Bayramda Katledilenler: Sabra ve Şatilla’dan Gazze’ye Aynı Kan, Aynı Sessizlik
Bayramda Katledilenler: Sabra ve Şatilla’dan Gazze’ye Aynı Kan, Aynı Sessizlik
- Gülümseyen Kurban Bayramı Yerine Kanlı Bir Sabah
1982 yılının Eylül ayı… Kurban Bayramı’nın huzurla başlaması gereken bir sabah.
Lübnan’daki Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında ise bayram, boğazlanan bedenlerin sessizliğinde başladı.
Ellerinde Kurban Bayramı için hazırlık yapan çocuklar, birkaç saat sonra kurbanlık değil; kurban oldular.
İsrail ordusunun kuşatması ve himayesi altında, Hristiyan Falanjist milisler 3 bine yakın Filistinliyi acımasızca katletti.
Bu bir saldırı değil, bu bir vahşetti.
Bu bir bayram değil, bu cehennemdi.
- Zalimlerin Himayesi, Mazlumların Sessizliği
Sabra ve Şatilla sadece Lübnan’ın değil, insanlığın da utancıdır.
Zalimlerin organize ettiği bu kıyım, dünya kamuoyunun gözleri önünde yaşandı.
Sokaklar, yaşlı kadınların, bebeklerin, gençlerin cansız bedenleriyle doluydu.
Bazıları süngülenmişti, bazıları kurşunlanmış, bazıları yakılmıştı.
Fakat hepsinin ortak bir özelliği vardı: Hiçbirinin elinde silah yoktu.
Hepsi, sadece “Filistinli” oldukları için katledildiler.
- Kurbanlıklar Değil, Kurban Olunan Bayramlar
Bayram, ümmet için sevinçtir.
Ama Sabra ve Şatilla’da bayram, bir felaketin adıydı.
Orada hayvanlar kurban edilmedi; insanlar kurban edildi.
Her evde bir kurban eti değil, bir matem hikayesi vardı.
Her hanede kesilen bir koyun değil, çocuklar, analar, babalar vardı.
Bugün Gazze’de de aynı bayram yaşanıyor:
Herkesin evinde bayram sevinci yerine kayıp listesi var.
Her sofra öncesi değil, her patlamadan sonra dualar yapılıyor.
Kurban eti dağıtılmıyor, yıkıntılar arasından bedenler toplanıyor.
Sabra ve Şatilla dünün trajedisiydi; bugünün adı Gazze.
Ama senaryo aynı:
> Zalim aynı, kurban aynı, sessizlik aynı.
- Kurban Ruhunun Aslı: Teslimiyet ve İbrahimî Duruş
Kurban Bayramı, Hz. İbrahim’in teslimiyetinin bayramıdır.
Ama bu çağda İbrahimî duruş, artık sadece kurban kesmekle değil; mazlumun feryadına cevap vermekle olur.
Sabra ve Şatilla’daki mazlumlar, ümmetin ortak evlatlarıydı.
Bugün de Gazze’deki çocuklar, yetimler, öksüzler sadece Filistinli değil, ümmetin yetimleridir.
Eğer bayramın ruhunu yaşamak istiyorsak;
Kurbanlık kesmeden önce zulmü kesmeliyiz,
Evimizde sevinçle otururken, onların feryadını duymalıyız.
Dua ederken, sadece kendimiz için değil; kanlar içinde bayram geçirenler için gözyaşı dökmeliyiz.
- Cehennem Odunları ve Kurban Ruhları
Bir yanda Allah’a adanmış kurbanlık hayvanlar, diğer yanda insan canından kurban edilen mazlumlar.
Kur’an cehennemi “insanlar ve taşlarla dolu” diye tarif eder.
Sabra ve Şatilla’da, cehenneme çok “odun” gönderildi.
Ve her birinin üzerine insanlığın utancı kazındı.
Ama unutmamalıyız:
> Mazlumun kanı yerde kalmaz.
Allah’ın adaleti gecikir, ama şaşmaz.
Zulüm ile abad olunmaz.
Sonuç: Kanla Yazılan Bayramlar, Vicdanla Yazılacak Tarihler
Sabra ve Şatilla’da bayram sabahı hayat bitmişti, ama bir hakikat başlamıştı:
Bu ümmet, zalimi tanıdı; ama çoğu hâlâ sessiz.
Bugün Gazze’de yaşananlar, o katliamın devamı gibidir.
Ve bu çağ, artık susarak yaşanacak bir çağ değildir.
Bu makale, tarihin bir kesitini değil, vicdanın bir uyarısını ihtiva ediyor.
Zulmün tekrar etmemesi için, sadece gözyaşı değil, gayret gereklidir.
Ve her birimiz, bu gayrete ortak olmadan, bayramlara tam olarak girmiş sayılmayız.
Özet:
Bu makalede, 1982 yılında Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında gerçekleştirilen katliamın vahşeti ve anlamı işlendi. Bayram sabahı masumların kurban edilmesi, ümmetin vicdanına kazınan bir yara olarak değerlendirildi. Katliamın benzerlerinin bugün Gazze’de sürdüğü, bayramların artık zulümle karıştığı ve ümmetin bu tabloya sessiz kalmaması gerektiği anlatıldı. Kurban Bayramı’nın ruhunun gerçek anlamı, mazluma sahip çıkmak ve zulme dur demekle yaşanabileceği mesajı verildi.