İlmin Mertebeleri ve Zihnin Tuzakları

İlmin Mertebeleri ve Zihnin Tuzakları

“Dimağda meratib-i ilim muhtelifedir, mültebise 

   Dimağda meratib var; birbiriyle mültebis, ahkâmları muhtelif. Evvel tahayyül olur, sonra tasavvur gelir,

   Sonra gelir taakkul, sonra tasdik ediyor, sonra iz’an oluyor, sonra gelir iltizam, sonra itikad gelir.

   İtikadın başkadır, iltizamın başkadır. Her birinden çıkar bir halet: Salabet itikaddan,

   Taassub iltizamdan, imtisal iz’andan, tasdikten iltizam, taakkulde bîtaraf, bîbehre tasavvurda.

   Tahayyülde safsata hasıl olur, mezcine eğer olmaz muktedir. Bâtıl şeyleri güzel tasvir etmek, her demde

   Safi olan zihinleri cerhdir hem idlâli.”
Sözler.lemaat

İlim, ruhun nuru ve insanın en büyük sermayesidir. Ancak bu nurun insan zihnine yerleşmesi, bir anda olmaz. Bilgi bir yolculuktur, zihnin basitten karmaşığa, yüzeyden derine ilerleyerek geçtiği merhalelerle tamamlanır. Bediüzzaman Said Nursî bu süreçteki karışıklığı veciz bir şekilde ifade eder:

> “Dimağda meratib var; birbiriyle mültebis (karışmış), ahkâmları muhtelif.”

Yani insan zihninde bilgi mertebeleri vardır; fakat bu mertebeler çoğu zaman birbirine karışır, hakikatle zan, inançla hayal, bilgiyle tahayyül birbirine bulanır.

Yedi Basamaklı Zihin Merdiveni

Bediüzzaman bu mertebeleri şöyle sıralar:

  1. Tahayyül (Hayal Etmek): Zihinde bir suret belirir. Bu, bilgi değildir; sadece bir taslaktır.
  2. Tasavvur (Kavramak): Hayal edilen şey zihinde biraz şekillenir, bir anlam kazanır.
  3. Taakkul (Akletmek): Kavram, akıl terazisine vurulur. Mantıklı mı, değil mi sorgulanır.
  4. Tasdik (Onaylamak): Kişi, aklıyla bu şeyi doğru kabul eder.
  5. İz’an (İçten Kabullenme): Kalp, artık ikna olur. Zihin ve gönül kabul halindedir.
  6. İltizam (Bağlanmak): İnsan, bu kabule göre yaşamaya karar verir. Sadece inanmakla kalmaz, bir taraf olur.
  7. İtikad (Sağlam İnanç): Artık bilgi, kişiliğin bir parçası olur. Şüpheden uzak, kökleşmiş bir inanç halini alır.

Karışıklık Nerede Başlar?

Bu mertebeler birbirine karıştığında bilgi zehirlenir. Mesela:

Tahayyül edilen (hayal edilen) bir şeyi, tasdik edilmiş (doğru kabul edilmiş) sanmak.

Sadece tasavvur edilen (kavramsal olarak var olan) bir şeyi, itikad gibi görmek.

İltizam (taraftarlık) seviyesindeki taassubu, itikad zannetmek.

Bu karışıklık hem bireyi yanıltır, hem toplumu çürütür. Zira insanlar hayale inanmaya, zanna bağlanmaya, safsataya tapınmaya başlarlar.

Zihinsel Safsata: Batılı Güzel Tasvir Etmek

> “Bâtıl şeyleri güzel tasvir etmek, her demde
Safi olan zihinleri cerhdir hem idlâli.”

Bu cümle, bugünkü medya çağının büyük bir hastalığını haber verir:
Batılı, yanlışı, çirkini süsleyip pazarlamak. Özellikle sinema, reklam, müzik ve sosyal medya üzerinden yapılan bu algı yönetimi, saf, temiz zihinleri kirletmekte, doğru ile yanlışı karıştırmaktadır.

Taassup Nereden Doğar?

Zihin mertebeleri arasındaki karışıklığın en tehlikeli sonucu şudur:
Taassup, yani körü körüne bağlanmak.

Bu, çoğu zaman iltizam mertebesinde olan bir fikrin, itikad zannedilmesiyle doğar.

Yani kişi, bir görüşü benimsemiş ama henüz aklen, kalben temellendirmemiştir. Buna rağmen onu tartışılmaz bir hakikat gibi savunur.

İşte bu, hem kendi aklını hem başkalarının fikrini boğar.

Çare Nedir?

  1. Zihni eğitmek: Bilginin mertebelerini tanımak ve karıştırmamayı öğrenmek.
  2. Sorgulamak: Tasdik etmeden önce taakkul etmek.
  3. Kalple düşünmek: İz’an olmadan iltizama girmemek.
  4. İtikadı sağlam temele oturtmak: Körü körüne değil, delil ve hikmetle iman etmek.

Özet:

Bu makalede, insan zihnindeki bilgi mertebelerinin yedi basamaklı bir yolculuk olduğu anlatıldı: tahayyül, tasavvur, taakkul, tasdik, iz’an, iltizam ve itikad. Bu mertebelerin karıştırılması; taassup, safsata ve algı yanılmaları gibi zihinsel sapmalara yol açar. Özellikle günümüzde medya ve propaganda ile bâtıl olanın süslenerek sunulması, saf akılları yanıltmaktadır. Çare, ilmin her mertebesini yerli yerinde yaşamak, düşünmek ve iman etmektir.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 16th, 2025