Keser Döndü, Sap Döndü: Gücün Zirvesinden Çöküşün Eşiğine ABD

Keser Döndü, Sap Döndü: Gücün Zirvesinden Çöküşün Eşiğine ABD

Tarihin tozlu sayfaları; nice imparatorlukların, medeniyetlerin ve devletlerin yükselişine ve ardından kaçınılmaz çöküşlerine tanıklık etmiştir. Güç, adaletle yoğrulmadığında; zulüm, kibir ve çıkarcılıkla beslendiğinde ne kadar uzun ömürlü olabilir ki? Bu sorunun cevabını tarihte Roma’da, Bizans’ta, Osmanlı’da gördüğümüz gibi; bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde de görmeye başlıyoruz.

ABD, 20. yüzyılın başından itibaren dünya sahnesinde hegemon bir güç olarak yükseldi. Ekonomik, askeri ve kültürel gücüyle “dünyaya yön veren ülke” unvanını uzun yıllar elinde tuttu. Ancak bu güç çoğu zaman adaletin değil, menfaatin hizmetinde kullanıldı. Demokrasi götürmek bahanesiyle yapılan müdahaleler, rejim değişiklikleri, darbeler, ambargolar ve ekonomik sömürü; başkalarının yurdunda kan, gözyaşı ve yıkım olarak geri döndü.

Demokrasi İhracı mı, Emperyalist Plan mı?

“Demokrasi” söylemi altında yürütülen Büyük Ortadoğu Projesi, aslında bölge halklarına huzur değil, kaos getirdi. Irak’ta, Suriye’de, Libya’da yıkılan sadece şehirler değil; medeniyetin ve kültürün izleriydi. Çocuklar yetim kaldı, kadınlar dul, topraklar ise çorak…

ABD, kendi güvenliğini sağlamak adına dünyanın diğer ucundaki halkların geleceğini ipotek altına aldı. Birçok ülkenin meşru hükümetlerini düşürüp, kukla yönetimleri iş başına getirdi. Bu müdahaleler; kısa vadede stratejik kazançlar sağlasa da uzun vadede ABD’nin “dünya jandarması” imajını, “zulüm aracı” haline dönüştürdü.

Evdeki Yangın

Dışarıda güçlü bir imaj çizen ABD’nin iç yapısı ise her geçen gün daha da çürümeye başladı. Irkçılık, gelir eşitsizliği, polis şiddeti, siyasi kutuplaşma ve silahlı grupların artan etkisi; ülkeyi içten içe kemiren bir yangına dönüştü. Seçim sonuçlarının bile sorgulandığı, kongre binasının basıldığı bir ülkede artık “istikrar”dan bahsetmek mümkün mü?

Artık ABD, başkalarının başına çorap ören bir ülke olmaktan çıkıp, kendi başına örülmüş çorapların içinde debelenen bir dev halini aldı. “Dünyaya çuval geçiren” bir zamanların kudretli devleti, bugün kendi vatandaşlarının elinde parçalanma tehdidiyle karşı karşıya. Sadece siyasi değil; ekonomik çalkantılar, sosyal güvensizlik, doğal afetler ve küresel itibar kaybı da bu çöküşün habercisi.

İlahi Adalet mi, Tarihin Tekerrürü mü?

Tarihte her yükselişin bir çöküşü olduğu gibi, her zulmün de bir hesabı olur. ABD, yıllarca adalet yerine menfaati, barış yerine çatışmayı, kardeşlik yerine ayrımcılığı seçti. Şimdi de yaptıklarının bedelini, içeriden ve dışarıdan gelen fırtınalarla ödemeye başladı.

Tufanlar, yangınlar, ekonomik çöküşler ve iç kargaşalar; sadece doğa olayları ya da toplumsal problemler değil, aynı zamanda evrensel adaletin tecellisidir. Mazlumların ahı yerde kalmaz. Tarih, zalimin zulmünü unutmaz.

Bugün ABD için hesap zamanı gelmiştir. Keser döndü, sap döndü. Gün döndü, devir değişti.

ÖZET

Bu makalede, ABD’nin tarihsel yükselişi ve ardından gelen düşüş süreci incelenmiştir. Demokrasi ihracı adı altında yapılan emperyalist müdahalelerin, ABD’yi kısa vadede güçlendirse de uzun vadede içten içe çöküşe sürüklediği anlatılmıştır. İç kargaşalar, toplumsal eşitsizlikler ve küresel itibarsızlık; bu çöküşün temel dinamikleri olarak öne çıkmaktadır. Sonuç olarak, tarihsel adaletin ve ilahi dengenin işlediği bir süreçte; zalimce uygulamaların karşılığının er ya da geç alındığına dikkat çekilmiştir.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 16th, 2025