Zulüm Zamanlarında Nur Yazmak: Bir Direnişin ve Duanın Hikmeti

Zulüm Zamanlarında Nur Yazmak: Bir Direnişin ve Duanın Hikmeti

“İman ve İslâmiyet’in ortadan kaldırılmaya çalışıldığı ve bir âlimin gizliden gizliye dahi bir tek dinî eser neşredemediği fecaat devrinde, Bediüzzaman nefyedildiği yerlerde, zalim müstebitlerin tarassudat ve tazyikatı içinde, gizliden gizliye yüz otuz adet imanî eser telif ve neşretmiştir. Bununla beraber, geceleri pek az bir uykudan sonra, esaret altında inleyen İslâm milletlerinin necat ve salahı için dualar etmiş, dergâh-ı İlahiyeye iltica ederek yalvarmıştır.”
Sözler. Konferans

Tarih, sadece zaferlerin değil, inancın da tarihidir. Öyle anlar olur ki, zafer; bir top sesinde değil, gecenin sessizliğinde yazılan bir cümlede gizlidir. Siperler bazen kâğıt ve kalemden, cephane ise bir tek duadan ibarettir.

Cumhuriyet sonrası inkılaplarla beraber, dinin kamusal hayattan silinmeye çalışıldığı, Kur’an’ın, ezanın, ilmihalin yasaklandığı o fırtınalı yıllarda, Bediüzzaman Said Nursî; sürgün, gözetim ve tehdit altında dahi iman mücadelesinden geri durmamıştır.

Yasaklar Altında Yazılan Nurlar

Düşünün ki; bir dönemde, bir tek dinî eserin yazılması bile vatana ihanetle eşdeğer görülmüş, bir âlimin ilmî bir kelâmı bile suç sayılmıştır. İşte o karanlık devrede, Bediüzzaman, nefyedildiği kasaba ve köylerde, tarassut altındaki hanelerde, geceleri yağ kandili ışığında 130’dan fazla imanî eser kaleme almıştır.

Bu, sadece bir kalemin inadı değil, bir ruhun secdede yükselmesidir. İmanı ayakta tutmak için kâğıda dökülen her cümle, geleceğe fener olacak birer nur parçasıdır.

Zulmün İçinden Yükselen Dua

Ne yazmakla yetinmiş ne de sadece kaleme sarılmıştır. Bediüzzaman, her gece çok az uyuyarak, ümmet-i Muhammed’in ızdırabını yüreğinde duymuş; esaret altındaki İslâm milletleri için dua dua yakarmıştır. O’nun geceleri, sadece bir alimin istirahati değil, bir mücahidin secdesi, bir ümmetin duasıdır.

> “Maksadım milletin imanını kurtarmaktır. Başka bir emelim yoktur.” diyerek bu meşakkatli davayı sürdürmüş, her nefsin gaflete daldığı saatlerde ümmetin selameti için gözyaşlarıyla istiğfar etmiş, dua etmiştir.

Bir Kalem, Bir Secde, Bir İstikbal

Bediüzzaman’ın bu gayreti; sadece geçmiş bir kahramanlık değildir. O, iman davasının kıyamete kadar susmaması gerektiğini göstermiştir. Zira hakikat güneşi ne kadar perde altına alınsa da, nurunu gizleyemezsin. Ve o nur, bir kalemle, bir secdeyle, bir mektupla yeniden doğar.

Günümüzde Bu Tavır Ne İfade Ediyor?

Bugün bizlere her şey serbest. Kitaplar, vaazlar, dijital platformlar… Fakat şartlar kolaylaştıkça şevk azaldı, cihad unutuldu. Oysa Bediüzzaman, “zulüm altında bile iman hizmeti yapılabilir” diyerek bize mazeretlerin arkasına saklanmamayı öğretmiştir.

Bugünün Müslümanı, o devrin müminlerinden daha az tehlike altında ama daha çok gaflet içinde olabilir. Bu yüzden Bediüzzaman’ın hizmet ahlâkı, sadece bir kahramanlık destanı değil, bir müminin sabır ve sebat reçetesidir.

Sonuç: Zulme Rağmen Nurla Konuşan Bir Kalem

Bediüzzaman’ın hayatı, zulümle çevrili bir sessizlikte yankılanan bir iman çığlığıdır. Kalemle, dua ile, sabırla… Ümidin ve direnişin adı olmuştur. Her bir Nur Risalesi, bir tecavüz çağında açan bir direniş çiçeğidir. Ve her duası, ümmetin selameti için geceyi yaran bir rahmet niyazıdır.

Özet:

Bu makale, Bediüzzaman Said Nursî’nin iman ve İslâmiyet’in yok edilmek istendiği bir dönemde, 130’dan fazla imanî eseri gizlice kaleme alarak nasıl bir direniş sergilediğini ve geceleri ümmet için yaptığı duaların ne büyük bir manevi hizmet olduğunu konu alır. Zor şartlar altında dahi vazgeçmeyen bir irade, ümmet bilinciyle atılan her adımın kıyamete kadar iz bırakacağını hatırlatır. Bu hayat, modern Müslüman’a hem örnek hem de uyarıdır: Mazaret yok, hizmet var.

 

Loading

No ResponsesHaziran 16th, 2025