Küresel Satranç Tahtasında Sessiz Savaş: Hedefte Kim Var?

Küresel Satranç Tahtasında Sessiz Savaş: Hedefte Kim Var?

Tarihin her döneminde güç odakları, dünya üzerindeki hâkimiyetlerini genişletmek için çeşitli yollar denemiştir. Modern çağın savaşları artık yalnızca tankla, tüfekle değil; istihbaratla, vekâlet savaşlarıyla, ekonomik ambargolarla ve iç kargaşalarla yürütülmektedir. Bu satranç tahtasında piyonlar çok, ama hedefler belirgin: Rusya, İran ve Çin. Hepsinin ardında ise tek bir oyuncu var: Küresel emperyal akıl.

  1. Rusya: Soğukla Yıpranan Dev

Rusya, tarih boyunca Batı’nın tehdit algısında hep ilk sıralarda yer aldı. Ukrayna savaşı bu sürecin görünen yüzüdür. Asıl hedef, Rusya’yı yalnızlaştırmak, ekonomik olarak çökertmek ve askeri gücünü tüketmektir. Ukrayna bir araçtır; Batı için bir kışkırtma sahası, Rusya içinse yıpratıcı bir bataklık. Dışarıdan açlıkla, içeriden muhalefetle, Batı’nın amacı Rusya’yı diz çöktürmek, Sovyetlerin dağılmasından kalan son kaleyi de yıkmaktır.

  1. İran: İsrail’in Tahtında Çatlak

İran, bölgedeki en önemli direnç merkezlerinden biri olarak görülüyor. Ancak içten içe İsrail ile yürütülen vekâlet savaşları, İran’ı her geçen gün daha da yıpratıyor. Gazze’de, Lübnan’da, Suriye’de ve hatta Yemen’de sürekli gerilim halinde tutulan İran, içeride ekonomik çöküntü, dışarıda diplomatik izolasyonla karşı karşıya. Üstelik bu yıpratma savaşı sadece İsrail eliyle değil; etnik ve mezhebî ayrılıkların körüklenmesiyle de yürütülmektedir.

  1. Çin: Ejderhanın Kuyruğuna Basmak

Çin, yutulması zor, sindirilmesi çetin bir devdir. O yüzden sona bırakılmıştır. Ancak bu, planların olmadığı anlamına gelmez. Tayvan meselesi üzerinden Çin sürekli provoke edilmekte, Japonya, Güney Kore ve Avustralya gibi ülkeler Çin’e karşı güçlendirilmektedir. Çin’in etrafına örülen bu ittifak zinciri, bir tür kuşatma stratejisidir. Uygur meselesi, Hong Kong olayları ve dijital kuşatma da bu çerçevenin parçalarıdır.

  1. Türkiye: Ateş Çemberinde Bir Cevher

Türkiye, bu satranç oyununda hem merkezî hem de hedef ülke konumundadır. Küresel güçler için kontrol altına alınması gereken bir coğrafya… Çünkü Türkiye, İslam dünyasının kalbi, jeopolitik bir kavşak, medeniyet iddiası taşıyan nadir ülkelerden biridir.

İsrail’in bu oyundaki rolü nettir: Türkiye’yi içeriden çökertmek. PKK, DEAŞ, FETÖ gibi yapılar bu amaçla kullanılmıştır, kullanılmaktadır. Türkiye’nin çevresi adeta bir ateş çemberine dönüştürülmekte, her taraftan kriz ve tehdit üretilmektedir.

Üstelik İran’ın hedef alınması, Türkiye için bir sonraki adımı oluşturur. İran üzerinden Türkiye’ye sarkacak yeni bir kaos planı, hem etnik hem mezhebi fay hatlarını harekete geçirmeyi amaçlamaktadır.

Peki, Neden?

Bu oyunların arkasında sadece jeopolitik çıkarlar değil, ideolojik bir çatışma da vardır. Hak-batıl, zulüm-adalet, şirk-tevhid mücadelesi… Bu bir medeniyet savaşıdır. Batı’nın ruhsuz ve vahşi kapitalist düzenine karşı İslam coğrafyasının yeniden dirilişi en büyük korkudur. Bu nedenle hedef; direnen, hâlâ ayağa kalkma potansiyeli olan her devleti zayıflatmaktır.

Ne Yapmalı?

İttihad-ı İslâm artık bir tercih değil, zarurettir.

Feraset ve basiret, her müminin silahı olmalıdır.

Türkiye içeride birlik, dışarıda vizyon ile bu kuşatmayı yarabilir.

Manevî cihadın en mühim silahı, hakikattir. Bu hakikati kavramak, anlatmak ve yaşamak her ferdin görevidir.

Sonuç: Uyuyan Dev Uyanırsa…

Küresel planlar çok ince, çok karmaşık. Ama unuttukları bir şey var: Allah’ın hesabı, insanların hesabını bozar. Tarih boyunca nice tuzaklar kuruldu bu ümmete, ama her defasında bir diriliş, bir silkiniş, bir uyanış yaşandı. Belki de şimdi o uyanışın eşiğindeyiz. Ama bu, sadece seyirci kalmayan, duası ve duruşuyla direnenlerle mümkün olacaktır.

Özet:

Bu makale, küresel güçlerin üç büyük devlete (Rusya, İran, Çin) karşı yürüttüğü yıpratma savaşlarını, Türkiye’nin bu denklemdeki hassas konumunu ve İsrail’in vekâlet savaşlarıyla bölgedeki rolünü analiz etmektedir. Türkiye’nin çevresinin ateş çemberine dönüştürülme süreci, içerideki kaos planlarıyla birleşerek zayıflatılmak istenmektedir. Ancak bu sürecin sonunda ümmet için yeni bir uyanış ve diriliş ihtimali de taşımaktadır. Kurtuluş; ittihad, feraset ve manevî duruşla mümkündür.

 

 

Loading

No ResponsesHaziran 15th, 2025