Zerreden Kâinata: Kudretin Tevhid Delili
Zerreden Kâinata: Kudretin Tevhid Delili
“Kâinatı elinde tutamayan, zerreyi halk edemez
Tesbih gibi nazmeyleyip kaldıracak; arzımızı, şümusu, nücumu, hasra gelmez
Şu fezanın başına hem sinesine takacak öyle kuvvetli ele bir kimse mâlik olmasa
Dünyada hiçbir şeyde dava-yı halk edip, iddia-yı icad edemez.”
Sözler. Lemaat
İnsan, gözle gördüğü eşyaya çabuk alışır. Güneşin doğuşu, yıldızların parlaklığı, rüzgârın esişi, bir çiçeğin açışı artık ona sıradan gelir. Hâlbuki bu “sıradanlık” yalnızca alışkanlığın gözümüze taktığı perdedir. Gerçekte ise her biri birer harika, birer mucize ve birer delildir. Delil olduğu şey ise, mutlak bir kudretin, ilmin ve iradenin sahibi olan Allah’ın varlığı ve birliğidir.
Kudretin Varlık Üzerindeki Tezahürü
Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar adlı eserinde, şu ifadeleriyle muazzam bir hakikati gözler önüne serer:
> “Kâinatı elinde tutamayan, zerreyi halk edemez.”
Bu ifade, tevhidin derin bir delilini taşır. Çünkü her bir zerre, kendinden çok büyük bir sistemle ilişkilidir. Bir çiçeğin yaprağındaki atom, yalnız başına bir şey ifade etmez. O zerre, yerçekimi, ışık, su dengesi, genetik program ve daha nice unsurlarla bütünleşmiş bir şekilde hareket eder. Öyleyse bir zerreyi yaratmak; o zerreyi tüm kâinatla uyumlu ve bağlantılı kılmayı da gerektirir. Bu da ancak tüm kâinatı elinde tutan bir kudretin işidir.
Tesbih Gibi Dizilen Mahlukat
Bediüzzaman, aynı pasajda şöyle der:
> “Tesbih gibi nazmeyleyip kaldıracak; arzımızı, şümusu, nücumu, hasra gelmez…”
Yani yer küresi, güneş, yıldızlar ve sayısız galaksi; bir tesbih taneleri gibi dizilmiş, belli bir nizam içinde döner, hareket eder ve hiç sapmazlar. Bu da gösterir ki onları çekip çeviren bir nizam koyucu, bir hakîm, bir kadîr vardır. Bu düzen, tesadüflerin eseri olamayacak kadar hassas; kör sebeplerin eseri olamayacak kadar şuurludur.
Kudretin Küresel ve Zerresel Tezahürü
Yine der ki:
> “Şu fezanın başına hem sinesine takacak öyle kuvvetli ele bir kimse mâlik olmasa, dünyada hiçbir şeyde dava-yı halk edip, iddia-yı icad edemez.”
Yani göklerin direksiz durması, boşlukta asılı koca cisimlerin birbirine çarpmadan dönmesi bir kudret mucizesidir. Güneşi yerine sabitleyen, arzı yörüngesinde döndüren, yıldızları kendi seyrinde tutan bir kudret; elbette aynı kudretle en küçük zerreyi de yaratandır. Çünkü bir damlayı yaratmakla, okyanusu yaratmak arasında fark yoktur O’nun için.
Tevhidin En Büyük Akli Delili: Kudretin Birliği
Bu hakikat, bizi tevhidin en temel esprisine götürür: Kudret bölünemez. Çünkü bölünse, çatışma olur, kaos doğar, düzen bozulur. Hâlbuki kainatta muazzam bir denge, olağanüstü bir uyum vardır. Bu da gösteriyor ki, bu işin arkasında tek bir kudret, tek bir fail, tek bir yaratıcı vardır.
Özet:
Kâinattaki en küçük parçacık dahi, bütünüyle ilişkilidir. Bir zerreyi yaratmak, bütün kâinatı yaratmakla eşdeğerdir. Çünkü o zerre, evrensel düzene göre işler. Bu da gösteriyor ki her şeyi halk eden kudret, kâinatı bütünüyle elinde tutandır. Yıldızları tesbih taneleri gibi dizip döndüren, gökleri direksiz tutan, zerreleri ilimle yöneten bir Zât vardır. Bu Zât, Allah’tır. Tevhid, hem aklın hem kalbin en büyük sığınağıdır.