Küre-i Arz: Sessiz Bir Mucizeyi Seyrediyoruz
Küre-i Arz: Sessiz Bir Mucizeyi Seyrediyoruz
“Ve bilhâssa seyyarattan olan gemimiz yani Küre-i Arz, bir senede yirmidört bin senelik bir dairede gezer, seyahat eder.
Ve o hârika sür’atiyle beraber zeminin yüzünde dizilmiş, istif edilmiş eşyayı dağıtmıyor, sarsmıyor, fezaya fırlatmıyor.
Asa-yı Musa
İnsan, çoğu zaman gözü önündeki mucizeleri görmekte zorlanır. Çünkü alışkanlık, olağanüstülüğü sıradanlaştırır. Oysa başını göğe kaldırsa, ayağını bastığı yere bassa, kendi varlığına bir an dikkat kesilse, her şeyde muazzam bir düzenin, kusursuz bir planın ve hayret verici bir hikmetin izlerini görecektir.
Küre-i Arz yani yeryüzümüz, aslında bir gemi gibidir. Fakat ne sıradan bir gemi ne de rastgele yol alan bir kütle… O, büyük bir hassasiyetle döner, dönerken de milyonlarca mahlûku üzerinde taşır. Üstelik saniyede yaklaşık 30 kilometre hızla, yılda yirmi dört bin yıllık bir mesafeyi kat ederek Güneş etrafında bir yörüngede seyreder. Bu korkunç hız, ne bir gürültüye sebep olur, ne de üzerindeki dağları, okyanusları veya insanları sarsar.
Peki, nasıl olur da bu akıl almaz hareket, sarsıntıya, dağılmaya veya yıkıma sebep olmaz?
İşte burada devreye ilâhî kudret ve hikmet girer. Bu geminin kaptanı, tesadüf değil; Rahman olan Allah’tır. Bu seyrüsefer, rastgele değil; ölçülü, dengeli ve mutlak bir nizam içindedir.
İnsanoğlu küçük bir taşı bir arabanın üstünde sabit tutamazken, Allah yeryüzünü milyarlarca yıl boyunca hem döndürmekte, hem de dengede tutmaktadır. Her şey yerli yerindedir. Gece gündüze, yaz kışa dönüşürken bu devr-i daim düzeni hiç şaşmaz. Ne bir saniye ileri gider, ne bir salise geri kalır.
Bu sahne, yalnızca bir bilgi değil, bir tefekkür penceresidir.
Bu hızda giden bir gezegenin üzerinde yaşadığını düşünen insan, Rabbinin büyüklüğü karşısında secdeye kapanmıyorsa ne zaman secdeye varacaktır?
Bu kadar hassas bir terazide yürüdüğünü bilen insan, nasıl olur da hayata başıboş bir oyun gibi bakabilir?
Yerin sabit gibi görünmesi, aslında İlâhî bir örtüdür. Eğer Rabbimiz dileseydi, o hızın şiddetiyle her şey yerle bir olurdu. Ama kudretine merhametini eklemiş ve dünya denilen bu gemiyi, insan için bir seyahat yurdu, bir imtihan sahnesi, bir rahmet gemisi kılmıştır.
Bu gerçek, insana hem bir iman şuuru kazandırmalı hem de şükür borcu hatırlatmalıdır. Çünkü biz farkında olmasak da her saniye korunmakta, taşınmakta ve yaşatılmaktayız. Ve bu lütuf, bizden sadece şu iki şeyi ister:
Tefekkür ve teslimiyet.
Özet:
Bu makale, dünya gezegeninin muazzam hareketi ve ilâhî bir nizamla yönetilmesini konu alır. Dünya’nın saatte yüz binlerce kilometre hızla seyrederken üzerindekilere zarar vermemesi, Allah’ın kudreti ve hikmetiyle açıklanır. İnsan bu mucizeye bakarak imanını artırmalı, şükrünü derinleştirmeli ve yaşadığı âlemin başıboş olmadığını idrak etmelidir.