ruhuyla ebediyete açılır.

Özet

Bu makalede, Bediüzzaman’ın “Ruh, vücud-u haricî giydirilmiş bir kanundur” sözü merkeze alınarak ruhun metafizik mahiyeti ele alınmıştır. Ruh, emir âleminden gelen, kudretle vücut giymiş ve şuurla taçlanmış bir nurdur. Her ne kadar bir kanun gibi görünse de, ruh vücut kazandığında canlılık, şuur ve şahsiyet kazanır. Ruh bedeni terk etse bile, asli mahiyeti itibariyle baki bir İlâhî kanundur. Ruh, insanı var eden, anlamlandıran ve ebediyete taşıyan en temel İlâhî emanettir.

 

Loading

No ResponsesHaziran 16th, 2025