Kehanetin Gölgesinde Savaş: İsrail’in Tevrat’la Gerekçelendirdiği Kanlı Yürüyüş

Kehanetin Gölgesinde Savaş: İsrail’in Tevrat’la Gerekçelendirdiği Kanlı Yürüyüş

🕎 Bir Tevrat Okuması: Kutsal Kitap mı, Savaş Manifestosu mu?

İsrail devleti, sadece modern siyasetin değil, Tevrat merkezli teolojik bir paradigmanın da bir ürünüdür. Bugün Gazze’de, Batı Şeria’da ve Filistin’in diğer coğrafyalarında yaşanan her saldırı, salt politik çıkarlarla açıklanamaz. Zira İsrail’in kurucu zihniyeti, varlığını Tevrat kehanetlerinin gerçekleşmesi üzerine inşa etmiştir.

Tevrat’ın özellikle Yasa Kitapları ve Yeşu, Samuel, Krallar gibi tarihî bölümleri, “vaat edilmiş topraklar” fikrini ve bu toprakları “temizleme” gerekçesini işler. Bu pasajlar, bugünün “etnik temizlik” politikalarının dinî bir arka plana oturtulmasına zemin hazırlamıştır.

📜 Kehanetin Peşinde: Arz-ı Mev’ûd (Vadedilmiş Topraklar)

İsrail’in ideolojik temel taşlarından biri, Tevrat’taki Arz-ı Mev’ûd (Vadedilmiş Topraklar) kehanetidir. Bu topraklar, Mısır Irmağı’ndan Fırat Nehri’ne kadar uzanan geniş bir alanı kapsar (Tekvin 15:18).

İsrail’in sınır politikaları, askeri yayılmacılığı ve demografik mühendisliği bu “ilâhî vaat” ekseninde şekillenmektedir. Bu inanca göre, Yahudi halkı Tanrı tarafından seçilmiş ve bu topraklara ebedî mirasçı kılınmıştır. Diğer halkların bu topraklarda varlığı ya “tahammül” düzeyindedir ya da “imha edilmesi gereken engel” olarak tanımlanır.

🔥 Tevrat’ta Şiddetin Meşrulaştırılması

Tevrat’ta yer alan bazı ayetler, savaşın ilâhî bir emir olduğunu vurgular:

> “Git, Amaleklileri vur ve onlara ait olan her şeyi yok et. Onları bağışlama; erkek, kadın, çocuk, bebek, öküz, koyun, deve ve eşeği öldür.” (1. Samuel 15:3)

Bu pasajlar, tarihsel açıdan bir dönemin şartlarını anlatsa da; siyasal siyonizm, bu metinleri çağdaş bir “fetih” ve “arındırma” politikası için yeniden yorumlamıştır.

🎭 Dini Görünüm, Siyasi Hesap

İsrail’in savaş stratejileri, görünüşte güvenlik politikası gibi sunulsa da, arka planda Tevrat kehanetlerinin siyasi okuması yer alır. Kudüs’ün tamamen Yahudileştirilmesi, Mescid-i Aksa’nın yıkılıp Süleyman Mabedi’nin inşası için zemin oluşturulması, Yahudi Mesih’inin gelişine hazırlık gibi inançlar; savaşları hızlandırıcı unsurlar olarak devrededir.

Bugün Gazze’de yıkılan evler, sadece birer taş yığını değil, aynı zamanda siyasi mesihçiliğin sahneye sürülmüş adımlarıdır.

🧠 Ancak Zulüm ile abad olunmaz!
Bu tamamen siyasî yahudiliğin hastalıklı idealizmidir.
Bilinmelidir ki zulmün cezası, umumen ve umuma gelir.
Zira bir inancı siyasi silaha dönüştürmek, o inancı lekelemekten başka bir şey değildir. Savaşın dinî değil, dünyevî hesaplar için kullanılması, dinin ruhunu zedeler ve tüm insanlığı felakete sürükler.

⚖️ Bugünün Görevi: Kehanetin Fitnesine Karşı Hakikatin Şahitliği

İsrail’in gerçekleştirdiği her saldırı, sadece bir coğrafyayı değil; adaleti, vicdanı ve dini de hedef almaktadır. Tevrat’ı savaş kitabı olarak okuyan bir zihniyet, Hz. Musa’nın hakikat davetini de unutur.

Zira Musa’nın dini, zulmü değil; kurtuluşu temsil eder. Bugün İsrail’in elindeki Tevrat, artık gerçek Musa’nın değil, politik Firavunların elinde oyuncak edilmiştir.

📌 Özet:

İsrail’in savaş politikaları, sadece askeri değil, Tevrat merkezli teolojik gerekçelere dayandırılmaktadır.

“Vadedilmiş Topraklar” kehaneti, etnik temizlik ve yerleşim politikalarının ideolojik zeminini oluşturur.

Tevrat’taki bazı savaş ayetleri, günümüzde siyonist yorumlarla dini meşruiyet kılıfı hâline getirilmiştir.

Bu anlayış, hem Tevrat’a hem Musa’ya hem de gerçek dine bir ihanettir.

********

Bediüzzaman İsrail’in az olmasına rağmen başarısındaki sebebi Şubat’da şöyle izah eder;
“Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünyaperestlikte ifrat ettikleri için, her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeye müstehak olmuşlar. Fakat bu Filistin meselesinde; hubb-u hayat ve dünyaperestlik hissi değil, belki enbiya-yı Benî İsrailiyenin mezaristanı olan Filistin, o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle, bir cihette bir ehemmiyetli hiss-i millî ve dinî olmasından, çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa, koca Arabistan’da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti.”

 

Loading

No ResponsesHaziran 15th, 2025