Zamanın Dalaleti: Cahilce Değil, Bilerek Sapmak
Zamanın Dalaleti: Cahilce Değil, Bilerek Sapmak
“Eski zamanda dalalet, cehaletten geliyordu. Bunun yok edilmesi kolaydır. Bu zamanda dalalet, –Kur’an ve İslâmiyet’e ve imana taarruz– fen ve felsefe ve ilimden geliyor. Bunun izalesi müşküldür. Eski zamanda ikinci kısım, binden bir bulunuyordu; bulunanlardan ancak binden biri, irşad ile yola gelebilirdi. Çünkü öyleler hem bilmiyorlar hem kendilerini bilir zannediyorlar.”
Sözler. Konferans
Bir Zamanlar Cehalet, Şimdi Bilinçli İnkâr
Tarihin ilk dönemlerinden itibaren hak ve batıl mücadelesi hep var olmuştur. Fakat bu mücadelenin araçları ve yolları zamanla değişmiştir. Eski zamanlarda dalalet, yani sapkınlık ve küfür genellikle cehaletten kaynaklanıyordu. İnsan bilmiyor, duymamış, tanımamıştı. Böyle birine hakikati anlatmak kolaydı. Zira öğrenmeye açıktı.
Ama bugün öyle değil. Bediüzzaman’ın ifadesiyle bu zamanda dalalet, “fen ve felsefe ve ilimden geliyor.” Yani artık insanlar sadece bilmedikleri için değil, bildiklerini zannettikleri için iman hakikatlerine karşı duruyorlar. İşte bu, cehaletten gelen dalaletten çok daha derin ve tehlikelidir. Çünkü ilim perdesi altında bâtıl savunuluyor.
Zehirli Bal: Fen, Felsefe ve İnkâr
Modern çağ, bilgi çağını getirdi ama aynı zamanda gurur çağı da oldu. İnsanlar bir iki fizik yasasını öğrenince, bir mikroskobu kullanınca ya da birkaç teoriyi okuyunca “Ben her şeyi biliyorum” demeye başladılar. Oysa bu bilgi, hakkı inkâr etmek için bir perde oldu. Bediüzzaman’ın dediği gibi: “Hem bilmiyorlar, hem kendilerini bilir zannediyorlar.”
Bu tavır, hem hakikate kapanmayı hem de başkasına da kulak vermemeyi beraberinde getirir. Halbuki ilim, tevazû ister. Gerçek ilim sahibi, hakikatin peşinde olur. Ama kibirli bir akıl, sadece kendi sesini duyar.
Bugün fen ve felsefenin bazı yorumları, Allah’ı, ahireti, nübüvveti inkâr etmenin araçları hâline getirilmiştir. Varlığı açıklamak için sonsuz evren teorileri, hayatın gayesini inkar eden materyalist felsefeler, insanı sadece biyolojik bir varlık sayan yaklaşımlar… Bunlar, hakikatin üzerini örten modern putlardır.
Eski Cehalet Tedavi Edilirdi, Peki Ya Şimdiki?
Eski zamanlarda cehaletle gelen sapmalar daha kolay izale edilirdi. Çünkü insan hakikati duyduğunda “evet” deme ihtimali yüksekti. Ama şimdi bir kibir duvarı, bir ilim perdesi, bir “Ben biliyorum” duygusu önüne geçmiştir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “Bu zamanda dalaletin izalesi müşküldür.”
Bugün Kur’an’a, imana ve İslâmiyet’e karşı yapılan saldırılar daha sofistike, daha planlı ve daha akıllıca(!) yapılmaktadır. Çünkü eski küfür kördü; şimdi ise gözünü kapatıp hâlâ ‘görüyorum’ diyen bir inat var. Bu da davet ve tebliğ yolunun daha dikkatli, daha derinlikli, daha hikmetli olmasını zorunlu kılar.
Çare Ne? Hakikatle Beslenen İlim
Modern dalalete karşı çare, imanla yoğrulmuş ilimdir. Bugün gençlere sadece iman telkini yetmez; aynı zamanda onların aklına, zihnine, merakına da cevap verecek bir tebliğ dili geliştirilmelidir. Kur’an’ın gösterdiği deliller; fen, felsefe ve sosyal bilimlerle takviye edilerek sunulmalıdır. Çünkü bu asır, sadece duyguyla değil, ikna ile yönlendirilir.
Kur’an’ın delillerine karşı şüpheyle yaklaşan bir zihin, yine Kur’an’ın içindeki aklî ve ilmî delillerle tatmin olabilir. Bediüzzaman’ın Risale-i Nur’u bu çağın hastalıklarına bu yüzden ilmî ve aklî bir reçete olarak yazılmıştır. Hem aklı hem kalbi doyuran bir davet metoduna ihtiyaç vardır.
Sonuç ve Mesaj
Bu asırda karşılaşılan dalalet, sadece bilinçsizlik değil; çoğu zaman bile bile inkârdır. Bu sebeple İslam’a ve imana davet, eskisine göre daha ince, daha derin, daha sabırlı ve daha donanımlı olmalıdır. Günümüz insanı; sadece duyguyla değil, delille, bilgiyle ve hikmetle ikna edilebilir. O hâlde çare: İmanı ilimle, ilmi hikmetle, hikmeti şefkatle anlatmaktır.
Özet:
Bu makalede, günümüzdeki dalaletin kaynağının artık cehalet değil; fen, felsefe ve kibirle karışmış sahte bilgi olduğu vurgulanmaktadır. Eski zamanlarda cehaletle gelen sapkınlık daha kolay tedavi edilirken, modern çağın bilinçli inkârı daha tehlikeli ve daha zor giderilir hâldedir. Çözüm ise imanla beslenen ilmi, hik